Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

7 Kasım 2025 Cuma

Hüküm

 


Gecenin karalığı mı gözlerini siyah yaptı?

Gözlerinin karalığı mı geceyi kararttı ?

Öyle dehşetli bakıp, içimi karartma

Senin gücün ancak geceyi karartmakta.

Hükmün sona erecek, gün sabaha vardığında.


Kötüler mi doldurdu kalbini, öfke ve intikamla?

Kalbin hınçla doluydu da ondan mı dönüştün cellâda?

Kan gölünde banyo yapınca, arındın sanma.

Senin gücün ancak kibir dağına tırmandıkça,

Hükmün sona erecek, o dağdan yuvarlandığında... 


Haccecan

07.11.2025

Yazarken Dinlenildi

Duy Leyla (Anadolu Arabesk Psychedelic)


12 Eylül 2025 Cuma

Yağlı Güreş ve Manifest

 







Herkesin ortasında yağlanarak, kıspetlerinin içine ellerine sokarak, rakibinin sırtını yere serdiğinde madalya alırsın. Ata sporu olur. 

+18 konserde müzik eşliğinde dans ettiğinde soruşturma geçirirsin. Cinsel uzvunu işaret ederek dans edersen ve popolarını birbirine değdirirsen milli güvenlik sorunu olur. 

Görüntüler arasında bir fark yok, insanların onlara yüklediği anlamlarda ise çok fark var. 

17 Haziran 2025 Salı

Bir Bayram, Bir Cenaze

 


Zeliş Hakkın rahmetine kavuştu.🙏 2025 yılı Kurban bayramının arefe günü ölüm haberini aldık. Amcamın eşi olan Zeliş güleç, espri, neşeli tatlı bir insandır. Baba tarafı akrabalarım son derece dominant, baskın, farklılıklara kapalı  karakterlerden oluşurken, gelin olarak sülaleye katılan kadınlar da tam tersi o kadar uyumlu, neşeli, fedakar, uzlaşmacı, baskılanan kadınlardan oluşmakta. Bu iki zıt kutup arasında doğan ve yetişen benim ise bir yanım acayip neşeli, uyumlu iken bir yanım ise son derece dominant, tepemi attıran olaylarda ani reaksiyon gösterebilen asi bir yapıdayım. Bu iki yanım arasına dengeyi sağlamaya çalışıyorum yıllardır.

 Zeliş Hakkın rahmetine kavuştu.🙏 Çocukluğumuzda kızkardeşim ve bana ilk altın küpemizi alıp hediye eden bu neşeli kadını toprağın koynuna bırakılması önce ki Haccecan için bir yıkım konusu olurdu. Şu an ki Haccecan için ölüm gayet sıradan bir olaya dönüşmüş durumda. Bu sakinlik, kabul halini seviyorum. Bende kızgınlık ve öfke oluşturan konular değişmiş durumda. Bu değişikliği de seviyorum.

Zeliş Hakkın rahmetine kavuştu. 🙏Çocukluğumda Yengemin annesinin bahçeli evinde kuzenler buluşması yapılırdı. O ev ve o çocukluk günlerimi sevgiyle anıyorum. Geleneksel Müslümanlık inancına sahip Zeliş'in ailesi kara çarşaf giyen, Kuran’ı arapça okuyup, hadis yolunu takip eden, çoğu hurafelerden oluşan bir inanışa sahip.  Dini algıyabildikleri kapasitede yaşadıkları için suçlayamam tabi ki. Rabbimin merhameti herkesi kuşatmışken yargılamak benim haddimde değil…

İstanbul’da oturdukları için Zeliş'in cenazesi memlekete getirildi. Cenaze merasiminde aile etrafı vardı. Vefat edenin arkasından okunan Kur’anın ölünün ruhunu rahatlattığına inandıkları için Kuran okunup ruhuna bağışladılar. Halam öğretmen emeklisi, laikliği ve kendi egosunu! kendine göre cahil bulduklarını! aşağılamak için kullanan bir dominanttır. Atatürk’ü kendi bağnazlığını örtmek için kullananlardan birisidir.  Kur’an okunuyorken, Kuran okuyan kişi ile halam arasında  yaşanan tartışma sesi diğer odaya kadar geliyordu. Yanlarında değildim ancak halamın karakterini bildiğimden tartışmanın halamdan kaynaklandığına emindim!

Akşam ezanından sonra tekrar Kur’an okumak için bir araya geldik. Din konusunda düşüncelerim örfi Müslüman gibi değil artık, ancak böyle ortamlarda bir araya geldiğimizde de geleneklerden aykırı davranamıyorum. Etek, uzun kollu gömlek ve baş örtümle Kur’an okunmasına katıldım.  

İki saat Arapça Kuran okundu ve ardından sohbeti yapan kadın dini bilgiler verdi! Dini bilgiler vermekten çok, Kuran ayetlerini Allah adına korku salarak insanları kontrol etmek için kullanan başka bir dominant karakter tarafından büyüleniyorduk desem yeridir! Kuran’ı Kerim gibi müteşabbih ayetleri barındıran açıklamaya ihtiyaç duyulan bir kitabı, insanları korkutmak için kullanan insanlardan birisiydi. Uzay ve beyin ne ise Kuran da aynı. Bu 3 şey büyük bir gizem ve aralarında bir bağlantı var, insan tarafından keşif edilmedi henüz. Kuran’da ki cehennemli ayetleri orada ki kadınları korkutmak, baskı altına almak için kullanırsa ben buna razı gelemem. Kuran’ın korku düzlemi artık geride kaldı, sevgi düzlemi açıldı. Mantık dediğimiz ne ise onun da bir dengesi var. 2 saat Kur’an okuyup, sohbet eden kadın karşısında fazlasıyla sessiz kaldım. Sabrettim. Sonunda dayanamadım. “Sohbet denilen ortamda bir kişi konuşup, diğerlerinin onu masal gibi dinlenildiği ortamlar artık geride kalmalı” diyerek söze giriştim. Dini konuların konuşulduğu ortamlarda sorgulamaya dayalı, karşılıklı sohbet ortamları oluşturulmalı. Çapraz sorularla sıkıştırdım kadını. Söylediği konuların Kuran’da bir karşılığı yok!! Neden bütün Müslüman coğrafyaları, huzur içinde yaşamak için gavurların! memleketine göç ediyor?! Cevap veremedikçe sinirlendi. 16 yaşında ki yeğenimde benden yana destek çıkıp, mantıksal sorular sordu. Sohbetin sonuna doğru namaz kılıp kılmadığımı sorup, sorgulamanın dinden çıkartacağını söyledi! Din dediğimiz bir binamı ki sabah girip akşam çıkabileyim! Keşke ona Kuranda ki İbrahim’in sorgulama yaptığı hikayeden bahsetseydim. Dinin d’sinden haberi olmayan insanların ahkam kesmesine tahammül edemediğimi fark ettim. Üniversite mezunu Zeliş'in gelini dinin çok sorgulanmaması yönünde, üniversite mezunu kızı da hadislerin ne zararı var diyerek hocadan yana taraf olduklarında susmak zorunda kaldım. Bizim nesil sorgulama ile değil itaat etmek üzerine yetiştirildi. Sorgulayanları kafa karıştırmak, olay çıkartmak, huzur bozmak isteyen zorba olarak yorumluyorlar. Hepsine tek tek cevap vermek isterdim. Ancak cenaze eviydi orası. Ben din tanımaz birisi olarak algılanacağım zannıyla lafı çok uzatmadım. Cenaze onların cenazesi, yas onların yasıydı. Orada kuzenim, imam hatip lisesinde öğretmen olduğunu, bu tür tartışmaların okulda da yapıldığını, bu konuyu araştıracağını söylediğinde ben bir aydınlanma yaşadım. 10 sene önce ateist sitelerinde yaptığım tartışmalar artık halk arasında da, imam hatip liselerinde de  yapılır olmuştu! Gelişim ve ilerleme için durgun bir göl değil, bir akarsu olunmalıydı. Fikir akarsuyuna farklı farklı görüşler akıyorsa orada gelişim var demektir.  

Zeliş Hakkın rahmetine kavuştu.🙏 Ertesi gün tekrar cenaze evinde bir araya geldik. Daha yaşlıca başka bir kadın Arapça Kuran okuyup, vaaz verdi. Kuran’ı Türkçe meailini de okudu. Onların açısından büyük bir gelişmeye sebep oldum! Bir ayet okuduktan sonra 20 cümle kendi düşüncesini söyledi ama olsun. Türkçe okuması büyük gelişme! Klasik Kuran meali korku düzleminde ki bir kişi açıklarsa tabi ki cehennem, kadınların ahlaklı olması ve örtü konularında sohbet çıktı ortaya. Cinlerin musallat olmaması konusunda yapılacakları tek tek saydı. Orada dünkü sohbette sorduğum sorulara, kendi düzlemine göre cevap verdi. Cenaze sahiplerinin bu tartışmaları dinleyecek boyuttan çok uzaktaydılar. Onların acılarına saygı göstermek için mecburen sustum. O suskunluğun bana ne kadar zor geldiğini anlatamam!

Orada yaşananlardan sonra baba evinde de tartışmalar devam etti. Annem iki ay kadar benimle kalmıştı. Namaz üstüne namaz kılan annem benimle kaldığı süreçte din konusunda benden daha önce hiç duymadığı konuları dinlemek zorunda kaldı. İlk zamanlar şaşırdı, karşı geldi, geceleri uyuyamadı. Artık benimle tartışmalara girmiyor. Kafam karışıyor diyor. Benden daha eski sürüm olan annemin beyni bu konuları algılamaktan çok uzak. Namaz ve Kuran'ı arapça okuyarak huzur buluyor kendi dünyasında, o huzuru bozmamak adına artık üzerine çok gitmiyorum. Kız kardeşim cenaze evinde bu konuları uzattığımı düşünerek oda benim karşımda durup, haksızsın dediğinde, dedim artık tamam ben haksızım. Kendi haksızlığımı kabul etmek benim için ne kadar zor! Ama ettim valla.  Kendimi Tanrı sanan yanım, gerçek Tanrı'nın karşısında secdeye vardı. Ben haksızdım.  Kuzenlerimi telefonla arayıp helallik istedim. O hocadan helallik almadım. Cenaze evinde kendisi cennetlik diğer kadınlar cehennemlikmiş gibi dini sohbet yapmaya hakkı yoktu! Helallik alsam, kendini haklı görecekti . Salat kelimesini ve Kuranda ki hatemen nebiyye yi sormuştum ona. Umarım cevaplarını araştırır. Orada ki bu diyaloglar onun içinde de kıvılcımlara sebep olur umarım...

 Bütün bu süreçten sonra ki yorumum ise “Din konusunda artık kimse eskisi gibi düşünmüyor. Herkes din konusunda farklı farklı düşünüyor. Din artık 4 mezhep değil, binlerce mezhebe bölünmüş durumda, ancak yine İslam dini altında bir aradayız. Senin dinin sana, benim dinim bana sözü artık senin mezhebin sana, benim mezhebim bana sözüne evrilmek zorunda kaldı.  Peki bu evrimin bize ne faydası var? Türkiye’de ki laik yönetim çatısı altında yaşanan İslam dünyaya şifa olacak. Şifa olmadan önce bu şifalı ilaç milyonlarca insanın üzerinde test edildiği ülkedir Türkiye. Biz dünyada yaşanmaya başlayacak olan Hak Din İslam'ı, test aşamasında yaşandığı ilk ülkesiyiz. 

Yeryüzünde insanların arasında müslümanlık kültürü ile yaşatılan İslam ile Tanrı katında ki İslam ortak noktada buluşmasına doğru hızla ilerliyoruz.

Zeliş Hakkın rahmetine kavuştu. 🙏

19 Mart 2025 Çarşamba

Ancak


 

Hepimizin içinde bir şey eksik...

Bir boşluk var, ne kadar koysan da içi hiç dolmayan, 

Kimi yarık diyor, kimi yarım, kimi boşluk, kimi yokluk, kimi noksan

Hayat bir hayalden ibaret, hiç var olmayan ve olmayacak olan


Zaman yıpratıyor bedenleri, çiçekleri,

Yitip giden ne varsa, hiç gelmiyor geri, 

Sonra yerine getiriyor bir benzerlerini...

Zaman sadece besliyor, aşkın ölümsüzlerini


Birlikte çıktığımız bu yolda

Tırmanalım tekamül merdivenleri

Basamağın sonuna elbet varılacak,

Eski senden, yepyeni bir sen doğacak

O boşluk nihayet dolacak 


Hiç bir beşer bulunmuyor ve asla da bulunmayacak

Aşkımın büyüklüğünü kaldıracak

Söndürmem aşkımın ateşini asla

Huzuru bulur kalbim,  anar iken Allah'ı ancak..

Bu boşluğun hepsi ilahi bir aşk ile dolacak


Haccecan

19.03.2025


5 Mart 2025 Çarşamba

Serseri

 


Hiçbir yere bağlı olmadan

Yalnızlığı kutsuyorum

Çıldırtan bir yalnızlık bu…

Yüzüyorum başıboşlukta

Bana en yakın olanlar

Milyarlarca ışık yılı uzaklıkta

Kıyaslayacak, kıskanacak

Beni benden alıp kendimden kaçıracak

Ne bir ses, ne bir varoluş

Her yer bomboş zifiri

Adıma demişler serseri

Bilinir olmayı istedim

Beni düşünebilenler fark etti

Anlaşılmak çok uzak bana

Bulacağım kendimi, anlaşıldığımda...


Şiirin Hikayesi 

Haccecan

05.03.2025

24 Şubat 2025 Pazartesi

Bütüne

 


Dilenci değilim 

Kimseden isteyemem  

Hakim değilim ki..

Yargılayamam...

İşportacı değilim

Satamam ne emtia, ne insan...


Anlam arayacak olanlara

Arayıpta bulamayanlara

Buldum sananlara

Sanıpta yerinde duranlara

Yürüyenlere, koşanlara

Soluklanma durağına varanlara..

Sevipte sevilmeyenlere

Aşkı bulupta doyanlara

Doyupta taşanlara..

Etrafına ışık olanlara..

Geçmişe takılanlara

Öngörenlere

Cehennemde yanan zalimlere

Özüyle buluşan adenlilere

Her bir basamağı hakkıyla tırmananlara

Yaşadınız... yaşayacağınız  ne varsa

Hepsini burada bulacaksınız...

Hepiniz için yaşıyorum.

Bütüne yazıyorum.

Şairim bem🌞...


24.02.2025

Haccecan

Tuluyhan Uğurlu- Ayasofya

14 Şubat 2025 Cuma

Acı'nın Yolculuğu

 


Yangı olarak başladı

Yangı, yangına dönüştüğünde

Dikkatimden kaçamadı…

Alev alev, duman duman, kor kor…

Köz, köz

ve kül…

Alev yaktı, duman boğdu, kor pişirdi..

Köz, demledi…

Duruldu, dönüştü, söndü...

Kül oldu, savruldu

 

Gözlemlediğim bir süreçte ilerlerken

Hissettiklerime acı diyerek yol aldım…

Acıyı anlamlandırmaya çalışırken 

Yakıt lazımdı içimde ki cehenneme 

Çekip durdum daha çok acıyı kendime

Alev yaktı, duman boğdu, kor pişirdi..

Közde acı demledim

 Yeniden doğdum küllerimden 

Şaşırıp kaldım, inanamadım...

Acının beni dönüştürdüğü yeni şekle…


Acının da var çeşitliliği

Her acının var bir rengi

Acı, şaşkınlık, renk, sevgi, 

Daha çok alev, duman, kor, köz, kül…

Daha çok, daha çok..


Sonunda ikna oldum…

Her şekle girebildiğime…



Haccecan

12 Şubat başlanıldı- 14 Şubat Sonlandı...

Tuğkan-Özledim Dinlenildi


17 Ocak 2025 Cuma

Mozaik Tablo

 


Tamamlanması gereken koskoca mozaik bir tablo, şu kainat;

Mozaiğin yapıtaşları ise yontuluyor, Tanrı’nın hayalinde şu an, 

Ruh bin bir zahmetle girer vücuda

Kimi kara, kimi ak, kimi al, kimi mora çalan…

Tek renkli, şekilsiz, katı taş gibi kimi beşer,

Kimi beşer ise dönüşmekte, esnek ve de rengarenk bir şekle... 

Sonsuz sayıda her renk tonunun karşılığı var

Rengin hangisiyse sen onunla oyalan ve  boydan boya o renge bulan…

Bulandığın o renk ile mozaik tabloda ki yerini al…


Haccecan

13 Şubat 2024 başlanıldı, 17 Ocak 2025 sonlandı..

Sabahattin Ali - Öyle Günler Gördüm ki (Furkan Özdemir)

19 Aralık 2024 Perşembe

Değiştim


Değiştim… her şey kadar, herkes kadar...

Değiştim, sen dahil her şeyden vazgeçecek kadar

Değişimin getireceği ıstırabı göze alarak

Kanatan hırslarımın sivri yanlarını yontarak

Değiştim, değişmem gereken kadar.

Gereken kadar, kişiye göre değişse de

Değiştim, vicdan terazimde ölçebildiğim kadar

Değiştim, senin bana uzak olduğun kadar…

Uzaklık ve yakınlık göreceli olsa da

Değiştim, kendimden kaçarak arşa kadar..

Değiştim, kendime vermem gereken önem kadar…

Narsistlikle, saflık arasında bir denge olmalıysa.

Değiştim, o dengenin zirvesine sokulabildiğim kadar.

Kötümser, karanlıkta el yordamıyla ne kadar yol alabilirse

Değiştim, iflah olmaz bir iyimser kadar.

Geride kalmanın bir sakıncası olmasa da

Değiştim, yerinde sayan ne varsa uzaklaşacak kadar.

Vazgeçmek çoğu zaman sancıyla kıvrandırsa da

Değiştim, değişmekten asla vazgeçmeyecek kadar..

