Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

31 Ekim 2022 Pazartesi

Belki de

 

Şiirlerim de hüznü akıtmaya geldim yine

Aksında gitsin diye yüreğimde

Na tam şuramda, boğazımda hani bazen de dersin ya yüreğimde

Sıkıp sıkıp bir türlü bırakmayan bir yumru durur ya

İşte onu akıtmalı bu şiiri her okuduğunda

Tam olamamanın yumrusudur o, durur kambur gibi sırtımda

Ne sevgili, ne yar, ne çocuk, ne de para.... tamamlayamaz o yarımlığı

Bu dünya da kimse tam olamaz zaten, tam olduğunda yerin bura değil ki ora

Ne yaparsan yap hep bir yanın eksik, bir yanında sanki odun yontulur 

Bu hiç yaşanamayacaklıkmış halleri yaşatıyordur belki de

Her yeni bir günde yaşamak olsun diye sebebim

Ve tamamlamaya bir adım daha yaklaşayım diye kendime

Eksikliği tamamlamak, oduna en güzel şekli vermem

Belki de bunlar isteniyordur benden

 

Şiirlerim de sana varmak için geldim yine

Varayım da kavuşayım sana

Na tam şuramda, yüreğimde hani bazen değil yapışmışçasına ruhuma

Sıkı sıkı sarmış bırakmaz beni senin benliğin

İşte varlığınla-yokluğunun bir olmuş halini akıtmalıyım buraya

 Bazen sen olursun bazen ben, bir olmaya doğru giderken

Biz olsaydık bir olurduk, bir olsaydık yerimiz bura değil olurduk ora

Ne yaparsak yapalım biz değiliz, bazen sen olursun bazen ben

Biz olmak için çabalarım, koşuşturmacalarım, feryatlarım, sebebimsin sen

Belki de bunlar isteniyordur bizden…

Haccecan

31.10.2022

Son Ekim Günü

Dinlenildi

28 Ekim 2022 Cuma

Ayasofya

 


Bir şehir ki Muhammet 1400 yıl önce müjdeledi

O şehir ki içinde barındırır Ayosofya camii

Hristiyan kültür der ona Kutsal bilgelik kilisesi

O Ayasofya ki önemi anlaşılacaktır daha yeni 

Depremler bile yıkamadı binlerce yıldır

Bu zorlu günler için sağlam bırakılmıştır

Din günü yaşanacak orada, o kutsal mabette

Dünya gözleri görecek O günü, bırakılmadı ahirete

Binlerce yıldır ahkâm kesen kim varsa din adına

Kim fetva verdiyse kadın adına ve onun hakkında

Kim dini kendi hükümranlığı için kullandıysa

Yargılanmak için çıkacak yetkili Mehdi-Mesih karşısına

Boyunları öne eğik, vicdanları yanık, elleri önlerinde

Sorulacak onlara Allah adına nasıl aldın söz hakkı?

Din adına gücü nasıl verdin kadınları taşlayanlara?

Hesap vermeye güçleri yetmecek, direk infaz edilecekler.

Artık kimse servet kazanamayacak din ile ilgili konularda

Ortalarda hüküm veremeyecek hiçbir ruhban, din adına

Bir meslek gurubu gömülecek tarihin mezarlığına

Herkesler artık direkt Rab’den alacak  fetvayı…


Haccecan
28.10.2022
Mabel Matiz-Karakol (Yazarken dinlenildi)

27 Ekim 2022 Perşembe

10. Yıl

 

Yanımda ki, Kaf Dağının Tepesinde ki ev için homurdanmaya başlamıştı. Sevgiliyken koşa koşa çıktığı yokuş yollar evlendikten sonra onu zorlamaya başlamıştı. Brodwey marka aracın bile çıkarken homurdandığı yolda Yanımda ki onun homurdanmalarını insancaya çevirip dile getiriyordu. Bu kadar yükseğe ev yapanın ta bilmem neresine ….. diye küfür ediyordu. Oysa sevgiliyken çıkan dedikodular bile engel olmamıştı o dağları tırmanmasına. Kan ter içinde çıkıyordu…  Sevgilimin evime gidip gelmesini dolmuşçu abi dile getirmişti ilk. Sen buraların kadınlarını bilmezsin, buraların kadınları her şeyin dedikodusunu yapar. Sen kendine toz konduracak şeyler yapma demişti dolmuşunda tek yakaladığında beni. Kendi düşündüklerini oraların kadınlarını kalkan olarak kullanarak dile getirmişti. Kendisi dedikodu yapacak değil ya. Bir erkeğin dedikodu günahını kadına yıkması daha kabul edilebilir bir durumdu. Sonuçta bir erkek, kadın ile konuşurken namus gibi bir konuyu ben böyle istiyorum, düşünüyorum diye dile getirecek değildi… Benim namusumu dolmuşçu abi bile korumakla mükellefti. Görev edinmişti bunu kendine. Benim evde kim bilir neler neler yapıyorduk. Kadın ve erkeğin yalnız olduğu yerde ne porno sahneleri yaşanıyordu kim bilir. Her zaman ki hanımcık ve sessiz görüntümün altına saklandım o sözlerinin ardından. Susup hiç cevap vermemiştim. Buraların kadınlarının ve dolmuşçu abinin söyledikleri umurumda değildi. Bu konu hakkında Karşıda ki ne düşünüyordu? Onun düşüncesini önemsiyordum işte...  

Dolmuşçunun söylediklerini Karşıda ki'ne söylediğimde okkalı bir küfürle cevap vermişti. Öfkelendiğinde ne yapacağı belli olmayan bu tavırları beni bazen korkutuyordu. Keşke söylemeseydim, şimdi bu adamla karşılaştığında benim yüzümden tartışma çıkarsa bak şu işe!… Bir yanım kendimi suçlarken, bir yanım onun tavrı ile gurur duymuştu. Kendi davranışını değil de, onun davranışı üstüne kendi usulünce yorumu ile daha da gözüme girmişti. Benim yanımda iken sessizliği yüzünden bazen bu adam pısırık mı? diye düşünmeme neden oluyordu. Pısırık insanları oldum olası sevmemişimdir. Pısırıklık sınavından da başarıyla geçmişti. Yanımda ki sessizliğinin nedeni ona iyi geldiğimdenmiş.  30 yaşına girmeye birkaç ay kalmış iki genş🌞 insana ne yapması gerektiğini söyleyenlere değil biz kendimize bakmalıydık… Öfkesini de dolmuşçuya da aktarıp kavga çıkarmamıştı. Öfke kontrolü testinden de başarıyla geçmişti. Biz bildiğimizi yapmaya, dolmuşçu da kendi düşüncelerini buraların kadınlara yıkmaya devam etti.   

Nikah kıydıktan sonra bu kadar yüksekten ev mi yapılır diye homurdanmaya dozunu artırarak devam etti. Bu konu artık dikkate almaya başlamıştım. Anası da bunu deyip durduğuna göre bunlar arkamdan bu konuyu konuşup duruyorlar demek ki. “Benim ancak orayı alabilecek ekonomik gücüm vardı. Sen şimdiye kadar ne yaptın, hani senin alabildiğin ev, bana onu söyle” diye cevap vermiştim. Dondu kaldı… Hiç cevap veremedi. Ancak bu konuyu dillendirmeye hep devam ettiler, bende aynı cevabı vermeye devam ettim. Tek başına elin memleketlerinde yaşa, çalış, üstüne paranla yatırım yap elin oğlu gelsin seni eleştirsin!!! Laflarıyla kafamı şişirsin ve beni yersin.!! Nah izin veririm sana.!. Haklı olduğum bir konuda kimse susmamı beklemesin. Yakarım. Kimseyi yakamadığım yerde de kendimi yakarım.

Yeni evlendiğimiz yıl, yol kenarında el ele gezdiğimiz bir gün, karşıdan gelen bir adamı gördüğünde elimi bıraktı Karşıda ki… Hasta babası evde dururken, karısıyla el ele gezmesi hakkında ne düşünürdü bu adam? Babasının hastalığı konusu hayatımızın orta merkezinde yer alacağından habersizdim henüz. Hafta sonları kayınvalidemin evine gittiğimizde yüzü hiç gülmezdi. Oğlunu, kaf dağının tepesine taşıyarak onu kimsesiz bırakmıştım.

 Kaf dağının tepesinde ki ev benim hayatımın temel konularından birini oluşturuyor. Sözleşmeli olduğumdan tayin olmamın mümkün olmadığı zamanlarda haydan gelip huya giden maaşımı bir yere bağlayayım diye iş yerinde ki bir abinin öncülüğüyle almıştım o evi. O abi de aynı yerden ev almıştı. Kadroyu aldığım zaman o ev artık beni buraya bağlayan bir ayak bağı haline dönüşmüştü. Tayin için Türkiye’nin batıda ki 5 iline tercihlerimi bile yapmıştım. O eve yaptığım ödemeler yüzünden geçinemem korkusuyla tayin talebimi geri çektim. O karardan sonra ki süreçte zaten Karşıda ki ile tanıştım. Eğer gözümü karartıp tayin isteyip gitseydim bambaşka bir hayatım olabilirdi. Ara sıra düşündüğüm bir konudur bu. O beş ilçelerden birinde nasıl bir hayatım olurdu acaba?! Sonra bu düşüncelere kapılıp gitmenin çokta bir anlamı olmadığı fikrine ulaşıyorum. Muhteşem bir hayat diye bir kavram zaten yoktu. Benim bakış açım hayatı iyi veya kötü yapıyordu. “Şu an yaşadığım hayat benim için en doğru ve iyi hayat” düşüncesi benim mutlu olmam için yeterli.

Gülüm 4 aylıkken Yanımda ki’nin baba evine taşındık. Bu konu bir yanımla isteyip bir yanımla istemediğim bir konuydu. Evlenmeden önce Karşıda ki ile il merkezinde yaşama hayallerimiz Gülüm doğunca son bulur gibi oldu. Onu kimseye güvenip bırakamazdım. Hayaller mi, geleceğimiz olan çoşuklar mı🌞? Hayaller ve gelecek aslında aynıydı. Neyi hayal ediyorsan o senin geleceğin oluyordu. Artık hayallerimde çoşuksuz🌞bir gelecek olamazdı. Bu düşüncelere ulaşmam kolay olmadı. Kaynanamın evinde mutfak tezgahının başında bulaşık yıkamakla uğraşırken öfkeli iç sesim konuşup duruyordu. Ben bulaşık yıkamak için mi evlendim!! Bekarken, işten gelip kafama göre bir şeyleri yediğim ve mutfak tezgahının üzerinde bazen haftalarca bekleyen bulaşığım olurdu. Kimse de bana kalk yıka demezdi. Tamamen kontrolün bende olduğu bekar hayatından sonra kalabalık bir aile ile evlenmek ve bunu kabul edebilmek hiç kolay olmadı. Öfkeli Haccecan “boşan, sen bunları kaldıramazsın, katlanamazsın” deyip duruyordu içimde o zamanlar. 

Yanımda ki’nin Kaf dağının tepesinde ki ev hakkında ki olumsuz yorumları ve  tavrı beni çok yormaya başlamıştı. Ben de atağa geçip misliyle ona cevap vermeye başlamıştım. Satılan arsadan gelen parayla baba evinin üzerine sana ev yapacaklarına o parayı sana verselerdi başka yerde istediğimiz gibi bir yaşam sürebilirdik diyerek bende karşı atağa geçtim. Zaten eski olan baba evlerinin üzerine iki katlı bina yapmaları alt kata daha fazla yük bindirmesine neden olmuştu. Arada ev sallanıp duruyordu. Ağırlık yapmasın diye çatıya beton dökmek yerine çatıyı ahşaptan yapmaları nedeniyle de evden toz eksik olmuyor, ısı yalıtımı da sağlanamıyordu. Güçlü bir fırtına da başımızda ki çatının uçup gitmesi olasıydı. Kayınvalidem çocuklara baktığı için onun evinin sorumluğunu da biz üzerimize almıştık. Bu konular şu an oturduğumuz evin benim açımdan olumsuz yönleri. Olumlu yönleri ise bahçe ve hayvanlar ile haşır neşir olduğumuz, çocuklarımın çiftlik hayatı yaşadığı, kalabalık bir ortamımız var. Erkek çocuklarıyla dolu bu evde gürültü hiç eksik olmaz.  Bu kalabalığın canımı sıktığı anlar çok oluyordu önceden. Ancak bakış açımı değiştirdikçe bu kalabalığın aslında avantaj olduğunu yeni anladım. Çocuklar konusunda son derece rahatım. Çocuk ve yemek konusunda pek bir sıkıntım yok. Haliyle kendime ayırabildiğim zaman da çoğu evli- çocuklu kadına göre bir hayli fazla. Evde ki kalabalık çocuk sayısı çocuklarımın önünde ki iyi örnek çocuk ve arkadaş sayısını da arttırıyor. Kuzenlerinin hepsi okuma hevesi son derece yüksek olan çocuklar. Girdikleri bütün sınavları kazanıyorlar. Bu olumlu özellikleri göz önüne aldığımda aslında çok şanslı olduğumu görüyorum. Pandemide sokaklara çıkılmasının yasak olduğu zamanlarda biz bahçeye rahatça çıkabildik. İnsanlar balkondan bize imrenerek bakardı. Bu olumlu yönleri fark edip bunları içselleştirmem yıllarımı aldı. İlk yıllarda öfkeli yanıma teslim olsaydım şu an çocuklu ve bekar olarak hayatıma devam ediyordum ancak bu kadar mutlu olur muydum bilinmez...

Bugün Karşıda ki ile evliliğimizin 10. Yılı. 10 yılda neleri yaşamış, hangi dağları aşmış, hangi düz ovalarda yürümüşüz. Yaz yaz bitmeyecek devam eden bir hikaye.. 

Karşıda ki bunları okuduğunda yüzünün alacağı şekli çok merak ediyorum. Ben öldükten sonra okursun bunları muhtemelen.

24 Ekim 2022 Pazartesi

Kadın Şair

 

Kadından şair olmaz demiş birisi,

Kimdir tanımam, ortaya atmış lafı çöp gibi

Bu çöpü sokaklarda taşıdı vurarak birçoğu ayağıyla

Sonra sürüklendi geldi dolandı benim ayağıma

Elime aldım laf mı diye, söyleyene baktım adam mı diye?

Bu çöp ne bir laf ediyor, ne söyleyen adam görünür ortalarda

Lafla kaldım baş başa ve bulandım başlı başına

Kadınlarda şiir yazar, ortada görünmeyen bayım, hem de en hasından

Doğurmaktan, emzirmekten, adamları doyurmaktan gelmezdi sıra 

Kadın, şiiri yazanı da, şiiri okuyanı da, şiiri anlayanı da

Şiiri görecek gözü de, şiiri kitaba basanı da

Sonuna –de ve –da eki alan her şeyi de yapar

Ardından onca işin arasında aşka da fırsat yaratır ve şiir de yazar…

Yazdıkları şiiri okumak, hayatı okumakla aynı

Hayatı okuyamayanlar ile kadını yok sayanlar da aynı

Dokuz olamayanlar sanır, kadından olmaz şair 

İlham da olur kadın, senin şiir yazan yanına…

Bir kadının ruhundan doğan, ancak şiir yazar  ustaca

Hayallerin de bazen cariye, bazen arkadaş, bazen de yoldaş

Senin şiir yazdım diye caka attığın, sözü ortaya atıp kaybolduğun yerde

 Uğruna yandığını da yapar ve her şeyi yapar aşk uğruna da

Kadın, ham seni aşk ile olgunlaştırarak seni de sen yapar…

Kandan can doğurur rahimlerinden, ilmek ilmek dokur ruhundan seni

Sen yazarsın, kadın yaşar, sen okursun kadın yapar

Senin vardım işte dediğin öteleri de kadın yapar

Erkek diye ayırmaz doğururken, ancak sen küçümsediğinde adam mısın diye sana da bakar

Kadınlar geliyor, kadınlar aşıyor, vardım dediğin yerin daha ötesine de kadın seni taşıyor

Ne erkeğin arkasında, ne ilerisinde ne gerisinde ne de altında

Baskılandığı binlerce yılın var oldu acısında

İtelendiği her alanı darmaduman etmeye,

Erkeğin tam yanında ki yerini almaya geliyor…

Kadın erleşiyor, erkek dişileşiyor

Birbirlerini tamamlamak için birlikte eriyor

Çöp lafları, geri dönüşüme de atarak,

Kadın şairlerden bir tanesi daha ortaya çıkıyor…   

 

Haccecan

22 ve 24 Ekim 2022

 Mabel Matiz- Karakol

20 Ekim 2022 Perşembe

9'lar

 


Senden sonra ölmek istemem dersin ya hep bana

Benim acımla ne yapacağını bilmeden

2 coşukla🌞 baş başa ve dul kalmak istememen

Birazda tembelliğin ve üşengeçliğinden çok korkarsın ya hani bensizlikten,

Neredeyse ölüyordum be senin yüzünden !!!

Sensiz ne yaparım diye hiç düşünme ve söyleme

Beni hiçlikten daha çok hiç sevme

Yaradan’dan daha çok neyi seversen ve neyden çok korkarsan

Onu alıp götürürler senin elinden,  yaşartırlar korkularını en hakikisinden

Ölüyordum az daha senin yüzünden

Çok sevme beni, ne evlatlarımızı ne de kendini

Ne soğuk, ne sıcakta sadece ılıkta, kararında ve dengen de kal

Neyi O’ndan çok seversen alırlar onu elinden

Öğretmektir amaç; hiçbir şeye muhtaç olmadığını ve korkaksızlığı

Tanrısal hiçbir şeye muhtaç olmamalı ve esiri olmamalı korkunun

Ne yaşarsan yaşa, ne kadar ezilirsen ezil mutlaka güçlenerek kalkarsın yerinden

Hayatı sev sen, acıları, ölmüş bırakmış gitmişleri

Hayat alınsın elimizden, acılar ve zaten gitmişler

Acılar, hayat ve yas… bu üçü pişirsin seni hamken

Hayat artık yas, acı ve gözyaşıyla bir

O yüzden hayat çekilip alınsın ellerinden

Hayatın yerine “yaşam” alsın artık yeni yerini

Acının ardından başlıyor güzellikleri fark etmen

Sana kalsın hep güzellikler, yaşam bir de ben

 

Neredeyse ölüyordum be senin yüzünden…

Korktuğumdan mı böyle söylüyorum sanırsın ölümden

Ölüm sebep değil yarım kalmış bir işim var yapılması gereken

Coşuklara🌞 bırakmalıyım mis gibi bir yaşam

Hayat çok yoruyor artık hepimizi, öğrendiğimiz yeter eskimişliklerden

Gücün kendinden geldiğini  o kadar az ki bilen

Olan gücünü de çatışmaya harcıyor bir çok kin güden,

Fesatlığı hala var ediyorlar, düşüncelerinde ve hayallerinden

Kötülüğün kontrol altına alındığı bir dünya benim hayalim

Sahneden inmeli artık savaşçılar, ağzından kin ve öfke saçanlar

Sanatçılar, şairler, yazarlar, komedyanlar, dansçılar...

Filozoflar, bilgeler, bilginler ve sporcular almalı sahne de ki yerini

Her bir renkten ve çeşitten insan sahnede olmalı en cesaretlisinden

Dünya artık bir sahne olmalı, herkesler de başrol oyuncu

Kır çiçekleri gibi rengârenk ve çeşitten

Neredeyse ölüyordum be senin yüzünden…

Hiçbir yere gitmiyorum sahneye 9’ları yükseltmeden …


Haccecan

20.10.2022

Era- Ameno

19 Ekim 2022 Çarşamba

Sevgice

 

Şiirlerim ben öldükten sonra tek bir dile çevrilsin

Dünya’nın tek ortak dili olan sevgiceye

Ki herkes anlasın, hissetsin yüreğinde

Çocuğun haylaz kahkahasında okunsun

Sevgiliye duyulan hasrette

Ölünün ardından yakılan ağıtta

Savaşta atılan füzenin yaktığı parçalanmış kara cesette

Atan zalim daha, vicdana kavuşacağı halidir sevgice

Bir bebeğin gecenin en karanlığını yırttığı zaman, ağlayarak memeye kavuştuğu an

O an kadar var mıdır uykuya hasret duyulan, doymak bilmeyen ağızdan

Bunlar değil midir hepimizce anlaşılan ve hiç ayırdımı olmayan

İnan herkesler anlar, bu şiir o anlara çevrilirse

Hepimiz tekiz, yaşamı farklılıklarda deneyimleriz

Ben a derim sen Q  … Sesler farklı olsa da duygular bir

Farklılıkların içinde milyar olsakta, deneyimler bir

Gözler hep ayrı görse de bizi tek gören Tanrı bir

Milyon yıl mağarada duran duvar yazısının keşfi gibi er ya da geç anlayacak herkesler 

Milyon yıl önce duvara yazanı herkesler duyacak ve anlayacak

Zamanı yırtan ve büken olarak yerini alacak, ancak daha zamanı var

Ne olduğunu o hiç bilmese de kim olduğunu anlayan biri muhakkak olacak

Yaşadım bir zamanlar, yazacağım buraya

Milyon yıl sonra, anlayacaksın sen orada

Düşüncelerimiz birleşecek işte o anda

O andan daha muhteşem bir an var mı dünyada

İyi ki varsın yazacağım buraya, sevgimi akıtacağım sana

Sevgisini ilan edecek biri bir başkasına

Duyguları itiraf eden şiirin gizemli şairi ünvanı kalsın bana

O duyguların tercümanı olmak yeter bana

Duygular bir dostum, diller farklı olsa da

Duyguların ortak alanında buluşacağız elbet zamansızlıkta


Haccecan

18 ve 19 Ekim 2022

İki tarih ve bir şiir..

Mix El Amor (la Tendresse)

Yevgeniy Nikitenko Music


14 Ekim 2022 Cuma

Hep sen...

 



Yalnızlığına bir nefes, bir ten ve bir an

Olmaya geliyorum sana doğru

Eğdiğin ağır başı kaldır, boşalt ağırlıkları

Hiç olsun zihninde, hiç olmamışlar olsun

Olanların hepsi yordu seni, beni, bizi, hepimizi

Hiç olmamışları ve olamayacakları da koyalım

Hayalleri koyalım yerine, tospempe ardından mora dolan

Dünya, en güzel günleri hiç  göremedi

Göremeyişi hep tembelliğimizden di

Umursamazlığımız, aymazlığımız ve sevgisizliğimizden di

Dünya da daha önce hiç bilgece davranılmadı…

Bir bilge varsa yanında hep bir cahilde barınırdı

Ölüm yalnızlığında, bekledi durdu binlerce yıl

Bilge’lik, aşk, sevgi, sevişmek ve huzur…

Yalanlardan, hatalardan ve acılardan edindiklerimiz

Kaya gibi sert, kalbin kadar soğuk ve sen kadar hissiz

Bırak onları… yanına bir tek tecrübelerini al

Hayır gelmiyor anladık artık o hayırsızlardan

Bir tecrüben, bir nefes, bir ten ve bir an…

Bunlar yeter bize, başkası yok gözümde…

 

Sen diyorlar ya bana gülüyorum

Sen hiç sen olamadın ki.. sen hep ben

Bende ki seni bir anlasalar hava da kapacaklar

O yüzden bildirmedim beni, hep bilsinler sen…

 

Şiirlerim beyaz zeminde siyah lekeler gibi

Kargacık burgacık çok da anlamsız

Yüzünde nasıl bir ifade oluşturuyor bilemem

Anlamanı isteseydim beni, olurdum sen

Beni ve şiirlerimi anlamamalısın asla

Anlayacağın zamanlara varmadı ki dünya

Anladım işte dediğinde anlamazlığa vuracağım

Anladığın yerde artık olmayacağım

Hiçlikte bir olmak için bekliyor olacağım…

 

Sen diyorlar ya bana seviniyorum

Sen dedikleri yerde benim yaşam sevincim var

Tam oraya bir tohum atasım var

Herkesler hep seni anmalı

Her yer ağaç ile dolmalı

Her yer orman olmalı

Bütün canlılar orada barış içinde yaşamalı

24 saat ağaç sulamaktan harap olmalı

Ki dünyanın en çok ihtiyacı olan bu değil mi?

Bir oksijen, bir orman, bir barış yani hep sen..

Bir ormansın sen, dünya bile artık sen,

Dünyam, ormanım, havam ve suyum…

Hep sen, hep sen ve sen …


Haccecan

14.10.2022

Concierto de Aranjuez

13 Ekim 2022 Perşembe

Alkım

 

Aşkı kanattığım doğrudur

Seni mi kanatmalıydım yoksa!…

Damarlarından akarken bana doğru sevgi..

Koşarak çılgınca gelmeliydim sana doğru

Tam kavuşacakken hayalin yok olur gözümün önünde

Seni değil aşkı kanatmalıyım diyorum sonra

Aşk beni hiç bırakmadı… Bırakamaz da… Bir tek o bırakmadı…

Gözümün önünde değil gönlümün en derininde

Deniz kabukların arasında durur sıkıca

Bir inci gibi beyaz şimdi, sonra mora çalacak

Morlaştıktan sonra sonsuz renkte ışıldayacak

Kanattığım aşk nihayet kanatlanacak

Semalarda boşlukta uçuracak

 

Aşkı boyadığım doğrudur

Seni mi boyamalıydım yoksa!!!

Hayalet misali, bir varmış bir yokmuş gibi renksiz halin

Sıkı sıkı tutmalıydım yüreğinden

Başka bir gönüle kaydın tam seni boyayacakken

Seni değil, aşkı boyamalıyım diyorum sonra

Aşk ilk ana renklerdi, ardından rengârenklendi

Alkım gibi, 7 renk sonra milyon renge çalacak

Milyon renkten sonra sonsuz renkte ışıldayacak

Fırçamın ucunda değil zihnimin her yerinde

Gökkuşağının tam da bittiği yerde

Boyadığım aşk nihayet sonsuzlaşacak

Semalarda boşlukta uçuracak

12.10.2022

Haccecan


12 Ekim 2022 Çarşamba

Nazım

 


Uçuruyor beni hayaller

Beden tutuyor yer çekiminde

Bırak beni diye yalvarsam da

Yok henüz zamanı değil gitmenin

Bedenin içinde kurmalısın hayali

 

Morlaştırıyor beni müzikler

Tınıların arasında süzülürken

Akarken buluyorum kendimi

Ne olur kavuşayım okyanusuma diye yalvarsam da

Olmaz zihninin içinde akmalısın sonsuzluğa

 

Bunca müzik ve hayaller boşuna değil

Bunca acı ve öfke dahi lüzumsuz değil

Boşuna sandığın her şey senin zannınken

Akmayı ve konmayı da öğrenmeli boşunalıkta

Belki böylece varırsın zamansızlığa

Şairlerin satırlarında sevgiyi dile getirme nedeni neydi?

Neden sevgi olmazsa olmazıydı Nazım'ın?

Varılacak Nirvana mı,  son durak mıydı Sevgi?

Yoksa o duygu muydu sonsuzluğa vardıracak?

Soyutluyor beni sevgileşmek

Sevdiğini sandığım anlar bile ne kadar kutsal

En değerli olduğu anlar, saydığımdaydı karşılığı var

Soyutluyor beni senin hayalinle sevgileşmek…

Her yerler beton kadar ağırken uçuyorum şimdilerde

Herkesler tartışıp dururken yoğruluyorum sevgiyle

Kendine doğru çekip duruyor beni varacağım yer...


Haccecan
12.10.2022

Turnaların Ağlatan Dansı

7 Ekim 2022 Cuma

Mahsa Amini

 

Mahsa Aminin ölümün ardından yaşananlar gelişmeleri merakla takip ediyorum. Okulların açılmasıyla birlikte lise öğrencileri de protestolara katıldı. Okullarda, sokaklarda zorla dayatılan örtüler ellerinde sallayarak sokaklarda yürüyorlar.  Haber sayfalarında ki bu konu hakkında ki haber yorumlarını mercek altına aldım. Bu konu hakkında insanların yorum yapması, bu konuyu düşünmesi ve konuşmasını çok değerli buluyorum. Her ölüm gibi Mahsa’nın ölümü de ardından bir çok kişiye bir çok şeyi öğretiyor. Öğrettikleri çok değerli bilgiler, ilahi planın adım adım yürürlükte olduğunu bir kez daha kanıtladı. Türkiye’nin bölge için önemi zaten çok büyüktü. Laik ve demokratik yönetim anlayışımız sayesinde halen dimdik ayaktayız. Başka hiçbir devlet ve millet bizim yaşadığımız bunca sorunun üstesinden gelmeyi başaramazdı. Hiçbir şeyin farkında olmamanız sizi büyük planın dışında bıraktırdığını sandırmasın…

Yorum sahipleri temelde insan hayatının değerli olduğu konusunda hemfikir. Bu olayların daha büyük kargaşaya neden olacağını düşünenler kadar, protestoların İran rejiminin yıkılmasına sebep olacağını düşünlerde var. Ben İran rejiminin yıkılacağını düşünenlerdenim. Bir kaç yorum ve yorumlara karşı verdiğim cevaplar aşağıda...

Yorumcu 1: Ulan varya ne trollenmiş kitle var arkadaş. Ahlak polisi veya İran Şeriat Rejimi şimdiye kadar kaç tane kadını, kızı dövdü ve öldürdü. Daha doğrusu halkını baskı altında yönetti, en sonunda patladı. Halk bunu Amerika ve İsrail yaptı diyorlar bu troller. O zaman o iğrenç şeriatı da Amerika ve İsrail getirdi, İran’a ve İran halkının başına bela etti. Onu kabul eden bunu da kabul edecek.

Yorumcu 2 : Sen ve senin gibi ahmaklar emperyalist güçlerin tek ve en etkili silahı sen ve senin gibi ahmakları böyle sokağa döküyorlar. Hiçbir şey yokken en ufak hatta hiç olmayan bir hikayeyi uydurup sokağa dökebiliyorlar. Bu ülkede bu gibi örnekleri çok gördük. Bir şişe, bir biraya bile belediye otobüsü panzerleri hatta ambulansları yakan cam çerçeve indiren şerefsiz köpekleri de çok gördük. Fondaş medyanın trol köpekleri.

Yorumcu 1: Senin ananı, karını, kızını torununu, yeğenini yaşları kaç olursa fark etmez isterse küçük çocuk olsun umarım dayak atarak gebertirler onları. Umarım öyle bir şey yaşarsın sonra sana birisi gelir hakkını arama sokağa çıkma protesto etme diyen olur. Aynısını yaşarsın umarım. Sonra adalet diye ağlarsın. Ve sana bu yazdıklarını aynısını suratına söylerler.

Haccecan’ın Yorumcu 2’ ye Cevabı: Hak mücadelesi diye sokağa dökülenlerin arasında aşırılığa gidenleri bu teknoloji çağında tespit etmesi çok kolay. Cezasını kes onların. 10.000 kişinin içinde 100 kişinin aşırılığı o haklı davanın amacına zarar vermemeli. Peygamberimizde putları devirdi. Kamu malına zarar verdi. İnsanların değer verdikleri onların değerini hak etmediğini ispat etmek için kafalarında değer verdiği şeylerin yıkılabileceğini onlara ispat etmek gerekiyor bazen. İnsanların neye karşı nasıl mücadele etmesi gerektiği hassas bir ayar. Dengeyi sağlamak çok önemli.

Ayrıca sokağa dökülme konusunda bir çok kişide Ukrayna konusunda şikâyeti dillendirdi. Müslüman ülkeler için bu kadar tepki göstermediniz diyenler var. Ee burada Müslüman bir ülkede yapılan zulüme sessiz kalınmıyor. Bu seferde her şeye itiraz ediyor deniliyor. Bu konuda net olarak insanlar ne yapmalı? Kimin sözüyle hangi haksızlığa itiraz edelim. Bu konuda söz dinlenecek yetkili kim sizce?

Haccecan’ın yorumcu 1’e cevabı: Görüşlerinize katılıyorum ancak kızgın olduğunuz yorum sahibinin eşi çocuğu vs masumların adaletsizlikle ölmesini dilemenizi size yakıştıramadım. Masumlar öldüğü sürece dünyada huzur olmayacak. Sakinleştiğinizde tekrar bu konuyu düşünün. Saygılar.

Yorumcu 3: Ulan geri zekâlılar Irağı, Suriye’yi, Libya’yı, Mısır’ı, Afganistan’ı görmediniz mi? Az akıllanın oyuna gelmeyin.

Haccecan: Ukrayna neden savaşta? Güçlü ve zalim olanın savaş çıkarmak için her zaman bir nedeni olacaktır. Bu kadınlar hiç mi hak aramayacak? Kadının ezildiği yerde güçlü bir devlet zaten olmaz.

Yorumcu 3: Yıllarca Ortadoğu da ölen kadın ve çocuklar için hiç sokağa dökülmedi kimse neden acaba?

Haccecan: Konu değiştiriyorsunuz. Savaş bir tek Ortadoğu’da çıkarılmıyor. Dünyanın her yerinde savaş var. Kadınların özgürlük mücadelesi savaş nedeni olacak ses çıkarmayın söylemleri haklı mücadeleye karşı duyarsız bir yaklaşım. Ortadoğu’da ölenler içinde siz öncü olun, miting düzenleyin, insanları organize edin, ses çıkaralım hep birlikte. Niye sokağa çıkılmadı diye şikayet etmekle kalmayalım.

Yorumcu 3: Kadın haklarının olması gerektiğini düşünüyoruz zaten ama amaç gerçekten bu kadınların haklarının savunulması değil devleti yıkmak ve otoritesizlik yapmak amaç bu.

Haccecan: İstihbaratınız kim? Devletler gizli bilgilerini sizinle mi paylaşıyor? Güçlü bir devleti kimse karıştıramaz, ona savaşmaya cesaret edemez. Orta doğuda ki ülkeler güçlü olsa bu halde olmazdı zaten. Kadının baskı gördüğü yerde çocuklar güçlü büyümez. Bunların farkında olan kabala oyunu hep din ve kadın üzerinden yürütür. Masum bir kızın ölümü üzerine çıktı olaylar. Lise kızları da destek veriyor. Orada ki kızlara değil de bu hak mücadelesinden savaş çıkaracaklara da bir çift laf etmeli.

6 Ekim 2022 Perşembe

Bunlar Yetecek

 


Çoğu, aynı şeyi ister aslında

Azcık aş, azcık sevgi ve bir dam

Bunları isteyen herkes aynı davadadır

Hepsi aynı davanın insanıdır

Birleşsin dünyanın gidişatından rahatsız olanlar

Birleşsin hayra olan bütün davalar…

Haklıysan sende gel o yanda durma

Sokma kalbine öteki, beriki…

Kırıldın mı ta ki en derinden yapılamamacasına

Gel sende, kırgınlığın kalsın yerinde

Oluşan yarığa bir tohum at ve sula onu gözyaşlarınla

Kırgınlığında kök salsın ve büyüsün ulu ağaçlar

Ki ağaçların gölgesinde serinlesin bütün kalbi kırıklar

Senden güç alsınlar, kırılıp ta yıkılmayanlar

Herkes yorgun, herkes yorgun ve yorgun

Üzerimizde binlerce yılın birikmiş ağırlığı var

Taşıdık hamal gibi de, taşıdıklarımızdan yapamadık bir yuva

Yıkılan yuvalar, ağlayan analar ve çocuklar…

O analar ve çocuklar vicdanlar da oluşturur yeni yarıklar

Dünya’ya yaşanmaz artık gözeyle bakanlar

Sen öylece baktığın için oluşuyor o yarıklar

Baktığında görmeye de başlayacaksın pek yakında

Gördüklerinden sonra sende de oluşacak o derin yarıklar

Azcık aş, azcık sevgi ve bir dam

Birde o yarıklarda büyüyen ulu ağaçlar

Bunlar yetecek barışın yeşermesine dünyada 

 

Çoğu aynı şeyi ister aslında

Konuşayım, seveyim ve sevileyim

İstediğim gibi giyinip gezebileyim

Bunları isteyen herkes aynı davadadır

Hepsi aynı davanın kadınıdır

Birleşsin örtülerin altında güneş görmek isteyenler

Birleşsin ne yapması gerektiğini söyleyenleri dinlemek istemeyenler

Sokma kalbine kapalısı, açığı

Zorlayanlar zoruna mı gidiyor artık

Gel sende, zorun kalsın yerinde

Oluşan isyana bir ateş at ve harla onu adâletinle

İsyanın ateşlesin, güneş görmek isteyen başları

Senden güç alsınlar, karanlıkta kalıpta ışık arayanlar

Herkes yorgun, herkes yorgun ve yorgun

Üzerimizde binlerce yılın birikmiş ağırlığı var

Taşıdık hamal gibi geçmişi, geçmişten kuramadık bir geleceği

Taşlaşan kalplerin parçalayarak öldürdüğü, taşladığı bedenler

Ağlayan kadınlar ve kızlar, daha da kapandılardı

O kadınlar ve kızlar daha da harlar isyan ateşini

Allah’ın dini böyle buyuruyor diyen çirkin adamlar

Sen öyle dediğin için ölüyor o kadınlar

Hakikat ortaya çıktığında öğreneceksin pek yakında

Öğrendikten sonra sende de oluşacak o vicdan azabı

Konuşayım, seveyim ve sevileyim

İstediğim gibi giyinip gezebileyim

Bunları isteyenler yetecek, özgürlüğün yeşermesine dünyada 

 

Mahsa Amini anısına 

(Yaktığın ateş hiç sönmeyecek)


Haccecan 

06.10.2022

Yazarken Dinlenildi  

Ne güzel bir şiir, ne güzel okudunuz.. İlham için minnettarım..

4 Ekim 2022 Salı

Bu fedalar...


Titrer mi zaman üşüdüğünde?

Ekim hüznü çöker mi zamanın yüzüne?

Solmuş yapraklarını döker mi üzerinden?

Bilinmiyor değil mi hiç gerçekleşmemiş olanlar?

Bilebildiğini sandıklarının yanılgısı içinde

Doğruya hasret bırakılmış insanlar…

Şarkılar bile dindirmiyor acılarını…

Dindirsin diye istedikleri şarkılar

Ölüm emri gibi çınladı kulaklarında…

Azap içinde birbirlerine sövüyorlar…

Deşik deşik ediyorlar boğazını…

Öldürdüler 2 çocuğun babasını

Yüklendiler omuzlarına vicdan azabını

Cayır cayır yanıyor dinmek binmeyen sancıları

Ölümü tattı çocuklar, yaşadılar acının en hasını

Yaşayacaklarının daha bu ilkiydi, sona kaldı acının tadı

Yüklenmeye hazır, çekmeye nazır olarak

Bu senaryonun ortasında kendilerini buldular, daha da bulacaklar

Acıyı da çekmeli insan, yaşamalı en hasını

Anlamalı üstesinden gelemeyeceği hiçbir acının olmadığını

Nasıl düşünüyorsa  o olduğunu, hayal ettiğini yaşadığını kavramalı

Ekim hüznünün peşinden sarp kışlar yaşanacağını

İliklerine kadar donduracağını

Ardından doğa gibi yavaşça uyanacağını

Sıcaklarda ise yanıp yakaracağını

Soğuklar, ayazlar, sıcaklar ve ılıklar

Donmalar, titremeler, yanmalar ve hoşluklar

Her şeyi yaşadım diyebilmek için her şey

Bütün olanlar, olabilecekler ve ihtimaller

Yaşamak her şeyi olduğu gibi kabuldü

Kabul edemediğinde azaptı sonu

Acına saplanıp kalmadığında, sadece bir seyirci olduğunda

Filmin en can alıcı sahnesinin henüz yaşanmadığını

Oynayabilmek için rolünü,  kendinden habersizce hazırlandığını

Gerçekleştiğinde anlayacak bir çoğumuz, kimimiz ise anlayamayacak

Anlayana kadar yaşayacak benzer senaryoyu 

Ölüm sahnesi yaşandı, şarkı sahnesinde

Yaşamın kutsallığını idrak etti geride kalanlar

Ölüm acısını hissederek yaşayanlar kurtuldu bu senaryodan

Senin, benim ve bizim öğrenebilmemiz içindi bu fedalar…

 

Onur Şener Anısına


Haccecan

04.10.2022

Evgeny Grinko-It's Foggy Today