Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

19 Haziran 2010 Cumartesi

Vuslat

Bloğum benim. Kimseye diyemediklerimi dediğim, içimde konuşturamadığım yanımı konuşturup, gaz çıkardıktan veya wc'de ihtiyacını gördükten sonraki rahatlama hali gibi içimi döküp rahatladığım eşsiz dostum benim. Seni nasıl da özlemişim... Sen yokken sensiz yapamayacağımı anladım... Blog hayatıma başladığımda ki yaptığım hataları yapmayacağım artık. Başkaları okuyor, görüyor diye sana yalan yanlış şeylerde yazmaya başlamıştım. Artık kimse umrumda değil... Yalanlarımdan arındım, gereksiz kaygı ve korkulardan kurtuldum. Okunma kaygısıyla veya okuyucuların düşüncelerini artık umursamıyorum...  Gerçek hayatta o kadar çok rol yapıyorum ki, burada rol yapmaya katlanamam. Burada istediğimde kötü, istediğimde iyi olacağım. İstediğim kadar saçmalayacağım. Kime ne...? Gizli kalmış köşelerimde saklanan ne var ne yoksa sobeleceğim. Kendimi bulacağım. Senden uzak kaldığım süre içinde bir çok şey yaşadım.  Anlatacağım hepsini bir bir... Ama ilk önce vuslatın tadını çıkartalım seninle... Sana anlatırken çıkan klavyenin sesini kulak kabartayım, fonda hangi dilde olduğunu anlayamadığım müziğin tadına varalım.... 
Konuşmasın diye baskıladığım, frenlediğim bir yanım vardı. Yeterince susan o yanım konuşacak artık.
Bir yanım diyor ki....