Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

28 Nisan 2022 Perşembe

Melek Selamı

 

Ne  ile mücadele etmelisin biliyor musun?

Hayatla, yaşamla, düşmanla veyahut eşinle değil…

Kendinle etmelisin azizim, içinde ki senle

İçinde ki zalimle, hain yanınla, sahte tavrınla

En zorlu mücadele insanın kendisiyle olan  

Hiçbir şey olmadığını anladığın an sana çok koyar

Koca bir ömrü çarpışıp durdun, sataştın, kan kusturdun

Ne kaldı sana? Ne kazandırdı sana ? Neler oldu bir baksana,

 

Neye teslim olmalısın biliyor musun?

Önde gidene, şehvet azdırana, güç ve güzellik abidesine değil

Sende ki sen’e teslim olmasın azizim, Tanrısallaşan sen’e

Hakikati konuşan yanına, vicdanına, içinde ki öze, masum yanına,

Kovalayan sen, teslim alan sen, teslim olan sen, işte her şey sen !

Sen'e huzur, bilgelik, deneyim, hakikat, öz, kabulleniş kazandırsın.

Bin bir zahmetle tamamlayıp finale varmanın hazzı kalsın.

Teslim olan ruhunu evin kapısında Melekler selamlasın.


Haccecan

28.04.2022

Dinlenildi

Değişimin Kendisi

Eksikliğin seni azalttığını mı sanıyorsun?

Acılarını dinle, anlamaya çalış onları,

Hatalarında payın ne ki bir ara

Hissetmeseydin eksik arar mıydın hiç?

Susuzluk çekmeseydin su içer miydin?

Esir hissetmeseydin hürlük mücadelesi mi verirdin?  

Zalim olmasaydı masum ne olurdu?

Acı ile eksiklik tamamlayacak bizi

 

Hayatının en önemli olayı hangisiydi?

Düşündüğünde aklına ilk gelen kim?

Günün en anlamlı anı hangi düşüncedeydi?

Bir kitap değiştirir mi her şeyi?

Bir şehir hakikat doğurur mu peki?

Bilebildiklerinin hepsini ya hiç bilemediysen!

Ben hiç emin olamadım bildiklerime

Ta ki bir kişinin emin olduğunu fark edene kadar

O kadar emin ki artık kendi bile değil…

Hakikatin kendisi oldu, değiştirmeye geliyor herkesi..


Haccecan

28 Nisan 2022

Dinlenildi

27 Nisan 2022 Çarşamba

2022 Yılı Kadir Gecesi

 

Gerçek her zaman algılanandan farklı olabilir. Hiçbir şey ama hiçbir şey bize anlatılan masallar gibi olmayabilir. Gerçek ne? Gerçek olmadığı gerçeği… Herkes kendi fikirlerini gerçek sanarak gerçekliğini oluşturduğu sanal ortamlarda yaşıyor. Kendi etrafına ördüğü duvarlar ne kadar sert, kalın ve yüksek ise, geçmişten gelen öfkesi ne kadar büyükse yaşadığı sanal dünyayı o kadar gerçek sanıyor. Kendini korumak adına ördüğü etrafında ki duvarlar ne kadar şeffaf ve esnek ise etrafında ki olan bitenden daha çok haberi oluyor, gerçeği de o kadar net görebiliyor.  Sanal dünyasının kendini güçlendirmek ve geliştirmek için oluşturulduğunun farkına varıyor. Sanal hayatına gerektiği kadar değer veriyor, kendini geliştirerek etrafında ki duvarları daha da şeffaflaştırarak yaşamda ilerliyor. Yaşadığınız hayat senaryosunu iyi gözlemleyin. Çok zor, çok zahmetli ve acı dolu bir hayatı yaşamakta olabilirsiniz şu an. Çok derin acıların ve zahmetlerin ağırlığının kaldırılması gerçekten çok zor. Ancak öyle yada böyle bir şekilde kaldırabildiğinin de farkındasındır. Bütün dünya da köklü, derin ve bütün herkesi etkileyen acıları yaşadığı süreçlerden geçiyoruz. Bireysel olarak acıları neden yaşadığının farkında olan insanların bu toplu olayları anlaması, yorumlayabilmesi çok daha kolay oluyor. Anlayabildiğin hiçbir şey sana acı vermez. Anlayamadıkların anlaşılmayı bekliyor. Zihnini boşaltıp önyargısız baktığın her olayın ardında ki gerçeği de görüyorsun.

Benim en çok acı çektiğim anlar alkolik babamın saçma muhabbetlerini dinlediğim anlardı. Asla anlayamadığım ama çocuk aklımda anlamak için kendimi paraladığım zamanlardı. Bu zamanların tesirlerini acı olarak kayıt etmişti zihnim. Anlayamamak mı acı veriyordu yoksa güvenmem gereken insan tarafından acı çektirilmesi mi acı veriyordu bana? Hepsi mi yoksa?  Bu acıları tekrar tekrar yaşatıyordum kendime. Üstelik bu acılardan çıkış olabileceğini de bilmiyordum. İnsanları ve hayatı anlama çabam bu zor zamanlardan bana miras kaldı. Bir şey bana ne kadar acı verirse versin ondan kaçmak yerine onu çözüp anlama çabasına giriyorum. Acı olayların olumlu yanını keşfettiğimde, zihnime olumlu olarak kayıt ettiğimde artık acıların acı vermemeye başladığını keşfettim. Babam ölmeseydi onu şu an çözmüş ve huzura kavuşturmuş olabileceğimi düşünüyorum bazen. Ancak hiçbir insanın iradesi başka bir insanın elinde değil. İlahi sistem onun bedeninin acı çeken ruhunun ağırlığını daha fazla kaldıramayacağını düşünmüş olmalı ki ani bir kalp kriziyle onu başka bir hayat senaryosunun içine gönderdi. Umarım huzur dolu ve mutludur. Umarım içinde aşamadığı ne varsa aşmıştır. Umarım artık kalbi ile dili uyum içindedir.  

Hepimiz eşitiz. Hepimiz Tanrı’nın bir parçasıyız. Dünyada bir hareketin, değişim, dönüşüm olması için kimimiz yıkmalı, kimimiz yapmalı, kimimiz düşünmeli, kimimiz koşmalı, kimimiz durmalı. Her film, her bir insan, her şarkı siz farkında değilsiniz ama bizi olacak olanlara hazırlıyor. Dünyada çok büyük bir değişim dalgası oluyor daha da olacak. Bu değişim dalgasına direnenler acı bir şekilde öfke krizleri eşiğinde can veriyor maalesef. Aile içi şiddet olayları, çıldırma noktasına gelmiş insanlar… Maddi ve manevi bir sıkışmışlık içindeyiz. Bu acılar size acı veriyorsa değişim için itekleniyorsunuz demektir. Yeni gelecek olana insanlar koşarak gidecekler. Eskiye sarılmayı bırakın. Değişin, arının, affedin herkesi, özelliklede kendinizi affedin. Arınmak, temizlenmek değildir. İnsan asla pislenmez. İnsan programı yanlış sonuçlar doğurur. Arınmak yanlış kodları doğrularıyla değiştirmektir. Arınmak, günahlı sonuçlar üreten zihin yazılımında ki yanlış kodların değiştirilmesi, bu kodlara hükmeden iradenin geliştirilmesidir. Sadece fikirlerin değişimiyle, hayatın değişimi gerçekleşmez. Kodların toplamından oluşan Bilinç ve Uygulayıcı İrade birleşir ve insan kaderine birlikte hükmederler. Arınmak gelişmektir. Şeyhtanın Son Günü (Sayfa 156 ) buRAK özDEMİR 

Bu Kadir gecesinde yani 30.04.2022 gecesi hakikat bilgileri yeryüzüne yayılmaya başlayacak. İnsanlık artık tek çatı altında toplanacak. Değişim için yerinizi alın. Süprizlere hazır olun.

Hayatın bir film olduğunu bildiğinde ne kötü karaktere kızabiliyorsun ne de iyi karakteri sevebiliyorsun. Filmin sonunu merakla bekliyorsun o kadar. :) Haccecan 27 Nisan 2012' de yazmışım bu satırları. Filmin sonuna çok az kaldı. Binlerce şükür ... 

Edıt: 2022 Anneler Günü 8 Mayıs 2022 tarihinde Dabbe'tül Arz Tebliği yapıldı.

26 Nisan 2022 Salı

Ana

 

Astın yine yüzünü

Daldın yine iç dünyana

Kaçtın yine anlamadan

Yavrum benim kıyamadığım

 

Büktün yine narin boynunu

Küstün yine ama ben masumum

Mümkün mü seni bırakıp gidebilmem

Canımın parçasısın ayıramam canımdan

 

Biliyordun değil mi gidemezsin uzağa

Seviyordun ya uzandığımda yanına

Okşuyordun sıcacık yüreğinle

Taze kır çiçeğisin bahçemde solmamalısın

 

Dedin bana anne sustu dünya

Bildin, sen benden ben senden geçemem

Sevdim iki canımı da ayıramadan

Ayrılır mı aynı can aynı karından çıkan

 

Sustum yine bunu gerektirir büyüklük

Yuttum ne dersen ne diyeceksen de hadi

Kustum içimde ki öfkeyi oldum pamuk

Buldum kendimi çıkardığınız olgunluk tahtında


Haccecan

26.04.2022

Dinlenildi

25 Nisan 2022 Pazartesi

Bekle Düşlerimi

 

Sessizliğin binlerce kelimesi varmış, öğrenilmesi gereken

Suskunluğunda neler söylediğini nihayet anladım.

İçine sığdırdığın anlamlar o kadar çok ve derin ki

Anlamak yıllarımı aldı, kabullenmek ise bir anımı

“O an” içimde inleyen sızı olarak yerini aldı

Her zerreyi, herkesi, durumu, koşulu kabul ettim

Susmanı çözdüm de, bir tek durmanı kabullenemedim.

Sen kabul edebildin mi?

Peki sen anladın mı sahiden beni?

Suskunluğuma hangi anlamları yükledim bildin mi?

Gittiğimde ardımda kalanlarla yetinebildin mi?

Sana ne yaşattım bilmem mümkün değil ardımda kalanlarla

Durarak bana yaşattıklarınla aynıysa vay gelenler başına!!

Yaşayabildin mi? Yaşadığını mı sandın? Neydi ki yaşamak?

Bunu anlayabilmem için yıllara ihtiyacım var

Onu anladığımda yeni bir sızı mı alacak içimdeki yerini?  

Hep düşledim ben, hiç bıkmadan usanmadan düşledim..

Düşlemekten daha çok ise bekledim…

Beklemek ile düşlemenin sonuna vardığımda ne anladım?!

Düşlediğim kadar var olduğumu, beklediğim kadar yok olduğumu

Var oluş ile yok oluş arasında gidip gelmelerin sonunda ise

Hiç olduğumu, hiç olamayacağımı, hep sanacağımı..

Yaşatamadıkların üstüne şiirler yaşadım, romanlar kurguladım

Üstüne yepyeni hayatlar var ettim, canlara can, una ekmek oldum

Hayat oldum, kan oldum, yaşam doğurdum, acıdan merhem oldum

Artık sıra geleceğe fener tutmak, ışık olmakta

Düşlerimde ki gökyüzünde, yıldız olarak beklemekte...


Haccecan
25.04.2022
Sıla- Yoruldum Yazarken Dinlenildi

22 Nisan 2022 Cuma

Sız-lan-Ma

 

O duyguları bana geri ver ne olursun

Duygusuzluğun durgunluğu boğuyor beni

Çekiştiriyor beni zaman, sürükleyerek saçlarımdan

Giderken alıp götürdüğün ne varsa bırakta git

Sana kalsın anlamsızlık, gurur ve kayboluş

 

Bana bırak beni ne olursun, sen sende kal

Karışmayalım birbirimize hep ayrı kalalım

Kavuşmalar yaramıyor, bünyeme ağır gelir

Ayrılıklar ise kavuşmalara hasret bırakır

Bana kalsın düşünmeler, hasret ve yokoluş

 

Bizi birbirimize düşürme ne olursun, tek olalım

Sen sana yaramadın, ben bana yaramadım

Ayrı da kalamadık, kavuşamadık da

Biz ne olduk ne olabildik ne de olabileceğiz anladım

Bize kalan artık ’a kadar sızlanmalar


Haccecan
22.04.2022
Yazarken Dinlenildi
Sıla -Zamanında 


İnşaat

 

Şurada bahsettiğim inşaat için iç mimarın proje çizdirmesini beklediğim yerden devam ediyorum. Beklemek en tatlı aşama diye yazıyı bitirmişim. Yok öyle bir şey!!  Orada polyana ruh halindeyken yazmışım. Bekleyip durmanın bir işe yaramadığını bir kez daha tecrübe ettim. Gül’ün yapacak o kadar işi var ki beni erteleyip duruyordu. Mütahit telefonla artık projeyi getirmem gerektiğini elektrik ustalarının başka proje için gideceğini söylediğinde beni sardı bir telaş. Elektrik tesisatsız bir evde lüküs veya mum ışığında otururken, evin dışında kara ateşte, kazanlarda su kaynatıp Pazar günleri haftalık banyo yaptığımız çağlara gidip günümüze geri döndüm hayalimde.

 Elektriksiz ev olmaz!!!! Olamaz!!!  Baktım oturduğum yerden proje gelmiyor iç mimar Gül’ün evine gittim. Öğlen gittiğim evden akşam 08:00 gibi çıktım. Proje çizmek çok detaylı bir işmiş orda deneyimledim. Bilgisayar düşük modelde olunca çizim programlarını çalıştırmakta baya zorlanıyordu. Yaptığın bir değişikliği kaydetmesi için pc başında bekleyip durduk.  Aslında bir proje hazırlamıştı ama benim kafamdakine hiç uymuyordu. Onların evinin salonunda ben nerede ne istediğimi anlattım o çizdi. Elektrik ve su tesisatının nasıl döşeneceğini ölçülerini yazarak e-posta olarak attı bana. Ölçüler hep 17,5 veya 168,5 küsuratlı. Bilimsel çalışıyoruz biz boru değil bu!!!

Ertesi gün projenin çıktıların alıp Mütahitçiğimin yanına gittim. Yüzünün şekli acayip değişti projeyi görünce. Bu kadar profesyonel bir proje beklemiyordu sanırım. Basit kara kalem çizimi beklemiyordu ya benden. Ben basit işlerin adamı mıyım!!! 1 aydır beklediği proje nihayet elindeydi. Sevinçten delilere danalara döneceğini sanmıştım. Sanmak hayatta ki benim en büyük yanılgılarımdan bir tanesi. Sanmanın sonu genelde hüsranla bitiyor. Projeye bakıp anlamaya çalışıyorken orada bulunanlardan bir tanesi bu işleri takip etmek erkek işi. Sana mı kaldı bu işler? gibisinden laf söyledi. Erkek işi!! Erkek işi ne ki?! Eşim il merkezine sabah gidiyor akşam dönüyor. Birisinin bu işleri takip etmesi gerek diye cevap verdim. Kimi erkekleri günümüze uyarlamak mümkün değil. Erkek işinde takılı kaldı o.  Onu takılı kaldığı yerde bırakıp mütahitçiğimle beraber kalkıp gittik inşaata. Aman Allah’ım projeyi bekliyoruz, projesiz bir şey yapamayız diyen adamlar kafalarına göre su tesisatını yapmışlar. Cam duvar gelecek yere duvar örmüşler. Çizdirdiğim proje boşuna gitti. Tekrar ölçü almak zorunda kalıp tekrar bir ay daha beklemek zorunda kalacağım diye kudurdum.  Orada bir celallendim. Bu projeyi çizdirmek için boşuna mı bu kadar para verdim ben diye. Hani projeyi bekleyecektiniz diye. Mütahitçiğim hiç cevap veremedi. O susunca kendimi suçlu hissettim. Keşke o da sesli cevap verseydi. Sonradan anladım, bu işleri döndürebilmek için her şeye tamam diyen bir yapısı var ama gene bildiğini okuyan bir adam. Öyle bir karakter olmasında sorun yok da bende ağzından çıkan sözlere fazla takan bir tipim. Söz namustur. Projeyi bekliyoruz dedilerse bekleyeceklerdi. En azından telefonla arayıp sorabilirdi. Ama telefonla ne zaman arasam ya gelmedi, ya erteledi. O kaçtı ben kovaladım. Hiç telefonla aramadı. Bir tek para konularında sözünün eri!! Diğerlerinde erteleyip, oyalayıp duruyor!!! Kafasında sıradan, parmağında oynatacağı bir kadın hayal ediyordu. Oda benim hakkımda sanmıştı!! Oda yanılıp üzülecek, uğraşacak. Yapacak bir şey yok!!!  

Sonra elektrikçi başka bir projeye başladı. Bir ay elektrikçi ustasına ulaşmaya çabaladı mütahit. Telefonlarına bile cevap vermedi. Sonradan anladım bizim mütahit işçilerin sigortalarını yatırmadığından, herkeste onu oyalıyor diye. Ekonomi o kadar kötü ki. Bütün inşaat malzameleri 2 hatta 5 katı fiyatına çıktı. Mütahit yapıp çıksın bitirebilsin diye dua ediyorum. İnşaatı  bitirirse çok büyük bir şey başarmış olacak gerçekten. Çoğu mütahit artık iş yapamıyor.  Mütahitin elektrikçiye ulaşamadığı o bir ay süre içerisinde evin içine sıva yapıldı. Duvarlara iç mimarla el ile yazdığımız bütün ölçüler silinmiş oldu. Kağıdın üzerine detaylı yazdığımız hiçbir şeyi yapmıyorlar da. Adamlar ölçü mölçü hak getire. Kafalarında ki şablondan çıkamıyorlar. 17,5 ölçüde ki 0,5 ölçü hatalarından vazgeçtim. En sonunda lanet olsun yeter ki yapsınlar diye kafamda ki projeden vazgeçecektim ki…. Kafamda her şeyi olsun diye diretmemeye karar verdim. Onların yapmadığı konularda ben kafamdan başka proje çizmeye başladım, evde ki çoğu şey zaten benim istediğim gibi oldu. Kendimi avutuyorum burada. İstediğim gibi olmayan o detaylar beni uykularımdan ediyor aslında. Bir senedir kafamda çizdiğim proje bu vazgeçmek kolay mı? Sonra  karakterimde ki esnetmem gereken konular üzerinde yoğunlaşmaya başladım. Her farklı bir durum, her farklı yol aslında kendime yaptığım bir yolculuk. Bazı konularda esnek davranmak, düşüncelerimi değiştirmem gerektiğini anlıyorum. 

Bir gün yabancı bir numara aradı üstüne çok durmadım. Meğersem elektrik ustasıymış. Onun aradığını bilsem açmaz mıyım!!! Ertesi gün mütaahite uğradığımda elektrik ustaları sizin dairede çalışıyor, projeyi tekrar çıkartıp verebilir misiniz dedi. El mahkum. Projenin üstünde ki bütün değişmiş ölçüleri tekrar geçirerek oda oda ayırarak teslim ettim. Kendime de ayrı bir proje çıkartım. İnşaata gittiğimde bir çırak çalışıyordu, usta başka yere gitti diye çırağa her şeyi anlattım ama anladığından çok ta emin değilim. Sonra tekrar gittik eşimle, çırak gene uğraşıyordu. Sonra tekrar ben gittim yaptıklarını kontrol etmek için yanlışlıklar ve eksiklikler vardı . Sonra tekrar mütahit, sonra elektrik ustasına ulaşmaya ulaştık. Ve iki hafta sonra ustayla nihayet yüzyüze geldik. Ustacığım bir kere aradığında telefona bakmadım diye alınmış bana!!! Mesaj atsaydınız diyorum, yok mesaj atmam ben öyle diyo. Ulan bir aydır sana uğraşmaya çalışıyoruz. Orda onu bir güzel sıvardım ama işim düşmüş eline, gelmesini ne zamandır beklediğim adamı ürkütmek istemedim. Canavar yanımı içime hapsettim. Alttan alıyorum mecbur. Oda benden dilli ay. Konuştukça sevdim adamı. Mutfağa kayar spot lamba takacağım diyorum, yanlış anlamayın da burası dükkan mı olacak diyor bana. Ay sonra ne güldüm bu lafına. Şimdi gittiği yerlerde spot kayar lambayı tavsiye etmeye başladı. Dün evini yaptığı bir müşterisiyle telefonla konuşturdu beni. Projemi duyanların hepsinin ilk tepkisi olmazzzzz, olamazzzz.. Şimdi benim fikirlerimi başkalarına satıyorlar. Üstüne bana para vermeleri gerek ama neyse…

Çizdirdiğim proje ile gerçek inşaat arasında uçurum var. O uçurumu kapatmak için iç mimar Gül’ü tekrar inşaata götürmem gerek. Oda haziran ayında Amerika’ya gidiyor. Onun gitmeden Elimi çabuk tutmam gerek. Bu konularda akıl aldığım biriydi gidecek gitmesi kötü oldu. Bu iş bana yine kaldı.

Şu ara mutfak penceresini sürgülü pencere ile değiştirmesi için mütahitçiğime gidip geliyorum. Bürosu tam yolumun üzerinde. İşe gidip gelirken sürekli uğruyorum. Bazen benden bıkmış olduğunu fark ettiğimde çikolata alıp gidiyorum. Arada o bana esip gürlüyor, arada ben ona. Böyle böyle olacak bu ev. Hayatta uğraşmadan, didinmeden hiçbir şey sahibi olamadım. Mücadele benim varoluş sebebim. Bütün kader kurgusu bu mücadele yapımı güçlendirmek için uğraşıyor farkındayım. Napayım uğraşacağım başka yolu yok. İnşaat anılarım şimdilik bu kadar.

Arada da eşimle tartışıyoruz bu konu yüzünden. Bu apartmanın bir projesi varmış. Ben projeyi kafama göre değiştirirsem kimse benle uğraşmazmış. Mütahit söz verdi bana diyorum. Söz vermeseydi o zaman. Sözünü tutsun!! Uğraş dur o zaman diyor. Oda haklı  valla. Dünya benim istediğim yönde dönmüyorsa o dünyayı kendi rotama döndürmek zor ve zahmetli bir iş... Zoru sevmeyen yanaşmasın.

Bu yazımda Mimar Sinan ‘ı anmadan geçemeyeceğim. Saygıyla yad ediyorum. O çağda, o insanlarla nasıl uğraştı, o eserleri nasıl yaptı, çizdi, yaptırdı. İmkansızı başarmış.  Ben burda 0,5 cm ölçülü bir şeyi yaptıramıyorum. Bu kupa Mimar Sinan'a . Hem de en büyük puntoda bir kupa. Kimseye vermedim daha önce. 

  🏆

21 Nisan 2022 Perşembe

Sevgiye Donanmak

En çok hangi açlık acı çektirir bilir misin?

Sevgi açlığı… İçinde olanı dışarı akıtabilmek için

Bir yudum sevgiye aç aç sokaklarda dolaşırsın

Başını okşadığın sokak köpeği

Takip eder ya yol boyu sokakta 

Sevgi kırıntısının peşinde yol aldım

Her seven canı gönülden sever sandım

 

İhtiyacım yok, ben yeterim telkinleri kendine

İçinde eksikliğini hissettiğin ama

Zavallı görünmemek için asla dilenmediğin

İstemek dilencilerin huyu,

Veren ise hep başına kakıp duru

Güneşin olmadığı yerler soğuk, ayaz

Sevgi’nin uğramadığı kalpler acı, ıstırap

 

Verdiğinde sende eksilmeyendir SEVGİ

Girdiğinde kalbine taşıp coşacaktır SEVGİ

Aktığında çoğalacak, coşturacak

Kurak çöllerde şelaleler akıtacak

Artık vaktidir yolun sonuna geldik

Açlık hisseden herkes sevgiyle donanacak 


Haccecan

21.04.2022

Dinlenildi

20 Nisan 2022 Çarşamba

Varış Noktası

 

Satırlara, kelimelere, harflere yüklediğim anlamların ağırlını…

Kaldıramazsın, taşıyamazsın, anlayamazsın,

Ki ben bile nasıl kaldırdığımı bilmiyorum bu yüreğin ağırlığını

Ağlayıp sızlanmaların ardından muhakkak

Ağırlığı veren, taşıma gücünü de veriyor Rab

Omzuma yüklenmişim kainatı, ellerimde insanlık

Gidiyorum varış noktasına doğru…

 

Bazen bir makinist oluyorum,

İçinde insanlığın yolculuk ettiği

Rayında binlerce yıl çılgınca giden trenin…

Yolcuların bitmek bilmez istekleri, şikayetleri,

Dayanın diyorum dayanın, sona yaklaşıyoruz

Makas değiştiriyor tren, sıkı durun, sıkı tutunun

Yeni yolun rayları götürecek bizi muhteşem manzaralara

Seyrine doyum olmadığı, kahkahalara doyulamadığı

İçimizde her daim korku, nefret, hüzün de olacak

Ama etkisi artık yemeğimizde ki baharat tadı

Lezzet verecek, tadına doyulamayacak

Artık neşe, aşk, sevişme, bolluk, akıl ve bilgelik yol arkadaşı.

’luğa doğru hedefimiz varış noktası

Haccecan

20.04.2022

Dinlenildi

19 Nisan 2022 Salı

Af

 

Biliyorum kırgınsın, biliyorum darıldın

Anlatamadım sana, sende yanlış anladın

Ne olacak şimdi, ne yapacağız artık

Bağlayıp kollarımızı ayrılacak mıyız?

Açıp kollarımızı sarılacak mıyız?

 

Biliyorum küstün, biliyorum alındın

Gururun ile benim aramda kaldın

Kendimle olan savaşa seni de kattım

Mücadelenin ortasında yaralanmazsın sandım

Bıraksan da baksam yarana, sardırmaz mısın?

 

Haklısın evet telafisi yok, fevri davrandım,

Sabrının sınırlarına kadar seni zorladım

İnan bana içim kor gibi yanar çok pişmanım

Bana olan sevgine güvendim işte  karşındayım

Bir büyüklük yapıpta beni bağışlayamaz mısın?

Haccecan

19.04.2022

Dinlenildi

18 Nisan 2022 Pazartesi

43 yıl Erkek gibi davranan Kadın

Bilemeyeceğin konularda aldığın tavır nedir? Bilemeyeceğini bilmek için fırtınalarda boğuşmayı göze alır mısın? Yoksa bilinirliğin güvenli limanlarında durmaya devam etmeyi mi seçersin? Seçimin seni ya akıla ya da huzura kavuşturacak. Akıl sana huzur vermeyecekken, sakin limanın huzuru ise sonsuza kadar sürmeyecek. Hoş geldin dünyaya... 


Dün evde cam sildim, tül yıkadım, evi süpürdüm sildim, çocuklarla oynadım, yemek hazırla, masa hazırla ve topla… Bu işleri yaparken kulağımda her zaman ki gibi müzik vardı. Sürekli kendi içimle irtibat halindeyim artık. Bedenim bu işleri yaparken zihnim her yerde. Hem bedenim hem zihnim sürekli faaliyette. Evi süpürürken bir ara internete girdiğimde aşağıda ki videoyu izledim. Bunun hakkında yazmalıyım dedim kendime. Ev işi yaparken felsefe yapıyorum. Yattığım yerden böyle ilhamlar gelmiyor.

 

Kocasının ölümü nedeniyle, çalışmak zorunda kalan ancak bulunduğu ülkenin kadınlara yaklaşımı nedeniyle çalışmasına izin verilmeyen bu kadın saçlarını kesmiş, sesini ve kıyafetlerini değiştirmiş. Tam 43 yıl erkek gibi davranmak zorunda kalmış. Bunun gibi bir kaç hikaye daha okumuştum. Film de izlemiştim. Afganistan’da babası hapiste olduğu için çalışmak zorunda kalan gül çocuğu 🌞 çalışabilmesi için erkek kılığına girmişti. Bedenin kadınken erkekmiş gibi rol yapmanın insanı nasıl çıkmazlara soktuğunu yakinen empati yapabiliyorum. Bu konuyu yazmak şahsen benim içinde önemli. Farklı bir deneyim olacak.

 Bu video ile ilgili yapılan farklı yorumlardan başlayayım ilk önce. Sonra da hakikate varmaya çalışacağım.

 Kadın 1 :İnsan gibi yaşamak için bir kadının cinsiyeti den vazgeçmesi mi gerekiyor? Bu ayıp tüm insanların ve en çok erkeklerin yazıklar olsun.

Erkek 1: biz ne yaptik bu sizin cehaletiniz tüm erkleri aynı kefeye koyamazsın bu kadin bizDe olsa devlet maaş baglar biz hayrina bakarız.

Yorumun anında sahibine ulaştığı bir örnek daha. Yargılayan ifadeler her zaman savunma psikolojisinde olanları buluyor. İlk yorum sahibi erkek cinsiyetini suçlamış. İki cinsiyet arasında çatışmalar günümüze ait bir kavram bence. Önceden kadının babasına, kocasına, abisine itaat kültürü ile yetiştirildiği dönemleri deneyimledik. Gücün hakim olduğu dönemlerde kadın güçsüz, namus simgesi olan taraf olduğundan erkeğin gölgesinde sessiz sedasız çilesini çekerdi. Her şey yolundaydı! Kadından ses çıkmadığı için sorun yok algısı vardı. Sesini çıkartan kadında dayağını yiyip oturuyordu. Şu anda her şey kontrolden çıktı! Yok aslında her şey olması gerektiği gibi. Kadınlar artık susmuyor, düşüncelerini her platformda dile getiriyorlar. Erkekler de ne oluyor şaşkınlığı var. Binlerce yıldır itaati altında ki kadının bu şekilde konuşması, iş alanlarında güçlenmesi,  erkeğin gücünün kaybettiği hissinin yaşamasına, kadını rakip olarak görmesine, paniklemelerine neden oluyor. Kadınlar da ise binlerce yıllık ezilmişliğin dışa vurumu hakim olduğundan duygularını ifade ederken kontrol sorunu yaşıyor. Tepkilerinin birçoğunun altında yoğun öfke var. Bu karşılıklı çatışmanın sonunda cinsiyet rolleri yerine oturacak içiniz rahat olsun. Kadının hem çalıştığı, hem anne olduğu, hem ev kadını olduğu bu dönemde rol dağılımında adaletsizlik olduğunu düşünen bir çok kadın olduğu gibi kadının bu kadar aktif olduğu günümüz şartlarında kendini pasif, ne yapacağını bilemeyen bir çok erkekte mevcut. Toplumun geneline bakınca bir çözüm bulmak imkansız. Çözüm ne? Çözüm: eş olacak kişilerin birebir her şeyi konuşarak karşılıklı anlaşmak. Rol dağılımını en ayrıntılı şekilde konuşmak, anlaşmak. 

Ne mutlu ki ,bizim Atatürk gibi bir liderimiz vardı ve Türk kadinlari böyle zorluklar çekmek zorunda kalmadan ,tüm haklarını kolaylıkla elde etti.  Evet Atatürk bir çok şey yaptı. Yaptıklarıyla şu an bile bir çok değişimin ve yeniliğin öncülüğü konumunda. Onun yaptıklarını tartışılmaz. Ancak Atatürk bir çok konuda ileri görüşlülüğünü hala çoğumuz anlayamıyor. Döneminde yapayalnız bir adamdı. Çevresinde ki arkadaşları bile onu anlamadı. Atatürk kanunlarla bir çok yeniliği getirmiş olsa da, halkın birçoğu ona ayak uyduramadı ve kanunlar nezdinde dönüşümünü sağlayamadı henüz. Kadınlar hala bir çok konuda zorluk çekiyor. Kadın tüm haklarını kolaylıkla elde etmedi. Atatürk adil bir insan olduğu için kanunları getirerek iki cinsiyet arasında adaleti sağlamaya ön ayak oldu. Ancak tam eşitlik için daha çok uzun yolumuz var.  Bu zorluklar kadını daha da güçlendiriyor o da ayrı bir konu. Rahat yataklarda kimse tekamül edemez. Ne kadar çok sıkıntı, sorun varsa o kadar güç ve zeka.. Kadınlar bu zekasını neye borçlu sanıyorsunuz… Selam olsun o kadınlara. Her zorluğa rağmen insanlığı belirli bir noktaya getiren kadınlar takdiri hak ediyor. 🏆 

İnsanlar cinsel tercih yapamıyor çünkü Allah öyle yaratmış ama Allah hesap soruyor ne hakla? İşte dinin tutarsızlığına bir örnek. İnsanın elinde olmayan şeye hesap sormak onu istemediği hayata mahkum ederek işkence etmek. Sonra bu dönem bitince sen bana ne dedin bakayım diyerek cehenneme odun yapmak. Yorum sahibi dini suçlamış. Yok din o kadını asla suçlamaz. Dünyada ki ilahi düzeni anlayamayınca benimde yaşadığım isyan ettiğim o dönemi yaşamaktasın.  Videoda ki kadın yaşadıklarıyla bir bedel ödemiş olabilir. Önceki erkek olduğu hayatında bir kadına ettiği zulümlerin bedelini ödüyor olabilir. Bilemeyiz. Belki de vefakarlığı, azim ve kararlığı öğrendiği bir hayat deneyimi yaşamıştır. Bu yaşadıklarıyla kaç kişiye ilham oldu, kaç kişinin düşünmesine sebep oldu. Kazandıkları ona + dönüşü mutlaka olacaktır. Ne yaşıyorsanız bu sizin seçiminiz, sizin hak ettiğiniz, sizin gelişiminiz için bunu bilirseniz iç huzura yaklaşmış olursunuz. Bu bilgi tembellik de getirmesin. Takdiri hak edecek hayat yaşamak herkesin sorumluluğu.

bir kadını hemcinsini reddetmeye sürükleyen bahsi geçen ülkeyi kınıyorum. .bir kadın yalnız kaldığı için suçlumudur. artı bir kadın tek başına var olamaz mı.. neden birine birilerine muhtaç olarak kalmalı..bu hanımefendiyi 43 sene boyunca kadınlığından, anneliğinden uzak bırakan ,, bu duruma iten devlete yazıklar olsun Yorum sahibi devleti suçlamış. Devlet kimlerden oluşuyor? Bireylerden. Bir toplum nasıl hak edilirse öyle yönetilir. Kendinde olanı değiştirmedikçe yönetici olarak başına gelenler de değişmez. Devlet yapısının tam adalete, eşitliğe kavuştuğu hiçbir devlet yapısı şu anda yok.    

Malesef Ortadogu'da ve Doguda beyinlerde cahil zihniiyetler degishmedikce kadinlar toplumda degersiz olmaya yuz tutuyor. Oysaki cahillik ve karanligi aydinlatmanin yegane yolu insan oglunun okumasindan geciyor.  İnsanoğlu, yeryüzüne bizim henüz aklımızın almadığı bir şekilde adaletle dağıtılıyor. Her ruh öğrenmesi gerekenleri yaşayacağı hayat senaryosu için annesinin rahmine ışınlanıyor. Dünya çok zorlu bir tırmanış parkuru. Bu zorlu parkur bizzat Allah tarafından tasarlandı. Bu kadar zor ve acı dolu olmasaydı insanoğlu bu kadar hızlı gelişmezdi. Rahat bir yatak gibi tasarlanmasını beklediğinizi biliyorum ama böyle bir mekan için dünyaya değil geldiğimiz yere geri dönmemiz gerek. Allah’ın 99 ismi olarak bilinen bütün isimleri deneyimleyeceğimiz hayatları yaşıyoruz her bir ömrümüzde. Zalim ve cahil ile başladığımız parkurdan alim, merhamet ve bilgeliğe doğru evriliyoruz. Her toplumun iyisi, kötüsü, cahili, alimi, sapığı, akıllısı, cin fikirlisi, sessizi, çığırtkanı, yancısı .... bütün farklı karakter tipleri hepsi yayılmış durumda. Kötü insan bile neler neler öğretiyor insana. İnsanlığın aydınlanmasının tek yolu okumak değil. Zalim kişi okuduğu zaman diplomalı bir kötü oluyor. Şu bilgi çağında herkes artık bilgiye ulaşabiliyor. Bilgi kişiyi iyiliğe çevirmez ise o bilgi bir silaha dönüşebiliyor. Ruh olgun ise hiç bir şey okumasına gerek bile yok. Misal Hz. Muhammed. Sadece eğitimin, diplomanın peşine takılırsanız çok şey kaybedebilirsiniz.  

Bir kadın erkek rolüne bürünüp evi ailesi için erkek miş gibi yapabilir. Ama bir erkek kadın rolüne bürünüp kadın mış gibi yapamaz. Ne ev içinde ne ev dışında ne de toplumda. Çünkü karı gibi gülme denir karı gibi etek giydireceğim denir. Yani kadın her şey olarak görülür aşğılanır ama kadın, kadın olarak insan olarak görülmez. Yorum sahibinin sahip olduğu görüşü savunur gibi oluyorum. Ama tam değil. Kadının erkek gibi çalışıp geçimini sağlaması bir çok kişi tarafından takdir edildi, ancak yorum sahibinin dediği gibi erkeğin kadın olarak davranması hoş görülmezdi üzerine biraz düşünelim. Bir nebze doğru. Kadın güçsüz olarak algılandığından güçlü olan erkeğin güçsüz kimliğe bürünmesi hoş karşılanmıyor. Bizim halk kendini bilen, nerede nasıl davranacağını bilen, belirli bir üne kavuşmuş Zeki Müren, Bülent Ersoy gibi insanları sahiplenmiştir. Bu konuda insanların net bir tavır yok. Kişinin gösterdiği mücadele, hali, tavrı, konuşmaları, saygıyı hak ediyorsa o saygıyı gösterecektir insanlar.  

 Hakikat ne. Yorum sahipleri yorumlarında karşı cinsiyeti, devleti, belirli bir coğrafya kültürünü, dini suçlayan ifadeler kullandı. Bir yorum sahibi ise Atatürk’e minnet doluydu. Suçladığımız konuları düşündüm biraz. Kişi hangi tekamül basamağındaysa, alıp veremediği konu ne ise onunla ilgili algı düzeyinde ki bakış açısını gösteriyor. Bakış açılarımız bile bir basamak. Ne algılıyorsanız onun üzerine düşünün, farklı olan bakış açıları üzerinde de düşünün. Bu düşünme hakikate daha çok yaklaştıracak bizi. Keşke okullarımız da bunlar öğretilse. Din konusu ezber iken, eğitim sistemi de ezber üzerine. Bireylerin özünde ki yeteneklerin, bilgilerin dışarı çıkmasını sağlamak yerine bireyleri sabit fikirlere çakılı bırakmak üzerine her sistemimiz.

Erkek kılığına girmek zorunda kaldığı bir hayat yaşamak zorunda kaldığı için üzgünüm. Bu hayatını her zorluğa rağmen başarıyla tamamladığı için gurur duydum. Tebrik ederim. Keşke evet kadın kimliğiyle dilediği gibi bir hayat yaşasaydı. Ancak o zorlukların içinde edindiği tecrübeler, çektiği acılar onu birçoğumuzdan daha fazla olgunlaştırdı. İnsanın her duruma ve koşula ayak uydurabileceğini, değişebileceğini, her zorluğun üstesinden gelebileceğini bir kez daha kanıtladı. Bu kupayı sonuna kadar hak etti. 🏆 Bu pırıl pırıl kalpte onun olsun. 💖 Hak etti.  

15 Nisan 2022 Cuma

Sokak Köpekleri İçin Çözüm Önerisi HayPark

 

Kaynak

Sokak köpekleri ile ilgili çift taraflı haberler internete düşmeye devam ediyor. Her şeyde olduğu gibi bu konuda da hayvan-insan olarak iki tarafa ayrıldık. Soyları tükenen, yaşam alanları yok edilen taraf hayvanlar olduğu halde mağdur yine insanoğlu gibi bir algı var. İnsan bu konunun mağduru değil, gereğini yapabileceği, çözüm olabileceği halde pasif kalan taraf oluyor insan. Çözüm bizde. Dile getirme, yazıya dökme, videoya alabilme yeteneği bir tek insanoğlunda olduğu için bu konuda haklı veya haksız olduğumuzu yine kendimiz dile getirebileceğiz. Dile getirirken adalet ve vicdandan sapmamaya, hakikati yani herkes için doğru ve iyi olanı yazmaya dikkat edeceğim.

İnternette ki bir kısım haberler sokak köpekleri açısından hiç iç açıcı değil. Sokak hayvanlarının bacağının, kulağının, kuyruğunun kesildiği, sopa ile vahşice dövüldüğü, tecavüze uğradığı, kurşunlanarak, üzerine araç sürülerek ve toplu olarak zehirlenip öldürüldüğü  görüntüler düşüyor internete.

Diğer kısım haberler ile sokak köpeklerinin toplu veya tek olarak insanlara saldırdığı yönünde. Köpekten kaçmaya çalışan çocuklar araç altında kalarak can vermekte ki Gülüm'de köpekten çok korkar aynı şey onun da başına gelebilir tedirginliğini yaşıyorum. Saldırılar sonucunda insanların kolları, bacakları, yüzleri parçalanıyor, hastanede uzun ve zorlu tedavi süreçleri geçirmek zorunda kalıyorlar. Tehlikeli köpek ırkı sınıfına giren köpek sahipleri, köpeklerini sokak köpeklerinin üzerine saldırdığı görüntüler de düşmekte internete. Tehlikeli hayvan sınıfına giren köpeklerini kayıt ettirmeyen ve sahip çıkmayan hayvan sahiplerine aykırı davranışta bulunanlara, 5199 sayılı Kanun’un 28. maddesinde kapsamında, 11.000 Türk lirası idari yaptırım cezası verileceği açıklanmıştı.

İki tür arasında sorunlar var, bu ortada. İki türün haklarını savunan iki grup arasında da yoğun tartışmalar süre gelmekte. Bir taraf sokak köpeklerine karşı, öteki taraf hayvan haklarının sıkı savunucusu. İki tarafında haklı ve haksız olduğu konular mevcut. Bu sorunu nasıl çözebiliriz peki?

Hayatta ki en temel hak; can taşıyan dünyaya gelmiş her canlının hayatını idame ettirebilecek yaşam alanı, yemek, su gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması hakkıdır. Akıllı bir tür olan insanoğlu zekasıyla hem hayvan dostlarımızın hem de insanlar için ortak bir çözüm bulabilir.

Ben bu konu üzerine bir süredir düşünmekteyim. Sokaklar, hayvanlar için de güvenli bir ortam değil. Yaşadığım yerde kaç tane köpek araç altında kaldı, yaralandı ve öldü. Bunu Türkiye ortalamasına vurduğumuzda sayı hiç de azımsanmayacak kadar çok. Yazık bu hayvanlara. Köpeklerin sebep olduğu olaylarda ki ölen ve yaralanan insanlar içinde, yazık o insanlara. Bunların hiç biri yaşanmayabilir. Bir sorun varsa çözümü göremeyişimizden ve harekete geçmememizden kaynaklanıyor. Çözüm hayvanat bahçeleri gibi hayvanlara tahsis edilmiş özel alanlar olarak görmekteyim. Şehir planlamalarımızı baştan sona değiştirmemiz gerek. İnsanların bile mutlu olmadığı bu şehir yapılanmalarında hayvanlara hiç yer ayırmadık ki. Onları binlerce yıl önce ehlileştirip yanımıza alan biz insanlarız. Şimdi ne yapacağımızı bilmeden, bir sorun yok gibi yüzlerine bile bakmıyoruz. Kasabın, şarküteri dükkan sahiplerinin insafına bırakıyoruz. Birileri beslerse ne ala yoksa sokaklarda yılgın yılgın geziyorlar, çöp etraflarını mesken tutmuşlar. Hayvanların özgürce gezip yaşayabileceği, beslenebileceği, bakım ve tedavisinin yapılabileceği park alanlarına ihtiyaç var. Ücra köşelerde değil, hayvan severlerin ziyaretine ve kontrolüne açık bir alanda olmalı. Saldırgan ve huysuz hayvanların kapalı alanda tutulabileceği parkın içinde özel alanlar yapılabilir. Nasıl ki insan canına, malına kast eden insan cezalandırılıyorsa saldırgan yapıda ki hayvanlarda yaptırımı hak ediyor.  

Hayvan barınaklarının olumsuz bir imajı var. Hayvan barınağı isminin de, işletilmesinin amacının da değişmesi gerek. Barınmaya değil kendilerini özgür mutlu hissettiği ortamlarda yaşam hakları var onlarında. Hayvanat bahçelerine özgür yaşaması gereken yabani hayvanları hapis etmişken; gözetim altında tutmamız gereken, bakıma muhtaç hayvanları ise sokaklara, ormanlara, ıssız yerlere terk etmişiz. HayParkı konusunda zamanla tecrübe oluştukça hayvan ve insanlar için en doğru davranışı uygulamaya sokabiliriz. Hayal edin sadece. Gerçeğe dönüşmesi uzun sürmeyecek.  

HayPark da tüm sokak hayvanlarının toplanması ile sokaklarda sadece insan türünün olması doğru mu peki? Değil tabi ki. Bir köpeğin şefkati biz insanlara çok şey öğretiyor. Kuyruğunu sallayarak gelmesi, bir bakışı ile sevgiyi ve merhameti öğretebiliyor insana. HayParkı'nda saldırma özelliği olmayan köpecikleri sırasıyla sürü oluşturmayacak sayıda trafiğe kapalı sokaklara bırakabiliriz. 

Hayvansever mahalle kavramı oluşturulabilir. Sokak başlarına özel bir işaret koyarak bu etiketi almaya hak kazanmış mahallelere ayrıcalık tanınabilir. Evini taşırken araba park yeri olup olmadığına baktığın kadar hayvansever mahalle olup olmadığına baktığın yeni bir kültür oluşturulabilir. Hayvansever değilsen bu mahalleye taşınmazsın mesela. Kimse içinde sevgi yokken hayvanlara sevgi göstermesi beklenemez. Zarar verme bilinci oluşturulmalı okullarda, hayvanlara zarar verenlere ceza verilmeli. Hayvanlara zarar verenlerin psikopat olup olmadığı psikiyatristlerce incelenmeli. Psikopatları tespit ve kontrol için önemli bir alan burası. Tramvaya binen, üst geçitten geçen, yeşil ışıkta yaya geçidinden geçmeyi öğrenen zeki köpeklerden insanların öğreneceği çok şey var.  Sokakları tamamen onlarsız bıraktığımız da insanlar çok şey kaybeder.   

Ben hayallerimi yazdım. Gerçeğe dönüşmesi için hayalime ortak olacaklar aranıyor. Davranışlarına zekayı, sevgiyi ve sürekliliği kazandıran herkese selam ederim.

Edıt: HayPark için yeni  isim önerisi HavPark

14 Nisan 2022 Perşembe

Kimdim ben?

 

Kalmadı sana da gördün mü? Bırakmadım…

Geride hiçbir şey, bir iz bile kalmadı

Aşkın zerresi var mı, bir bak kalbine

Hatıralarında ne kaldı bir bak

Yokla bir zihninde ki hatıra defterini

Bana dair ne varsa baştan sona bir göz at

Haklı olduğun tarafları mı yazmıştın yine deftere?

Sence hiç mi haklı olamadım?

Oysa bence hep ben haklıydım..

Vefalı ve fedakar aşık rollerinde miydin?

Gururlu ve kibirli egolaman birimiydin?

Hangisi sendin? Hangisini geçirdin tarihe?

Benim iyiliğim içindi değil mi hepsi?

Sahi hala böyle mi kandırıyorsun kendini.

Özgür bırakıyorum ayağına savdın başından. 

Özgür olmak isteyen yanın için beni bahanen saydın

Oysa ne özgür, ne de esir, sadece kayıplardaydın

Peki ya istediğini sandığın şeyler var mıydı bende?

Hep sanmıştın.. Sanmanın yeterli olduğunu bile sanmışken

Sanmanın yerinde saydırdığını, rol yapmanın işe yaramadığını

Öğretmesi gerekiyordu sana birisinin

Olmanı istediğin mi olmalıydım, olmam gereken mi?

Peşinden gelen sadık aşık rolünü mü oynamalıydım?

Kimseyi dinlemeyen, asi kadın rolünde mi kalmalıydım?

Öğrenmem gerekiyordu kimdim ben?

O yüzden kendi yolumda kendimi buldum yürürken. 

Haccecan

14.04.2022

Dinlenildi


12 Nisan 2022 Salı

Hadi

 

Acaba Aşk üstüne bütün sözler söylenmiş midir?

Söylenmediyse söylemeli, yazmadıysa yazmalı

Hiçbir gizliliği kalmamalı, kamuya açık alanda olmalı

Aşkı en saf, en yalın haliyle çoğaltarak yaşamalı

Aşkın kendisi olana kadar bu tuzağa kanmalı

Suskunluğun için de bile aşk olduğunu bilmeli

Kırgınlıklar, âsilikler, kapıyı çarpıp gitmeler

Fırtınalar, kasırgalar, tozu dumana katan öfkeler

Ardından durulmalar, susmalar, sanmalar, kanmalar

Dalgalanıp durulurken ruh kıvamına geliyor

Kıvamına vardığında aslına varabiliyor

 

Varlığım armağan olsun aşk sanılanlara, sananlara

Sanmanın bile bir prova olduğunu

Gösteriye kadar tekrarların oynandığını

Sanılanların aslından önceki safha olduğunu

Aç kollarını yaşayarak gör, duy, anla, olgunluğa var

Çekmeye her daim hazırım ben

Aşk içinse eğer boynuma dolananlara

Hakikat yolunda aşk ile ortak yolculuklara

Çıkalım hep birlikte… hadi senle birlikte  


Haccecan

12.04.2022

Dinlenildi

11 Nisan 2022 Pazartesi

Nisa Bebek

 



Nisa bebek haberi ile ilgili düşüncelerim.

Sokağa terk edilen bebeğe süt annelik yapan ATT Personeli ile ilk duyduk Nisa Bebeği. Haberin yoğun ilgi görmesinin ardından bebeği sokağa bırakan kadın soruşturulmaya başlandı. Sokağa bırakan anne haberinin altında yorumların %99’u anneyi toplu beddua yağmuruna tutmuştu. Ardından Nisa bebeğin öldü haberleri ile üzüntülerimiz kat be kat arttı. Şuan Nisa bebeğin yoğun bakımda yaşam mücadelesine devam ettiği haberleri düştü.

Medyamız doğru haber verme konusunda sıkıntılı. Medyanın doğru ve güvenilir haber yapma sorumluluğu olmalı, yalan olduğu ortaya çıkan haberleri konusunda düzeltme yapmalılar ve bununla ilgili bir yaptırım uygulanmalı. 

Bu milletin bir ferdi olarak duygularımızın nasıl tavan yapabileceğini deneyimleyen biriyim. Duygularımıza mantığımızı katmamız gerek artık. Haber altlarına yapılan toplu beddua koroları hiç bir sorunu çözmüyor. Orta da bir sorun varsa bu hepimizin ortak hatasından kaynaklanmakta. Beddua ederek sorunu çözen değil, çıkmaz yola saptıranlardan birisi de sen oluyorsun.

Burada psikiyastrist ve sosyal hizmet bölüm hocasının görüşlerini okuyabilirsiniz.

20 yaşında bebeğini bırakan anne ifadesinde; 18 yaşında evlendirildiğini, sürekli şiddet gördüğü koca evinden baba evine geri döndüğü, kızını ailesi istemediği için ilk eşine vermek zorunda kaldığını söylüyor. Baba evinde iken ailesi istemediği başka bir evliliğe zorladığını bu esnada internetten tanıştığı birisiyle imam nikahlı ilişkiye başladığını, bu ilişkiden hamile kaldığını, ilişki yaşadığı adamın eline bir kurşun bırakarak çocuğu aldırmasını ve kendisini bir daha aramamasını söyleyerek telefon numarasını değiştirdiğini ve bir daha kendisine ulaşamadığını beyan ediyor.

Böyle dolambaçlı hikayelere ne yazılır ki? Yanlış bilgilerle yüklü toplumun işletim sistemi ERROR veriyor. Milletçe yapılacak bütün yanlışların hepsini deneyimliyoruz. Bu zamanda artık sokağa bebeğini bırakmak zorunda kalmamalı hiçbir kadın. 18 yaşında şiddet gördüğü bir eve tekrar geri dönmemeli. Acil okullarda sağlıklı cinsellik eğitimi verilmeli. Çocukların kafalarında kontrol edemedikleri bir güçle ne yapabileceklerini bilmeden ortalarda bırakmamak gerekiyor. Erkek çocuklarına da babalık sorumluluğu aşılanmalı. Baba olmayı planlamadığı ilişkilerde korunmadan ilişki yaşamaması gerektiği anlatılmalı. Kadının tek başına hamile kalmadığını, ilişkiden %50 sorumlu olduğu bilincini aşılamalı erkeğe. Her şeye rağmen istenmeyen gebelikler olduğunda bedelini ödeyeceği farkındalığıyla anneye kürtaj hakkı tanınmalı. Dünyaya gelmeyi isteyen bir ruhun yaşam hakkının elinden alınmasının ilahi bir bedeli olacak.. Bu bedelden kadına da erkeğe de kaçış yok..

Çocuğu olması için uğraşan bu uğurda varını yoğunu satan, tüp bebek merkezlerinde hüsranla bekleyen binlerce insan var. İstemediği halde hamile kalan kadınlar, çocuğuna bakabilecek yeterlilikte olmayan bir çokta babaveyn🌞 var. Çocuğa hasret aileler çocuğa, sevgiye- ilgiye hasret çocuklar aileye kavuşsun. Bu ikisini birleştirebileceğiz ortak bir sistem kuramaz mıyız?  Hayal edin sadece.. Gerçeğe dönüşmesi çok uzun sürmeyecek…

Kadın sığınma evlerine kocalarından korkusundan sığınan kadınları değil, gidecek hiçbir yeri olmayan kadınların yerleştirilmesi gerek. Koca-eş-erkek arkadaş görünümündeki saldırgan yapıda ki insanlar için kontrol altında tutulacağı merkezler yapılmalı. Şiddet mağduru kadın neden sığınma adı altında dört duvar arasında yaşamak zorunda kalıyor ki? Kadın sığınma evi isminin bile değişmesi gerek. Kadın bir birey, sığınacağı değil kendi öz gücünün farkına varacağı ortama ihtiyacı var. Kadın Değişim Merkezleri olabilir ismi mesela. Burada kalan kadınlara meslek edindirme, aşçılık, el sanatları, çocuk bakımı, sağlıklı cinsellik vs gibi bir çok temel bir çok eğitim verilebilir. Bir şeyler üretmeleri yönünde teşvik edilebilir. Kendi yeteneklerinin farkına varması sağlanabilir.  Hayal edin sadece. Gerçeğe dönüşmesi uzun sürmeyecek.  

Nisa bebek ve annesi bu olayları bireysel olarak neden yaşıyorlar diye isyan içine girmeye de gerek yok. Bu haberler ile bir çok kişinin farkındalığı yükseliyor. Yıllar önce bu tarz haberlere bende beddua ederek tepki veriyordum. Sonra üzerinde düşünmeye başladıkça cevaplar da gelmeye başladı. İlahi bir sistem var bunu anladıkça da ardından isyanlar teslimiyete dönüşüyor. Bu haber ile empati yapıp yorum yapan herkes fikir basamaklarını tırmanıyor. Bu haberlerin sosyal etkisi bu. Bireysel olarak Nisa bebek ve annesi daha önce ki yaşamlarında sebep olduklarının bedelini bu hayatlarında ödüyor olabilirler. Ve yahut bu hayatında fedakârlığı, acı olayların üzerinde yarattığı etkileri affetmeyi öğrendiği hayatını yaşıyor olabilir.  Birçok etki ve nedenden dolayı bu olayları kimimiz yaşıyor, kimimiz okuyor, kimimiz üzülüyor ve internet sayesinde ortak bir bilinç etrafında hepsini deneyimliyoruz. Allah'ın 99 ismi olarak bilinen bütün isimlerini öğrenmeyi deneyimleyeceğimiz hayatları yaşıyoruz, yaşayacağız. İnsanlık hızlı bir eğitim programına alındı. Zaman bile eskiye nazaran hızlı akıyor. Toplu olarak olacaklara hazırlanıyoruz. 

babaveyn kelimesi buRAK özDEMİR Güne🌞eş Dil kitabından alıntılanmıştır

8 Nisan 2022 Cuma

Bağımlılık

 

Kaynak Okunulası

Bağımlılıkla ilgili çalıştay raporu son halini bugün aldı. Gözlemlerim şu yönde. Birey olarak aslında hepimiz neyin nasıl olması gerektiği konusunda belirli farkındalığa sahibiz.  Bilgiye erişebilirlik ve anlaşılabilirlik konusunda sıkıntı yok. Uygulamaya dönüştürme konusunda sıkıntılarımız var. 

Alkolik bir babanın çocuğu olarak bu konuyu birebir tecrübe ettiğimden bağımlılarla birebir empati yapabiliyorum. Bağımlıları yapacaklarından alıkoyabilmek için aile dışından yetkili birilerinin müdahale etmesi şart.  

Bağımlılığın ruhsal karşılığı nedir diye düşündüm biraz. Rahman katından gelen ruh 50.000 yıl boyunca çoğaldı. 8 milyar insan 50.000 yılı devirip, evrilip günümüzde ki insanlık karmasını oluşturdu. Her birimiz bir hayatımızda bağımlılık ile mücadele ettik, ediyoruz, edeceğiz. Hepimizin yaşadığı olaylar aynı sadece farklı hayatlarımızda deneyimliyoruz. Bu deneyimi herkes yaşayacak.

