Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

10 Mayıs 2011 Salı

Çizdiğimiz Sınırlar



Facebookta yazdığım aşağıda ki söz üstüne Karadeniz'le aramda yaşanan diyalog:

Kendimize çizdiğimiz sınırlar daha önce çektiğimiz acıları tekrar yaşamamak için kullandığımız kalkanlardır... Haccecan
Karadeniz: O zaman acıların olmadığı bir sınırlı ortam yaratmak gibi boşa bir çaba sarfederiz ki sınırlar zamanla o kadar daralır ki sınırların bizzat i kendisi acı olmaya başlar...
Haccecan: Yaşadığın bir acı ikinci kez karşına çıktığında ilki kadar sana acı vermez ki... Çekmeye alışılmış bir acı ne kadar acı olursa olsun çekilmesi en kolay acıdır... Bu seferde acıya o kadar aşina oluyoruz ki "benim acım bana yeter" diyerek başka acılara karşı duyarsız kalıyoruz...
Çevresine duvarlar örerek bir kalede tek başına yaşarak kendini korumaktan bahsetmiyorum, insanın elinde bir kalkanı olmalı ki savunmasız hayatın ortasındada kalmamalı insan...
Karadeniz: Bazen en iyi savunma kendini savunmamaktır...
Haccecan: Kendini savunurken ihtiyaç duyacağın her türlü savunma aracıda en iyi araçtır...
Karadeniz: Kendini savunma gereği duymazsan dünyayıda savaş alanı olarak görmekten vazgeçersin..
Haccecan: Söylediğim her söze, yazdığım her satıra muhalefetlik eden Karadeniz, yazdıklarımın karşısında değil yanında durursan haklılığımı sende görürsün...
Karadeniz: Acaba karşında duran ben miyim...Yoksa beni karşısında gören sen misin..?
Haccecan: Yanyana durmadığımız kesin... Cevabı kesin bilmiyorum ancak karşımda gören bensem; insanların bir çoğunun yanında iken seni karşımda neden göreyim?
Karadeniz: İnsanların bir çoğu yanımda derken her dediğimi onaylıyorlar, he deyip geçiştiriyorlar mı demek istiyorsun? Bence bu durumda yön ve yan konusunda biraz karışıklık var...
Haccecan: Herkesin herşeyine he diyen bir yapım yok, herkesinde benim herşeyime he diyen bir yapısı yok...
Bu anlatılmaz yaşanır...
Karadeniz: Ama beni karşında gören bir yapın var. Bu da anlaşılmaz yaşanır.
Haccecan: Muhalefetlik, inatçı yapını yok sayıp beni seni karşında gören yapımı gören yapına ne demeli? (Ne cümle yazmışım bee!!)
Karadeniz: Ne diyeyim yapı konusuna o kadar taktın ki yakında mütahhit olursan hiiiç şaşmam.
Haccecan: Takana değil taktırana bak sen!!!! Şaşıracağın günler daha henüz gelmedi....
Karadeniz: Hangi günlermiş o günler...
Haccecan: Söylersem şaşırmazsın...
Karadeniz: Hayatın yada bir ademoğlunun veya kızının beni şaşırttığı dönemleri artık çok geride bıraktım. Şaşırmam zaten mümkün değil. Dolayısıyla ben şaşırmazsan sen de şaşırma...
Haccecan: Seninle ilgili hiç birşeye bende şaşırmıyorum... Ancak bu senin hiç bir şeye hiç bir zaman şaşırmayacağın anlamına gelmez.. Dönemini yaşadığına ve geride bıraktığına göre emeklilik ne zaman?
Karadeniz: Aynı filmi birden fazla kere görüp her seferinde aynı tepkiye veriyorsan ya hafızan zayıf yada. Ben doğuştan emekliyim. Ne bu oyunu beğendim ne de sahneyi...
Haccecan: Aynı filmi izliyoruz. Aynı filmde hem figuranız hem izleyeci.. Sen ayrıca eleştirmenlikte yapıyorsun. 
Sahnede ağaçların, kuşların da vardı... Beğenmedim deyip onlara haksızlık yapmıyormusun?
Oyunu kendinde oynadın...

2 yorum:

  1. Güzel de beyin jimlastiği olmuş.Böyle yazıları seviyorum...
    Elinize sağlık...

    YanıtlaSil
  2. tum blogu okumaya oldukca iyidir

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum