16 Angry Man ve Confused Woman
Şurada bahsettiğim inşaatla ilgili yazıdan sonra kahvehanede
yapılan site sakinlerinin katıldığı toplantılara bazen tek başına, bazen Yanımda
ki ile katılmaya başladım. Birkaç toplantı sonrası, inşaat için öne geçen
kişilerin bütün işleri makbuzsuz, kayıtsız, hesap vermeden, keyfe keder yürüttüğünü anladıktan
sonra toplantılarda daha çok sesimi çıkarmaya başladım. İlk toplantılarda sesi
çıkmayan bu kadına ne oluyor şaşkınlığı oluştu gariplerimin yüzlerinde. En hararetli toplantımızda, işlerin resmiyete
dökülmesi için yönetimin kurulması gerek diye bağırırken, işin önünde duran adam da
“yönetimi siz kurun o zaman” diye
bağırıyordu. O toplantı sonrası yönetici o oldu, ben de yönetici yardımcısı. Asansör cihazını
makbuzsuz almaya çalıştığında, asansör konusunun iş sağlığı güvenliğine uygun
olması konusunda baya dil döktüm ama adam hatasından geri dönmedi. Bende
kanunsuz işlerde, resmi bir konumda olmak istemediğimden yöneticilik görevinden
çekildim. Karar defterine öğretmen olan üst komşum yönetici yardımcısı
olarak yazıldı. Başka bir toplantı da, inşaat süresince yaşanan kafamda beliren
şüpheleri yazdığım iki sayfalık yazıyı, toplantıda bütün daire
sahiplerinin yüzüne okudum. Yazıyı okurken sözümü kesmeye çalışanlar olduğunda
yazımın sonunu bekleyin diye söyledim. Yazdığım yazıyı okuduktan sonrası tam
bir film. 3 kişi aynı anda bana cevap vermeye çalışıyordu. Yaptıkları
usulsüzlükleri yüzlerine okuyunca alakasız konulardan cevap vermeye çalıştılar.
Suçluluk psikolojine sahip insan davranışı sergilediler. İthamların hiç birine
yanıt vermediler, alakasız şeyler söyleyerek konuların üzerini örttüler. Bende başka bir gün kahvehanenin yanında ki avukatın ofisine gidip bir saat boyunca bütün olayları kendi
bakış açımla anlattım. Avukat, Yöneticinin komşusu. Yöneticinin aleyhine beni pek
konuşturmak istemedi ve ona karşı dava açamam dedi. Benim amacım zaten dava açmak değil ki!!! Dava tehdidiyle ayaklarını denk almasını sağlamaktı. Türkiye'de dava açarak bir sonuca varılamadığını çoktan anlamış bulunmaktayım. Dava yoluna bir daha kolay kolay başvurmam. Avukat onunla ne konuşmuşsa, bir süre benim dava açacağım söylentisi dolandı
ortalıkta. O süreci yaşamaları gerekiyordu. Usulsüzlüklerini örtmelerine izin verdim,
kurcalamıyorum. Şimdilik…
Avukatın konuşmasından sonra toplantılar daha çok düzene girdi. Toplantılara elimde kanun ve yönetmeliklerle katılıyorum. Toplantılarda başkanlık
yapıyorum. Bir senedir bütün paralar yöneticinin kişisel hesabında toplanıyordu. Yönetim, resmi olarak kurulduktan, paralar site hesabında toplanmaya başladıktan sonra, artık yönetici olmak istemediğini söylemeye
başladı. Birkaç kişi Haccecan hanım sizi yönetici olarak görmek istiyoruz dedi.
İlk duyduğumda bu laf egomu acayip okşadı. Kendimi yönetici koltuğunda hayal edip,
apartmana yapacağım hizmetleri düşünmeye başlamıştım. Sonra Yanımda ki’nin frenlerime basmasıyla geri adım attım. Öğretmen olan komşumu yönetici olma
konusunda ikna etme çabalarımı da durdurdum bu aralar. Bu işi üstlenen
yöneticinin bir sene daha yönetici olması gerek. Bizim apartmanın eski
mütahitine binanın sigorta borçlarını yıktılar. Eski mütahit dava açmaya
hazırlanıyormuş. Dava site yönetimine karşı açılırsa, mahkemelerde sürüm sürüm
sürünemem diye yöneticilik hayallerimi savurup boşluğa attım. Paraları hesabında toplayan adam bu işin
kaymağını yediyse hesabı da o vermeli. Üstünü örttükleri, kurcalamadığım
konular, çarşaf çarşaf serilecek ortalığa. Dava açıldığında, konuların üstünü
örtme çabaları, hesap vermemeleri yüzünden kimse yanlarında olmayacak. İlahi adaletin tecelli etmesini bekliyorum şu
aralar. Arka planda yöneten ama ön planda resmiyeti olmayan yönetici konumundayım
şu an. Bu sinsilik acayip hoşuma gidiyor….😈😈😈
En son 1 Mayısta, kahvehane de toplandık. Kahvehanede ki tek
kadın olduğumu yazmama gerek var mı bilmiyorum. Yönetim planında ki bazı
maddeleri kendimize göre değiştirdik. Toplantıya kafasına göre gelip giden
oluyordu, toplantıdan çıkmadan imzalarını aldık. Bir ara Yönetici "burada
konuşmayıp, arkamdan konuşuluyor" dediğinde atladım hemen, “ben, hem toplantıda
yüzünüze, hem dışarıda arkanızdan konuşuyorum” dedim. Herkes kahkahalarla güldü bu
lafıma..
Toplantı esnasında Gülüm “anne yarım saate geliyoruz dediniz, 2 saat
oldu nerede kaldınız?” diye telefonla aradı. Bu süreç onlar açısından da zorlayıcı oldu. Ama iyi üstesinden geldiler. Sobanın sönmemesi, kardeşini kollama
görevini iyi idare etti Gülüm.
Toplantılara ilk katıldığım günler bu konuları acayip
kafaya takıyordum. Kafaya takma nedenim Yanımda ki’nin tavırlarıydı. Her
toplantı sonrası, "bu inşaatı sen başımıza musallat ettin" diye suçlayıcı tarzda
konuşunca bende savunma psikolojisi içinde karşı atağa geçince, evde bir ara hiç
huzur kalmamıştı. Şimdiler de birbirimizi karşımıza değil, yanımıza alınca bu
konuları onunla konuşmaktan acayip keyif alır hale geldim. Bu konuda ki kendi
hatalarımı da tespit ettim. Ben bir konuyu kafaya takmışsam, o konu ile ilgili çokça
hayal kurup, o konu ile yatıp kalkan, bütün enerjisini o konuya yoğunlaştıran
birisiyim. O konu ile ilgili her detayı, altını üstünü düşünürüm. O konuyla
ilgili olumsuz konuşan insanların sözlerini de duruma ve kişisine göre ya çok
önemsiyorum ya da hiç önemsemiyorum. Ben evle ilgili her detayı düşünürken,
Yanımda ki’ni bu hayallerime ortak etmemiştim. O konuya benim kadar dahil
olmamışken, benimsememişken, ev konusunu bir yuva olarak algılamaktan çok bir
sıkıntı olarak algıladı. Sorun olarak algıladığı düzeyde itiraz etti, tartışma çıkardı. Bu yorucu süreç sonunda artık oda benim gibi inşaat olarak değil yuva olarak bakmaya başladı. Evle ilgili her şeyde ortak düşünmeye ve
davranmaya başladık. Eş ve evli olmakta bunu gerektiriyor zaten.
Angry Man filminde ki sahneler, bizim apartman toplantısı
sahneleri gibi. Filmin konusu, farklı karakterde ki, birbirini tanımayan, Amerikalı 12 adamın, bir cinayet olayında ki yargılanan gencin idam edilip edilmeyeceği kararını vermeye
çalışması. Bizim apartman toplantısı filminde ise 16 adam, bir kadın var.
Olayın geçtiği ülke ise Türkiye… Bu filmde kendi karakterimi, idam kararında ilk
hayır oyunu kullanan adama benzettim. Bizim apartman filminin henüz nasıl
sonuçlanacağını bilmiyorum, çekilmeye devam ediyor…. Şu aralar sahne şöyle ilerliyor... Confused woman, toplantıları şaşkın şaşkın izlerken, sinsi yönetici konumuna yükseliyor...
Evin ahşap işleri ve cam işleri tamamlanırsa ev bitecek. Anlaştığımız ustalar, kendi iş programına müşterilerini uymak
zorunda bırakan insanlar. Kafalarına göre çalışıyorlar. Yalvarsan iş yaptıramıyorsun.
Cam işlerini yapan adamla ilgili birkaç sayfalık yazı yazabilirim. Hali,
tavırları bizi çok yıprattı. İki sene önce parasını verilmiş işini hala
yapmadı. Dükkanına bağırıp çağırmaya, işini niye yapmıyorsun ulannnn!!! diye bağıracağım diye gidiyorum, dükkandan bir şey olmamış gibi hiçbir
şey söylemeden geri çıkıyorum.
Sadece sinsi yöneticilik
görevini üstlenmekle kalabilseydim keşke… Birde Gülüm’ün gittiği müzik kursunda ki
veli grubunu, ayrıca oğlumun anaokulu veli grubunu
yönetmekle de uğraşıyorum. Gülümün koroda takacağı aksesuarları seçmek için birbirini
tanımayan 53 insanın olduğu grupta karar almanın zorluğunu ne sen sor, ne ben söyleyeyim
okuyucu. Aksesuarların rengine bile 5 günde karar verebildik…
Binlerce yıl savaşla iletişim
kurmayı öğrenmiş farklı tekamül basamaklarında yükselmeye çalışan birbirinden çok farklı karakterde ki insanların,
diyolog ile iletişim kurmayı öğrenmesi zorlu bir süreç… Bu süreçlerde daha çok
olgunlaştığımı, kendimi daha çok geliştirdiğimi hissediyorum. Süreç boyunca çok
mızmızlansam da, süreç sonunda ki yeni ben için şükran doluyum…🙏🙏🙏