Haccecan

19.12.2024

12 Aralık 2024 Perşembe

Olgunluk

 

Sevdim seni de  40 yaş olgunluğu…

Neyi nerede bulacağım sorusu

Sorular yok artık, cevaplar geliyor

….hem de en doğrusu…

Her şeyin yerli yerine oturuşu

En çok bu çeşitliliği…

Çeşitliliğin yanına alalım kabullenişi

Her olanı olduğu gibi kabul edişin

…. ardında ki sükûneti

 

Üzülme diyen bir ses gelir içinden

Dayan diyen öteki ses ona eşlik eder

Huzur ve sükûnete kavuşacaksın

Seslerin şefi olmayı öğrenebilirsen

 

Zorlu bir parkuru uygun görmüş Tanrı, Peygamberine

Seni niye kayırsın ki ?

Zorlu yolun sonu nereye çıkıyor?

Cevap ardından gelecek, bu soruyu sorabilirsen…

 

Sesler, renkler, ben’ler  bir de evrenler…

Hepsi aslında bir, algılayabilirsen..


 Haccecan

18.07.2014 başlanıldı, 12.12.2024 sonlandı

Furkan ÖZDEMİR Okuyor (Sitare Şiiri- Dilaver Cebeci)


6 Aralık 2024 Cuma

Kafir, Facir, Ebrar

 


Tekamül yoluna hiç girmeyene denir, Kâfir…

Zalim, cahil henüz; yolu yok, kitabı yok. 

Henüz o kafirin iç sesi sadece kötülük fısıldar…

7-24 içi ateş ile pişer, kavrulur; içinde cehennem yanar.

 

Hakikatin yolundan sapan, girdiği yolda kaybolan, Facir…

Facir’lerin kitabı “Siccin”.

İç sesi bir iyiliği, bir kötülüğü fısıldar

Çıkarı hangisindeyse, o sesin gereğini yapar.

Bazen cennetin serinliğini, bazen cehennemin alevini tadar.


Özü sözü bir olan, hakikatin yolundan ayrılmayan, Ebrar…

Ebrar’ların kitabı “İlliyîn”dedir… Sevginin Kur-anı, İliyîn

Nedenselliğe dayalı, manâsını sadece sorgulayanlara açan Qur«an İlliyyin’dir.

Mezuniyete yaklaştırılırsın, tekâmül yolunda özünü terk etmezsen eğer...


Tekâmüle yaklaştırılmışların kitabı, Mukarreb…

O kitap henüz yazılmadı; çıkacak ortaya, anlayacak seviyeye çıktığında beşer

Her ruhun kendine has bir ismi var...

İsmini de bulacak Hakikate vardığı zaman...


Kafir, Facir ve Ebrar…

Bazen yola girmek istemese de, bazen yolunu şaşırsa da…

Yolunda özünü terk etmeyende var…

Aynı yolun yolcusudur tüm beşer..

Cehennemden cennete doğru, tek yönlü gider…



Mutaffifin Surası

 Haccecan

buRAK özDEMİR Lev-hi Mahfuz kitabından ilham alınarak yazılmıştır. 

Kitaptan anladığım kadar gelen ilhamla yazdım. Bir hata varsa şahsıma aittir...


13 Kasım 2024 Çarşamba

Her daim...

 


Unuttuğum yerin bir kaç adım öncesiydi...

Sustuğum yerde bıraktım seni,

Sonra yerine koydum başka birini.

Biri ile aşk bütünleşti.


Konu ne ben, ne sen, ne biri... 

Öğretmekti amaç, susabilmeyi ve unutabilmeyi... 

İnan ki kazanan her daim, aşk olacak..

Kazanan ne ben, ne sen, ne de biri..


Haccecan

13.11.2024

24 Ekim 2024 Perşembe

Sadece

 



Hiçbir şey istemem gel sadece..

Hiçbir şey beklemem sev sadece

Söyleyemem satırları gör sadece

Okuyup ta yetinme anla sadece

Senden başka da olmaz sen sadece

İlhamım ol sadece

Gitme kal benle sadece

Sadelikte ki renksin sadece

Sevsen ya yeter sadece…

Hiçbir şey bilmem sen sadece


Haccecan.

13 Şubat 2024


8 Ekim 2024 Salı

Dolmalı Artık...

 


Kavgada bile güzelsin

Sırını açık etmezken hilelidir duruşun

Yürüyüşünden mertlik, küfüründen akar nahoşluk

Söverken ağız dolusu namussuzlara, öfkeye teslim olur yüreğin

Bilirdin namus dediğin aranmazdı kadının bacak arasında

Namus gönlünde ve zihninden geçenlerin ululuğunda

O ulular, namussuzlar yüzünden o kadar çok ulularda

 

Sürgün edilmiş düşünceler, geri çağrılmalı anayurda

Tekdüzeliğin konforu bir o kadar sıkıcıdır, boğar seni uluorta

Anayurdumuz dolmalı artık hakikat ve huzurla…


13 Şubat Başlanıldı, 08 Ekim Sonlandı

Haccecan

Evgeny Grinko - Field


23 Ağustos 2024 Cuma

Söz

 


Ağlamak istiyorum içimi yıkarcasına,

Ağlamak istiyorum ateşi sularcasına…

İçimde yumru olmuş ne varsa atarcasına…

Bilmezdim ağlamanın bu kadar haz vereceğini 

Dünyaya gözümüzü ilk açtığımızda

Ağlamak değil midir yırtarcasına


Ağlamayı da sevmeli,

Baş tacı etmeli ağlayabilenleri

Birisi beni ağlatarak anlatmalı…

Dünyanın hangi ilme tabi olması gerektiğini

Yağıyor yeryüzüne acılar sağanak gibi

Kimse anlayamıyor ki hakikati…

 

Yürümek istiyorum varırcasına

Yürümek istiyorum kendimden kaçarcasına

Sonunda durmak istiyorum sözümü tutarcasına


Söz sevgilim, vallahi söz...

Ağlayarak yürüdüğüm yolların sonu hep Sana varacak…


 Haccecan

23.08.2024

Yazarken Dinlenildi..

Evgeny Grinko-Jane Maryam

13 Ağustos 2024 Salı

Umarım


Ateizm de mezheplere bölünmüş çoktan... 

 Pozitif ateizm, negatif ateizm, nevrotik ateizm, mistik ateizm, ahlaki ateizm, bilimsel ateizm, politik ateizm, semantik ateizm, agnostik ateizm. Kaynak 

 Teistlerin arasında yaşanan mezhep savaşları gibi savaşlar, ateistler arasında umarım yaşanmaz...  😊

Bağlantı

 


İsrail'in Hamas'ın saldırılarını bahane ederek çocuk, kadın, yaşlı ayırmadan bütün Filistinlilere karşı uygulamaya başladığı soykırım ile saldırgan sokak hayvanlarını bahane ederek yavru, gebe, yaşlı ayırmadan bütün sokak hayvanlarının toplatılmaya başlanılmasının arasında bir bağlantı var. Uyguladığı  politikalar yüzünden Siyonist İsrail yöneticilerine tepki koyan ancak söz konusu sokak hayvanları olduğunda toplatılma kararını destekleyen, karara sessiz kalan insanlar umarım kendi içlerinde ki siyonistlik ile yüzleşme cesaretini kendinde bulabilirler. Eğer barınak ortamının yetersizliği yüzünden toplu ölümler yaşanırsa, ilahi sistem bunun bedelini hepimize ödetir... Haccecan bu uyarıyı yazmayı kendine borç bilir. Sevgiyle... 

18 Temmuz 2024 Perşembe

Tanrım

 


Tanrım seni hiç bırakmadım

Ardımda neler bıraktım neler

Hepsi öylece beni gözler

Bir tek seni bırakamadım…

Korkun yerini Sevgine bırakınca...

Ben Sonsuz’a vardım….

 

Tanrım ben hiç bilemedim

Sonsuz bilgi Sende,

Ben ne bilebilirim ki Sen'den gelmedikçe

 

Tanrım, ben senin bir parçanım

Yanına vardığımda, yerimi alacağım…

Ne azım, ne çoğum

Ben Senin kadarım…


Haccecan

13 Şubat 2024

10 Haziran 2024 Pazartesi

Sadakat

 



Tek bir satır bile yazılmamış, sadakat adı altında oluşturulan dosyada

Sadık olmamış mı olurum, karaladığım her satırı sana hitaben yazdığımda?

Aklım başkalarına da kayıyor; bazen çatlasa da, yalan yok ar damarımda..

Sadakati tariflerken bir hata yapmışlar, köpek sadakati temsil eder diye anlatmışlar 

Sayılır mıydım bende sadık aşık; başım önde, minnetle takip etseydim seni ardında

Nankör kedi mi olurum, minnetle başım önde takip etmedimse ?!…

Bazen köpek, bazen kedi olsak, her halimizi sadakate örnek göstersek ya…! 


Haccecan

13 Şubat 2024 

8 Mayıs 2024 Çarşamba

İnşaat

 


16 Angry Man ve Confused Woman

Şurada bahsettiğim inşaatla ilgili yazıdan sonra kahvehanede yapılan site sakinlerinin katıldığı toplantılara bazen tek başına, bazen Yanımda ki ile katılmaya başladım. Birkaç toplantı sonrası, inşaat için öne geçen kişilerin bütün işleri makbuzsuz, kayıtsız, hesap vermeden, keyfe keder yürüttüğünü anladıktan sonra toplantılarda daha çok sesimi çıkarmaya başladım. İlk toplantılarda sesi çıkmayan bu kadına ne oluyor şaşkınlığı oluştu gariplerimin yüzlerinde.  En hararetli toplantımızda, işlerin resmiyete dökülmesi için yönetimin kurulması gerek diye bağırırken, işin önünde duran adam da “yönetimi siz kurun o zaman”  diye bağırıyordu. O toplantı sonrası yönetici o oldu, ben de yönetici yardımcısı. Asansör cihazını makbuzsuz almaya çalıştığında, asansör konusunun iş sağlığı güvenliğine uygun olması konusunda baya dil döktüm ama adam hatasından geri dönmedi. Bende kanunsuz işlerde, resmi bir konumda olmak istemediğimden yöneticilik görevinden çekildim. Karar defterine öğretmen olan üst komşum yönetici yardımcısı olarak yazıldı. Başka bir toplantı da, inşaat süresince yaşanan kafamda beliren şüpheleri yazdığım iki sayfalık yazıyı, toplantıda bütün daire sahiplerinin yüzüne okudum. Yazıyı okurken sözümü kesmeye çalışanlar olduğunda yazımın sonunu bekleyin diye söyledim. Yazdığım yazıyı okuduktan sonrası tam bir film. 3 kişi aynı anda bana cevap vermeye çalışıyordu. Yaptıkları usulsüzlükleri yüzlerine okuyunca alakasız konulardan cevap vermeye çalıştılar. Suçluluk psikolojine sahip insan davranışı sergilediler. İthamların hiç birine yanıt vermediler, alakasız şeyler söyleyerek konuların üzerini örttüler. Bende başka bir gün kahvehanenin yanında ki avukatın ofisine gidip bir saat boyunca bütün olayları kendi bakış açımla anlattım. Avukat, Yöneticinin komşusu. Yöneticinin aleyhine beni pek konuşturmak istemedi ve ona karşı dava açamam dedi. Benim amacım zaten dava açmak değil ki!!! Dava tehdidiyle ayaklarını denk almasını sağlamaktı. Türkiye'de dava açarak bir sonuca varılamadığını çoktan anlamış bulunmaktayım. Dava yoluna bir daha kolay kolay başvurmam. Avukat onunla ne konuşmuşsa, bir süre benim dava açacağım söylentisi dolandı ortalıkta. O süreci yaşamaları gerekiyordu. Usulsüzlüklerini örtmelerine izin verdim, kurcalamıyorum. Şimdilik…

Avukatın konuşmasından sonra toplantılar daha çok düzene girdi. Toplantılara elimde kanun ve yönetmeliklerle katılıyorum.  Toplantılarda başkanlık yapıyorum. Bir senedir bütün paralar yöneticinin kişisel hesabında toplanıyordu. Yönetim, resmi olarak kurulduktan, paralar site hesabında toplanmaya başladıktan sonra, artık yönetici olmak istemediğini söylemeye başladı. Birkaç kişi Haccecan hanım sizi yönetici olarak görmek istiyoruz dedi. İlk duyduğumda bu laf egomu acayip okşadı. Kendimi yönetici koltuğunda hayal edip, apartmana yapacağım hizmetleri düşünmeye başlamıştım. Sonra Yanımda ki’nin frenlerime basmasıyla geri adım attım. Öğretmen olan komşumu yönetici olma konusunda ikna etme çabalarımı da durdurdum bu aralar. Bu işi üstlenen yöneticinin bir sene daha yönetici olması gerek. Bizim apartmanın eski mütahitine binanın sigorta borçlarını yıktılar. Eski mütahit dava açmaya hazırlanıyormuş. Dava site yönetimine karşı açılırsa, mahkemelerde sürüm sürüm sürünemem diye yöneticilik hayallerimi savurup boşluğa attım. Paraları hesabında toplayan adam bu işin kaymağını yediyse hesabı da o vermeli. Üstünü örttükleri, kurcalamadığım konular, çarşaf çarşaf serilecek ortalığa. Dava açıldığında, konuların üstünü örtme çabaları, hesap vermemeleri yüzünden kimse yanlarında olmayacak.  İlahi adaletin tecelli etmesini bekliyorum şu aralar. Arka planda yöneten ama ön planda resmiyeti olmayan yönetici konumundayım şu an. Bu sinsilik acayip hoşuma gidiyor….😈😈😈

 En son 1 Mayısta, kahvehane de toplandık. Kahvehanede ki tek kadın olduğumu yazmama gerek var mı bilmiyorum. Yönetim planında ki bazı maddeleri kendimize göre değiştirdik. Toplantıya kafasına göre gelip giden oluyordu, toplantıdan çıkmadan imzalarını aldık. Bir ara Yönetici "burada konuşmayıp, arkamdan konuşuluyor" dediğinde atladım hemen, “ben, hem toplantıda yüzünüze, hem dışarıda arkanızdan konuşuyorum” dedim. Herkes kahkahalarla güldü bu lafıma.. 

