Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

8 Mayıs 2024 Çarşamba

İnşaat

 


16 Angry Man ve Confused Woman

Şurada bahsettiğim inşaatla ilgili yazıdan sonra kahvehanede yapılan apartman sakinlerinin katıldığı toplantılara bazen tek başına bazen Yanımda ki ile katılmaya başladım. Birkaç toplantı sonrası, inşaat için öne geçen kişilerin bütün işleri makbuzsuz, kayıtsız, hesap vermeden, keyfe keder yürüttüğünü anladıktan sonra toplantılarda daha çok sesimi çıkarmaya başladım. İlk toplantılarda sesi çıkmayan bu kadına ne oluyor şaşkınlığı oluştu gariplerimin yüzlerinde.  En hararetli toplantımızda, işlerin resmiyete dökülmesi için yönetimin kurulması gerek diye bağırırken, işin önünde duran adam da “yönetimi siz kurun o zaman”  diye bağırıyordu. Yönetici o oldu, ben de yönetici yardımcısı. Asansör cihazını makbuzsuz almaya çalıştığında, asansör konusunun iş sağlığı güvenliğine uygun olması konusunda baya dil döktüm ama adam hatasından geri dönmedi. Bende kanunsuz işlerde, resmi bir konumda olmak istemediğimden yöneticilik görevinden çekildim. Karar defterine öğretmen olan üst komşum yönetici yardımcısı olarak yazıldı. Başka bir toplantı da, inşaat süresince yaşanan kafamda beliren şüpheleri yazdığım iki sayfalık yazıyı, toplantıda bütün daire sahiplerinin yüzüne okudum. Yazıyı okurken sözümü kesmeye çalışanlar olduğunda yazımın sonunu bekleyin diye söyledim. Yazdığım yazıyı okuduktan sonrası tam bir film. 3 kişi aynı anda bana cevap vermeye çalışıyordu. Yaptıkları usulsüzlükleri yüzlerine okuyunca alakasız konulardan cevap vermeye çalıştılar. Suçluluk psikolojine sahip insan davranışı sergilediler. İthamların hiç birine yanıt vermediler, alakasız şeyler söyleyerek konuların üzerini örttüler. Bende başka bir gün kahvehanenin yanında ki avukatın ofisine gidip bir saat bütün olayları kendi bakış açımla anlattım. Avukat, Yöneticinin komşusu. Yöneticinin aleyhine beni pek konuşturmak istemedi ve ona karşı dava açamam dedi. Benim amacım zaten dava açmak değil ki!!! Dava tehditiyle ayaklarını denk almasını sağlamaktı. Türkiye'de dava açarak bir sonuca varılamadığını çoktan anlamış bulunmaktayım. Dava yoluna bir daha kolay kolay başvurmam. Avukat onunla ne konuşmuşsa, bir süre benim dava açacağım söylentisi dolandı ortalıkta. O süreci yaşamaları gerekiyordu. Usulsüzlüklerini örtmelerine izin verdim, kurcalamıyorum. Şimdilik…

Avukatın konuşmasından sonra toplantılar daha çok düzene girdi. Toplantılara elimde kanun ve yönetmeliklerle katılıyorum.  Toplantılarda başkanlık yapıyorum. Bir senedir bütün paralar yöneticinin kişisel hesabında toplanıyordu. Yönetim resmi olarak kurulduktan, paralar site hesabında toplanmaya başladıktan sonra, artık yönetici olmak istemediğini söylemeye başladı. Birkaç kişi Haccecan hanım sizi yönetici olarak görmek istiyoruz dedi. İlk duyduğumda bu laf egomu acayip okşadı. Kendimi yönetici koltuğunda hayal edip, apartmana yapacağım hizmetleri düşünmeye başlamıştım. Sonra Yanımda ki’nin frenlerime basmasıyla geri adım attım. Öğretmen olan komşumu yönetici olma konusunda ikna etme çabalarımı da durdurdum bu aralar. Bu işi üstlenen yöneticinin bir sene daha yönetici olması gerek. Bizim apartmanın eski mütahitine binanın sigorta borçlarını yıktılar. Eski mütahit dava açmaya hazırlanıyormuş. Dava site yönetimine karşı açılırsa, mahkemelerde sürüm sürüm sürünemem diye yöneticilik hayallerimi savurup boşluğa attım. Paraları hesabında toplayan adam bu işin kaymağını yediyse hesabı da o vermeli. Üstünü örttükleri, kurcalamadığım konular, çarşaf çarşaf serilecek ortalığa. Dava açıldığında, konuların üstünü örtme çabaları, hesap vermemeleri yüzünden kimse yanlarında olmayacak.  İlahi adaletin tecelli etmesini bekliyorum şu aralar. Arka planda yöneten ama ön planda resmiyeti olmayan yönetici konumundayım şu an. Bu sinsilik acayip hoşuma gidiyor….😈😈😈

 En son 1 Mayısta, kahvehane de toplandık. Kahvehanede ki tek kadın olduğumu yazmama gerek var mı bilmiyorum. Yönetim planında ki bazı maddeleri kendimize göre değiştirdik. Toplantıya kafasına göre gelip giden oluyordu, toplantıdan çıkmadan imzalarını aldık. Bir ara Yönetici "burada konuşmayıp, arkamdan konuşuluyor" dediğinde atladım hemen, “ben, hem toplantıda yüzünüze, hem dışarıda arkanızdan konuşuyorum” dedim. Herkes kahkahalarla güldü bu lafıma.. 

Toplantı esnasında Gülüm “anne yarım saate geliyoruz dediniz, 2 saat oldu nerede kaldınız?” diye telefonla aradı. Bu süreç onlar açısından da zorlayıcı oldu. Ama iyi üstesinden geldiler. Sobanın sönmemesi, kardeşini kollama görevini iyi idare etti Gülüm.

Toplantılara ilk katıldığım günler bu konuları acayip kafaya takıyordum. Kafaya takma nedenim Yanımda ki’nin tavırlarıydı. Her toplantı sonrası, bu inşaatı sen başımıza musallat ettin diye suçlayıcı tarzda konuşunca bende savunma psikolojisi içinde karşı atağa geçince, evde bir ara hiç huzur kalmamıştı. Şimdiler de birbirimizi karşımıza değil, yanımıza alınca bu konuları onunla konuşmaktan acayip keyif alır hale geldim. Bu konuda ki kendi hatalarımı da tespit ettim. Ben bir konuyu kafaya takmışsam, o konu ile ilgili çokça hayal kurup, o konu ile yatıp kalkan, bütün enerjisini o konuya yoğunlaştıran birisiyim. O konu ile ilgili her detayı, altını üstünü düşünürüm. O konuyla ilgili olumsuz konuşan insanların sözlerini de duruma ve kişisine göre ya çok önemsiyorum ya da hiç önemsemiyorum. Ben evle ilgili her detayı düşünürken, Yanımda ki’ni bu hayallerime ortak etmemiştim. O konuya benim kadar dahil olmamışken, benimsememişken, ev konusunu bir yuva olarak algılamaktan çok bir sıkıntı olarak algıladı. Sorun olarak algıladığı düzeyde itiraz etti, tartışma çıkardı. Bu yorucu süreç sonunda artık oda benim gibi inşaat olarak değil yuva olarak bakmaya başladı.  Evle ilgili her şeyde ortak düşünmeye ve davranmaya başladık. Eş ve evli olmakta bunu gerektiriyor zaten.

Angry Man filminde ki sahneler, bizim apartman toplantısı sahneleri gibi. Filmin konusu, farklı karakterde ki, birbirini tanımayan, Amerikalı 12 adamın bir cinayet olayında ki yargılanan gencin idam edilip edilmeyeceği kararını vermeye çalışıyorlar. Bizim apartman toplantısı filminde ise 16 adam, bir kadın var. Olayın geçtiği ülke ise Türkiye… Bu filmde kendi karakterimi, idam kararında ilk hayır oyunu kullanan adama benzettim. Bizim apartman filminin henüz nasıl sonuçlanacağını bilmiyorum, çekilmeye devam ediyor…. Şu aralar sahne şöyle ilerliyor... Confused woman, toplantıları şaşkın şaşkın izlerken, sinsi yönetici konumuna yükseliyor...

Evin ahşap işleri ve cam işleri tamamlanırsa ev bitecek. Anlaştığımız ustalar, kendi iş programına müşterilerini uymak zorunda bırakan insanlar. Kafalarına göre çalışıyorlar. Yalvarsan iş yaptıramıyorsun. Cam işlerini yapan adamla ilgili birkaç sayfalık yazı yazabilirim. Hali, tavırları bizi çok yıprattı. İki sene önce parasını verilmiş işini hala yapmadı. Dükkanına bağırıp çağırmaya, işini niye yapmıyorsun ulannnn!!! diye bağıracağım diye gidiyorum, dükkandan bir şey olmamış gibi hiçbir şey söylemeden geri çıkıyorum.  

Sadece sinsi yöneticilik görevini üstlenmekle kalabilseydim keşke… Birde Gülüm’ün gittiği koroda ki veli grubunu, ayrıca oğlumun anaokulu veli grubunu yönetmekle de uğraşıyorum. Gülümün koroda takacağı aksesuarları seçmek için birbirini tanımayan 53 insanın olduğu grupta karar almanın zorluğunu ne sen sor, ne ben söyleyeyim okuyucu. Aksesuarların rengine bile 5 günde karar verebildik…  

Binlerce yıl savaşla iletişim kurmayı öğrenmiş farklı tekamül basamaklarında yükselmeye çalışan birbirinden çok farklı karakterde ki insanların, diyolog ile iletişim kurmayı öğrenmesi zorlu bir süreç… Bu süreçlerde daha çok olgunlaştığımı, kendimi daha çok geliştirdiğimi hissediyorum. Süreç boyunca çok mızmızlansam da, süreç sonunda ki yeni ben için şükran doluyum…🙏🙏🙏