Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

28 Aralık 2021 Salı

Sabırlı, Tutarlı ve Kararlı


İlişkinin temeline iyi bir iletişim, saygı ve sevgi atıldıktan sonra temelin üstüne nasıl bir bina inşa edileceği iki kişinin vereceği karara bağlı. İsteyen bahçeli müstakil bir ev, isteyen bir apartman, isteyen bir gökdelen inşa eder. İsteyen ise hiçbir ilişki yaşamak zorunda değil. Kimi insanlar bu hayat yolcuğunu tek başına tekamül etme kararı vermiş olabilir. Dağ başında ıssız, kimsenin olmadığı yerlere kurulmuş kulübeler de bu kişiler tarafından özel yapılmıştır. İstediğinde insanlardan kaçıp dağ başında kendi başına kaldığı sığınağında özüyle ilişki içine girme kararı vermiş asil bir ruha sahip olabilir.

Kendi aklını, yaşını, başını almış kişiler arasında yaşanan hiçbir ilişki çeşidi “başkalarına dayatma, zorlama yapılmaması koşuluyla”  yaşanması konusunda özgür bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Eşcinsellik konusunda ki paylaşımda bu fikrimi açıklamıştım zaten.  

İnternet ortamında ki haberler onlara yapılan yorumlar ile bir değer kazanıyor. Yapılan yorumlar toplum olarak ne düşündüğümüz üzerine bende fikirler oluşmasına neden oluyor. Yorum yapılması mümkün olmayan haber kanalları yarım haber anlamına geliyor. İnsanların düşüncelerini ifade etmediği bir ortam bu bilgi çağına ait değil. Televizyonun gündüz programlarında kim kimi aldatmış, kim kiminle kaçmış konulu programlarla ilgili haberler ve onlara yapılan, en çok beğenilen yorumlar toplumun genel bakışının özeti demek oluyor. Haber habercinin anlatımı iken, hedef kitlenin düşüncesinin ifadesi ise habere yapılan yorumlardır. Yorumlara olduğu kadar geri planda haberin ve yorumların da ne kadar okunmuş olabileceği konusu hakkında da fikirler oluşuyor bende. Çoğu haber veya içeriğe yorum yapmadan okuyup geçtiğime göre yüzlerce insanda bu şekilde yapıyor olmalı. Haber ile ilgili fikirlerini yazmayan, yazamayan, insanlardan gelecek tepkilerden korkan bir sürü insan var. Birkaç kere yaptığım yorumlar yüzünden linç edildiğim için bu konudan eminim. Bu linçler bende sindirme etkisi yapmıyor Allahtan. Daha fazla bileniyorum, linç yapanlar karşısında susmuyorum. Kendimi uzun uzun ifade edip yorumlarımın sonunda kırmızı gül emojisi bile gönderdiğim oluyor. Birkaç gün sonra yorumlarını silip gizli kapaklı kaybolanlar bile oluyor ellerinden öfke akan bu bireylerden… Linç öyle yapılmaz böyle yapılır işte… Sevgi diliyle insan nasıl dövülür canlı ispatıyım. Öfkeli muhatabınızı şaşırtmak ve alt etmek istiyorsanız onun anladığı öfke dilinden değil sevgi diliyle cevap verin. Şaşırtın ve hiç bilmedikleri başka bir dilin varlığından haberdar edin onları… Emin olun öfkeye harcadığınız enerji kadar çaba sarf etmeden öfkeliyi alt ediyorsunuz. Tecrübeyle sabittir. Yeter ki sabırlı, tutarlı ve kararlı olun. Anneliğin bana kattığı en güzel özellik bunlar. SABIR, TUTAR ve KARAR…

İlişkilerin temeli iletişimken Türk toplumunda bunun karşılığı itişim… İtişim dilinin de Türk toplumuna kattığı çok şey var aslında…Savaşçı yanımızı savaş meydanlarında kılıçla, kalkanla değil de sözlerle birbirimizi yaralayarak, kanatarak formda tutuyor-uz (duk). İnsanlık bedensel savaştan sonra sözel savaş dönemini de deneyimledi. Sözel savaş dönemi bedensel savaş dönemine göre daha barışçıl olsa da algı olarak yükseldiğimiz bu çağda oda artık geride kalmalı. Her şey gibi o da değişmeli. Davranışlarımızın temelinde kullandığımız itişim dilinin etkisi çok büyük. Savaşmaktan, çatışmalardan, sorunlardan, krizlerden ve sorun olarak gördüğünüz her ne varsa hepsinden kurtulmamız mümkün. Düşüncelerimizin temelini oluşturan kendimizle bile konuştuğumuz dil toksik, zehirli bir çok kelime ile dolu. Duygu ve düşüncelerimiz zehirli olduğu için davranışlarımız ve topluma yansıyan karşılığı da şiddet dolu, hatalı ve yanlış. İtişim çağının da sonuna geldik a dostlar…. Artık yepyeni bir dilimiz var. Sevgi çağında artık savaşçı kelimelere yer yok…. Yazılarımda artık bu dili kullanmaya çalışacağım. Güle güle itişim dili… Merhaba sevgi ve barış dolu GÜNE🌞EŞ DiL. Bu dilin yazarının adı  buRAK özDEMİR. Dilin değişmesi konusunda fikir öncüsü o. Dilin değişmesi konusunda başka fikir sahibi olup Türkçe'ye binlerce kelime kazandıran başka bir insan ben duymadım. Siz duydunuz mu? Ben de bu yeni dilin insanlığa katkı sağlayacağının farkındalığıyla yazılarımda kullanmaya çalışacağım artık.  

Devam Edecek…

24 Aralık 2021 Cuma

Geçmiş... Şu an ve Gelecek...

 

Geçmiş geride kaldı… Yaşadım…

Bakıyorum arkama ve bana kattıklarına

Acı, keder, hüzün, öfke, kin ve boşluk…

Güzel günlerimde oldu ancak

Yaşadığım kederi silecek kadar çok değildi

Çoksa da anlayacağım, bileceğim kafada değildim

Acıdan beslenmeyi öğrenmiş biri

Ne kadar çekiyorsa hepsini çektim kendime

Ne gerekiyorsa hepsini yaşayıp bildim, hissettim


Kaynak
 

Şu an… Nötr… Sıfır noktasındayım hayatın

Coşkuyu, öfkeyi, duygu denizinde çırpınıp durmayı

Özlüyorum bazen…

Sonra sana rahatlık batıyor diyorum kendime

Hayatın sıfırını, hiçliği, dinginliği de deneyimle

Bak bakalım neler katacak sana

Sana neler getirecek ve neler götürecek…

Acılar silinmiyormuş, mutluluk sürekli değilmiş

Duygular, ruhun hareketlerinin adıymış

40’ıma koşuyorum çılgınca..

Geçsin bitsin her ne olacaksa…


 

Gelecek… Umut…Adalet… Düzen.. Yenilik…

Olan biten bunca saçmalığı görünce…Beklemesi zor olan…

En çok meraklandığım, gelmesini beklediğim…

Acılarımdan rehber, kederimden ışık

Öfkemden enerji, merakımdan bilgelik

Evladımdan sevgi, eşimden sıcaklık…

İçimde ki çocuktan çılgınlık ve dilbazlık..

Kattım, karıştırdım, yoğurdum…

Hazırlanıyorum geleceğe…

Tecrübelerimi anlatmaya

Bildiklerimi bildirmeye

Aslında hiç başlamadığım şeye

Yaşamaya ve yaşatmaya geliyorum

 Haccecan

24.12.2021

22 Aralık 2021 Çarşamba

Piştttt Pişttt

 

Hüzünden beslendiğimi mi sanıyorsun sen?… Hey sen…!!

Pişttt sana diyorum, bir bak bana… Saklandığımı sandığın yerde değilim..

Tam karşısındayım, gözünün önünde, gözlerine dik dik bakıyorum…

Bana baksana… Görüntüye aldanmayasın, hayatının hatası olur…

Durgun, sakin, hüzünlü, zavallı görüntünün altında neler sakladığımı bir bilsen…

Deli mi, veli mi olduğumu anlayamazsın, anlamlandıramaman için saklarım kendimi…

Çılgınlıkla yarışırım, durgunluğu boğar, asiliğe jet hızıyla geçerim…

 

Hey sen…!!! Kim kimi kandırıyor dersin… Kim kimi oyalıyor, kim kimi test ediyor ?

Zekayı baş tacı etmiştin, mantığı ve bilgiyi… Hepsini kullanıp yönetiyorum sanıyordun…

Zeka imparatorluğunun kralıyken, iyi niyeti, temiz kalpliliği, masumluğu ve saflığı küçümsüyordun.

Dünyayı zeka ve kibir bu hale getirdi dostum… Zeki ve cin fikirli insanların eseri bu saçma düzen…

İyi niyetliler, derinlerde yüzünler, safçalar ve ahmaklar akıllandı artık…

Bu saçma, kirli, adaletsiz düzen yıkılacak, dünyayı ele geçirmeye geliyoruz…

Kötü Zekiye derinliği, hissetmeyi, hüznü, iyi niyeti, adil olmayı öğretmeye geliyoruz….

Pis görünen yüzden pirüpak kalbi, kan görünen yerden gül çıkartacağız…

Adaleti parayla ve zamanla değil, adaletsizliğin olduğu anda mağdurun hakkıyla sağlayacağız….

Verdiklerinle yetinmeye değil, hak ettiğimizi elinden almaya geliyoruz..

İnanması zor biliyorum… Çok zor hem de… 

Zaman kötüler için tükendi, iyiler için ise yeni başlıyor...

İnanman için değil gerçekleri görmen için geliyoruz...

Haccecan

22.12.2021

16 Aralık 2021 Perşembe

Sızı

                                                                             Kaynak


Seni anıyorum, seni yaşıyorum, seni.. seni

ve yine seni ve yine yeniden seni…

Senden her kaçışlarımda yine sana varıyorum

Labirentin tam çıkışına vardım derken sana vardığımı anlıyorum

Anlıyorum anlıyorum da ne çare ki çıkamıyorum, kavuşamıyorum

Sonra anlıyorum ki aslında ne çıkmak ne kaçmak…  

Ne de kavuşmak istiyorum sana…

Sızı ol içimde, hiç kabuk bağlamayan yaram ol..

Dur öylece, kalbimden hiçbir yere gitme..

Öylece ince ince sızla hep içimde… 

Yaşadığımı hissedeyim, sızladığımı, titrediğimi…

Kanama, kabuk bağlama, iyileşme… Sızla sadece…

Bir tek o sızı var, bir tek o bağlar beni sana…

Aramızda ki bu bağ hiç kapanmasın.. Bir o var aramızda…

O sızı büyütür kalbimi, o hareket ettirir hantal yüreğimi…

Her şeyi, herkesi, her durumu ve koşulu sevdiğim gibi

O sızıyı da seviyorum… Onsuz yapamam ben, yaşadığımı anlayamam

  

Tüm varlığımla hissediyorum, benliğini, ruhunu, özünü…

Anlıyorum seni de herkes ve her şey gibi…

Acılarını, hüzünlerini, susuşlarını, kaçışlarını ve sessiz yakarışlarını

Nedensiz saçma sapan aşırılıklarını, dibe çöküşlerini, isyanlarını, öfkeni,

Sessiz çığlıklarını duyuyorum, duyuyorum lakin uzanamıyorum..

Kanırta kanırta ağlıyorum, boğuluyorum diye fısıltılar geliyor kulağıma

Fısıltılar çığlığa dönüşür kulağımda, kalbime iner ardından…

Sakin ol diyorum, sakin ol… Sakin… Dur!! nefes al biraz…

Ben seni hep anladım, anlatmasan da anladım...Bildim seni..

Utanma, pişman olma hiçbir şey den… Ben pişman değilim, sende olma…

Devam et yürümeye, yaşamaya, devam et düşünmeye … Durma sakın…

Fısıltılarımı duymazsın şimdi, anlamazsın biliyorum…

Bekliyorum anlayacağın günü, azimle ve  sabırla…

Anladığında anlatacağım her şeyin nedenini, sebebini ve sonucunu…

Şaşıracaksın anlattıklarıma, inkar edeceksin, kızacaksın…

Kaçacaksın yine, iteleyeceksin, git öteye diyeceksin…

Haklılığımı zaman gösterecek diyeceğim…

Sonra içimde seni yine sızlatmaya devam edeceğim….   

 Haccecan 

16.12.2021

Nilüfer.. Her sevda yeni bir veda

 (Yazarken bu şarkıyı dinleyerek yazdım. İlham için teşekkürler Nilüfer)

14 Aralık 2021 Salı

Haftasonu (Ben)

Hafta sonu bir arkadaşın daveti ile bütün iş yerinde ki kadın personel onun evinde toplandık. Benim için harika bir gündü. Bol bol fotoğraf çekip, fotoğraf çekindiğim bol kahkahalı bir gündü. Çocukları eşime bıraktım. İlk önce çocukları bırakacağım için mızmızlandı ama gideceğim dediğimde başka şansının olmadığını bildiğinden itiraz edemedi. Benim kararlılığım ile onun anlayışlı hali çok şükür ortak noktada buluşuyor J Yoksa halim duman. Bu hafta da o gider bir yere telefi ederiz artık.

Deniz kenarında 3 katlı bir villaya ilk defa misafir olmuş bir garip memurun hikayesidir bu. Evi anlatmakla uğraşmayacağım. Ev hakikaten her şeyiyle güzeldi. Ancak ev sahibi arkadaşım ve onun kardeşinin ahlakı benim için daha önemli. Evlerine gelmiş misafirleri ağırlamak için çok uğraştılar. Hakları ödenmez. Ellerine sağlık.

 Kişisel bloğum olduğu için ben kendimden bir şeyler yazmak istiyorum. Bu lüks ve zengin eve sahip olmak istedim mi? Ben niye sahip değilim diye üzüldüm mü? İmrendim mi onlara? Kesinlikle Hayır. O evi gördüğümde ilk aklıma gelen "bu evi nasıl temizliyor" oldu. Gerçi o kadar lüks evi olan temizlik için yardımcı birini evine alıyordur. Ama olsun ben yine de istemem. Büyük yerler bana göre değil. Çocuklar alt katta oyun oynarken, orta katta mutfakta ben uğraşırken üst katta eşimin televizyon seyrettiği bir aile ortamı benlik değil. Şu an 3 katlı bir aile apartmanında kalıyoruz. Alt katta kayınvalidem, orta katta eltim, kaynım, 5 çocuğu ile yaşıyor, üst katta ben, eşim ve iki çocuğumuz kalıyoruz. Arkadaşımın 5 kişi yaşadığı 3 katlı evde biz üç aile sığıyoruz. Bazen kalabalık canıma tak etse de pandemi döneminde bu yaşadığım eve daha çok bağlandım. Herkesin evine kapandığı dönem biz bahçeye çıkabildik. İşteyken veya bir yere gittiğimde çocuklardan yana aklım hiç evde kalmıyor. Sahip çıkacak bir sürü insanın olduğunu bilmek rahatlık ve güven veriyor. Çocuğunun mutlu olduğu yerde sende mutlu oluyorsun.

Evlenirken hiç yeni eşya almadık eşimle. Kaf dağının tepesinde var olan eşya yeter diye düşündük. Yeni taşındığım evde vestiyer dolabı ve banyo dolabı yoktu. Onları borçla yaptırdık sadece. Vestiyer dolabını da gardırop olarak kullandık ilk zamanlar. Düğün borcu altına hiç girmedik. Borcunu ödeyemediğin eşyaların sahibi değil, sıkıntısının sahibi olursun. Evlendikten sonra her şeyi yavaş yavaş aldık. O zamanlar eşimin asgari ücret maaşı 300 TL civarıydı. Maddi açıdan güveneceğimiz hiç kimsemiz yoktu. Düğünde toplanan paranın yarısıyla o zamanlar 7200 TL civarında olan 93 model Brodwey marka araç aldık. Diğer yarısıyla düğün borçlarını ve aldığımız bazı eşyaların paralarını verdik. Arabayı aldıktan sonra Kaf dağının tepesine çıkabilmek için her gün eşimi bir saat kadar arabanın içinde beklerdim. Zor ama güzel günlerdi vesselam. Anlatacak o kadar çok şey var ki. Yazıları çok uzatmak istemiyorum. Aklıma geldikçe yazarım…

13 Aralık 2021 Pazartesi

Ben Tamamlanmadan Biz Olmaz

 

İnsan . Dünyada ki adımız bu.

İn - san.  Adımızı hecelere ayırdığımızda ise

1.      İn… yaban hayvanlarının barındıkları kovuk. 2 mağara. in içeren sözcükler in gibi — (yer için) dar ve karanlık.

San..  "1. sayı, 2. itibar, saygınlık" [ Divan-i Lugat-it Türk (1070) ] eserinde yer almıştır.

İnsanın eklerine ayırıp ayrı ayrı anlamları bir bütün hale getirdiğimizde in-san için ‘itibar ve saygınlık kazanmak için mağarada yaşamaya gelmiş canlılar’ diyebiliriz. İtibar ve Saygınlığı kazanmak içinde sayılara yani puanlara yani hayat içinde ki deneyimlere ihtiyaç var diye de konuyu bağlarım. Çok güzel bir insan tanımı yaptım. Maşallah bana.

Hepimiz et ve kemikten yapılmış bu mağaralara hapsolmuş canlılarız. Mağaralarınızın içine bin bir zahmetle girmişiz gibi hissediyorsunuz bir çoğunuz biliyorum. Bende öyle hissediyorum çünkü. Bu beden bizi sınırlayan kılıflarımız. Hayat denen bu deneyimi yaşamak için dünyaya gelmeyi her ruh tercih edemez. Zıtlıkların yaşandığı bu dünyada acıyı deneyimlemeyi tercih eden, hayatta ki rolü iyi veya kötü olan her insan çok değerli. Tanrısallığa doğru giden özleriz. Zalim ve cahillikten, itibar ve saygınlık kazanmaya, merhamet ve bilgeliğe doğru evriliyoruz…

Kendini tamamlamayan, “beni” anlamayan insan bizlik bilincine ulaşamaz… “Ben” ise kendi kendini tamamlayamaz. “Ben” için aynalara ihtiyaç var. Yani başka insanlara. Yani başka insanlarla olan yaşanılan ilişkilere, deneyimlere. Hayatta her şey iç içe… Zıtlıklar birbirini itiyor gibi görünse de aslında birbirini tamamlıyor…

Genel olarak yaşanılan ilişkilere bakıldığında “doğru ve yanlış” diye bir kural yok bence. Kıskançlık duygusu üzerinden konuyu anlatmaya çalışayım. Genel olarak kıskançlığa olumsuz bir bakış açısı olmakla birlikte özel ilişkilerde bu duyguya iyi mi kötü mü olduğuna ilişki yaşayan iki kişinin algı düzeyi belirler. Kıskanılmak kimi birliktelik için şart olan sahiplenilmek, bir kişiye aitmiş duygusu hissettirirken, kimisi için güven duyulmadığının bir kanıtı anlamına geldiğinden kişiler arasında soruna neden olabilir. Kıskanılmak kimi ilişki için sınırları belirlenme koşuluyla yerine ve durumuna göre ilişkiyi ateşleyebilir, diri tutar iken kimi ilişki için kıskanılmak özgürlüğüne ket vurulduğu anlamlarına gelebilir. Genel olarak kıskançlığın ne anlama geldiğine kimse karar veremez. Kişi genel görüşü söylerken aslında kendi düşüncesini genel üzerinden ifade ediyordur. İlişkide kıskançlıkla ilgili dozajı etkili ve güzel bir iletişimle iki kişi belirler. 

Özelde ise kıskançlık konusu. Şahsen ben kıskanç bir insanım. Allahtan eşimin kıskandıracak bir yapısı yok. Nerede nasıl davranacağını bilen, kadın-erkek arasında mesafeye dikkat eden bir insanda bu konuda onunla ilgili sıkıntı yaşamıyorum. Evliliğimizin ilk yıllarında birkaç defa uyarmam gereken konular olduğunda demek istediğimi anladığı için bu konuda sorun yaşamadık. Bazen rüyamda beni aldattığını gördüğümde, uykumdan göğsümde koca bir yumruyla uyanıyorum. O günü ona zindan ediyorum. O alacağı dersi alıyordur zaten. Rüyasında bile aldattığım bu kadını gerçekten aldatsam bana ne yapmaz diye önden biraz ısınma turları yapıyorum ona. Sınırlarını bilen, nerede nasıl davranacağımı bir kadın olduğum için onu kıskanılacak ruh haline sokmuyorum. Ama tepemi attırırsa kaybeden ben değil o olur kıskandırma konusunda. Eşler arasında böyle yarışların olmasını da doğru bulmuyorum. Ancak yarış denildi mi ortaya çıkan mücadeleci yanımı gizlendiği yerde kalması onun açısından iyi olur J    

Devam edecek...

9 Aralık 2021 Perşembe

Eşcinselliğe Lev-hi Mahfuz Açısıyla Bakış

 

İlişki denilince akla genelde kadın – erkek arasında ki ilişki geldiğini biliyorum. Ancak konuya en genel halinden başlayıp en özel haline kadar inmeye çalışacağım. İlişkiler sadece kadın-erkek arasında değil, kadın-kadın, erkek-erkek olarak yaşanmaya devam ediyor. 

 Yıllar önce şurada yaptığım Eşcinsellik le ilgili paylaşımda eşcinsel arkadaşlardan haklı ancak aşırı tepki almıştım. Hayatı yeni yeni anlamaya başladığım zamanlarda okuduğum her şeyi doğru olduğunu sandığım bir paylaşımdı o. Şu an böyle düşünmüyorum. Ancak o zaman öyle düşünmesem şu anda da böyle düşünüyor olmayacaktım. Eşcinsellik konusunda ki o paylaşımda ki her konunun yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Peki Hakikat ne? Bireylerin şahsı düşüncesi önemli ancak toplum huzurunu sağlayacak, herkesin buluşabileceği ortak nokta ne? Aşağıda Kur'an kaynaklı çözüm yazıyor. Buyurun okuyalım..

Eşcinsellik Ruhun tekâmülünde cinsel geçiş dönemleri vardır. Erkek-kadın-erkek-kadın olarak doğmazsın. Üst üste aynı cinsiyette bedenleşmek, fiziksel bedenine alışmanı daha kolaylaştırır çünkü.  Örneğin eşcinsel erkekler, kadın,kadın,kadın enkarnasyonlarından erkeklik dönemine geçişte ortaya çıkarlar. Eşcinsellik, kişinin bu dönüşüme uyum sağlamakta zorlanmasıdır. Eşcinsellik genetiktir diyenlerin haklı oldukları ama doğru ifade edemedikleri nokta budur. Eşcinsellik genetik değil, karmiktir. Kişi, geçmiş yaşamlarını hatırlamıyor olsa bile, eski yaşantılarının izlerini üzerinde taşımaktadır. Giydiği erkek “bedeni”ni aynada bir türlü kendine yakıştıramıyordur. O hâlâ ilgi ve sevgiyle şımartıldığı kadın günlerini özlemektedir. Bu dönüşüm, zamanla onda karmik bir düğüm halini alır ancak kişinin bu durumu aşması gerekir. Onun sınavı bununladır. Bu yaşamında öğreneceği en büyük ders, kendini müspet değişime açmaktır. Onlar, dönüşmekte değil, sandıklarının tam aksine dönüşmeye direnmektedir. Yine onlar sanıldığı gibi marjinal değil, tam tersine görüp görebileceğin en muhafazakar kişilerdir. Eşcinsellik, sapıklık değildir. Yanlış yollardan sadece biridir. Fanatik dindarlığın, eşcinselliği sapık olarak konumlandırması onları karşı cinse yakınlaştırmaz. Dinden uzaklaştırır. Gerçek din, hangi sorunu yaşıyor olursa olsun hiçbir kişiyi dışarıda bırakmaz.  Çünkü sorun sadece onun değil, Rabbında  sorunudur. Ve bu durum Rab ile birlikte aşılacaktır. Kur’an’da eşcinselliğe gönderme yapılan bölüm, Lut toplumunun helak edilmesinin asıl nedeni Tanrıya inanmaması ve elçinin değişimle ilgili getirdiği vizyona kendini kapamasıdır. Topluma yayılmış eşcinsel yaşam biçimi burada sadece detaydır. Normal ve sağlıklı ilişki, kadın ile erkek arasında yaşanandır. Bu fizyolojik bir gerçekliktir. Tanrı eşcinselliği teşvik etmez. Sadece diğerlerinin onları anlamalarını sağlamaya çalışır. Bu durumu, ruhtan gelen çok şiddetli bir direnç dalgasının yarattığını ve baskıların bu sorunun üstesinden gelmeyi daha da zorlaştırdığının bilinmesini ister. Kimsenin ama hiç kimsenin din adına, ruhsal sıkıntı içinde ki bu insanları sapıklıkla suçlamaya hakkı yoktur. Kendi cinsine ilgi duymaktan kendini alamayan bir kişi, bu nedenden  ötürü İslamdan dışlanamaz. İslam, ideal aşkı kadın-erkek ilişkisi olarak tanımlasa da o kişi eşcinsel bir Müslüman’dır. Dinler, kişileri yüklerinden arındırmak, dertlerini çözmek için vardır. İslam, evliyaların dini değildir küçüğüm. Ruhtan gelen bu şiddetli dalga, dışarıdan gelen tahakkümleri asla dinlemeyecektir.  Tam tersine bu aşırı tepki, ona öfkeye dayalı bir motivasyon sağlayacaktır. Yanlışa yanlışlıkla karşılık vermek, yanlışa meşruiyet kazandırır. Ahlâkçı toplumlarda eşcinsellik bu yüzden azalmaz. Sadece “görünen” azalır, gizli olanda patlamalar yaşanır. Bu düğümü çözene dek, dünyaya erkek olarak gelmeye devam edecek… Gay arkadaşına kötü haberi verebilirsin. buRAK özDEMİR Levhi Mahfuz Syf 262-263

DONA: İşte Müslüman kişilerin dikkat etmesi gereken nokta, tam da burası. Cinsel kimliğini davranışlara dökmemiş bir eşcinsel ile aynı ordamda bulunduğunuzda, normal, medeni ve insani bir diyaloğa gidemeyecek kadar mide bulantıları içindeyseniz, erkek ya da kadın, sizde “ gözlerinden kısma” sorunu vardır. Bu bir güvenlik açığıdır. Ortamdaki sizin gibi sağlıklı diğer kişinin aklına gelmeyenler, sizin aklınıza geliyorsa bunun nedeni, cinsel enerji girdabına kolay sürüklenebilir olmanızdır. Bu durum, “helaliniz olmayan” karşı-cinsten kişilerle yaşanmaya açık bir durumdur. Bu gaib bilgisini neden homofobizim üzerinden anlattığıma gelince. Kişi, karşı-cinsin enerji girdabıyla temas ettiğinde, hoşlandığı bir şeyi yaşıyor olduğu için bunu dışarı vurmaz. Cinsel enerji girdabının başkalarına sürtündüğünü dışarıdan fark etmen için, onun bu çakışmayı istemediği birileriyle yaşaması gerekir. Homoseksüel kimselere gösterilen sert tepki, kişinin kendi cinsel hinterlandından mesajlar içerir. Gözlerinden kısma iradesine sahip, iffetli Müslüman insanların dünyasında homofobizme işte bu yüzden yer yoktur. Enerjisel anlamda, kendilerini harici cinsel tüm yayınlara kapattıkları için onların “şalterleri atmaz”.

DONA: O insanı düşündüğünde, o insanla aynı ortamda olduğunda neden onun “resim çizerken ki” hali değil cinsel ilişki içindeki hali aklına geliyor? Kişiler bunun değerlendirmesini iyi yapmalılar. Göz kısma, toplam bir ruh halidir. Karşı- cinse dönük bir tedbir olsa da, bu kalkanların iyi çalışmadığının çok önemli bir göstergesi homofobizmdir.

BEN:Yalnız kafamı kurcalayan bir şey burada.. Bir toplumu yıkıma uğratıyorsun, -yargılamıyorum onların iyiliği için, kabul-, fakat yıkıma uğrayan bu toplumun eşcinsel kimliğine bir vurgu yapıyorsun. Güzel güzel anlattın fakat bu yıkım olayı ve senin bu olayı Kur’an’daki anlatış biçimin, eşcinselliğe karşı pek de demokrat bir duruş içinde olduğunu hissettirmiyor nedense bana.

DONA : Lut toplumunu detaylı inceleyelim o halde küçük. Mikroskopunun menzili ne kadar uzunsa, Tanrı’dan o kadar çok detay alırsın. Bunu biliyorsun.

Lut Kavmi de uyarıları yalanladı. Biz de onların üzerine taş yağdıran bir kasırga gönderdik. Yalnız Lut ailesini, onları seher vakti kurtardık;

Tarafımızdan bir nimet olarak. İşte Biz, şükredenleri böyle ödüllendiririz.

Oysa andolsun, zorlu yakalamamıza karşı onları uyarmıştı. Fakat onlar, bu uyarıları kuşkuyla karşılayıp-yalanlamakta direttiler.

Andolsun onlar, onun konuklarından da murad almak için baskı yaptılar. Biz de onların gözlerini silip kör ettik. “İşte azabımı ve uyarmamı tadın.”

Andolsun onları bir sabah vakti erkenden, üzerlerinde kararını kılmış bir azab yakalayıp-bastırıverdi.

Şimdi azabımı ve uyarmamı tadın.

Andolsun Biz Kur’an’ı zikr için kolaylaştırdık. Fakat öğüt alıp- düşünen var mı?

Güzel Kur-an’ın Kamer Suresi 33-40. Ayetleri

“Murad almak için baskı yaptılar! İfadesine tıklayalım ve aşağıda ki detaylı açıklamalar karşımıza çıksın. Bakalım bu insanlar, kimlerden, ne şekilde ve ne pahasına “murad almak” istiyorlar:

Elçilerimiz Lut’a geldiği zaman, onlardan dolayı kaygılandı, göğsünü bir sıkıntı bastı ve :Bu, zorlu bir gün” dedi.

Kavmi ona doğru koşarak geldi; onlar daha önceden kötülükler işlemekteydiler. “Ey kavmim” dedi. “İşte benim kızlarım, bunlar sizler için daha temizdir. Artık Allah’tan korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç  aklı başında olan bir adam yok mu?

Dediler ki: “Andolsun, senin kızlarında bizim ilgimiz ve arzumuz olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun”

Güzel Kur-an’ın Hud Suresi 77-79. Ayetleri 

BEN .  Şu ifade beni çok etkiledi Dona. “Artık Allah’tan korkun ve beni misafirim önünde küçük düşürmeyin. İçinizde hiç aklı başında olan bir adam yok mu? Burada homoseksüellik ötesine bir durum var. Allah’ın elçileri geliyor. Erkek suretinde. Misafir olarak. Ki doğu kültüründe kişinin misafiri kişinin namusu demektir. Ve bu adamlar zorla erkek suretinde ki elçilerle cinsel ilişkiye girmeye çalışıyorlar.

DONA: İfadeye batığın zaman, konuşmalarının “tonlamasını” daha iyi anlayabilirsin:

Bizim ne istediğimizi gerçekte sen biliyorsun.

  Eşcinselliğin kendi söyleminin merkezinde “cinsel seçim” vurgusu vardır. Lut’un toplumu, çocuklarının bu haklarını ellerinden alma noktasına kadar bu işi vardırmışlardır.

… Bu toplumda doğan her çocuk, herkesin herkesle olduğu sapık cinsel düzenin bir parçası oluyordu. Lut öğretisi küçüğüm, eşcinselliğe bir eleştiri değildir. Lut’un etrafındakiler, yeryüzünde bugün de varolan kızıyla, herkesin eşinin herkesin eşiyle, erkeğin erkekle, kadının kadınla, çocuğun yetişkinle ilişki kurtuğu bir yerleşik sapkın düzendir. Ahlakçı dinciliğe sormalıyız.  Bir ilişkinin eş-cinsle kurulmamış olması o ilişkiyi “sağlıklı” yapar mı? Yaşlı bir erkek adamın küçük bir kızla kurduğu ilişki sapkın değil de nedir? Lut kavminin günahını eşcinsellik olarak yorumlayan anlayış farkında olmadan , bir erkek babanın kendi kız evladına beslediği sapkın hisleri de “helal”ler. Lut kavmi, bir çok sapkın ilişkinin, üstelik de karşı tarafın rızası alınmaksızın gerçekleştiği toplam bir sapıklığın adıdır.  Sapıklığı kısmileştirirsen, diğerlerini helallemiş olursun. Bugüne dek tam olarak anlaşılamamış olan Lut kıssası, Müslüman bilincini eşcinselliğe karşı olumsuz yönde kışkırtmıştır.  Bir başka deyişle, homofobi İslam’a ahlak adı altında sızmıştır. Mutasıp kesimlerce son derece yaygın bir şekilde dile getirilen Yunus Emre’nin “yaradılanı severiz yaradandan ötürü” olarak özetlenebilecek sözünün, eşcinsel insanlardan bahsedilirken hiç telaffuz edilmemesinin iki açıklaması olabilir. Müslüman kişi ya yaradanını söylediği kadar çok sevmiyor ya da eşcinseller başka bir tanrının eseri…

İslam, barış demektir ve bu barış sadece siyasi barışı tarif etmez. İslam, Müslüman’ın Hıristiyanla barışı olduğu kadar, Müslüma’nın eşcinsel Müslümanla da barışa varışıdır. Müslüman kişi, hayvanıyla, böceğiyle, bitkisiyle, “öteki” mezhepleri, diğer ırklarıyla, çevre milletleriyle ve aynı zamanda içbünyesinde ki sıradışı biriyleriyle barış içinde yaşayan kişidir. Kılınmış hiçbir milyon rekat namaz, bu erdemlerin yokluğunu doldurmaz.

Eşcinseller toplum içinde, normal kadın-erkek ilişkileri kadar olağan bir hale asla gelmeyecek. Eşcinsellerin de bu eşcinsel ütopyadan vazgeçmeleri gerekmekte. Erkek-erkek ya da kadın-kadn görüntüsü, hiçbir zaman erkek-kadın görüntüsü kadar sıradan bir görüntü olamayacak. Bu yaşam biçimi, her ne kadar toplumdan eski reaksiyonları görmesede, uçlarda bir yaşam olmaya devam edecektir. Bu ilişki biçimi, kimlik olarak açık olabiliyorken, fiiliyat olarak gizli olmaya mecbur. İnsan programı, eşcinsel samimiyet görüntülerini görmeye dayanamayacak bir zihin programıdır. İnsanların bu görüntüleri olağan karşılaması için zihinde ki, cinsel normalite tanımlarının bulunduğu programı silmemiz gerekir ki bu, toplumun sonu olur. Cinsel kimliğinin soru işaretleriyle dolu toplam bir dünya nüfusu, felaketten öte felakettir. Bu noktada çözüm, eşcinsellerin sokakta kendilerini daha rahat hissettikleri yörelerin oluşmasıdır. Avrupa’daki bu alanların , Müslüman coğrafyalarda açılmasıdır. buRAK özDEMİR- Lev-hi Mahfuz – 756-760