Toplantı esnasında Gülüm “anne yarım saate geliyoruz dediniz, 2 saat oldu nerede kaldınız?” diye telefonla aradı. Bu süreç onlar açısından da zorlayıcı oldu. Ama iyi üstesinden geldiler. Sobanın sönmemesi, kardeşini kollama görevini iyi idare etti Gülüm.

Toplantılara ilk katıldığım günler bu konuları acayip kafaya takıyordum. Kafaya takma nedenim Yanımda ki’nin tavırlarıydı. Her toplantı sonrası, "bu inşaatı sen başımıza musallat ettin" diye suçlayıcı tarzda konuşunca bende savunma psikolojisi içinde karşı atağa geçince, evde bir ara hiç huzur kalmamıştı. Şimdiler de birbirimizi karşımıza değil, yanımıza alınca bu konuları onunla konuşmaktan acayip keyif alır hale geldim. Bu konuda ki kendi hatalarımı da tespit ettim. Ben bir konuyu kafaya takmışsam, o konu ile ilgili çokça hayal kurup, o konu ile yatıp kalkan, bütün enerjisini o konuya yoğunlaştıran birisiyim. O konu ile ilgili her detayı, altını üstünü düşünürüm. O konuyla ilgili olumsuz konuşan insanların sözlerini de duruma ve kişisine göre ya çok önemsiyorum ya da hiç önemsemiyorum. Ben evle ilgili her detayı düşünürken, Yanımda ki’ni bu hayallerime ortak etmemiştim. O konuya benim kadar dahil olmamışken, benimsememişken, ev konusunu bir yuva olarak algılamaktan çok bir sıkıntı olarak algıladı. Sorun olarak algıladığı düzeyde itiraz etti, tartışma çıkardı. Bu yorucu süreç sonunda artık oda benim gibi inşaat olarak değil yuva olarak bakmaya başladı.  Evle ilgili her şeyde ortak düşünmeye ve davranmaya başladık. Eş ve evli olmakta bunu gerektiriyor zaten.

Angry Man filminde ki sahneler, bizim apartman toplantısı sahneleri gibi. Filmin konusu, farklı karakterde ki, birbirini tanımayan, Amerikalı 12 adamın, bir cinayet olayında ki yargılanan gencin idam edilip edilmeyeceği kararını vermeye çalışması. Bizim apartman toplantısı filminde ise 16 adam, bir kadın var. Olayın geçtiği ülke ise Türkiye… Bu filmde kendi karakterimi, idam kararında ilk hayır oyunu kullanan adama benzettim. Bizim apartman filminin henüz nasıl sonuçlanacağını bilmiyorum, çekilmeye devam ediyor…. Şu aralar sahne şöyle ilerliyor... Confused woman, toplantıları şaşkın şaşkın izlerken, sinsi yönetici konumuna yükseliyor...

Evin ahşap işleri ve cam işleri tamamlanırsa ev bitecek. Anlaştığımız ustalar, kendi iş programına müşterilerini uymak zorunda bırakan insanlar. Kafalarına göre çalışıyorlar. Yalvarsan iş yaptıramıyorsun. Cam işlerini yapan adamla ilgili birkaç sayfalık yazı yazabilirim. Hali, tavırları bizi çok yıprattı. İki sene önce parasını verilmiş işini hala yapmadı. Dükkanına bağırıp çağırmaya, işini niye yapmıyorsun ulannnn!!! diye bağıracağım diye gidiyorum, dükkandan bir şey olmamış gibi hiçbir şey söylemeden geri çıkıyorum.  

Sadece sinsi yöneticilik görevini üstlenmekle kalabilseydim keşke… Birde Gülüm’ün gittiği müzik kursunda ki veli grubunu, ayrıca oğlumun anaokulu veli grubunu yönetmekle de uğraşıyorum. Gülümün koroda takacağı aksesuarları seçmek için birbirini tanımayan 53 insanın olduğu grupta karar almanın zorluğunu ne sen sor, ne ben söyleyeyim okuyucu. Aksesuarların rengine bile 5 günde karar verebildik…  

Binlerce yıl savaşla iletişim kurmayı öğrenmiş farklı tekamül basamaklarında yükselmeye çalışan birbirinden çok farklı karakterde ki insanların, diyolog ile iletişim kurmayı öğrenmesi zorlu bir süreç… Bu süreçlerde daha çok olgunlaştığımı, kendimi daha çok geliştirdiğimi hissediyorum. Süreç boyunca çok mızmızlansam da, süreç sonunda ki yeni ben için şükran doluyum…🙏🙏🙏