Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

29 Aralık 2023 Cuma

Kendinilik

 


Kendinden sıkılmıyor musun?

Kendini dinlemekten ve kendini seyretmekten…

Bu bir başınalıktan

Kendinilikten

Kimsenin senin gibi olmayışından

Ve asla olamayacağı gerçeğinden

Can ağır geliyor,

Bir hamal gibi sırtına bindikçe biniyor…

Kendiniliğe, koşulsuz sevgiyi ekleyemezsen

Varlık yükü, ağır geliyor…

 

Bir varsayım üzerine hayat inşa etmek…

Bir yok oluştan daha önceydi…

Hayat yorduğunda sıkı sıkı sarıl yaşama

Kelimelerin gücü zannettiğinden daha kuvvetli

Kendi evrenini inşa ederken, ol deyiver

Ol’manın ardından değişiver

Ardından yokoluver

Yokuluş ve varoluşların ardında oluşuyor

Kendinilikte bir evren

Oluşturduğun evreni, yaşama uyumluyu ver

Sonra alıp başını gidiver  

Bu gidişi de sevdaya dahil ediver…


Haccecan

26 Ekim başlanıldı-29 Aralık 2023 final

Bor Prof&Chopin-Nocture Instrumental Piano

22 Aralık 2023 Cuma

Aşk'a ve Şarab'a

 

Bir şiir yazmalıyım

Hiç içmediğim şaraba..

Hiç tatmadığım gıdaya

Hiç çıkmadığım doruklara

Hiç adı anılmayan kadınlara

Kapasitemin asla alamayacağı

Hiç anlayamayacaklarıma

Bir gün çıkacağım başka boyutlara

Boşlukları doldursa da bana iyi gelen inanışlarım

Sınırlı bir beden ve bilincin içinde

Dipten başa kadar doluyum…

Katran karası bir kibirle.

Ev, eş, çoluk-çoşuk🌞

Çok güzel oyalasa da, oynatsa da kum plajında

Geçirtse de zamanı en kısa yolda

Kendime tapındığım kibir tahtından indirip

Taptıran, bokunu temizlediğim çoşuğa🌞 ...

Tapınmaların sonunda, beni yine bana vardıran

Kendime daha olgun bir ben kalıyorum

Bunca geçen zamanın ardından...

 

Bir şiir yazmalıyım

Hiç hissetmediğim duygulara

Hiç dilini anlayamadığım yürek sancılarıma

Hiç doğruluğunu sorgulamadığım sanrılarıma

Hiç daha önce tapmadığım tanrılara.

Aşkın şekle bürünmüş haline

Ve de şekle bürünememiş hallerine

Cezalandıracak kadar değerli gördüğüme

Silmeyi göze alacak kadar sevdiğime

Silmeye kıyamayıp sevmeye devam ettiklerime

Sevmeye değmeyecek hiç bir şeyin olmadığı gerçeğine

Bir gün çıkacağız bambaşka seyahatlere

Biliyorum, yerden yere vurulup, üstümde tepinilecek

Halat, iğne deliğinden geçebilecek kadar incelene

Dipten başa kadar naziklik, akıl, incelik ve bilgelik dolana …

Kendime bile kalmayacağım artık

Zaman bile sustuğunda…

 Haccecan

21-22 Aralık 2023

Çoşuk= Çocuk ( Güne🌞Eş Dil, buRAK özDEMİR)

Ferdi ÖZBEĞEN - Gündüzüm Seninle

21 Aralık 2023 Perşembe

Ortak nokta...




Bu videoyu çok değerli ve önemli buluyorum. Birbirine zıt iki görüş gibi görünen ateist ve teist iki insanın birbirini geliştirerek gerçekleştirdikleri bu sohbetleri çok güzeldi.  Ruh olgunluğu yüksek iki insan olmaları da bu videoyu daha değerli kılıyor. Videonun yorumlarında da insanların barış ortamında, birbirini dinleyerek, sözlerini kesmeden, kendi alanlarında fikirlerini açıklayabilmesine ne kadar da aç olduğunu görebilirsiniz. Bu videoya yapılmış 2700 farklı yorumdan da anlaşılıyor bu. Farkındalık konusunda belirli düzeye gelmiş insanların fikir dünyalarında çığır açabilecek noktalar var bu videoda.
 
Yıllarca birbiriyle çatışan, iki zıt kutup, nihayet ortak bir noktada buluştu. Ateistlerin, ilahi planda bir görevinin olduğunu düşünürdüm hep. Korku boyutunda olan, batıl bilgilerden, uydurulmuş hadis yolundan giden tutucu dinidarların dini yaşayışlarına bakarak ve dini sadece öfke yoluyla kusan zorbaların söylemlerini hakikat gibi algılayıp dinden kaçan ateistler;  mantıklı sorular sorarak  dinidarları köşe bucak sıkıştırırlardı. Ateistler, dinidarları resetlemekle görevliydi. Ateistlere dini öğreteceğim diye araştırma yoluna giren dinidar Müslümanların bir çoğu ateist olsa da, bir çoğu da maneviyatsız yapamayacağını anlayarak dini algılayışını değiştirme - genişletme yoluna gitti. Bu tartışma ortamları ateistlerinde, teistlerinde çok gelişmesine neden oldu. İlk okul seviyesinde olan tartışma düzeyinin şu an geldiği seviyeye inanamıyorum...  
 
Bilim kanadında da kendi içinde de büyük çatışmalar vardı. Bilimle uğraşan, batı tarzı eğitim alan insanların da çıktıkları tartışma programlarında aslında hiç birisinin kafamızda büyüttüğümüz kadar da büyük olmadığını gördük. Pandemi bunu açık kanıtı. Pandemi zamanı oluşan kaos ortamında hepsinden ayrı ses çıktı. Bilim yolunu tutunlar da halkı kutuplara bölmeyi başardı. Aşı taraftarları ile aşı karşıtları birbirine girdi sanal ortamda. Şimdi de aşının zararları diye doktorların videolarını izliyoruz, aşı şirketlerine açılan dava haberlerini okumaktayız. Bilim yolunu tutan insanlara güven sarsıldı. Güvendiği tek kaynak bilim olan insanların güvendiği dağlarına resmen kar yağdı. İnsanlarda artık yepyeni maneviyat, felsefe, düşünce arayışı var. Yepyeni etik ilkelerine ihtiyacımız var.  

Şu çağın düşünce nirvanasına bu sohbet ile yaklaştığımızı gözlemliyorum. Ateistler ve İslam müslümanları nihayet ortak noktada birleşti. Bu ortak nokta ne? Tanrı yok!! İnsanların kafasında yarattığı gibi bir Tanrı yok...!  Tanrı, ne zihinsel olarak korku boyutunda olan insanların algıladığı gibi öfkeli, ne de bu algıyı red eden ateistlerin red ettiği gibi materyalist.... Herkesin algısının çok ötesinde bulunan Tanrı'nın artık yepyeni bir algılanışa, onu anlatırken bambaşka ifade ve düşünce altyapılarına ihtiyacımız var. Bu açığı kapatacak, bu büyük ihtiyacı karşılayacak bir kaynak var mı? Var... Cevap burada...   
Zeka olarak çok hızlı evrilen insanlığın Tanrı'ya olan ihtiyacı her geçen gün artıyor. Tanrı'nın artık kapasitemiz kadar küçük olmadığı, algı hapishanemizde tutsak olamayacak kadar hür bir kavram olduğu anlaşılmalı... Onu algılayışımız değişince, yaşadığımız korku senaryoları da değişecek. 

