Aile yapısının bozulduğuna dair
eleştirileri gözlemliyorum internet ortamında. Aile yapısı bozuldu mu? Aile’nin
önce ki yapısı nasıldı? Şu an nasıl algılanıyor? Aile nasıl olmalı?
Geçmişte aile yapısı nasıldı? Bir
kere eşler birbirini seçmiyordu ki… Evliliklere aileler karar veriyordu. Özellikle
erkeğin ailesi, çevresinden bildiği, iyi aile kızı olarak duyduklarının
evlerine görücü olarak gider, genç kız ön
elemeden geçerse ve oğulları da uygun görürse, kızın evine istemeye
giderlerdi. Bana da vaktinde ne görücüler geldi… Küçük bir ilçe de bana görücü gelen çocuğun
yakın arkadaşıma da teklif gönderdiği bile olmuştu. Öyle yoğun bir görücü
trafiği vardı ilçede. Önceden evlendikten sonra huyunu suyunu öğrenirdin, eşlerin
sürpriz karakter çıkabildiği bir ortamda boşanma pek düşünülmüyordu. Toplum
uygun görmüyordu boşanmayı. Birbirlerini sevmeyen ama tahammül eden eşlerin
ömürlerini doldurduğu evlilikler revaçtaydı. Halamın nasihatları hala
kulaklarımdadır. Eşiniz aldatmıyorsa ufak sorunlar için ailenizi sakın
dağıtmayın nasihatlarını genç kızlığımda hep dinlerdik ondan. Alkolik babamın
yaptıklarını halamın karşısına geçip zırıl zırıl ağlayarak anlattığımda hiçbir
şey olmamış gibi davranmış, kabullenmemi söyleyecek sözler söylemişti. Çünkü
kendi eşi de aynı aşırılıkları yapıyordu. O çekiyorsa herkes çekmeliydi. Toplum
olarak kadınların erkeklerin her türlü zulmünü çekmesi gerektiği bilinç altına
yerleştiriliyordu. Halam şu aralar 85 yaşında ve enişteme gençliğinde
söyleyemediği her şeyi şu dönem yüzüne yüzüne haykırmakta. Memlekete ne zaman
gidip evlerini ziyaret etsem, elden ayaktan iyice düşmüş eniştemi her fırsatta
dillediğine, her söylediğine öfkeli öfkeli cevap verdiğine şahit oluyorum.
Hatta annemden aldığım haberlere göre eniştemden boşanacağım diye tutturduğu
bile oluyormuş… Gençliğinde bastırdığı duygularını artık bastıramaz olmuş, her
türlü hakaret ve aşağılamanın karşılığını artık verir kıvama gelmişti. Eniştem
elden ayaktan iyice düştüğü için cevap veremeyecek durumda şu an. Şimdi hakaret dinleme sırası ondaydı… Toplumsal
mesaj… Kadınları aşağılamayın, hor görmeyin. Gücünüz gözünüzü kör ederken,
dilinizi-elinizi-belinizi kontrolden çıkarmasın. Sonucu kötü olur. Benden
söylemesi…
Kadının ev işi, çocuk bakımı, yemek, temizlik,
bahçe işi yaptığı eski evliliklerde erkek çoğu zaman geçimden sorumluydu. Eski
evlilikler de demeyelim. Bu evlilikler hala devam etmekte. Kadının para
kazanamadığı evliliklerde erkeğin vereceği para ile ihtiyaçlarını karşılıyordu.
Herkes tek tip kıyafet giydiği için kıyafet çeşitliliğine çok önem
verilmiyordu. Gösteriş yoktu, ayıp sayılırdı. Zorunlu ihtiyaç olarak görülenler
iki elin parmak sayısını geçmiyordu. Teknoloji bu kadar gelişmediğinden,
komşuya gidip gelmek sosyallik için yeterli görülüyordu. Az ile yetinmeyi bilen
insanlar kendilerini mutlu olarak algılıyorlardı. Ben hariç… Ben geçmişe
öykülenenlerden değilim. Geçmiş, insanlığın evlilik konusunda ulaşması gereken
zirve evlilik örnekleriyle dolu değil. Bir kere kadının erkeğin kontrolünün altında olduğu bir evliliğe benim ruh yapım asla onay vermiyor. Din kadını
erkeğin himayesinde olmasını buyuruyor diyerek kendini bu yönde ikna eden
insanlar var. Ki aslında din bunu demiyor. Kendi düşünce seviyelerinde
kendilerini ikna ettikleri rivayet dini öyle buyuruyor…
Özellikle rivayet dinini
benimseyenlerin internet ortamında kadın ile erkek eşit değildir
yorumlarını görünce üzerine düşünme ihtiyacı hissediyorum. Eşit değildir derken
kast ettiği ne o tam belli değil bir kere… Erkekler kendi arasında bile eşit
değil ki kadın ve erkek eşit olsun. Kimse birbirine benzemiyor, ikiz kardeşler
bile birbirine benzemiyor. Bireyselleşmenin arttığı şu çağda artık insanları
cinsiyetine göre ikiye ayırmak çok yetersiz kalıyor, insanlarda ki çeşitliliği
açıklamaya cinsiyet ile sınırlamak yeterli gelmiyor. Her birey o kadar farklı
ki… Her bir insan o kadar değerli ki… Kimse birbirinin eşiti ve benzeri değil. Güç
erkeği, güzellik kadını temsil ediyor anlayışı artık çok eksik bir anlatım. Kimi
kadın çoğu erkekten daha cesur ve güçlü, kimi erkek nice kadından daha fazla süslenmeyi
seviyor, görselliğe önem veriyor… Farklılıklarımız, çeşitliliklerimiz çok
arttı. Kadın hakkı diye ifade ederek cinsiyetçilik üzerinden hak arayışı
yetersiz bir anlatım. Kadın hakkını arıyorum dediğinde erkeklerin hakkı ne
olacak konusu beliriyor karşı tarafta. Özellikle boşanma sonrası nafaka
konusunda erkekler mağduriyetlerini çok dile getiriyor internet ortamında. İnsan
hakkı olarak konuyu ifade etmek bu konuya çözüm olabilir. Yaşam için zorunlu
görülen asgari ihtiyaçlara herkesin ulaşabilmesinin garantisi anayasada
düzenlendiğinde kadın-erkeğin arasında ki ekonomik temelli bir çok sorun otomatik olarak çözülecektir. Asgari bir ücrete herkesin ulaştığı bir sistemde kimse kimseye
nafaka vermek zorunda kalmaz. Birey çalıştığı kadar, yönetebildiği kadar, kazanabildiğinin
en fazlasını kazanabilmeli ancak kazancında üst limiti belirlenmeli… Dünyaları
doyuracak kazanç bir ailenin kontrolünde olmamalı. Programlarına böyle çözümler
sunan parti yok henüz. Ki ben partili sistemi bile doğru bulmuyorum. Particilik
toplumu kutuplara bölüp yöneten bir sistem. Partisiz bir sistemi savunuyorum.
Günümüzde zorla kaçırarak zorba temeli üzerine eş edinimi, ana babanın
eş seçtiği evlilik kadar eşlerin birbiri ile flört ederek, isteyerek
oluşturduğu evliliklerde mevcut. Aile kurumunu oluştururken ki karar
mekanizmasında da bir çeşitlenme var. Ruh bu çeşitlilikten de farklı deneyim
elde etmekte. Nasıl eş seçileceği çok karmaşık bir konu ve bu karmaşık konu üzerine
deneye yanıla bir öğrenme sürecini deneyimliyoruz… Toplumun, ailenin, medyanın, okulun bireye yüklediği bilgilerin her biri birbirinden
çok farklı… Her bir bireyin kapasitesi, ruhsal ve zeka olgunluğu da birbirinden
çok farklı. Bu kadar çeşitliliği kim
nasıl yönetiyor, kim neden nasıl evleniyor, nasıl aile kuruyor ve bunun
sonuçlarının topluma yansıması ne oluyor kestirmesi o kadar zor ki. İnsanoğlu
çeşitlendiği kadar toplumun normları da çeşitleniyor. İnsanın tekamül etmesi için bu çeşitlilik
gittikçe de artacağa benziyor. Ben sonucu Tanrı’ya bırakıp kafamı
rahatlatıyorum. Düşünmekten yorulduğum zaman Tanrım sen bilirsin benim aklım
almıyor deyip topu ona atıyorum….
Herkes mutlu olacağı eşi, özgür
bir ortamda seçsin, aşık olsun, sevsin, sevişsin… Yetiştirebilecek olgunlukta olanlar çocuk yapsın, çoğalsın. Mutlu
evlilikler insan ruhunu doyuran bir ortam sunuyor insana. Tavsiye ederim…
Daldan dala atladığım bu yazının sonunu nasıl bitersem kestiremedim. Öpüyorum hepinizi mi yazsam, haydi eyvallah mı? Bir sürprizle bitireyim en iyisi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum