Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

18 Aralık 2009 Cuma

Bloğumu neden kapattım?


Bloğumu sadece davetli okuyucuların görebileceği şekilde açtım; rahatladım!!. Haccecan nikinin bana ait olduğunu bilen kişi sayısı arttıkça huzursuzluğum da artıyordu. Burda hayatımda ne var ne yok yazıyorum. Rahatladığım diğer konuların başında ise Karadenizsever'in artık bloğuma ulaşamıyor olması...(Karadenizsever konusuna sonra değineceğim)

Çalıştığım şehirde ki dünyam, doğduğum şehirde ki dünyam, internet ortamında ki sanal dünyam... Hepsi birbirinin içine girmiş durumda... Birbirinden habersiz hayat süren dünyalarımdan bir tek benim haberim vardı. Kontrol bendeydi.. Her dünyamda ki insanların bende ki yeride farklıydı ve özeldi. Hepsi sadece bana aitti, birbirlerini tanımaz bilmezlerdi. Mesela annem! dediğimde burdakiler için o bir ütopyaydı. Ayaküstü sohbetlerde soran eşe dosta istediğim gibi bahsettiğim annemi geçen sene 3 ay bende kaldığı için burda tanımayan bilmeyen kalmadı. Memlekete her gidişimde annene götür diye bir sürü hediyeyi yüklüyorlar bana... Kadın kendini burada o kadar çok sevdirdi ki... Bu saf, iyiniyetli, elindekini herkesle paylaşan kadın sevilmeyecek gibi bir insanda değil zaten. Bu konuda bana çekmiş, daha doğrusu onun kızı olduğuma göre ben ona çekmişim...Övünmek gibi olmasın benide herkes çok sever. :))
İnternet dünyasından tanıdığım Karadenizsever'i ise çevremden tanımayan kalmadı. Onun ailesini de ben tanıyorum. Onu bırak Antalya'da ki arkadaşlarım bile artık Karadenizseveri tanıyor. Antalya'da ki arkadaşlarımı da çalıştığım şehirde ki arkadaşlarım tanıyor. Çalıştığım şehirde ki tanıdıklarım da memlekette ki evimi, ailemi biliyor artık.. Kızkardeşimin düğününe beni tanıyan dostlarımda gelmişti...Her şey karman çorman oldu yani... Tanıdığım insanlar arasında ki bu tanışma ve kaynaşma hali o kadar hızlı oldu ki.. "Durun bir dakika" deme gereği duydum. Kontrol artık bende değil!!... Bloğumda aile üyeleri hakkında atıp tuttuğum zaman okuyanların ailemi tanıyor olması içimdekileri istediğim gibi yazmama engel oluyor. Ailem hakkında bir tek ben kötü düşünürüm, bir tek ben onlara kızarım! Benim dışımda ki kişilerin benim yazılarımla ailem hakkında kötü düşünmesini istemem. Kendimi bu konuda suçlu görmeyi istemem. Hele hele kimsenin bloğumda yazdıklarımı imâ ederek, yazdıklarımı koz olarak kullanarak iğneli laf söylemesine katlanamam. Bu nedenlerden dolayı istediğim gibi yazamadığım için yazma hevesim kırılıyordu. Ya yazmayı bırakacaktım veya istediğim kişilere bloğumu okumaya müsade edecektim. Yazmak benim için tutku ve rahatlama seansları olduğuna göre bende bloğumu davetli okuyuculara açık hale getirdim. İyi de yaptım... (Kimseden takdir edilmeyi beklememeyi, gerektiğinde kendimi takdir etmeyi Karadenizsever söylemişti. Ne kadar çabuk öğreniyorum ben yahu!!!)

Karadenizsever konusu ise derin bir konu... Hemde çok derin...Geçen sene kendisi için arkadaşlarımla mücadele ettiğim Karadenizseverle ilgili yazıyı şuradan okuyabilirsiniz... Karadenizsever ile bağımız hiç kopmadı. Geçen sene bir ara bloglar kapatıldığında ikimizde aynı şeyi düşündük!!! Blogların bir daha açılmayacağını dolayısıyla o ne bloğumda yazdığım yazılara ne ben onun bloğunda yazdığı yazılara yorum yazabilecektik. Tek bulaşma noktamız kapatıldığında ise onu hemen facebookta arayıp bulup arkadaş olarak eklemiştim. Ben onu arkadaş olarak eklemekle uğraşıyorken o ise bana email atmakla uğraşıyordu. İkimizde birbirimizi kaybedeceğimizden korkmuştuk!!
O günden sonra amansız rekabetimiz, atışmalarımız, konuşmalarımız da başlamış oldu. Konuşmalarımız hep sanal ortamda kalmıştı... Ta ki Likya yoluna kadar. Likya yolu ise tam bir macera idi... 20 gün onunla birlikte tam bir macera yaşadık... Likya yolunu kaleme almak hiç kolay bir şey değil. Bu macera filminin başrol bayan oyuncusu ben iken başrol erkek oyuncusu ise bu yazdıklarımdan habersiz olacak ne yazık ki.. Bunu hak etti o.. Hak ettiği için onu şu an kendimce cezalandırıyorum. Eminim blogumu okumak için kendisine neden davetiye göndermediğimi bile sormayacak. Bu kadar ilgisizmiş gibi davranmak onun karakteri çünkü...
Benim için yazması çok zor yeni bir yazı dizisine başlıyorum...

3 yorum:

  1. merhabalar haccecan..yazında davetli okuyucalara atıfta bulunduğunu okuyunca kendimi nasıl özel hissettim anlatamam:)çok memnun oldum,öncelikle nazik tutumundan dolayı teşekkür ediyorum..
    sonrasında;blogunundaki hemen hemen tüm yazıları baştan aşağı okumuş biri olarak-ki eğer birileriyle muhatap oluyorsam mümkün olduğunca tanımaya çalışan,gözlemleyen biriyimdir)buna rağmen internet ortamında her ne kadar samimi,içten,riyasız insanlar bulunuyor olsa da temkinli ve mesafeli olduğunu düşünüyorum.mesela bu yazına konu olan sanal dünyadan reel dünyaya geçen arkadaşlığının olması bana ilginç geldi.yani seni okuduğum kadarıyla bende bıraktığın intiba kaya kadar sert,çiçek kadar kırılgan,naif ama hep dikduran bir kız gördüm okuduklarımda..
    karadenizseverin senin arkadaşlığını kazanması,ona güven duymuş olman bende merak uyandırdı ve heyecanla bundan sonraki yazılarını bekliyor olacağım..

    YanıtlaSil
  2. kesinlikle göz önünde olmak tamamaen hissettiklerini yazmasını engelliyor insanın,mesela ben bile eşimin sayfamı okuyor oluşundan bazen istediğim gibi kuramıyorum cümlelerimi,bundan hep dolandırıp kurduğum laflar:)
    hadi bakalım hayırlısıyla yaz yine ve bizde hem sana yakın hemde çok uzaklarda okuyalım senin güsel yazılarını..
    sevgiyle haccecanım..

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum