Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

29 Eylül 2022 Perşembe

Pik

 

Kaf dağının tepesinde ki evimde yataktayım. Gözümü açıyorum. Yanımda Yanımda ki… Yeni evlendik. Uzun yıllar bekarlığın ardından yatakta birisiyle uyuyup, uyanmak tuhaf bir his.  Daha önce hiç böyle hissetmedim. Bu hissi yadırgıyorum.  Yanımda uyuyan bu adama bakıyorum. Neden evlendim ki ben diyorum kendime. Evet gerçekten neden evlendim ki ben? Yanımda birisi horlasın diye mi evlendim ben!!! Bu konuşan arsız Haccecan.

Evlenmeden önce üzerinde çok da durmadığım tam halledemediğimiz konularla yüzleşme vaktiydi artık. Çünkü artık evlendik. Sevgili iken her şey ne kadar da tos pembeyse, evlendikten sonra her şey o kadar beton gibiydi. Beton gibi donuk, sert ve renksiz bir o kadar gerçek. Her konunun üstesinden gelip gelemeyeceğimizi deneyimleyeceğimiz başka bir sürece adım attık. Geri dönüşü yoktu artık.  Aynı evin içine girmek demek gerçeklerin içine girmek demekmiş.  

Birinci halledemediğimiz konu onun işi meselesiydi. Bu konunun üzerinde çok durmamış, çok fazla takmamıştım ilk başta.  Kendisi dile getirmişti ilk, bir buluşmamızda. Arabanın içinde sakin Yanımda ki sözü almıştı. “Beni mesleğim yüzünden istemiyor olabilirsin” dedi. Sustum. İşi yüzünden onu red etmemden korktuğu o kadar belliydi ki. Ardından yine o konuşmaya devam etti.  “ İlerde yeni bir fırsat doğar kadro verilir bize veya KPSS sınavına girerim ve memur olarak atanırım belki” dedi. Yine sustum. Bu konuyu benden çok onun kafasına taktığını orada anladım. Onun karşısında susmam ise onun daha çok kafasına takmasına neden olmuştu.

Orada bir söz söylemişti ve bu sözü boşa söylemiş olamazdı ya. KPSS’ ye çalışacaktı. Haccecan bir söz söylediyse o söz artık namustu. Yanımda ki o sözü söylediğine göre sınavı kazanmak için gecesini gündüzüne katacak artık Yanımda ki harıl harıl ders çalışacak, KPSS’de 100 puan alacaktı. KPSS için çalışma kitabı bile aldık birlikte.  Mükemmel Haccecan gibi azimli değildi Yanımda ki. Birkaç sayfa çalıştıktan sonra çalışmayı bıraktı sonraları.

Benim maaşımın yarısı kadar maaş alması konusunda ikimizin de yüzleşmesi gerekiyordu. Onu ezecek, erkekliğine toz konduracak şekilde bu konuyu hiç dillendirmemeye dikkat ediyordum. Ancak içimde bir ses bunun aksi yönünde konuşuyordu. Güç ve para bir erkekte olmazsa olmaz bir konuydu öyle ya!! Ayın ortasında param bitti diye söylemesi dokunmaya başlamıştı. Onu ezikleyen benim içimde ki aksi sesin benzeri onun içinde de konuşuyor olmalı ki bu içsesler artık dış sese dönüşmüştü. Tartışma nedenini hatırlamıyorum ancak tartışma  konusu tüm şiddetiyle oraya doğru akmıştı.  İkimizin de öfkeli olduğu bir anda  “seninle maaşın için mi evlendiğimi sanıyorsun” diye bağırdığında “evet!!!” diye bağırarak cevap verdim.  Halbuki öyle düşünmüyordum. Onun duymayı istediği cevaptı bu. Aldığı cevap ile yüzünde öfke patlaması oluştu.  Evet dememin ardından hızlıca dış kapıya doğru yöneldi. Evi terk edecekti. Bu davranışı daha önce planlamış olmalıydı. Plancı seni. Kim bilir bu soruyu zihninde kaç kere bana sordu ve ben yerine koyduğu iç sesi kaç kere ona "evet" diye cevap vermişti. Arkasından bakakaldım. Lannnn yok valla öyle düşünmüyorum… Koştum peşinden tuttum kolundan, ben içeri çekiyorum o kendini dışarı çekiyor. Bin pişman olmuş bir halde özürler dileyip deli gibi öpüyordum onu. Yalvarmalarıma dayanamadı. Allah’a şükür bende ki inatlık onda yok. O değil de ben olsaydım beni bir Allah’ın kulu o kapıdan geri döndüremezdi. Onun maaşının yarısı kadar fazla maaş aldığım için benimle evlenmemiş. Sevmiş beni. İspatladı bana bunu o gün.. O günden sonra maaş konusunun lafı olmadı evde. Lafı olduysa da o günkü gibi şiddetli dozda tartışma yaşamadık. O gün covid 19’un pik  yapması gibi pik yapmıştı o konu. Daha o kadar zirveye çıkamadık. Zamanla ikimizde laf arsızı olduk. Ondan sonra ne zaman ay ortasında param bitti dese “KPSS’ye çalış memur ol, paran bitmez” cevabını veriyorum. Ne ben onu takıyorum ne o beni takıyor. Kaç lira maaş aldığımı bilmez, neye harcadın diye sormaz bana. Bende ona. Evin ortak giderlerini birlikte öderiz. İMF gibi bir rolüm var evde. Evin kasasıyım. Bütün hesapları yazdığım defterimde vardır. Hesap kitap önemli tabi. Ev geçindirmek kolay mı?     

28 Eylül 2022 Çarşamba

Evlilik Analizi

 

Evliliğe adım atmadan önce ve attıktan sonrada kafamda sürekli olarak boşanma fikri vardı. Kendimi ait hissetmediğim, mutlu olmadığım bir evliliği asla sürdürmeyecek, büyüdüğüm evde ki bir ortam ile karşılaşırsam orayı terk edecektim. Bu noktadan sonra şu sorular ortaya çıkıyordu? Kendimi bir ortama ait hissedip hissetmediğimi nasıl anlayacağım? Aitlik nedir?  Mutlu olmak nedir? Televizyonda ki dizilerde bize empoze edilen mutlu sahneler gerçek mutluluk muydu? Her şeyin tam olmadığı, eksik olduğu yerde insan mutlu olamaz mı? Bu sorular ve cevapları tabi ki kişiden kişiye değişiyor. Bu soruların cevaplarını ise yaşamadan, deneyimlemeden cevap vermesi çok zor. Bir insanın kendini tanımlaması ve tanıması ne kadar da zor. Aslında zor değil de çocukluğumuzdan beri bize empoze edilen, meşgul edildiğimiz bilgiler ile düşünmeye teşvik edilmek yerine uygulamaya dayalı bilgileri alıyorduk. Pratikte ne yapılması ve nasıl yapılması üzerine enerji harcadığımızdan nedenleri üzerine pek sorgulama fırsatı bulamıyor, sorgulamamız gerektiğinin farkına varmadan yaşayıp gidiyorduk. Sorgulamadan yaptığımız eylem dönemi de yaşamamız gereken bir dönem. Hep aynı kısır döngünün içinde dönüp dolaşmadan ondan sıkılıp sıkılmadığının farkına varamıyorsun. Sıkıldığını fark ettiğinde ise bu döngüden çıkış noktası arıyorsun. Peki çıkış noktası ne?

Boşanma fikrini kafamda netleştirmem için evliliğe adım atma nedenlerimi de sıralamam gerekiyor sanırım. Herkesin çevresinde olduğu gibi benim çevremde de evlenip evliliğini yıllarca sürdüren, boşanan ve hiç evlenmeyen insanlar var. Evlenmenin nedeni çağlara göre değişiyor. Eski çağlarda evlenip bir erkeğin himayesi altına girmek sizi tecavüzde dahil bir çok tehlikeden korunmanızı sağlayan bir unsurken günümüzde evlilik aşk ve sevgi temeli üzerine kurulması gereken bir birlikteliktir görüşü hakim. Ben neden evlendim? Bir kere yalnızlık duygusunu çok seviyorum ama sürekli yalnız olduğum bir hayat kesinlikle bana göre değil. Hele yıllar önce ki Haccecan çalkantılı ruh hali ile yalnızlığı yalnız başına kaldıracak güçte bile değildi. Sevme ve sevilme ihtiyacı içerisindeydim. Sevgi ihtiyacım vardı ama bunun nasıl yaşanacağını da bilmiyordum. Bir kere bilinç altımda koyduğum kurallar yüzünden bir erkeğe bile yaklaşamıyordum. Bunun temelinde de bastırılmış cinsel duygular vardı. Cinsellik ayıp ve günahtı. Ancak içimde ki cinsel dürtüler de yanıp duruyordu. Bu cinsel istekler sadece sevişerek mi giderilmeliydi yoksa cinsellik çocuk için mi yapılmalıydı? Çocuk doğurmak için mi bu cinsel isteği hissediyordum? Cinselliğin sonunda kadın cinsiyetinin anne gibi bir ünvanı alması da olasıydı. Anneliğe hazır mıydım? Doğduğum büyüdüğüm evin ablasıydım yarı annesiydim yani. Annelik ablalık gibiyse çok zor bir iş bu annelik!! Annelik için hazır mıydım? Bir cinsellikten ne kadar soru oluşuyor? Cinsellik neden bu kadar karmaşık bir konu Allahım!!! Kadınların cinsel enerjilerini nasıl boşaltacağı konusunda o zamanlar bilgi sahibi olsaydım cinsellik konusu benim için bir sorun olmazdı sanırım. Ancak ayıp ve günah konusunda netleşemediğimden cinsellik konusunda netleşemiyordum. Cinsellikte karşı cins illa olmalı mıydı? Kendi kendine yaşanan cinsellikte (mastürbasyon) günah sayılıyor muydu? Cinselliğin ve mastürbasyonun ayıp ve günah olmadığı konusunda tam olarak nasıl ikna oldum? BuRAK özDEMİR-Levhi Mahfuz kitabıyla. Dinin ne olup olmadığını soru cevap şeklinde ikna olmak isteyen herkes okumalı. Toplumun ne dediğine şu yaş aralığında çok önem vermiyorum ancak o dönemlerde toplumun ne dediğine fazlasıyla kafaya takıyordum. Geçmiş yazılarıma bakıyorum da koca koca diye tutturmuşum resmen. Anadolu’nun küçük bir ilçesinde bekar ve kimsesi olmayan kadın olarak uzun yıllar yaşayan birisinin kulakların da sesler hiç eksilmiyor maalesef.  Siz ne kadar duymuyorum deseniz de çevrenizde sinek vızıltısı gibi evlen artık, neden evlenmiyorsun, ne bekliyosun, yaşın geçiyor vs gibi sesleri sürekli duyuyordum. Şu an ki bilinç düzeyimde aslında bu seslerden rahatsız olmamın nedenini anlayabiliyorum. Nedeni yine bendim. Bir yanı ile istediğim bir yanı ile kaçtığım bu birlikteliği gerçekten istiyor muydum?  İstiyorsam doğru kişi kimdi? Doğru kişi nasıl bulunur, doğru insanın olduğunu nasıl anlarsın? Bu duymak istemediğim sesler kendimle yüzleşmemi dolayısıyla kendimle çatışmamı sağlıyordu. Bu çatışmayı yaşayanlar zaten cevaplara ulaşıyordu. Cevaplara ulaşmak için de yaşayıp deneyimlemem gerekiyordu. Deneyim korkusu da vardı. Hata yapmaktan korkuyordum. Hata yapmaktan korkmamın nedeni ise ailede yanlış yetiştirilmemden dolayıydı. Babamın despot ve tutarsız karakterinin bunda etkisi büyüktü. Hata kelimesi bile bende hiç iyi çağrışım yapmıyordu. 

 Hayat denen şu filmde bu soru ve sorunlar hiç bitmeyecek sanırım. Mutlu olmayı istiyordum. İç huzurum ise hiç yoktu.  Kafasında bu kadar soru olan geçmişi sorunlu olan biri mutlu olur muydu? Yazımın başına geri döndüm bu sefer. Deneyimlemeden mutluluğun ne olup ne olmadığını bilemezdim. Hayat deneyimler manzumesiydi. Kitaplardan, internetten, insanlardan duyduğum bilgiler o bilgileri yazanların tecrübesiydi.  Ben kendi tecrübelerimi yaşamalıydım. Yaşamak büyük bir şanstı ve bu şansı doğrusuyla yanlışıyla doyasıya yaşamalıydım. Yaşam dürtüm çok güçlüdür. İntihar etmeyi düşündüğüm zamanlarda bile ölüm aklıma gelmezdi. Kendimi öldürdükten sonra bana acı çektirenlere çektireceğim acılar ile alacağım intikam duygusunu kafamda imgelerdim.  Ve bu senaryo ile haz alırdım. Öldüğümde onların ne yaşadığını göremeyeceğimi düşünemezdim. Ölüp gittikten sonra geri de kalanlar ne yaparsa yapsın. Onların meselesi bu!! Lise çağlarıydı bunlar. Şimdi  bu düşüncelere tebessüm ediyorum.  

Neden evlendim sorusuna cevap verdim şimdi neden Yanımda ki ile evlendim sorusu ortaya çıktı. Yanımda ki kaba erkek kategorisine girmiyordu. Hata ve yanlışlarında ısrar etmek yerine kendini değiştirme yoluna giden bir karakteri var. Zora geldiği konularda çok söylenir ancak zor diye de kaçmaz. Yatalak babasına uzun yıllar bakan, altını bezleyebilen bir adamdan bahsediyorum. Bende yatalak olsam bokumu altımdan alıp beni bile bezler. Bu konuda ona güveniyorum. Ancak aynı duruma o düşerse yani o yatalak olsa ben ona bakabilir miyim? Bu konuda ben kendime güvenemiyorum. Evliliğimizin başında ailesine bağlılığı beni kendisine çeken konulardan bir tanesiydi. Evliliğimiz sürecinde bu konunun canımı sıkmadığı dönemler olmadı da değil. Olaylar karşısında rolünü ayarlayabiliyor Karşıda ki. Nazik olması gereken yerde nazik, küfür edilmesi gerektiği yerde okkalı okkalı küfür edebiliyor. Ben küfür edemezdim, artık bende onun sayesinde edebiliyorum. Yerine göre küfür edebilmek bile çok değerliymiş. İletişim konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum. Ne iletişime çok kapalı, ne de kafamı şişirecek kadar fazla konuşuyor. Öfke kontrolü konusunda bazen sıkıntı yaşıyor ancak bu konuda ben de kendimi tam kontrol edemiyorum. Yıllar önce ki halime göre baya yol kat ettim ancak beğenmediğim birkaç hal ve tavrımı düzeltmem gerek. Çabalıyorum.  Kendimde de olan problem onda da olduğu için dert etmiyorum öfke kontrolü sorununu. Sakinleştiği zaman burnundan getiriyorum nasılsa. Yanında iken kasılmıyorum Yanımda ki’nin.  Yapmak istemediğim bir şeyi asla yapmam, beni zorlama yolunu tercih etmiyor. Zorladığında durumun daha kötüye saracağının farkında. Bu cümlede bir tehdit var haklısın okuyucu.  Benim kadar derin düşünebilen bir insan değildir Yanımda ki. Allah’tan düşünmüyor! Evin içinde iki tane aşırı sorgulayıcı olsa iki tane çocuğu kim yetiştirecek. Sorgulamalardan dünya işlerine pek sıra gelmezdi.  İlk tanıştığımızda Yanımda ki (yazının başında bahsettiğim) sorgulamadan yapılan eylem dönemini yaşıyordu. Şu an sıkıldığı dönemlere geçti. Sıkıldığı dönemin ardından sorgulama dönemine giriş yapacak… Yanımda ki sorgulama döneminde yanında ben olacağım için çok şanslı. Hakikati kestirme yoldan önünde bulacak. Yalan yanlış sonsuz bilgilerin içinde elemek zorunda kalmadan hazıra konacak. Şanslı adam vesselam. Evet burada kendimi övdüm. İyi yaptım. İyi ki varım ay.. Derin sorgulama yapamayan bir adam ancak sevgi konusunda bir limiti yok. En çok bu huyunu seviyorum. Benim en çok açlık çektiğim konu bilgi değil sevgi konusuydu zaten. Sevgiyi ondan öğrendim ben. Nasıl yaşanır o öğretti bana. Sevgi konusunda ki evrimleşmesi hızlı. İnsanoğlunun duyguları ve düşünceleri de dahil her konu evrimleşiyordu. Hayat yolunda duranlardan değil değişenlerden bir tanesi o.   

Yanımda ki ile neden evlendim sorusuna geçmiş ve günümüz birleştirerek yanıt vermeye çalıştım. Aslında zaman sıkıntım olmasa bu konudan bir kitap bile yazabilirim. Bu kitap basıma hiç çıkmazdı ama. Çünkü devamlı yazıyor oluyordum. Neden onunla evlendim sorusunun cevabını bulmak bir ömür boyu sürecek sanırım. Ömrümün sonunda ise iyi ki onunla evlenmişim mi diyeceğim yoksa veya bu evlilikten öğreneceğimiz hiçbir şey kalmadı deyip yolları ayırmalıyız der miyiz henüz bilmiyorum. Evlilik filmi çekilmeye devam ediyor çünkü…

26 Eylül 2022 Pazartesi

Hiç Olacak Şiir

 

Hayatımın en uzun şiirini yazacağım bugün

Seni

Yazmalara doyamadığım, nokta koyamadığım

Virgülle ayıramadığım, duyguları darma dumanladığım

Bitmiyor, bitmeyecek bu şiir

Okudukça sitemlerim yayılacak benliğine

Ben ne yapmışım böyle pişmanlığı sarsın seni

Sıkı sıkı sarsın pişmanlık, ayazlarda sıcacık yapar yüreğini

Pişmanlıktan yanan yürek kadar var mıdır alevlisi

Sönmek ve dinmek bilmeyeni

Soğuklarda çıplak kalmayasın diye

Yoksa vallahi etmem, sitem benim neyime!

 

Hayatımın en kısa şiirini yazacağım

Seni

Bir anlıktı aşkın, bir an sevdim doyasıya

O âna ahde vefa için bu şiir

Zamanın uzunluğu ve kısalığı

Ne taraftan bakarsan anca o kadar

Başındaysan vaktin sanırsın çok var

Sona geldiysen bu kadarcık mıydı say

Ah gönlümün şelalesi, şiirlerimde akıtırım seni

Uzunda olsa kısa da kalsa, zaman hep sana varır

 Ne yapayım sana varmayan zamanı 

Yaşamadan öylece kalakalırım zamansızlıkta

Beni sorarsan, sormadın ya hani belki sorarsan

İyiyiyim senliceyim. Senli olmak benim için yeterli. 

 

Hayatımın hiç olacak şiirini yazacağım bugün

Seni

Olmamışlar arasında biliyor musun ne var?

İnsan var insan.

Hamken hiç çekilmez ya bir insan

Pişmemiş, zalim ve cahil iken

Ne kadar çekilmez ise bir insan

O kadar çekilmez oluyorum sensizken

Sonra acın geliyor pişiyor kısık ateşte

Zalimliğim eriyor, mazlum ve mahzunlaşıyorum

Sonra bilgi geliyor en hakikatinden

Cahilliğim aydınlanıyor, bilgeleşiyorum

Beni hamken senin aşkındır pişiren

Seni hamken de sevdim, zalimken de

Seni nedir hiç bilmem pişiren

Mahzun yanın bilgeleştikçe

Cahillikten azat olacağız

Bilgeliğin ve sevginin sonsuzluğunda at koşturacağız

Sen’den azat olacağım ve de kendimden

Beni ben yapan ne varsa çıkarıp soyunacağım

Hiç olacağım, olmamış gibi olacağım

Sonsuzluğun içinde seninle bir olacağım…

Haccecan

Farid Farjad

26.09.2022

22 Eylül 2022 Perşembe

Sınanma

 

Sevgimiz hiç sınanmadı

Sınanacağı güne henüz varılmadı

İki yapboz parçasının birbirini bulması gibi karıştık birbirimize

Bizi zorlayan hiçbir durum olmadı

Başlarda o kadar hoşuma gidiyordu ki bu durum

Ruh eşimi bulduğumu sandığımdandı

Eşler birbirini hep tamamlamalı mı?

Bazen hiç yoktan zorlanamaz mı?

Öfkeli halleriyle dellendiğini görmeyi arzulayamaz mı?

Sınırlarını bilmek isterim..

Öfkelendiğinde en çok ne yapabilirsin mesela?

Kendini atabilir misin bir uçurumdan?

Veya dayar mısın tabancanın namlusunu şakağına?

Öfkeden kudururken kasılıp kalır mısın yoksa!

Kendini yer bitirirken, bana çiçek mi uzatırsın?

Bana zarar geleceğine kendini mi yakarsın?…

Yoksa ilk fırtınada beni mi satarsın?

Ne sınırların senin?

 

Sevgimiz hiç sınanmadı sevgilim…

Sınanacağı güne henüz varılmadı

Hiç sınamadım, sınadığımda ihanet edeceğimi sanırdım.

Öyle ya koca aşk neden sınansın?

Aşka düşüp yanmak için sırada bekliyorken milyonlar..

Sınadığımda sıramı kaçıracaktım

Sıra bende ya balıklama daldım

Peki benim sınırlarım ne?

Öfke yanardağım patladığında

Nerelere kadar fışkırır lavlarım?

Kimleri yakıp küle çevirebilirim?

Taşlaşan bedenlerin heykelini dikebilir miyim?

Kızgınlığım öfkenin Tanrısı gibi

Yakıp yıkıp kül edip heykelini dikmeli

Sonrada tapındırmalı karşısına dizdiklerimi

 

Tapmak ve tapınmak artık geride kaldı

Tanrısal kimseye tapmamalı

Ne kendini ne sevdiğini aşağılamalı

Hayat ırmağında su gibi olmalı

Su gibi dingin, kendi halinde ve kıvrımlı

Her olağanın duruluğuyla şeklini almalı

Bazen buz, bazen su, bazense nem

Sınırsız olan asla sınırlandırılmamalı

Sınırsızlığımız sonsuzluğumuzdan

Sonsuz şekle girebilmemizden

Sonsuz olasılık, olabilirlik ve ihtimallerden

Her deneyimi yaşayabilecek cesaretimizden

Dünyada yaşama cesaretini gösteren her mahlûkat

İlk başta zaten sınandı

Sınavı geçenler dünyaya alındı

Herkes özeldi ve de mükemmel

 

Sevgimiz her an sınanıyordu sevgilim

Her an, her saniye ve sadise…

Her sınanmasında daha da çok bağlanıyordu

Sonsuzluğa coşkun sel gibi akıyordu

Senin buz gibi hallerinde ben su olurum

Senin su olduğun yerde ben nem

Sınanmadığını sandığım anlar bile bir sınanmaydı

Sınanmayan hiçbir şey aslı gibi olamazdı…

Aşkımız bin bir hale girip aslına varıyordu…

Ta ki sonsuzluğun kendisi olana kadar…

Haccecan

22.09.2022

Evgeny Grinko –It’s foggy Today

 

21 Eylül 2022 Çarşamba

Çikolata


Çikolatayı beleşe kapmış çocuk sevinci var içimde

Seni.. Seni.. seni…hep seni ve her zaman seni

Düşünmekten yorulmak bilmeyen arsız gönlüm

Seni yine düşünürken yakaladım kendimi

Teslim ol yakalandın, kaldır havaya ellerini

Pis pis sırıtıp teslim oldum yine kendime

Yakalanmak isteyen de ben, kaçan da ben.. her Şey ben

Sen burada ne mi oluyorsun? Benim öznem.

Bu sevinç bir tek seni ve sonsuzluğu düşünürken oluşuyor…

Sonsuzluk ile sen artık bir, ikiniz hep benlen

Çikolatayı beleşe getirdiğimde ki sevincimsin sen

Neşem, hayalim, tebessümüm, tek arzum ve varlığım

İyi ki varsın, iyi ki varsın ve hep var olacaksın tabi ki benlen

Benden başka kim uğraşabilir ki senlen

Uğraştırmazsın beni hiç sen, uğraşmak isteyen benim ben!!!

Sessiz sessiz duruyordun oysa benliğimde, durmalara doyamayasıca..

Durmaktan sıkılmazsın biliyorum, azan sen değildin ben

Şiirlerime konu, kalbime neşe, varmaların sonu, bende ki mükemmel sen

Biri senin kadar sevilebilir mi hiç bilemem. Belki de bilmek istemem.

Birilerinin bildikleri sınırlandırıyor beni, onların olsun bildikleri

Zaten herkes her şeyi artık biliyor ki…

Herkesin bildiği ile benim bildiğim bir mi?

Sevgi’yi yarıştırabilmek için onu ölçebilmek mi gerekiyor önce?

Ölçülebilir mi aşklar sahi? Mecnun mu daha çok sevdi Leylayı?

Yoksa bende ki sen mi daha çok sevildi? Kim bunu ölçebilir ki?  

’luğu kim ölçebilir ki, ölçülmemeli belki de

Ölçtüğünde koşullu sevgiye dönüşüyor, sınırlıyor her şeyi

’luk sınırlandırılamaz ki… Ben de hiç ölçemedim seni…

İyi ki ölçtürtmedin sevgini, tek kuralı buydu sonsuzluğa gidebilmenin

Koşulsuzca ve sınırsızca akıp çoşmalı, çoşması yetmiyorsa kudurmalı.

Sevgi’nin az geldiği yerde çikolatayı beleşe getirebilmeli.

Haccecan

21.09.2022

Madrigal- Dip


19 Eylül 2022 Pazartesi

Ağızlıksız Köpek

 

Bu sefer öfke köpeğini ağızlıksız üzerine salacağım

Paramparça edip seni parçalatacağım

Çok bütün yaşattım seni kafamda biraz da parçalı yaşatayım

İçimde sana dair her ne varsa kusacağım

Geride kalmayacak senden hiçbir şey

Bakalım seninle ilgili şeyleri sen kaldırabilecek misin?

Yazık lan sana, valla yazık…

Kaldırabileceğini bilsem şimdiye kadar dururum mu sanırsın.

Üstelik sen seni bile kaldıramazken

Bende ki senin ağırlığını nasıl kaldırırsın?

Bir kobayım ben, üzerimde ilaçların değil duyguların etkisi deneniyor

Bütün duyguların en yüksek dozu damardan değil tam kalbimden veriliyor

Şimdi ölecek dediklerinde yeniden hortluyor, diriliyorum…

Laboratuvar faresi olsam bu deney çoktan sonlanmıştı 

Ölmediğim için sürüp duruyor, genişliyor bu deneyin sınırları

İmkansız sanılan teoriyi kanıtlayacak, ispat edecek olanım 

Çakışıp duruyor sürekli sonsuz ile imkansız

İmkansız denildikçe oluyor nasıl oluyorsa sonsuz

Sınırlarda duygular bilir misin nasıl yaşanıyor?

Sınıra gelip tam düşeceğim derken daha da büyüyor evren

Bitmiyor, bitebilemiyor, bitemeyecek, bitmeyecekte yol gidilen

Yazık lan sana, valla yazık…

Bu deneyin ben değilim sensin baş kahramanı

Bu sonsuzluğun, bu imkansızlığın içinde dahi sana varıyor her yol

Yollarda kovalıyor seni ağızlıksız köpek

Sonra kovalamasından da yoruluyorum

Öfkeyi tutuyorum, Sevgi’ye sığınıyorum

Parçalattığım seni tekrar sen yapıyorum

Evrenimi genişleten Sensin anlıyorum…

Sığındığım sevgi ile sana tekrar aşık oluyorum…

Haccecan

19.09.2022

Ayça Özefe Yinede Sen mix

16 Eylül 2022 Cuma

Er'lik ve Dişilik Üzerine

Hayatı değerlendirirken, Tekamül yoluna girmiş kadının hedefi, Bilge bir erkeğin bakış açısını öğrenmek ve içinde, bir bilge yaratmak olurken, erkeğin de hedefi bir bilge kadının, bakışını edinmek olmalı.

Tekamül yoluna girmiş erkek, daha da erkek olmaya, kadın daha da kadın olmaya çalışmamalı. Kadın zaten kadın olarak dünyaya gelmiş ve tekamül yoluna girmiş, erkek de zaten erkek olarak gelmiş. Bilge erkek olmak için kadın bilinci oluşturmak, kadınca bakış edinmek gerekir. 

Bu kadına benzemek değildir, kadınca bakışla empati oluşturmaktır, aynı şey bir kadın içinde geçerlidir.

Tevbe suresi 71

Mü´min erkekler ve mü´min kadınlar; birbirlerinin velileridirler. Ma´rufu emreder, münkerden nehyederler. Namaz kılarlar, zekat verirler, Allah´a ve Rasulüne itaat ederler. İşte Allah, bunlara rahmet edecektir. Muhakkak ki Allah; Aziz´dir, Hakim´dir.

Bu bir insan için büyük bir devrim ve değişimdir.

Aş.K birlikte öğrenmek ise birlikte öğrenmenin hedefi bu olmalıdır.

Kadın kadınlığı aşmalı, erkek erkekliği aşmalı.

Kamil kadın, Ruhuna bir erkeğin bakış açısını da öğretmiş, olaylara ve yaşama bu bakışla bakan kadındır. 

Kamil erkekte aynı şekilde karşılaştığı olaylara ve yaşama sadece erkek olarak bakan değil, bütünsel bir bakış olan, hem erkek hem kadın olarak bakandır.

Başka türlü empati yapamaz.

Erkeğin bakışını bilmeyen kadın, kadınca bakışı bilmeyen erkek, eksik bir bakışla hayata bakar.

Bu da yaşam hakkında eksik bir algı oluşturur.

Sevil Ay



 Dişilik ile er'liğin, insan cinsiyetine indirgenmesi, erkekliği posbıyıklı bir profile, kadınlığı ise adı üstünde dişilikle dolu bir objeliğe büründürür.

Oysa dişilik, kadının ana renklerinden sadece biridir. Kadın ruhunun ve kadın karakteristiğinin yerine göre, boyandığı  renklerden biri de er'lik olmak durumundadır. Er'ler ile dişi'lerin keskin çizgilerle ikiye ayrıldığı bir dünya, tekamül evreni değildir. 

Ruh kütüphanesinde, erkeğin de dişi'ce düşünüp ,yaşaması gereken raflar vardır. 

Kadından anne , erkekten baba yaratan öğreti, yeni çağın öğretisi değildir. Yeni çağ, babacan anneler ile anaç babaların, çok yönlü çağıdır.

buRAK özDEMİR 

ŞEYHTAN' ın SON GÜNÜ kitabı 

5. bölüm


Yorum Sahibi 1:  Allah Adem ve Havva'yı birlikte halk etmişti. Adem Havva'nın isteğine uyarak Şeytana aldandı.  Kur'an da  NİSA/kadın suresi var. Kuran'da MERYEM suresi var. Kuran'da  Saba Melikesi var. Kuran'da Ebuleheb in Hz. Lut'un karısı var.

Kadın ve erkek bakış açısı diye bi kavram,  olsa bile,  erkeğin kadın,  kadının erkeğin bakış açısını öğrenmesi yaradılış fıtraratına aykırıdır. Bu sebepten dolayı, hiç kadın peygamber yoktur.

Asl olan Kuran ve Rasılullah sav. öğretisi doğrultusunda İslamı yani Allah'a Teslimiyeti yaşamaktır.

Dünyada kadın-erkek  bakış açısından çok daha önemli olan İnsan/kul ve İnsansı/ben kavramlarını anlamak gerekir.

Genelde,  Kadın duygusallığı,  erkek aklı ifade eder.

Yorum Sahibi 1'e Bilgece Cevap : Ademi bir kadından dolayı  günaha bulayan zihniyetin konuyu yeniden ele almasında fayda var.  Kadın ile erkek bir günahın sebebi değil Tanrının insanlık için seçtiği yaşamın  iki yüzüdür. Kadını anlamayan bir erkekle, erkeği  anlamayan bir kadının ulaşabileceği bir cennet de yoktur.

Kadın peygamber meselesine gelince:

Hz Meryem seçilmiş üstün kılınmış  bir kadındır.   Tanrının seçtiği, üstün  kıldığı  ve Kuranda ismini çok zikrettiği bir değeri erkek  elçilerden aşağı tutmak büyük bir yanlıştır.

Kadın  peygamber yoktur iddiasını taşıyanın Kuranı ne kadar anladığı tartışılır.

Elçilik; Tanrının kelamını taşıyan olarak ya da Tanrının önemli belirli bir  misyonunu gerçekleştirmek üzere seçilmiş  olarak da var olabilir. Hz Meryem de tıpkı diğer peygamberler gibi seçilmiştir ve üstün  kılınmış bir peygamberdir. 

Kadın duyguyu değil, kalbi;  erkek de aklı temsil eder  demek daha doğru olurdu. Bu konuda  kadını duygusal bir zafiyete hapsedip erkeği kadına göre daha esaslı bir değere yükseltme gayreti de erkeği kadından  üstün gösterme çabasından öteye geçmez. Böyle bir hükmü  Tanrı koymamıştır. Bu hadde ulaşmak ilkel bir düşüncedir.

Yorum Sahibi 1: Kardeşim bilip  bilmeden dini konularda konuşmak çok büyük vebali vardır. Bak Kuran'ın Nahl süresi 43. ayette ne diyor:

"(Ey Resulüm) senden öncede kendilerine  vahyeder olduğumuz,  erkeklerden başkasını (peygamber)  göndermedik. (ve ey müşrükler bilmiyorsanız o halde ehli zikre (bilenlere) sorun."

Bizim paylaşımlardan amacımız kimseyle tartışmak değil, bilgi alış-verişidir. Selam ve saygılarımla.

Yorum Sahibi 1'e  Bilgece Cevap: Ayetin orijinalinde Rical geçer. Yüksek rütbeli kişiler. Yetişmiş eğitimli insan. Mesela Devlet ricali deriz. Devlet ricalinde kadın olmaz diyebilir miyiz?  Bunu erkek diye çevirdiğinde kadın peygamberliğin önünü kapatırsın. Siz Kuran tercümelerinin doğru  yapıldığına inanıyorsanız Kuranda  o inandığınız çevirilerden onlarca çelişki yaşarsınız. Neyse amacım tabi ki tartışmak değil siz nasıl inanıyorsanız öyle devam edin. Ayette ricali doğru kullandığınızda "Senden önce vahyettiğimiz kişiler yüksek anlayışlı, yüksek eğitimli kişilerden başkası değildi" anlamına ulaşırız.  Ricali erkek diye çevirdiğinde ortaya kadından peygamber çıkmaz anlamına ulaşılır. Zaten Hz Muhammed'den sonra amaç  kadın erkek eşitsizliği yaratarak kadınların daha pasif erkeklerin egemen olduğu bir toplum amaçlandı. Kuran ayetlerini yanlış çevirerek Kuranın doğru anlaşılmasının önüne geçtiler. Eğer Kuran doğru anlaşılsaydı Müslüman dünyası bu halde olmazdı.

Yorum Sahibi 2 ; Tekamül yolunda ki kadın, birçok şeyden çile çekiyorsa buna ne demeli? Bu kadar çile çekmek neyin bakış açısı ya da kadın bu kadar mı yontulması gerekiyor, bu kadar erkek egemen bir dünya oluşmuş. Ben erkeğim ve istediğimi yaparım diye oluşturulan ve dünya da bir çok yerde geçerli olan bu imajı Tanrı neden bu kadar müsaadeli yaradıyor? Sanki Kur'an da kadından ikinci planda tutulmuş gibi geliyor bana. Kadınlara dövme diyen ayetler var mesela. Bu toplum bize kadın olmamız için vermiyor ki bizde diğer tarafı seçelim. Bu dediğin o kadar uzak ki. Hem herkes kendi gibi olsa önce daha iyi olmaz mı?  Erkek kadının bilgeliğini kabul etmiyor ki, erkek bunu yapamıyorsa nasıl olacak. Onlar kadına hükmetmese yaşayamaz.

Haccecan'ın Yorum Sahibi 2 'ye Cevabı : Yorumlarında ki isyanlı ruh halini uzun yıllar yaşamış biriyim. Kadını ikinci sınıf gibi gören erkek karşısında iki ruh haline giriyorsun. Ya onların istediği gibi ezik, her şeyi alttan alan, tacizlere bile ses edemeyen bir ruh hali ya da erkek gibi davrandığın, onlar gibi kaba, mantıklı ama duygusuz, ince düşünmeyen bir yapıda davranmaya başlıyorsun. İki ruh hali de özünden uzaklaştırdığı için mutsuz, depresif  bir ruh haline giriyorsun yani cehennemde yanmaya başlıyorsun. Sonunda bir arayışa giriyorsun. Ne yapmalı nasıl davranmalı diye.... Bu belirsizlikler ve acılar ile öğrenme açlığı oluşuyor. Sonra talih, kısmet dediğimiz olay ortaya çıkıp öğrenmen gereken bilgileri alacağın kişilere ve yahut kitaplara ve yahut internette ki sayfalara ulaşıyorsun. Nasibin hakikati doğru yoldan öğrenmekse Lev-hi Mahfuz gibi kitaplara, hakikati yanlış üzerinden öğrenmen gerekiyorsa piyasada ki şeyhtan veya  sahte spitürüel kişilerine ulaşıp yanlış bilgi ile donanıyorsun... Şu anki vardığım düzey Sevil Ay  ile aynı ancak kadın ile erkek rolleri hala istenilen kıvamda olmadığı için her olayın ve durumun denge halini gözetmeye karar verdim. Bazen alttan aldığım, bazen saldırganlaştığım yani karşıdakinin ruh olgunluğuna göre davrandığım ruh haline girmeye çalışıyorum. Ne karşıdakini eziyor ne de kendimi ezdiriyorum. buRAK özDEMİR'in davranış şeklide bu yönde. Kızgınlığımı karşımda ki insanın özde ki ruhuna değil oynadığı rolüne göstermeye çalışıyorum Gelişim dönüşüm devam ediyor. İnsanların dönüşmesinde etkili olan Bilge olmak kolay değil. Hiç değil hem de... Umarım yazdıklarım ile içine biraz su serpilmiştir 💜🙏😊🍀

Aşk Acısı

 

Aşk da bir hayalle başlar..

Hayal hem de aşkı tamamlar..

Nerede oluştuğunu tam anlayamasam da

Kafamda bir yerlerde sanırım bir zerre beliriyor ilk önce

Bir an, bir his, bir düşünce, bir duygu ne olduğunu tam bilemesem de

Hepsinden bir tutam, bir iz ve bir iz düşüm…

Bir ok diye somut ismi, bir iz diye soyut ismi

Sen hangisini anlıyorsan yerine koy o ismi

Ok saplanıyor kalbime, iz beliriyor zihnimde

Benim evrenimde oluşan, senin ki ile bir mi ?

 

Hayal ile başladı aşk kafamda

Sonra düştü gönlüme

Ortak noktası hiç yoktu gönül ile beyinin

Durdular kavgaya, giriştiler güç mücadelesine

Mantık diyordu beyin, insanlar kurallar ile yaşar

Duygu diyordu kalp, insanlar duygular varsa var

Sessizce izledim, karar veremedim hangisi haklı

Tarafsız yaklaşayım dedim biraz, bakalım haklı kim çıkacak? 

Ben sustukça kavga dönüştü 3. Dünya harbine

Bütün organlarım, bütün zihnim ve beynim

Acılar içinde kıvranıyor, azap yaşanıyordu alevlisinden 

Dünyam artık az geliyordu, bedenim ise dar

Yetmiyordu 3. dünya harbinde ele geçirilen topraklar

Çıkmalıyım, büyümeliyim diyordu aşk, ama nereye doğru?

Yetmez oluyorum kendime, ne olur bir yol göster Ya Rab!!

 Madem Sen yarattın, sahip çık şu yarattığına

Savaş artık Tanrı ileydi dönüştü 1. Galaksi Harbine

Ruhum O’nun parçasıydı, tabi ki bu savaş kendi kendime

Aratan da oydu, bulduran da, savaştıran da, barıştıran da.

Çırpınıp durmak boşunaydı, boğulmak ise imkansız..

Yüzmeyi öğretti bana ruhum, hayat suyunun ırmağında…

Aşk olmazsa olmaz bu hayat yolunda..

Varlığını inkar edip sakın yok sayma, 

Varlığını kabul ettiğinde ise savaşma

Sessiz de kalma aşk karşısında

Konuş kendinle, özünle ve organlarınla

Dengeyi kurmayı öğren kendin ve aşk ile aranda

Sonra hep birlikte oturun barış masasına

Barışın getirdiği huzuru hiç anlayamayacaktım o savaş olmasa

Yok sandığım her şeyi bulmam  aşk ile başladı

Var sandıklarımı yok saymam ise ondan sonraydı

Sonun da ne mi oldu? ben artık ben bile değilim

Kimim hiç bilmiyorum ama herkesin er ya da geç ulaşacağı yerdeyim

Bekliyorum ama boşuna değil,

Duruyorum ama amaçsız değil

Seviyorum ama karşılıksız değil

Biliyorum ama bana özel değil

Buraların ıssızlığı kendimden, sonsuzluğumdan gelir

Sonsuz olana sonlu yetebilir mi? 

Sonsuz, sonsuzluğun içinde sonsuz huzur ve hazda

Bilinir olmayı isterim, anlaşılır olmasam da olur

Anlaşılacağım zamanlar elbette ki gelir

Hayal ile başlayan aşk artık hakikatin kendisi...

Haccecan

16.09.2022

Evgeny Grinko - It's Foggy Today

14 Eylül 2022 Çarşamba

Utandım (Bölüm 2)

 

Utandım (İlk bölüm için tıklayın)


Dünya bu haldeyse suçlu kim di?

Sadece utananlar yüzün den mi?

Dönüp dolaşarak saplanıyor geri bana, suçlayarak attığım okların hepsi…

Yargılamak, saldırmak çare değil ki ne utananları ne de kendimi

Azat edip suçlamayı bırakmakta, öğretmekle buldum çareyi

Öğretmek için öğrenmem gerekiyordu her şeyi…

Her şeylerin nedenini, insanın mayasını, insanla nasıl konuşulacağını…

Mercek altına aldım ilk önce en çok konuşulanı,

Din tek konu, konuşulupta hiçbir yere varılamayan 

Nedir bu binlerce yıl inanılan ancak nereye varılacağı bilinmeyen

En çok konuşulan din ve Allah’tı ancak ortak bir görüş yoktu

Konuşulan kelimeler ve üzerine yüklediğimiz anlamlarda da birlik yoktu

Tek bir Allah algısı olur mu ki herkes ayrı bir evrenken

İnsanın bir manevi dünyası vardı bir de maddi…

Maddi hayatı seven insan yadırganıyordu

Maneviyata düşkün ise dışlanıyordu

Her şey gibi maddi ve manevi de karşıtlaştırılıyordu…

Aslında kim neye ihtiyacı varsa ona inanıyor, onu istiyordu

Bu çatışmalardan ise herkes yara alıyordu, yaralandıkça saldırganlaşıyordu..

Savaşlardan, çatışmalardan, saldırı ve savunmalardan yorulanlar ise huzur arıyordu

Dışarı da savaş içte ise sonsuz azap… Her yer ama her yer cayır cayır yanıyordu

Huzuru aramak için öncesinde mutlaka yanmak gerekiyordu

Hakikate ise yalnızca tarafsız temiz akıl sahipleri ulaştırılıyordu…

Neden konuyordu ki aynı kefeye? 

Konmalımıydı ki aynı yere maddi ile manevi

Biri algıladığın, biri sezdiğin,

Biri dokunabildiğin, biri hissettiğin…

Çıkman isteniyordu manaya, madde bir basamak

Cennette isen Sevgi Allah’ı, Zalim isen Cehennem Allah’ı…

O seni ya sever ya da yakar, sen kendin hangisindeysen

Daha iyi kavrıyorsun merdivenin hangi basamağındaysan

Özgürleşiyordun yükseldikçe fikren, eridikçe kibrin, zalim yanın döndükçe merhamete 

İnsanın eseri sansan da yeryüzünde ki bütün dinler Tanrı’nın eseri

Ruh bazen ateist, bazen Budist, bazen Yahudi, bazen ilkel kabile dinleri

Deneyimleyip durur her bir ömründe zalim ve cahillikten başlayarak

Her bir ömründe savaştıkça, oynadıkça bazen zalim, bazen mağduru

Bazen fakir, bazen aç, bazen tok, bazen akıllı, bazen deli, bazen sapık, bazen namuslu

En çok hangi rolde öğrenecekse, oynuyordu o senaryoyu

Her şey ama her şey dönüşüyor, değişiyor, kalmıyor yerinde

İnsan insandan öğreniyor, İnsan Tanrı’nın yeryüzünde ki eli…

Tanrı’yı arayan her yere bakmalı

En son baktığı yer ise kendi olmalı…

Sonunda her yerde ve her şeyde buluyorsun Tanrı’yı

Haccecan

14.09.2022

Evgeny Grinko – It’s Foggy Today

12 Eylül 2022 Pazartesi

Bir tohum ölü beden

 

Geçti koca bir yaz, sadece üç günü güneşli..

Pembeye çalardı gülüşü

Asiliğe boğardı nefesi

Anlamazlığa vururdu ama aslında bulurdu

Bulduktan sonra düşünmeye dururdu

Susardı, susardı ancak kana kana susamazdı

Konuştuğunda suskunluğu hep geride kalırdı

Konuşanlar muradına mı ermiş ki…

Ne konuşanlar, ne susanlar, ne bilenler

Hiç biri yaşayanlar kadar bilemezler

Yaşam bir çocuğun ellerinde

Kumdan kalelerde, patlayan şekerde ve kendinde…

Milyonlarca yılın birikimi var onların genlerinde

Dolu dolu, dop dolu ve canlı çoşuklar🌞

Sonsuzluğun içinden Tanrısal olmak için geliyorlar

Durdurulamıyorlar, ölümü bile hiç edip

Hazzın en yoğun olduğu andan fırlayarak

Kan dolu rahimden yaşam için doğuyorlar

Durdurulamazlar, yok olamazlar,

Bittiğini sandığın da aslında her şey

Yeniden yeniden ve yeniden doğum meydanında oluşuyorlar…

Ölümü kutsamıyorum asla, laflarımı iyi anla…

Doğumdur asolan, ölenler milyon olarak geri dönüyorlar…

Bir tohum ölü beden, düşen toprağa

Ana rahminden geri döner dünyaya…

Haccecan

09.09.2022


9 Eylül 2022 Cuma

O an için

 

Bir an unuttum seni, sadece bir an…

Aklıma düştüğünde başımda cehennemler volkan..

Döndüm hemen koştum unuttuğum yere o an

Yoktun, gidiyordun. Tutmuştun başka birinin kolundan

Yüzümde hüzün, omzunda yükün, baka kaldım ardından

Bir anlık dalgınlıktı, aklım birazcık senden bana kaydı, bedeli bu kadar ağır mı ?

Koşmadım peşinden, gelmezdin ki benlen, gidilmez ki terk edenin peşinden…

Küstüm senlen, aldım tavır belki anlarsın, dağın haberi olmadı ki bundan…

Sonra mutlusundur dedim avundum, belki daha sıkı sarıyordur başka kollar

 

Bir an sevdim seni, sadece bir an…

Hiç hissetmemiştim böyle derin, böyle çoşkulu, böyle sonsuz, böyle delikan

Gerçekten sevdiğim o anın ardından şelaleler fışkırdı ruhumdan

Sonra geçti zaman, yitti yıllar, ben hala takılıyım o anda, tatmadım sevgiyi hiç o an kadar

Coşmak istediğim zaman, sevgisiz kaldığım an, getiririm aklıma o an,

Sonra anladım ki unutmam bir sebepmiş seni, seven hiç terk eder mi?

O bir an için seni milyonlarca kez daha severim, çekerim hasretini, beni hepten de unutsan..

Sen o anda kalmalı, ben o anları hep yaşamalı ve sen beni var olmamışçasına hep unutmalı

Sevginin sonsuzluğundan bana kalan o an olmalı, sana ise o kollar sıkı sıkı sarılmalı…


Haccecan
09.09.2022

7 Eylül 2022 Çarşamba

Binbir

 

Aşkın bin bir halinden bugün hangisini yaşasam?

Sana kavuştuğum anı mı hayal etsem…

Veya yüzüne okkalı bir tokat attığım sahne de mi kalsam…

Yok onlar olmasın,

Bana sarılıp yanağıma bir öpücük kondursan…

İçinde şehvet olmayan masum bir busenin ardından

Sıkı sıkı sana sarılsam, kahkahalar ataraktan…

Veyahut içine şehvet ve arzu da katalım

O azgın duyguların sarhoşluğuyla kuduralım

Seni arsız !! nasıl sırıttın hemen

Ufak dokunuşlar, harala gürele, sıcaklık, ter, temas ve ardından ohhh!!!

Bu kırmızı noktalı anlar aşkın bininci hali…

Saçmaladığımız anlar ise doksan dokuzuncu, olmazsa olmazım…

Zırvalayıp duruyorsun ya hayat üstüne…

Sanki her şeyin sırrını çözmüş de, büyük keşif ellerinde!!!

Kimseye göstermem diyen bencil hallerin

Keşfedebilen yok hayatı, hepsi senin büyüklenmen

Çileden çıkartıyor beni bu hâllenmen

Ben sakin sakin oturuyordum ilk önce başlattın sen…

Uyuyan devi başardın uyandırmayı 

Çileden çıkmam daha kolay, durulmam alır zaman

Sen okuya dur ben sakinleşip geliyorum hemen

Hayat üstüne de konuşalım biraz, konusu açıldı madem

Hayat ile aşkın ne çok ortak noktası var

Tıpkı seninle benim gibi, ben aşk sen ise hayat…

Yaşamayı bildin mi ikisi de ballı lokma tatlısı

Yaşamayı bilemedin mi ızdırabın hası

Yaşamak öğrenmek demekti,

O kadar ki çok haz alırsın, ne kadar çok öğrenirsen

Bin bir hallerini yaşıyoruz, hal’in birini yaşadın mı

Sıra geliyor öteki ne

Yaşadığına aşina oluyorsun, ilki gibi koymuyor

Tecrübenin en sıkıntılısı, en hasını yaşadım diyorsun

Ne kadar çok derdin, kederin ve sıkıntının üstesinden gelmişsen

O kadar çok hissediyorsun başarmanın hazzı, gururlanmanın hasını…

Yaşadım diyorsun, iyi ki yaşadım, iyi ki yaşadık…

Seviyorsun daha çok hayatı, sarılıyorsun daha sıkı aşka…

Aşkın bin bir halinin peşinden bin ikincisi… bin üçüncüsü… bin dördüncüsü….

Hiç bitmeyecek bu döngü

Her şeyi öğrenip, hiçbir şey olana kadar

 

Haccecan
07.09.2022
Goran Karan - Stay With Me


2 Eylül 2022 Cuma

Utandım

Çok utandım ben 

Aşktan, sevgiden, bakmaktan  ve kaçamamaktan

Aşkı utangaçlığımdan yaşayamadım... 

Ben kimim ki gelsin bana sevgi

Sevgi çok değerliydi onu yaşamaktan da utandım

Değersiz ben, değerli sevgiyi hak etmemeliydi

Senden çekinirdim sana bakmaktan da utandım... 

Hiç bir şeyi beceremedim ben, en çok senden kaçamadığımda utandım

Kaçmayı, yok olmayı başardım derken 

Bak yine karşında buradayım 

Öyle bakma bana, beni bilirsin bakışından da utanırım

Sen benden utandın ya o zaman daha da çok utandım... 

Utanmak, unutmak olsa keşke... 

Utandığım kadar unutsam

Utandığım her şeyi unutsam

Mazide ne sen kalsan, ne de kalbimde ki yerin

Sen hep işte böyle ben yokmuşsun gibi yaptın 

Yok sayıldığımda daha çok utandım

O yüzden dedim silip, kesip atmalı ve kaçmalıyım 

Yok sayan seni, sevmeye devam etmekten de utandım

Utangaçlığı bana sorsalar hayatın kendisi derdim 

Sonu hep acı, ızdırap ve keder

Dünya bu haldeyse utananlar yüzünden

Cesaretten, azimden, orta da görülmekten, başarıdan utandılar...

Dünyanın bu halde olmasından da utandım. 

Haccecan

01.09.2022 Saat 00:00 Civarı

Eylül'ün İlk Şiiri

Evgeny Grinko - It's Foggy Today