Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

10 Eylül 2009 Perşembe

Gidenin ardından...

Aldığın nefes duyulmaz oldu... 
Diktiğin fidanlar bir bir soldu... 
Geçtiğin yollar da hayal oldu 
Sardı her yanımı dinmeyen korku 
 Varlığın nasılda yakardı bu canı 
Gittiğinde yarım kaldı her bir yanı 
Sırtımı yasladığım dağ; nerde hanı? 
Yokluğun daha fazla yakarmış canı 
 Varlığında yokluğunda yaktı beni
 Amacın bu muydu? 
Bulmamdı kendimi
 Kendimi bulduğumda kaybettim seni
 Hep bir yanım eksik mi kalacak şimdi? 
 Boğazımda bir düğüm nefes alamam 
Ne kendimsiz ne de sensiz olamam 
Kendimi kaybetsemde bulsam yine seni 
Girsemde ruhuna sakinleştirsem bedenini 
 Kafamın içinde bütün anılar 
Üşüştü tepeme; hepsi beni yaralar 
Yoksun artık diye unutmak istesem 
Ar ederim kendime; bağlarım karalar
Haccecan
10.09.2009

7 Eylül 2009 Pazartesi

Çocuklarıma Hitaben


Dünyaya henüz gelmemiş çocuklarıma hitaben;

31 Ağustos 2009 tarihinde babamı kaybettim. Hiç göremeyeceğiniz dedenizin hafızamda bıraktığı izler silinip gitmeden; dedenizi size anlatacak bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Bu yazıyı yazmaya karar verdim ancak şu an görüyorum ki bu hiç kolay olmayacak…

Babamı kaybetmenin acısı canımı çok yakıyor… Acım çok taze… Hissettiğim bu acıyla gerçekleri saptırır mıyım, olaylara duygusal mı yaklaşırım bilmiyorum ama elimden geldiğince duygularımı bir kenara bırakıp, gerçekleri yazmaya çalışacağım.

“Sen ablasın, sen kardeşlerinin büyüğüsün” diye büyütülen ben gibi dedenizde “sen erkeksin, sen evin erkeğisin” diyerek büyütülmüş. Kaldırıp, kaldıramayacağım düşünülmeden sorgusuz sualsiz toplumun bana yüklediği bu yüklerin altında ezildim çoğu zaman. Dedenizde öyle… O erkekti! O babaydı! duygularını dile getirmemeliydi, sevdiğini söylememeliydi!. Sevdiğini söylerse şımarır, yoldan çıkardık maazallah! Her zaman güçlü olmalıydı!. Otoriteyi sağlayayım diye çocuklarına ve eşine karşı her zaman yüzünde sert bir ifade olan dedeniz bize göstermediği sevgiyi, ilgiyi, şefkati başka insanlara gösterirken gördüm çoğu zaman. Bu durum; kıskançlık, nefret, üzüntü ve keder hissetmeme neden olurdu. Ben sevgiye açken nasıl olurda bu sevgiyi başkalarına gösterebiliyordu? Cenazesinde de tahmin ettiğim gibi oldu. Herkes “babamızı kaybettik, bize çok iyiliği dokundu, bize hep yardım ederdi, biz ondan razıyız Allah’ta ondan razı olsun” sözleri döküldü herkesin ağzından. Cenazesi onu seven insanlarla dolup taştı. Başka insanlar benim babama ağladığımdan çok daha fazla ağlamış ve üzülmüştü. O benim babamken başkalarından daha az ağladığım için kendimi suçlu bile hissettim.

Onun en asi, dili bıçak gibi keskin olan evladı bendim. Eksikliğini hissettiğim sevgi, ilgi, şefkat bana müthiş bir acı verirdi. Bu acı ise beni asi, hırçın ve keskin dilli yapardı. Benim canım yanıyorsa babamında canı yanmalıydı. Çektiğim acıların sebebi “O”ydu. Çektiğim acıyı onunda hissetmesini sağlayıp canını yakmayı çok istiyordum. Sebep olduklarını veya göstermediği sevginin sebep olamadıklarını, bana yaşattığı acıyı bilmesini istiyordum. Hissettiklerimi ve gerçekleri yüzüne söylediğimde ise susardı… Susması haklı olduğumu gösteriyorsa neden hiçbir şey değişmiyordu? Keşke susmasaydı, konuşsaydı… Böyle yarım kalmazdım…

Bir yakının ölümü; yaşadığımız iyi-kötü anılar kadar acı veriyormuş. Yaşayamadıklarımızı bir daha asla yaşayamayacağımızı bilmek, eksikliğini hissettiklerimizi tamamlayamayacağımızı bilmek ise dahada acıymış. Güzel anılarımızın sayısı acı olan anılarımıza göre o kadar az ki… Kötü anılarımızı yok sayacak kadar güzellik yaşayamadık biz… Oysa hep hayal ederdim.. Bir gün herşey güzel olacak, kötü anıların hepsini yok edecek güzel günler yaşayacak, geçmişe bir set çekip yolumuza devam edecektik.
Olmadı…

Şimdi geriye koca bir boşluk kaldı… Bu boşluk ki… Hiç dolmayacak…

Zaman… Her sıkışıp kaldığımda, üstesinden gelemediğim acılarımda gücünün gölgesine sığındığım zaman… Yine sana sığınıyorum…

O kadar zamanım var mı bilmiyorum…

Sen sen ol evladım… Bu yaşadıklarımı kendine ders al… Çektiğim acıları senin yerine de çekmiş olayım. Bu yaşanmış hataları sen yapma. Sen ben diye ayırma… Acılarımızı ortak bil. Benim yaşadığım bu boş acılar için sen zaman kaybetme.. Sevgini asla kalbinin içine atma. Sevdiğini söylemekten, sevgini yaşamaktan korkma. Genlerini benden alacağın için benim ve dedenin de sahip olduğu “aptal bir gurur” seninde olacak. Sevgin gururundan önce gelsin. Gururunu dostuna karşı gizle, düşmanına karşı gururunu siper kıl.

Kimseye el açmamayı, yiğitliği - mertliği, acıları yudum yudum içmeyi, acı içinde ki sukuneti, yardımseverliği, sevdiğine sahip çıkmayı- korumayı- kollamayı, sevdiğini kıskanmayı - sahiplenmeyi, vatan-millet için canını korkmadan vermeyi, mazluma-muhtaca yardım etmeyi, bir lokma ekmeğin de olsa ihtiyaç sahibiyle paylaşmayı, bu topraklar üstüne oynanan oyunları, kardeşleri birbirine düşman eden güçlere karşı uyanık olmayı, acı karşısında gururlu ve mağrur durmayı ben babamdan öğrendim.

Evladım… Ondan öğrendiğim değerleri kutsal bildim. Sende bil…

Babamın varlığı bana hep acı verdi. Bu acıları mutluluğa dönüştüreceğimiz günlere kavuşma umuduyla yaşadım hep. Biz yarımdık, birgün elbet tamam olacaktık. Bu umutlarımın hepsi ani ve zamansız yok olup gitti. Biz hep yarım kalacağız...

Babamın yokluğu varlığından daha acıymış.
07.09.2009
Haccecan