Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

2 Haziran 2011 Perşembe

Türkçe Ezan



Karadeniz'in Facebookta yayınladığı 1932-1950 Yılları Arasında Türkiye'de Ezan Böyle Okundu ! adlı video ile yaşanan diyaloglar...

Karadeniz'in arkadaşı 1: Bir zamanlar ezanın Türkçe okunması taraftarıydım ama bu videodan sonra düşündüm ki Arapça daha iyiymiş. Şimdiki hali daha estetik. Paylaşımın için sağol ayna tuttun.

Karadeniz: Biz ona kulak alışkanlığı diyoruz...Birde okuyan insanın içten ve samimi okuması da önemli... Düşünsene farsça daha güzel ve ahenkli diyerek türkülerin farsça yada başka bir dilde okunduğunu...

Karadeniz'in Arkadaşı 2: Arap islamının Türk islamı içinde yayıp yaygınlaştırılması örneğidir Arapça ezan. Ana dilimde duyulmasına imkan verilmeyen ezanın Türkçesinin hem daha vicdani hem de daha manidar duyumu vardır.

Haccecan: Arapça veya Türkçe ezanın kulağa daha hoş geldiği düşüncesi kişiye özeldir... Türkçe ezan benimde kulağıma hoş gelmedi... Bir başkasının kulağına hoşgelmiştir o ayrı.. Onuda hoşgörürüm.
Çoğunluğun rızası ve isteği yokken azınlığın isteğiyle ezanın farklı dillerde okunması fikrini doğru bulmuyorum. Bu fikir insanlara zorla dayatılırsa bunun adı değişir..
Günümüzde şarkılar, türküler başka dillerede çevrilip okunuyor. Benim türkümün başka dillerdede okunması konusuna üzülmem aksine sevinirim.. Benim türkülerimin anlamını, derinliğini, güzelliğini başka insanlarda anlayacak diye sevinirim...
Güzel, özü derin olan herşey hangi dilde yazılmış, çizilmiş, okunmuş, yapılmış olursa olsun geniş kitleler tarafından anlaşılmasa bile beğenilir, dinlenilir, izlenilir, seyredilir...

Karadeniz'in Arkadaşı 2: Çoğunluk ve azınlık... Teklik ve çokluklarına kimlerin kararıyla varılmış kavramlardır, burada önemli olan bu. Benim ezanı Türkçe duymak istemem ne bir dayatma olabilir, ne de kimsenin hoşgörüsüne muhtaç.

Haccecan :Çoğunluktan kast ettiğim; halk, ezanın Türkçe okunmasına bir zamanlar karar veren yöneticiler ise azınlık... Görev yaptığım yerde ki insanlar o yılları kendilerine yapılan haksızlık olarak anlatmaktalar... Ben olayın şahidi veya doğru-yanlış olarak hüküm verme yetkisine sahip değilim. Ancak düşündüğümü söyleme yetkisine sahibim...
Söylediklerim şahsınızla kesinlikle bir ilgisi yoktur. Ben Karadeniz'e cevaben yazmıştım ve genel yazmıştım. Şahsınıza alınmanıza yönelik bir şey yazmadığımı düşünsemde yanlış anlaşılmaya sebep olduysam kusura bakmayın... Niyetim o yönde değildi...

Karadeniz: Benim din hakkında görüşlerim kesin ve katidir..Bence gerek ezan gerek Kuran önce anlaşılmaya muhtaç hükümler içerir...Ayrıca hiçbir dilin diğerinden daha kutsal olması söz konusu olmadığı gibi kişinin anadilinden daha ahenkli ve hoş bir dil yoktur...
Tüm bu verilerin ışığıda eğer toplum ana dilinde okunan ezanı yadırgıyorsa bunun suçlusu doğruyu yapmaya çalışan uzak görüşlü bir kaç iyi adam değildir..
Doktor cerrah hastanın gövdesine yerleşmiş bir habisi almak için nasıl neşter ve ameliyat aletleri kullanarak onun vücuduna zarar vermek pahasına müdahale ediyorsa.. Kimi zaman liderlerde toplumlarına aynı şeyi uygularlar...Cumhuriyet ve laiklik gibi ...
Aynı şeyi Muhammed te peygamber sıfatı altında arap toplumuna yapmıştır...Hatırlayınız...
Yorumlar için teşekkür ederim...Atatürkümüzün başaramadığı yada ömrünün vefa etmediği 3 konudan 2.sini tartışıyoruz.

Haccecan : Ameliyattan önce hastaya rıza belgesi imzalattırılıyor. Hastanın rızası olmadan onu ameliyat yapamazsınız....Çünkü bu imza ile ameliyatın bütün sorumluluğunu, bütün acısını, ameliyattan sonra oluşabilecek bütün diğer hastalıkları hastanın bilmesi ve kabul etmesi sağlanır...Hastanın rızası ve isteği olmadan ona yapılabilecek her türlü ameliyat suç ve hasta haklarını ihlal sayılıyor...
Başka konularda halkı cahil aptal yerine koyan idarecilere kızıyorken din konusunda idarecileri aydın halkı cahil yerine koyman halkın cahilliğinden değil senin din hakkındaki görüşlerinin kesin ve kati olmasından kaynaklanıyor diye düşünmekteyim... ki bunu kendinde söylüyorsun...
İdarecilerin din adına yapabileceği en doğru şey, gerçek hakiki din adamlarını görevlendirilip, halkın cahilce davrandığı konularda halkı bilgilendirip eğitim vermeleridir... İdarecilerin kendi siyasi düşüncelerine sahip din adamlarını görevlendirmeleri sonucu dinde idarecilerin tekelinde kullanılmaktadır...
Sertlik ve rıza dışında yapılan herşey savunmayı, öfkeyi, nefreti doğurur...

Karadeniz : İdarecilerin halkı din hakkında bilgilendirmeleri için halkın önce dinini anladığı ve kavradığı kendi dili öğrenmesi gerekir. Halka sanki efsunlu sözler gibi bilmediği bir dilde sözler ezberleterek garipleri tanrı huzurunda efsuncu, falcı yada büyücü konumuna itmezsin...Aynı şeyi kendinden önceki dönemleri cahiliye sayan (ki benim için hiç öyle değil..bağımsız kaynaklardan islam öncesi arap sosyal hayatını inceleyen herkes bilir..) kendisine peygamber diyen sosyal ve politik önderler ve liderlerde yapmıştır...:)
Hasta hasta olduğunun bilincindedir..Oysa toplum hastalığının bilincinde olmadığı için böyle bir ameliyatı kabul etmesi baştan mümkün değildir...:)) Onun için ameliyat çocuğuna zorla ilacını vermeye çalışan annenin durumu ile aynıdır.:))

Haccecan: İyi ve doğru bir amaç içinse zorla ve dayatmayı mübah görmemiz gerek diyorsun yani!!!!
Kesinlikle katılmıyorum... Ben hala doğru bir iletişim ve doğru bir eğitimden geçtiğine inanıyorum. Tütün konusunda bunun doğru olduğuna inandım. İnsanlara yasakla, baskıyla, dayatmayla kesinlikle bir şey yaptıramıyorsun. Aksine insanlar size karşı cephe alıyor ve sert bir muameyle karşılaşıyorsunuz. Yıllar geçse bile öfke ve nefretle anılıyorsunuz... İnsanların yanlış yaptığı konuda işin mantığını, zararlarını, görsel ve işitsel olarak insanlara anlatmanız gerekiyor.
İslam dininin yanlış yorumlandığını ve anlamadığımız arapça diliyle sürekli belirli kelimeleri tekrar edip durmanın kimseye faydası olduğunu düşünmüyorum. İslamın özünden uzaklaştırılmış olduğununda farkındayım..
Bu konuda hem fikiriz. Ben ezan konusunda arapça olarak dinlemenin kulağıma daha hoş geldiğini söyledim. Türkçe tercümesinin yapılmaması ve ezanı anlamamamız gerektiğini hiç vurgulamadım. İsteyen ezanı istediği gibi okur dinler. Kimseye o konuda bir kısıtlama getiremezsiniz..
Ezanı Türkçe dinlemek isteyenler sana göre hasta olduğunun farkına varıp iyileşmek isteyen insanlar ise ilk önce bu insanların iyileşip doğru ve mutlu bir hayata kavuşması gerek ki insanlarda size bakıp yanlışlığının ve hastalığının farkına varsınlar...
Birde şunu eklemek istiyorum. İnsanların doğru ve hak bildiklerini yanlış ve hurafe olduğunu yüzlerine vurursan ancak tepki toplarsın. Kimseyi doğruluğuna inandıramazsın...

Karadeniz : İnsanları zorla din değiştirmeye zorlayanlar belli iken ve bu inanç sahipleri de belli iken zorba yine ben oldum...olsun
peygamberim diyen adam eline kılıç alıp insanları öldürmek için cihad çağrısı yapar ve ben yine zorba olurum...o da olsun...
ama bu kadar haksızlık biraz fazla oluyor......
lütfen biraz daha yavaş ve sakin olur ve hakkı gözetirsek daha iyi olur...
lütfen biraz akıl, mantık ve vicdan...:((((


Haccecan: Selam
Karadeniz : Kolay gelsin. İyi mesailer
Haccecan: Sağolasın sanada. Geçen bir şey soracaktım ama yoğundun.. Sormadım.. Şimdi müsait misin?
Karadeniz: Sor. Sorabilirsin.
Haccecan: Türkçe ezanla ilgili facebookta ki videona en son yorum yapmıştım. Onu sen mi silmiştin?
Karadeniz: Evet
Haccecan: Tamam
Karadeniz: Tmm
Haccecan: Peki neden?
Karadeniz: Konu çok uzamıştı hep aynı nakaratlar etrafında dönen sağırlar diyaloğuna dönmüştü.
Haccecan: Son sözü söyleyen olmak istedin, orda akıllı mantıklı davranın diye yazdın bende mantıksızlığımı akılsızlığımı kabul edip susmuş oldum!!!!  Aynı konu etrafında dönüp durmuyorduk.
Karadeniz: Ben öyle düşünmüyorum. Aynı argümanlar yukarıda zaten dile getirilmiş. Son söz diye bir kavram yoktur... Doğru söz vardır...Söz doğru ise ortada sonda yada başta olmuş olmamış hiç fark etmez
Haccecan: Farklı düşüncelere tahammül edemiyorsunuz, olayı kişiselleştirip bitirtin tartışmayı...
Karadeniz : Farklı düşünce ürettiğinde yazarsın. Düşüncen zaten yazıyor yukarda.
Haccecn: Kendin gibi düşünen insanlarla doğruya vardığınızda doğru oluyor tabi..
Karadeniz: Doğru olan tarafta olduğumdandır...Yeni bir çağa ve yeni hayata hazır olmak gerekir... O zaman insan çağını yakalar ve onu aşma kudreti bulur. Çağını kapatmış düşüncelerde ve duygularda bu kadar ısrarını anlayabilmiş değilim. Üstelik nihilist yazarların ve felsefecilerin düşüncelerini paylaşıyorsun. Bu tamamen bir çelişki...
Haccecan: SENİNLE AYNI DİLİ KONUŞMUYORUZ.... Anlattıklarımı değil anlamak istediklerini anlıyorsun...
Karadeniz : Sadece dil değil. Aynı duyguyu aynı dünya dünya görüşünü aynı kültürü de paylaşmıyoruz Arada benim bile tahminlerimin üzerinde büyük bir mesafe var. Senin ilerleyeme niyetin kalmaldı. Benim zaten geldiğim yerlere aştığım topraklara geri dönmem mümkün değil...
Haccecan: Bu tartışmayı hep genel yapmaya çalıştım ama tartışmanın sonundaki cümlelerinde ve şu anda da olayı kişiselleştirdin...
Karadeniz: Aynı dili konuşmamaya verilen cevap genel olamaz ayrıca anlaşamadığımız da ortaya çıktı
Haccecan: Aynı dili konuşmadığımızı ilk söyleyen sendin...Ben bu tartışmada artık yokum... Sadece yaptığım yorumun bir hata sonucu mu yoksa senin tarafından silindiğinimi anlamaya çalışıyordum...
Karadeniz: Bu bir tartışma değil sadece konu ile fikirlerimi açıkladım. İçimde bir duygu gün geçtikçe sesinin daha uzaktan geldiğini söylüyor...
Haccecan: Zıt olduğumuz ve farklı düşüncelerimizi paylaştığımız en başından belliydi... İlk gün sesim nasılsa şimdiki sesimde ordan geliyor.... İlk gün sesim uzaktan gelmişse şimdiki sesimde uzaktır... Nasıl ve nereden duymak istiyorsan sesim ordan geliyor...
Karadeniz : Olduğun yerde saydığını biliyordum ama... Bunu kasıtlı yaptığını bilmiyordum. Bunu da öğrenmiş oldum. Teşekkürler.
Haccecan: Amacın kırmak ise ve bunu da kasıtlı yapıyorsan başarıyorsun.
Karadeniz: Kırmak gibi bir gayretim olamaz.. Sadece hayretler içindeyim... Nerede yanılgı içine düştüm acaba diye kendi kendime sürekli soruyorum... Önyargılar genel içindir.. Özel örnekleri kapsamaz diyerek bir kenara attığım anmıydı...yoksa senin gücünü ve azmini fazla mı abarttım...şu an bulamıyorum...Ya bir yerde kaybettik yolu...yada baştan beri yanlış rotadayız..!!!
Haccecan: Bilmem... Olaylar ve durumlar karşısında düşüncelerimi uzun uzun hep yazardım, sen ise genelde susardın... Şu anki konuşmalarına hiç şahit olmadığım için şu an canımı felaket derece yakıyor sözlerin... keşke sözlerini birden böyle yakarak söylemek yerine ben düşüncelerimi yazdığında sende yazsaydın... ben bu kadar açık ve net iken hala benim hakkında yanılıyorsan evet yanlış yoldasın...
31 Mayıs 2010