 3 boyut artık bize yetmiyorsun... Sana veda zamanı gelmedi mi?

19 Aralık 2023 Salı

Ortak Bir Yer...

 

Göğe bak bugün, kendin için

Kendine bir çay koy, bir başkası için

Seyret aynada kendini, benim için

Sev doyasıya her şeyi, hepimiz için…

Keyiflendiğinde aldığın hazzı paylaş, bütünün hayrı için…

Her şey ne kadar güzel ve yolunda, hülyalar diyarında

Nedenlerini bulduracak sorular sor, insanlığın hakkı için.

Manaya çıkmayı bekliyor, materyalist felsefe…

Akıl ile buluşmayı bekliyor maneviyat hayalperesti de…

Her farklılık er ya da geç birleşecek ortak bir yerde…

Haccecan

19.12.2023

Adam Hurst -Paas De Coeur

12 Aralık 2023 Salı

Taş Sarmalı


 

İkiye bölüştüğümüz paydan...

sana kalan düşünmek olsun

Benim payıma ise kaçmak

Düşün bol bol, düşün dur ve yine

Yeniden düşün taşın; taşı

Taş ile sen ne kadar da ortaksınız

Yerinizde sapasağlam kaldınız

 

Benim payım kaçmak kolay mı sanki

Nefes nefes koş dur, varılamaz sanılana

Vardığımı sandığımda sonra tekrar sar başa

Kavuştum nihayet sarmalların sonuna…

Yerimde sapasağlam kalmaktayım…  


20 Nisan 2022-12 Aralık 2023

Haccecan

Adam Hurst- Pas De Coeur

29 Kasım 2023 Çarşamba

Bezmiş Nihayetim

 


Bezmişliğim

Yorulmak ile sevmek aynı olur mu bir dalda…?

Kimi sevdiklerin, seviyorum derken bile yorar ya…

Kalmak istemiyorsun artık onunla aynı dalda…

Huzuru dilenirsin, oynarken kavruk senaryoda

Dönüp dolaşıp sana varıyorum yine her kaçışlarımda

 

Nihayetim

Ağlama bahanesi için saklanmışsın yine ardıma

Ağlatan ben değilim ki seni, bu kadar suizan da boşuna…

Serinlemesini öğrenmişim ben, derin acıların kuytuluğunda

Tecrübeler yoracak ama her şey inan çok daha kolaylaşacak... 

Yorulmanın da sevmenin de aslında bir olduğunu anladığında.

 

02 Ağustos-29 Kasım 2023

Haccecan

Engin Arslan Çakal -Çökerten Zeybeği

21 Kasım 2023 Salı

Nihayet

 


Yazılmamış şiirlerim biriktiler bir köşede

Sıra ile yazıyorum bir anneye, bir sevgiliye

Kolluyorum gizlice ağlamak için sessiz köşeler

Sıra ile ağlıyorum bir anneye, bir sevgiliye

 

Dünyanın en derin acılarını salın gönlüme

Ar ederim, “ah!” demek için bile

Çekilen acıların sonunda, bütün mesafeler kısalacak…

Gözler ile gönül arasında ki…

Kederlerin sonu bile kafiyeli  

Varacağım nihayet bir anneme, bir sevgiliye…


Haccecan

21.11.2023

O gözler benim ağlar (Sema Moritz)

17 Kasım 2023 Cuma

Filistin

 


Kulağımda haykırır, asil yüreklilerin çığlığı

Ölüm acısını, şükürle karşıladı

Akan gözyaşları, gönül pasını aldı

Asaleti, dünyayı şaha kaldırdı

Varoluş,  ayakta selamladı

İnsanlığı, İslam’a uyandırdı

İmanları, göğüslerini yarıp Allah’a  ulaştı

Ne kutlusunuz Filistin Halkı…

 

Adını anmayacağım zalim zorbaların

Muhtacı olarak yaşayasınız, bir tas çorbanın

Kör vicdanınız yansın diye secdeye varacağım

Şahidi olacağım, yargılandığınız davanın

Mahkumu olun, kibir dağı zindanlarının 

Sonrada o dağ zirvelerinden aşağı yuvarlanın

Tarihten silineceksiniz, çocuk cellatları…

Haccecan

17.11.2023

Tuluyhan Uğurlu- Ayasofya

14 Kasım 2023 Salı

Denge

 


At bombaları, yok et  tüm bir ulusu

Kan revan içinde kalmalı insanın her bir uzvu

Yok olsunlar ki alayım tarafıma onların yurdu

Hak tanımaz kimseye, kendi bencilliğinde yaşatır benliğini

Atılgandır, hiçbir kural tanımaz, gücüdür efendisi

Olur ancak kendisinden daha güçlünün esiri

Dur durak bilmez, vicdan tanımaz eril enerji.

 

Savun ulusunu, ancak gözet de insan onurunu

Namlusunu sana doğrultana ancak ateşlemeli barutluyu

Kadın, çocuk, yaşlı olmalı sahne ardında, elleri duada 

Yol kenarında olacaksa da tedavi, yapılmalı anestezi

Geri planda durur, dikkate alınmaz, gücüdür sezgileri

Duymak için gönül kulağı ile dinlenilmeli…

Anlaşılması için daha çok yollar kat edilmeli

Hakkı gözetir, vicdanın sesi olur dişil enerji…  

 

Dişil enerji yoksa dünyayı savaş meydanına çevirir, eril enerji

Eril enerji yoksa dünyayı ruhani yurda çevirir dişil enerji

İkisi ancak uyumlu olduğunda, dünya bulacaktır hakikati…


06 -14 Kasım 2023

Haccecan

Kingdon of Heaven, Sounttrack

Okunası

Buda okunası

1 Kasım 2023 Çarşamba

Sipariş

 


Ben basit sevebiliyorum,

Kimi gün ulu orta

Kimi gün bir dağın sırtında

Kimi gün bir sırtlanın kovuğunda

Kimi gün evrenleri baştan yarattığımda

Sevdiceğim de olmalı işte böyle sıradan   

Basit öpmeli, sevişmeli sıradan…

Yemeğini yiyip, eline sağlık demeli…

Tezgahın üzerine koymalı, bulaşığım neyi…

Sevgililerin basitliği bile birbirine benzememeli…


Haccecan
01.11.2023

24 Ekim 2023 Salı

Buluşma

 


Şiir yazmak, ırmağın okyanusla buluşma hissi gibi

Kavuşuyorum sonsuzluğa, bir damla alıp sunuyorum insanlığa

Ey insanlar dinleyin beni, ruhlarınız da her şey gizli

Biliyorum bu sırrı çünkü bende ki ruh ile aynı sizde ki

 

Seni düşünmek su ile ağzın buluşma hissi gibi…

İçtikçe kanıyorum doya doya sana, seni imgelemek bile yeter bana

Ey sevdiğim dinle beni, sarılmak iyi gelecek sana, bağlama aç kollarını…

Herkesi belledikçe düşman, öfkem beni de yakar kül ederdi,

Kendinden ayrı düştüğü için çekti bunca derdi

Çektiği acıda tatlanacak, bulduğunda kendini. 

 

Olduğunu sandığın sen ile olman gereken sen arasında ki fark ne kadarsa

Benim kendim olmam için kat edeceğim yolda bir hayli fazla

Daha ne kadar uzaklaşabilir insan kendine!

Bir gün elbet bitecek, gidilecek yollar

Eski senden hiçbir eser kalmayana kadar…

Bildiğini sandığın her şeyi kendine sakla,

Öğrendiklerine de olma sakın aşina

Teslim ol, sadece ikna olduklarına 

Azat ol, teslim olduklarından sonra

Her bir bilgi bir basamak, daha iyi anlıyorsun tırmandıkça

Bir tek kendine iyi geliyor, herkesin kendi bildiği…

Göz önüne çıkana kadar, kimse anlayamayacak hakikati.

 

Düşünüyorum çokça sevginin tarihçesi üzerine

Dile bile getirilememiş hiç daha önce

Koşula bağlanmış sevgi, ardından bırakılmış derin sulara…

Çok hırpalandı, savruldu bir o yana, bir bu yana…

Gelip sıkı sıkı dolanacak boynumuza, koşul bağı koptuğunda 

Neden öğrenmesi bu kadar zor şu sevgiyi?

Yazıyorum, hiç dile getirilmese de...

Seviyorum ya işte, var mı ötesi…!


Haccecan

11 Temmuz-24 Kasım 2023

20 Ekim 2023 Cuma

İnşaat

 

Kaynak

İnşaatla yatıp inşaatla kalkıyorum bu aralar. Mütahitçiğimi çok özledim. Yolumun üzerinde ki ofisine  sürekli uğrar, çileden çıkartırdım adamı. Adam aradan çıkartılalı kimseyle bir çatışmaya giremediğimden uzunca bir süre Yanımda ki ile çatıştık. Site mağdurlarının katıldığı toplantı sonrası genelde gelip bana çatardı. Pik tartışmasından sonra konuştuğu kelimelere çok daha dikkat etse de arada dozu yine kaçırıyordu. Ben artık toplantılara katılmayacağım, sen katıl deyip tartışmaları sonlandırırdı. Haccecan'a bir şeyi 3 kere söylersen o şeyi bir dilek kabul eder.  O dileği gerçekleştirmek için Alaaddin’in lamba cini rolüne bürünür. Bir gün yanıma iş yerinden bir arkadaşı alarak toplantının yapıldığı kıraathaneye gittim. Kıraathanenin önünde Yanımda ki ile aynı masada 5-6 adam oturuyordu. Yanımda ki beni görünce şok oldu. Geleceğimi ima etmiştim ama benim bunu eyleme dökeceğini hiç tahmin etmiyordu. Güya yürüyüş yapmaya çıkmışım da! tesadüfen oradan geçiyormuşuz da! toplantıya öyle kulak kesilmişim! gibi rol yaparaktan aralarına sızdım.  İlk beş dakika ayakta dinledim ne konuşuyor bu adamlar diye.  Benim gitmeye niyetimin olmadığını anlayan Yanımda ki, kalkıp sandalyesini bana verdi. Canım hiç  kıyamaz bana... Tahtına kurulan Kraliçeler gibi kuruldum masanın bir köşesine, böylece toplantıda ki yerimi almış oldum. Toplantılarda dönen konular hakkında bilgim vardı zaten, hatta tüm ilçenin bilgisi vardı. Bizim mağduriyetimiz hakkında bir tek senin haberin yoktu. Artık senin de haberin var okuyucu.

Metrekaresi küçük olan daireler ile  metrekaresi büyük, deniz manzaralı daireler neden aynı parayı ödüyor? diye sorma teşebbüsümde  sorumun muhatapları hep birlikte cevap vermeye başladı. Bu soru için hepsi hazırlıklıydı belli. Durun, bir söylemek istediklerimi tamamlayayım dedikten sonra dinlediler. Ön daireler 3.000.000 değeri varken arka tarafların değeri 1.500.000 civarında. Ya bizden daha az para alın ya da bizimle ön taraftan daire değiştirin dediğimde bir Allah’ın kulu cevap vermedi. Oyun büyük… Burnuma acayip kokular geliyor. Dönen dolapların hepsinin farkındayım ancak şu an alttan aldığım dönem. O toplantıda hepsi hakkında bilgi topladım. Kim ne diyor?  Aslında ne demek istiyor!.  Kendileri farkında bile değil, ben sizin hakkınızda bilgi topluyordum susarken... Hepsinin bu inşaatla ilgili mağduriyetleri var. Hepsinin tek tek dinlenip hepsine özel çözüm üretmek gerekiyor. Buna da el atmayı düşünüyorum. Bunu yazan süper çözümcü Haccecan…  

Bu toplantıdan sonra Karşıda ki  birkaç gün kırgın dolaştı. İçine döndü. Onun zihninden neler geçiyor o kadar iyi biliyordum ki… Kendine yüklenen kadın kimliğine uymadığımın o da farkında. Benim susup oturmayacağımı biliyordu aslında. Toplumun ona yüklediği erkeklik sandığı kimliği baya incindi.. Karısına laf geçiremedi de toplantıya geldi diye düşündü hepsi. Diğer erkeklerin kendisi ile ilgili düşündüklerini, kılıbık imajını kendine konduramadı.  Asıl incindiği şey tam olarak buydu. Empati yaptığımda onun yerinde olsam bende bozulurdum. Ama kadın yanım o kadar incindi ki vaktinde. Artık sıra erkek kimliğinde. Ev boyanacak koşa koşa işten izin alıp gidiyorum, kapı takılacak ben gidiyorum, asma tavan yapılacak ben gidiyorum, adamlar işini bitirdikten sonra kontrol etmeye koşa koşa ben gidiyorum. İnşaatta elektrik yok, cep telefonunun ışığıyla karanlık merdivenlerden inşaat tepelerine çıkıyorum. 2 senedir inşaatan geri gelemedim. Bir iş olunca koşsun inşaata Haccecan, kahvehanede erkeklerin arasına giremezmişim!... Ulan inşaaata erkeklerin arasına gönderiyorsun da, kahvehane de mi erkeklerin arasında oturamıcam? bunu yüzüne söyleyince daha da bozuldu tabi...    Kahvehanede  ana avrat küfür ederek bir nevi psikolojik tedavi için toplanıyorlardı, sonra paşa paşa bu işin önüne geçen kişinin hesabına parayı atıyorlardı. Toplantıda bir kadının katılması ile ağzı bozuk küfür edemediler. Her şey içlerinde kaldı. İyice şiştiler… Yanımda ki de böyle bir ortama geldiğim için bozuldu ancak yapacak bir şeyim kalmadı benimde. Bir yıldır iyice şişirdi beni. Senin yüzünden, senin yüzünden demeyecekti. Benim yüzümdense al işte.... Erkeklerin istediği zaman kadını geri plana attığı, istediği zaman ön plana aldığı bu düzene isyan ediyorum. Ben istediğim her ortama girerim, o ortamı da kadına yakışan seviyeye çıkartırım. 

Geçen hafta kahvanede yapılan toplantıya kaynımla katıldım. Yanımda ki, işten gelmemişti henüz.  Bizim ortada olmayan mütahit asansör cihazının ucuz olanını taktırmış. Kullanmadığımız asansör bozuldu!. 70.000 asansör cihaz parası toplanmasına karar verdik. Yalnız bu faturasız fiyatıymış!!! Bu adamlarla anca bu kadar iş yapılır işte. Faturasız asansör cihazı aldığı için mütahitin taktırdığı cihaz garanti kapsamına girmediğinden 70.000 Tl daha para verecez. Onu da faturasız yani garantisiz alacaklar. Bir haftadır faturalı cihaz alalım diye mücadele ediyorum. Toplantıda bu asansör firmasıyla kim muhattap olacak, yönetim kurmamız şart diye birkaç kez söyleyince, daire sahiplerinden biriside haklı olduğumu söyleyince yönetim kurulması kararı verildi. Şimdiye kadar işin önünde duran kişiyi yine yönetici yaptık, bende yönetici yardımcısı…  

Kat Mülkiyet Kanunu, Yönetim Planı, Asansör Bakım Sözleşmesi.. Bir haftadır kanun, yönetmelik okuyorum. Kahvehanede yöneticimizle yapılması gerekenleri ona anlatıyorum. Ama adam kanunlara kuzey kutbu kadar uzak. İlk önce onun buzlarını çözücem, sonra okuma yazma öğreteceğim de sonra kanun- yönetmelik.... Ooooo. Çok işim var çokkkk…  

  İnşaat işinin önünde duran adamın biri dükkanın da kumar oynatan kahvehane sahibi, diğeri bir emekli; tefecilik yaptığı söyleniyor, diğeri de onun kaynı, oda tefecilikle uğraşıyormuş. İnşaatla ilgili uğraşan insanlar tam güvenilir insanlar yani. Para konusunda uzmanlar! Bu tefecilerle ilgili hayat sınavım tam bitmedi sanırım. Ne öğreneceğim bu işin sonunda? Bu insanlardan tefecilik ve kumar üzerine bir şeyler öğrenmeyi planlıyorum, onlarda bende kanun ve yönetmelik öğrenecek. Gül gibi geçinip gidiyoruz şimdilik. Yarın ilk resmi toplantımızı yapacağımızı sanıyorum ancak yapılanlar karar defterine geçilmezse hiçbir geçerliliği olmayacak. Yarın defter yazıp, milletten imza toplamakla uğraşacağım muhtemelen… Allah'ım sen konuyu biliyorsun. Çok amin. Öptüm...

9 Ekim 2023 Pazartesi

Sen, Ben, O...

 

Tanrım, izin ver ellerin olayım,

Ellerim ile hisset her şeyi

İzin ver gözlerin olayım…

Gözüm ile gör dünyayı,

Benim ol'mam için mi yarattın bunca şeyi?

Görmeye de, hissetmeye de ihtiyacın yok biliyorum ama

Çok eksiğim var, bildiğimi anlamak konusunda

Seni anlamak için yarat bir duyu organı daha

Bazen çok zorlanıyorum yol almakta

Yollar tıkandığında aç bir yol daha 

Bir tek istemeyi biliyorum

Bir de bildiğimi sanmayı

Ve bir de hep almayı…

Sen yarattın her mahlukatı

Benden ne istetiyorsan onu isterim almayı….

Bir tek sen biliyorsun

O'nun bende ki yerini

Yavaş yavaş anlıyorum...

Sen, ben, o …aslında hep birdi.

Beni, sana o getirdi…


Haccecan

06-09 Ekim 2023

Mabel Matiz-Karakol

27 Eylül 2023 Çarşamba

Tanem

 

Nasıl anlatılabilir ki varsayılanlar?

Nasıl bilinebilir ki hiç yaşanmamışlar?

Biri bir başkasını nasıl etkileyebilir ki bu kadar?

Kollarım hep sarar, havada asılmış taneleri…

Senden bir tek o kaldı ve her yerde onlardan var…

Tutunmuş gidiyorum herkes gibi zaman ipine

Giderken sarılıp duruyorum havada kalan tanelere

Ne kast ediyorum açıklayayım şu tanelerden

Herkesin bir frekansı var, bir kokusu, bir sesi, bir titreşimi…

Hepsi süzülüyor boşlukta bir tane gibi

Milyarlarca tanecik havada iken tutundum ben senin tanene

Bir iken iki olduk senin sayende…

 

Kırma beni…

Sıkı sıkı tutundum diye bu kadar…

Kalmadı ki kırılmadık bir tanem…

Korumam gereken bir özüm var 

Ve sevmeyi öğretmem gereken bir kalbim..

Var ederim kendimi, çoğalırım, kırıldığım kadar..

Seni çok ama çok seviyorum

Bana dimdik durmayı öğreten gururum kadar…

Beni çok ama çok seviyorsun

Senden gidebildiğim kadar

Tutunmalısın havada asılı taneme…

Kırmadan sevmeyi öğrendiğin zaman…


Haccecan

04 Nisan başlanıldı- 27 Eylül 2023 sonlandı

14 Ağustos 2023 Pazartesi

Zor

 

Demin yine kınadım seni…

Çok gördün ya yüzüme gülümsemeyi…

Savrula savrula süzülmeyi…

Acılarınla demlenirken…

Bana da biraz ikram etmeyi


Aptal aşığım ben…

Ne laftan anlarım, ne yulardan…

Evcilleşiyor sen ile o vahşi hayvan…

Ne sen ile bağımı kopardım

Ne de delilik ile aramda ki

Sen ile delilik hep böyle ikilemli…

Bıraktım senden sonra

Zoru severim demeyi

Böylece almış oldun dilimde ki yerini…

Zor artık zor gelmiyor ki sen kadar…

Seni severim daha çok, zoru sevdiğimden 

Zorun çıkartacağı yokuş, sana varana kadar…

Ben hep seni severim…

Haccecan

14.08.2023

A.Bocelli ..Rodrigo'nun Gitar Koncertosu

3 Ağustos 2023 Perşembe

İlahi Ses

 

Beklenilipte gelmeyenlerde bugün yine sen varsın…

Gidipte dönmeyecekler arasında ki yerini çoktan almışsın 

Bir merak mı gitmene sebep, yoksa bir kaçış mı kendinden…

Yoksa bir ahit miydi, var olmadan önce verilen?…

Gittiğinde neler olacağından bahsetmeliyim biraz, kaçamak bakışlarla…

Sonra acılarına sebep benmişim gibi bana saydırma

Benle olduğun gibi hiç kendin olamayacaksın artık eskisi kadar

Farklı şehirler, farklı zamanlar, farklı insanlar, acılar, tenler, hazlar, sesler, müzikler….

Hiç bir şey tat vermeyecek sana, kendini bulana kadar…

Kendini bulmanda değil o kadar kolay

Yapılması zorunlu olanlar listesinde, bir çok madde var

99 basamaklı bir pramit çıkılacak, her bir basamağı onlarca ömürde çıkılan 

Her bir ömründe de ağlayacak ve acı çekeceksin bolca

Tepe noktasına vardıktan sonra rehber olacaksın diğer piramidi tırmananlara

Yük ağır ve zorlu, yollar gözyaşı ve kanla dolu

Acıdan bile lezzet alacak kıvama geldiğimizde

Azat olacağız hem kendimizden hem de nefsimizden

Sonra ne ben olacağım sende, ne de sen olacaksın kendinde…

İçinde konuşan sesler bir koro gibiyken, artık yerini alacak bir ses, ilahi! ...

Bu olacak artık özgürlüğün yeni ifadesi....

Haccecan

03.07.2023

28 Temmuz 2023 Cuma

Cinsellik, Aşk ve Günah

 

Cinsellik, aşk ve günah…

Bu kavramların üzerine biraz düşünüp, düşüncelerimi yazı olarak görmek istiyorum…

Cinsellik… Bizim toplumumuz da ki insanların çoğunu bu konuda üzerine hiç konuşmadığını düşünürsek, cinsellik üzerine düşünmeye, konuşmaya başlamışsak yol kat etmeye başlamışız demektir. Şu an bir çok insan beklentisiz gözlem dönemi deneyimlediğinden bu konuda dahil bir çok konu hakkında düşünmüyor, sorgulamıyor, sadece güdülüyor… Gözlemlediği dönemleri deneyimliyorlar…. Aklınıza Maslow’un ihtiyaçlar hiyelarjisi gibi basamaklı bir üçgen getirdiğinizde alt basamaktaki insanlar gurubuna denk geliyorlar.  Beklentisiz gözlem döneminin yanında mutsuzluk dönemini deneyimleyenlerde var. Mutsuzluk basamağı aynı zamanda sorgulama yapmak için itelendiğimiz, ruhsal sıkışmışlık yaşadığımız (dini terim karşılığı helak edildiğimiz) dönem. Şu an hayatının dipte olduğunu hissediyor ve mutsuzsan; mutlu olacağın dönemlerin öncesine gelmişsin demektir. Gözün aydın olsun. Ruhsal sıkışmışlık yaşadığın dönem de doğru düşünebilir ve düşündüklerini uygulamaya geçirebilirsen mutlu ve haz dönemine geçiş hakkını kazanabiliyorsun. Mutluluğun algılanabilmesi için mutsuzluğun, korkunun, şiddetin deneyimlenmesi gerekiyor. Beyazı algılayabilmen için siyahın ne olduğunu bilmen gerektiği gibi…. Sistem ilk önce siyahı öğretiyor insana.

Kendi beklentisiz ve mutsuzluk dönemlerime dair deneyimlerimi bol bol yazıyorum bloğumda. Düşüncelerimi değiştirerek bunların bende bıraktığı etkilerden kurtulabileceğimi keşif ettim. Olumsuz etkilerden tamamen kurtuldum denemez. Çabalıyorum.

Cinsellik üzerine kadın ve erkeğe yüklenen bilgilerin çoğu hatalı. Hatalı olduğuna mutsuz olduğum dönemlerin üzerinde düşünerek farkına vardım. Beklentisiz gözlem dönemlerinde edindiğim hataları tespit etmem için ilk önce biraz o dönemleri yazmalıyım sanırım.   

Cinsel dürtülerimin ilk ne zaman harekete geçtiği konusunda kendimi yokladığımda orta okul yıllarıydı sanırım. Beslediğimiz dişi tavşan yeni doğum yapmıştı. Doğumun hemen ardından erkek tavşan, dişi tavşanın peşinden çiftleşmek için koşturuyor, dişi tavşanı sıkıştırıp duruyordu. Dişi bazen onu ısırıyor, patileriyle yumrukluyor, çiftleşmek istemediğini her halinden anlaşılıyordu. Erkek tavşan emelini gerçekleştirmeden onu bırakmayacağı aşikârdı. Tavşanın içinden nasıl bir istek fışkırıyorsa asla geri durmuyordu. Kararlılığın ne olduğunu sorsalar çiftleşme isteği duyan tavşanı örnek gösterebilirim. O esnada erkeğin içinde ki yoğun isteğin bende de olduğunu fark ettim ancak üzerine çok durmadım. Şu an bunun üzerine durup bu konuyu biraz açmak istiyorum. Bende bir dişi olmama rağmen cinsel enerjim olduğunu dişi tavşan değil de neden erkek tavşan üzerinden hissettim? Bunun bir anlamı var mı? Şu yaşımda 2 çocuk doğurduktan sonra dişi tavşan ile daha çok empati yapabiliyorum. Doğum yapmamın hemen ardından Yanımda ki gelip sevişmek istediğini söyleseydi onu benzinle yakardım herhalde.  Hiç zamanı değilken zor kullanarak ve baskı ile içinde ki üreme isteğini yerine getiren tavşanı, insan ahlak değerleriyle yargılamak tabi ki doğru değil ancak insan davranışlarını anlayabilmek için o davranış üzerine düşünmek yol aldırabilir. Zorlanan dişi tavşanda değil de zorlayan tavşanda keşif etmiştim kendimi. “Zoru severim” diye çok söylerdim o zamanlar. Artık bu cümleyi bilinçli olarak kullanmıyorum. Zor’un beni yeterince zorlamasına müsaade ettim. O sözler ile kendime çektiğim bir çok olaydan da çok şeyler öğrendim. O çağlarda zor ve dayatmayı normal algılıyordum ve davranışların sonuçlarını kestiremeyecek yaş aralığında olduğum için güvenli taraf olarak gördüğüm güçlü ve baskın tarafta olmayı tercih etmiştim bilinçsizce.  Bunların hiç birisi farkındalıkla olmadı tabi ki. Şu an ki bilinç düzeyimde “içimde çok yoğun hissettiğim  öfke duygusu da dahil, erkek tavşanda gördüğüm ancak bende de bulunan baskıcı, zorba tarafın"bana geçmiş yaşamlarımdan miras kaldığını anlıyorum.

Cinsel isteğimin uyanmaması konusunda sürekli kendimi baskılıyordum. Baskılamak da değil de görmezden geliyordum. "Baskılamak" olanı zapt etmek demekken, "görmezden gelmek" yok saymak demek. Bende böyle bir istek olamaz!!! İnkarda denebilir. Cinsel istek bir tek orospularda olur!!! Şüphesiz babamın kendimi baskılamanın üzerinde etkisi çok büyüktü. Orospuluğa çıkar bu yolun sonu mazallah!!!! O zamanlar bu dürtüler ve bu baskının ne anlama geldiği üzerine düşünmüyordum. Türkan Şoray kuralları koymuştum kendime. Öptürmem, elletmem, bakmam, baktırmam, yüz vermem, konuşmam, bana yan bakacak erkeğin alnını karışlarım diyerek erkeksi tavırlar sergiliyordum. Lise arkadaşlarımın hepsi aşk mektupları yazarken ben onlara (aşk konusunda hangi ara uzman oldumsa!) ilişki nasıl yürütülür konulu akıl veriyordum. Erkeksi tavırlar sergileyen kadınların yetiştirilişinde muhtemelen baskılanmışlık yatıyor. Bu yazdıklarımın psikolojide bir karşılığı var mı veya doğru mu bilmiyorum. Şimdi internetten psikoloji araştırma isteği de yok içimde. Bence öyle…  Toplumsal ahlak değerleri de eninde sonunda evlenmem gerektiğini empoze ediyordu. Kiminle evleneceğimi bilmiyorum ama evleneceğim nasılsa bir gün diye düşünüyordum. Bakmadığım, baktırmadığım, elleyemediğim bir erkekle nasıl evleneceğim konusunun bir mantığı olmasa da bu kuralım  kanun hükmünde kararname gibiydi. Tek kişinin kararıyla kanunlaşmış ama o tek kişi kimdi bir fikrim yoktu. Meclis kararıyla alınmış olsaydı bu kadar acı çekmezdim eminim. Meclis kimlerden oluşuyor bunun hakkında da bir fikrim yoktu. (Meclis konusunu irdeleyeceğim yazının sonunda)

 Üniversiteyi kazandıktan sonra kaldığım yurdun alt katında bulunan internet kafede chat yapıyordum sürekli. Karşı cinsi inkar ettiğim kadar da merak ediyordum.  Bu merakımı arkadaş ve dostum diye hitap ettiğim erkeklerle gidermeye çalışıyordum. Arkadaş ve dost olarak sınır koyarak konuşmak kendime koyduğum kuralları ihlalden sayılmıyordu! Babamın beni 24 saat takip eden hayali ise sürekli tepemdeydi. Hayalinden bile çok korkuyordum. Sanal seks yapalım mı diye başlayan sohbetlere günah, yanlış olduğunu anlattığım diyalogların sonunda karşıda ki benden "özür dilerim" dileyerek bitirirdi sohbeti. Yoldan çıkmışları bile yola sokuyordum!!! Öyle bir diyalog ve ikna kabiliyeti hakimdi bende!!! Karşı cinsten bana arkadaşım, kardeşim ve dostum diye araya mesafe koyarak yaklaşan insanlarında benim gibi bastırılmış duyguları olduğunu anlıyordum. Ama o aralar o insanların bana aynalık yaptığının da farkında değildim. Bu bastırılmış duygulara sahip olan çokça insan ile de karşılaştım. Sanal seks yapalım mı diyen insanlarda dahil bir çok insan bu içlerinde ki dürtüleri sağlıklı olarak nasıl dışarı akıtacağını bilmeyen insanlardı. İnsanlara nasıl güven veriyorsam artık, gelip en olmadık sırlarını, çözemedikleri konularını benimle paylaşırlardı. Aslında şu an fark ediyorum ki kendi sorunlarımı, aşamadığım konuları onların yardımıyla aşama aşama aşıyormuşum.

Evlendikten sonra internet ortamda yaptığım sohbet konuları da değişmeye başlamıştı. İnternette tartışma gruplarında hararetli tartışılan konulardan bir tanesi de evlilik yaşı konusuydu. Olaya geleneksel yaklaşan kişiler, kendini modern-bilim taraftarı olarak gören kişiler tarafından eleştirilirdi. Gelenekçi olarak tarif edeceğim kişi (o kişiyi etiketlemek ve yargılamak için kullanmıyorum iki farklı görüş açısını ifade edebilmek için onlara isim vermem gerekiyor) erken evliliğin insan fıtratına uygun olduğunu, insan vücudunun yasal olarak erişkin sayılan 18 yaşından çok önce olgunlaştığını, eskiden insanların erken evlenmesini de görüşlerine kanıt olarak sunuyordu.  Günümüz modern-bilim taraftarı insanlar ise karar verme yetisine 18 yaşında eriştiğine kimi ülkelerde yasal erişkin yaşının 20 olduğunu, erken evliliğin yanlış olduğunu savunuyordu. Bence her iki tarafın haklı tarafları ve haksız tarafları var. Gelenekçi insanların erken evlilik konusunun çıkış noktası geçmiş insanların deneyimleri sonucu kendilerine aktarılmış, uygulanmış ve sonucu belirli toplumsal kurallardı. Cinsel isteğin uyandığı dönemlerde kendi dengi insanla evlenerek cinselliği herkesin uygun gördüğü koşullarda yaşayabilirdin. Ben ilk okul yaşlarında iken 3 günlük düğünün ardından amcamın gerdek odasına sırtına vurularak gönderildiğini hatırlıyorum. Bu gelenek hala devam ediyor mu bilmiyorum. Herkesin bildiği onayladığı istenilme ritüeli, düğün, toplumun onayladığı eşler arasında yaşanan cinsellik ve ardından doğan bebekler… Bunlar herkesçe kabul edilen konulardı. Günümüzün doğrularını karşılıyor mu? Tam olarak değil. Günümüz insanlarına göre insanlar 18 yaşından sonra mental olarak olgunlaşıyordu. 18 yaşına kadar cinsellik yaşamak isteyen gençler ne yapmalı konusunda bir boşluk oluştu şimdi. Gelenekçi insanlar evlensin diyerek bu açığı kapatırken, modern insanlar bu konuya tam açıklık getirmiyorlar. Gençler istediği kişiyle, istediği gibi sevişsin mi? Bu gençler bu enerjilerini yok mu saysın, baskılasın mı? Korunmadan gerçekleşen ilişki sonucunda çocuk doğduğunda bu çocuğun hakları ne olacak, bu çocuğa kim ebeveyn-babaveynlik yapacak?  Aslında gelenekçi insanlar algılanan dinden beslendikleri için sevişmenin önünde dinin bir engel koyduğu yönünde eksik bilgilere sahipler. Dinde cariyelik denen cinselliğin özgürce yaşandığı bir statü var. Bekar insanlar arasında özgürce yaşanan cinselliğe din yasak getirmemiş. Evlilik gibi ciddi sorumluluğu yürütemeyecek, tek eşe sadık kalamayacak insanların cinsel ilişki yaşamasında bir mahsur yok. Evli olan insanların eşine sadık kalmadan gizli gizli ilişki yaşamasına zina denilmiş, kandırarak yürüttüğü bu ilişki türünü yasaklamış. Evliliğin devam ederken evlendiğin kadın-erkeğin onurunu hiçe sayarak bir ilişki yaşayamazsın. Çocukları ortada bırakmadan, şartları sağladıktan sonra boşan sonra ilişki yaşa. 

Günümüzde artık evlenme kriterleri o kadar arttı ki. Önceden anne-babanın gelin-damat olacak insana karar vermesi, dengini bulman çok kolay iken günümüzde kendi kafa dengini bulması ayrı mesele, ekonomik koşulları aşabilmen ayrı bir mesele, çocuk olursa onu yetiştirmesi ise apayrı bir mesele… Hepsi sorumluluk sahibi bireylerin üzerinde aşırı bir baskı oluşturuyor. Cariyelik kavramı bu baskıyı bir nebzede hafifletiyor. Cariyeliğin günümüz karşılığı flört, partner, seks arkadaşı vs. Bu ilişki türlerinin evliliğe varmaması daha manidar sanki. Sorumluluk hissetmediğin ilişki gerçek bir ilişki olamaz. Sevişmek serbest, ortak ekonomi ve ev bağı olmayabilir. Sevişelim sadece. Bu ilişki de çocuk düşünülmesin tabi ki. Tamamen iki kişinin ortak kararıyla yürütülen, kurallarını ikisinin belirlediği ilişki türü.  

Günah; eyleme dönüşsün veya dönüşmesin düşüncelerinin ruhsal acı çektirdiği her şeyin karşılığını ifade eden kelime. Kendi içinde azap hissediyorsan, bir şeyleri yanlış düşünüyorsun demektir. Kaçınılmaz olarak her insanın günah işlediği bir yerküre burası. Kimse günah işlemeden bu dünya okulundan geçemeyecek. Dersini almadığın ve tekrar etmeye devam ettiğin her günah; içinde hissettiğin vicdan azabı olarak geri dönüyor sana. Doğru düşünmeye ve davranmaya devam etmiyorsan günahın için vicdan azabı hissetmeye devam edeceksin. Günah kavramı hepimize yanlış anlatılıyor. Cinsellik, kadının saçı, kıyafeti, bel altı her konu günah olarak anlatılıyor. Böyle anlatanlar artık en büyük günahı işliyor farkında bile olmadan.

Aşk konusu; Çoğu bilim adamının en uzun süren aşkın 2 yıl sürdüğü yönünde açıklaması var. Amaç üremenin sağlanması, bebeğin en yoğun ilgiye ihtiyacı olduğu zaman diliminde kadını ve erkeği bir aşk duygusu ile arada tutabilmekmiş. Aşkın sonu cinsellikle bittiği algısı hakim olduğundan korku boyutunda ki insanlarda aşkı günah olarak belletmişler. Onların yorumları bu yönde ki bence aşk sadece üreme isteğine dayandırılamaz. Aşk hayal kurmayı öğretiyor insana. Şiir, hikaye yazdırıyor. Sanat yapmak için ilham kanallarını açıyor. Aşk acısının sonu çok hayırlı.  Ruhsal olarak en çok geliştiğin dönem. Yoğun olarak hissedilen o duyguları ruhun dansı olarak görüyorum. Aşk bence bir staj. Gerçek gösteriden önceki prova. Aşık olduğun kişiye karşı hissettiğin yoğun duyguyu sürekli hissediyor hale gelmek, bu sevgiyi tüm varoluşa karşı hissetmek mümkün. Tüm mekanlara, zamanlara, kişilere, olaylara… Her şeye, her zerreye… Stajın sonunda düşünsel, zihinsel ve ruhsal vardığın nokta Tanrı’ya en yakın olduğun nokta. Tanrı ile bir olma noktası.     

Cinsellik evleneceğim erkekle aramda yaşanmalı diye kuralımın mantığı yokmuş. Şu yaş aralığında daha iyi anlıyorum. Ancak baskılanmış halimle aldığım bütün kararları da gerçekleştirmiş bulunuyorum. Karşılıklı sevdiğim, seviştiğim, sevgili olduğum ilk ve tek adamla evlendim. Yıllar önce içimde kanun hükmünde kararname kararlarını alan tarafım bana çok acı verse de ondan çok şey öğrendim. Gururlu, dimdik, asmalı kesmeli tarafım içimde duruyor hala. İhtiyacım olduğumda çakı gibi yanımda. İçimde bir meclis dolusu yanım olduğunu yeni yeni keşif halindeyim. Meclisi idare eden başkan olmayı yeni öğreniyorum. Yol uzun… Yol çok uzun. Bu bedenin içine artık sığmadığımı hissediyorum. Bu bedenle, sonsuz olan o yol gidilebilecek gibi de değil zaten. Yol almak isteyen ruhum, bedenim değil. Algıladığımız dünyanın sonuna geldik gibi hissediyorum.

19 Temmuz 2023 Çarşamba

Ara

 

İnsana dar gelmemeli bu kadar vücudu

İçine sığmayacak da sanki fışkıracak gibi ruhu

Düşüncelerinde bulmuşsan sulhu

Beden ile ruh  ancak o zaman uyumlu

 

Cüzdana sığmalı geçinecek kadar para

Sanki fışkıracak, parası sığmayacak cüzdana

Satın almak için satılık bir beden arar

İçinde ruh olmayan o kadar ki vücut var

Acı varsa ruhunda var, bunda da elbet bir hayır var..

Tekamül için her ruh, bir vücut arar..

 

Güneş ışığı, yağmur bulutu, rüzgar, fırtına

Seni hep kaybediyorum o kanlı yangında

Sönsün diye sular serpiyorum gözyaşlarımla

Tekrar  doğup geliyorsun küllerin arasında

 

Neden diye ardı ardına sorular

Bir türlü gelmiyor ki cevaplar

Cevapları dışarda arama

Ne ararsan ara, her şeyi içinde ara…


Haccecan

19.07.2023

Selda Bağcan Nenni Bebek

13 Temmuz 2023 Perşembe

Dilerim

 


Dilerim seni sevmeyen birine gönlün kayar…

Ve umarım ellerinde olursun yapboz bir oyuncak

Sebebin olsun, geri koysun hayattan…

Ahu gözlerinden gelen ürkek bakışlar

ve çıksın diye beklediğin bir çift söz dudaktan.

Cayır cayır yanarken bedenin, ruhun donsun ayazdan.

 

Umarım aşık olduğunu anlarsın o başkasıyla giderken

Şahidi olursun inşallah, ayakların birbirine basmak için yarıştığı nikâhın

Kendini unutasın, yirmi dört saat onun ismini anmaktan…

Onun mutluluğu daim olsun diye inmesin ellerin duadan

Ve bekleyip durasın, bilmeden neyi beklediğini …


 

Sarılasın külah taktığın kütüklere, sevgiyi arayasın putlarda…

Yaşayasın hep böyle sevginin en şekilci şeklini

Yok olacağını sanasın, şekilci sevginin de her şey gibi…

Aşk gelsin diye beklemekten, kuruyasın oturduğun yerde.

 

Hep geç kalasın önemli randevulara

Kakan gelsin trafik tıkandığında 

Ve makatın insafsızca kaşınsın  ulu ortalarda…

Çirkin görünsün gözüne, üç günün ardından kainat güzeli

Kardeşlerin kıskançlığından atsınlar seni bir kuyuya

Tüm bunların ardından yabancılaşasın önemsediğin o vücûda…

Bedeninden geçtikten sonra sıra kendi varlığını sorgula…

Buraya ait olmadığını anlamadıysan hâlâ, daha beterlerini de yaşa

 

Bunları dilediğim için kötü mü hissediyorum kendimi?

Yok vallahi…!!!

Kötü dilek bile kötü gelmiyor ki artık bana…

Hz. Adem’i bile elma yemeye ikna etmiş Hz. Havva…

Sonra başlamış Adem soyu için ikilemli dünya...

Acı ile kardeş olmak konusunda

Seni ikna etmek düştü benim payıma…

Yaşamanı dilediğim tüm bu acıların ardında…

Kendini bulmanı diliyorum tüm varlığımla…

Yerinde sayacaktın hayat dolu olsaydı iyilik, güzellik ve hoşluklarla 

Hiçbir yere vardırmayacaktı seni, iyi temenniler

Bulacağını mı sanıyordun kendini, kendi başınalığında…

Doğacaksın kendinden tüm bu yaşadığın sancıların ardında…


Haccecan

13.07.2023

11 Temmuz 2023 Salı

Garip!

 


Bilmiyorum kendimi daha ne kadar daha anlatmalıyım sana?

Belki de anlatmamalıyım…

Anlatmak dediğin sözcüklerden oluşuyor,

Ağzımdan çıkanlar bir türlü kalbine inmiyor…

Hiçbir kelime anlatmaya yetmiyor bende ki beni…

 

Bilmiyorum ne kadar daha ruhumda taşımalıyım seni?

Belki de taşımamalıyım…

Taşımak dediğin hamallıkla bir…

Taşıdığımdan sürekli, kanatların güçlenemedi.

Bıraktığım boşlukta bulacaksın sende ki seni…

Ruhumda değil almalısın yanımda ki yerini...

 

Sözcükler ağzımdan değil ellerimden yazarak çıkmalı

Sözcükleri duyman değil okuman gerekli

Kulağından değil gözlerinden girmeli

Düşünmenin ardından vakti gelince kalbine inmeli…

 

Bunca olan her şey ….

Ne kadar garip değil mi?


Haccecan
10-11.07.2023

10 Temmuz 2023 Pazartesi

Keşif

Gariban ölüm de var

Ne yaşadı ki?

Bahçesinde ne açtı bir çiçek

Ne de gönlünde bir sevda…

Ben varım demeden

Sorgulamadı

En acısı da

Ölümün garibanlığında


Kimileri gözler hayat ırmağını

Değdirmeden elini ayağını

Boş bırakmak istemez

Gariban ölümün yanını

 

Azgın ırmağın içine

Balıklama dalmalı

Tepinmeli, boğuşmalı

Boşu boşuna çırpındığını

Sonunda anlamalı…

Ne etkisiz seyirde çare

Ne de mücadelede 

Çare teslimiyette

Ve de…

Hayat rolünün ne olduğunu...

Keşifte...


Haccecan

10.07.2023

Ali Lidar -O Gelsin Üstümü Örtsün Şiiri

(Furkan Özdemir Yorumu)

13 Haziran 2023 Salı

Öğreniyorken...

 

Aşk nedir deseler çoşuk🌞 derdim kahkalarla gülen

Yaptığı resmi, gözlerimin içine bakıp onay almadan beğenmeyen

Her yaptığının sonunda “olmuş mu?” diye sorarak onay sözcüğü bekleyen

Ben öfke dağının zirvesinde ya sabır çekerken hınzır hınzır gülen

Bunların hepsinin de bir aşk olduğunu senden öğrendim…

 

Sürekli iteklenmeyi, sevilmek sanırken

Nasıl sevilebileceğimi, beni severken öğrendim..

Hayal dünyasında ki Tanrılar’a tapmayı aşk sanırken

Gerçek aşka nasıl tapılabileceğini senden öğrendim…

 

Arada kalmışlıkta hangi tarafa gidileceğini

Bir tek aşka boyun eğilebileceğini

Yalnız yol yürünemeyeceğini

Zırhlarımı çıkartıp çırılçıplak soyunabileceğini

Tohumlardan bir can yaratabileceğimi

Bağıra bağıra onları doğurabileceğimi

Küstükten sonra gittiğim yerden, nasıl dönülebileceğini

Ne ekildiyse ruhuma, onu biçtireceğimi

Sadelik ve doğallığın güzellikle birleşeceğini

İçimde ki vahşinin evcilleşebileceğini

Hangi yönümü beslersem o kadar büyüyebileceğimi

Büyüdüğüm kadar küçülebileceğimi

Öğretiyorken aslında sil baştan yeniden öğrendiğimi

Yok etmenin düşünmemekle bir olabileceğini

Zekanın sürekli geliştirilebileceğini

Bizatihi ne var ne yoksa işte!!!

Ben senden öğrendim…


Haccecan

16 Mayıs-13 Mayıs 2023

8 Haziran 2023 Perşembe

Kadın ve Adam

Her işini kendi yapan kadınlardanım

Aşkımı tek kişilik yaşar,

Sen diye bildiklerime taparım

Şiirlerimi yalnız yazar,

Bende ki sana serenat yaparım.

Tek başına kalkar, tek başına yatarım

Kalktığım ile yattığım ara vakitte evrenleri yaratırım.

Kadını anlamak konulu ders anlatılıyor dünyada 

Oturmuş dinliyorum sınıfın kapı aralığında

Ne öteye gider, ne beride kalırım…

Daha kadın kendisini bile anlayamıyor...

Araf bölgesinde ki savaşta sulhu kollarım…

Kadının ne olduğunu anlayamamışlarla benim meselem

Merak bittiğinde yeniden merak oluşsun diye

Anladım diyenlerin karşında durur yeni bir soru sorarım

Soru soranların cevapları yanıtsız kalmasın diye

Anlamadım diyenlerin kulağına kadınlığı fısıldarım…

Hayat ey hayat!!! sana da bir çift lafım var…

Neden bu kadar zorsun kadın olmak konusunda

Ve neden zorluyorsun erkekleri adamlık konusunda

Biliyorum ancak dersi geçeceğiz  kadın ve erkek bir olduktan sonra…. 


Haccecan

09 Ocak başlanıldı 08 Haziran son şeklini aldı

To vals tou gamou- Eleni Karaindrou