“Bağımlılık; kişinin kullandığı bir madde, alkol, nesne veya yaptığı bir davranış (eylem) üzerinde kontrolünü kaybetmesidir.* Yeşilay

Kontrolü kaybeden ruh kontrol edebilir hale gelene kadar bu yoğun isteği duymaya devam edecek. Kendi iradesini kontrol altına alamayan bir tanrısal olamaz. İradesini eline almayı öğrenmesi için bu zorlu imtihandan herkes bir şekilde geçecek. Bağımlılık konusunu deneyimleyeceği bu hayatında bu kişiye engel olunmasının çok da faydasının olacağını sanmıyorum. O alkolü bir şekilde alacak, o uyuşturucu maddeye bir şekilde ulaşacak. Dibin de dibini deneyimleyip düze çıkacak er ya da geç. Çözüm yolu yasaklarda değil. Çözüm bağımlıların kontrol altında göz önünde tutulmasında. Bağımlıların neden olduğu mağdurların korunması için onları Sığınma evlerinde hapis etmek mağdura iyilik değil bir ceza. Mağdur ne yaptı da o kapalı bir alanda yaşamak zorunda bırakılıyor ki? Etrafa saldıran hayvan kontrol altına alınmalı, ısırdığı insanlar değil. Hayvan kontrol altına alınmadığı sürece başka birilerini de ısırmaya devam edecektir.   

Günümüzde alkol, tütün ve uyuşturucu ile mücadeleye en temelinden başlanması gerektiğini düşünüyorum. Aileden. Evlenecek bireylerin sıkı bir eğitimden ve taramadan geçeceği programlar oluşturulmalı. Bağımlığa yatkın kişiler evlendirilmemeli en azından anne- baba olmamalı. Anne- Baba olma yetisine sahip olmayan, karakter olarak olgunlaşmamış bireylerin evlendirilmesine onay verilmediği politikalar oluşturulmalı. Çocuğunu sobaya atan, kundakta ki bebeğini boğazlayan insan haberlerini görmek istemiyorsak bunu yapmamız gerek. Bazıları bir can taşımanın ve yetiştirmenin sorumluluğunu kaldırabilecek yeterlilikte değilken onlara neden bir can yetiştirme sorumluluğu verilsin ki?   

Evlilik ve çocuk yetiştirilmesi ile ilgili kitapların bütün çiftlere ücretsiz dağıtılması gerek.

Çocuk yetiştirilmesi ve eğitimiyle ilgili televizyon yayınların arttırılması. Kötü ve mutsuz evlilik örneklerinin değil mutlu, huzurlu aile ortamını ve kaliteli çocuk yetiştiren evliliklerin nasıl yürütüleceği konusunun örnek gösterileceği televizyon programlarının yapılması gerek. Çiftlerin birbiriyle ve çocukla iletişim konusunda eğitimlerin verildiği programlar yapılmalı ve eğitimler arttırılmalı. Okullarda sağlıklı cinsellik eğitimi verilmeli.

Kadın ve Erkeğin birlikte çalıştığı günümüz aile modeline uygun zamanı kaliteli ve etkin geçiren iyi ailelerin örnek gösterileceği projelere yer verilmeli.  

Evlilik terapisti sayısının arttırılması, aile ortamının maddi ve manevi olarak güçlendirilecek önlemlerin alınması.

Uyuşturucu, internet, kumar, tütün bağımlıların tespiti için taramalar yapılması ve kişiye dönük çözüm önerilerinin yaygınlaştırılması.

Ülkemiz de tam olarak uygulamaya geçirilemese de “Dumansız Hava Sahası” alanları belirlenmiş kullanıcıların tütün içemeyeceği alanlar belirlenmesine rağmen ücretsiz alkol kullanılabilecek yerler belirlenmemiştir. Tüm önleyici tedbirlere ve eğitimlere rağmen alkol almaya devam eden ve çevreye zarar veren kullanıcıların metruk alanlarda kontrol dışı içmesine zemin oluşturulmaması için özel mekanlarda gözetim altında tüketime yönlendirilmeleri gerekmektedir. Kötü bir olaya, aile içi şiddete, trafik kazalarına vs. neden olmadan özel mekanlarda bağımlı kişiler kontrol altında tutulmalıdır.  Örneğin topluma bulaştırması ve zarar vermesini engellemek için Covid-19 hastalarının hastalığı süresince karantina altında tutulması gibi, alkolik kişilerin zarar verebileceği süre içerisinde kontrol altında tutulması sağlanabilir. Kadın Sığınma Evlerin de mağdurların barınması yerine, Alkol Kontrol Merkezlerinde saldırganlık gösteren kullanıcıların kontrol altında tutulmaya çalışılmalı.  Alkol satışı yapılan yerlerde oteller de ki gibi kimlik bilgileri girilerek, şiddet gösteren alkol kullanıcılarına alkol satışı yasaklanmalı.

7 Nisan 2022 Perşembe

Ona'da Sormalı..

 


Ben mi erken geldim, yoksa sen mi geç kaldın?

Buluşma noktası belirlememiştik gerçi.

Bir araya gelemememiz o kadar doğal ki..

Sefer saati iptal edilmiş treni, istasyonda beklemek gibiydi

Beklemek istedim, gelmeyeceğini bile bile..

Senin gelmeni beklemedim, aşkı bekledim ben..

Gönlüme düşmesini, olgunlaşmasını, büyümesini…

Aşkın en temel kuralı bu değil miydi? Sabır.

 

Tohum toprağa düşecek, üzerine yağmur yağacak…

Şansı yaver giderde kuşlar yemezse, don vurmazsa toprağa

Birde üzerine basılmazsa, yangın çıkmazsa, deprem olmazsa…

Güneş doğacak, ay dolanacak, şelaleler akacak, kurt uluyacak..

Bir tohumun büyümesi için bütün koşullar tam olduğunda…

Tohumun da canı büyümek isteyecek mi, ona da sormalı. 

 

Aşk da böyle mi filizlenir? İnsan gönlüne düşecek ilk önce

Yeşerecek, kendini ezip geçerken aşkını ezip geçmezsen,

Sevginle beslersen, üzerine doğup etrafında dönersen eğer,

Korkmazsan, korursan, engel tanımazsan, iki iken bir olabilirsen,

Yok olanı var edersen, sabredersen, hissedersen, düşlersen...

Aşkının da canı yanmak isteyecek mi ona da sormalı.

Haccecan

07.04.2022

Dinlenildi

Ne şarkısın sen ya!!! Ruhumla dinledim valla kulağımla değil. Hele o keman sesi..

İlham için şükran🙏


4 Nisan 2022 Pazartesi

Saçma


Çakırkeyifim yine, kafam dumanlı bir hoşum

Ne içtiğimi sormayasın anlamam o işlerden

Ben sadece içenin neler yapabileceğini bilirim

O ruh halleri mıh gibi na tam şuramda

Saçmalıkların bile bir mantığı olabileceğini bilir misin sen?

Bilme en iyisi, bilmezlikten gel, sana en iyi o yakışır…

 

Gece ile gündüzün bir farkının olduğunu mu sanıyorsun?

Aydınlık ile karanlığın, uyku ile ayıklığın, doğu ile batının

Her şey aslında bir iken ayrı isimler vermiş kim verdiyse

Benim adım ne olsaydı hoşuma giderdi biliyor musun?

Bilme en iyisi, bilmezlikten gel, sana en iyi o yakışır…

 

Off bu konulara girme niyetim yoktu aslında

Sen bakacaktın gözlerime, ben tutacaktım ellerinden

Sonra boş bir konu açtın diye çatacaktım sana

Sende çok uzatma deyip kapıyı çarpıp gidecektin

Akşam olunca paşa paşa nereye döneceğini biliyorsun değil mi?

Bilme en iyisi, bilmezlikten gel, sana en iyi o yakışır….

 

Saçmalıyor muyum yine? Yok yahu ben hep böyleydim

Benim ben!! Ben var ya ben!! Ne sevmeyi becerebilen

Ne kaçabilen.. Ortada futbol topu oradan oraya itilen

Tepem attı mı var ya!! Feriştahı gelse alamaz elimden

Yaptıklarının hepsini yüzüne şamar gibi vururum bilirsin değil mi?

Duyma en iyisi, duymazlıktan gel, sana en iyi o yakışır…

 

Aman!! Aman yeter bu kadar, özüme döneyim ben

O mantıklı, bilgili, herkese Güzin ablalık yapan yanım

Çıksın ortaya da gör, dert dinlenir beleşe, akıl verilir hiçine..

Kalan aklım ile dünyayı yerinden oynatayım da gör

Kafama taktığımı ne yapıp edip yapacağımı bilirsin değil mi?

Bilme en iyisi, bilmezlikten gel, sana en iyi o yakışır… 

 

Haccecan

04.04.2022

Dinlenildi

Görsel ile müziğin uyumu bir harika!!! Tıpkı benim gibi...