Sonu
gelmeyen bir yol hikâyesiydi bizimkisi…
Bir
tanışmışlık hakimdi, “merhaba!” ile başlamadı…
Başladığı
belli olmayan bir seyahatin
Bitişi de
başladığı gibi vedasızdı…
Suskunluklarımda
neler söylediğimi bir duysan…
Yeniden,
yeniden ve yeniden... sessiz çığlıklar ataraktan
Ve ardından doğuyordum, ezilerek düştüğüm bataklıktan
Anlamadığımı sanıyordun ya…
Aslında, sendin
anlayamayan …
Seni kör
eden bir gözbağıydı sadece…
Körü körüne savunduğun her bir öğreti.
Aklına tapanların sonu hep ağır yargıdaydı..
Her ağır yargıda ki mahkumiyet gibi, o da bir gün azat olmaya istekli
Akıl, tıkalı bir boru gibi, onu açabilir ancak masum bir kalbin ayak sesleri…
Gözümü
açtığım yer, kibir dağının zirvesiydi…
O zirvelerin
ayazlarında ki soğuk ise tek hakikatim
Sahibi
olduğunu sandığım tüm bildiklerim hep başkalarınınkiydi..
Kimse özgün
düşünmüyor, herkes gebe kendinden önceki düşünceye…
Arınıyorsun
zamanla gerçek olarak algıladıklarından ve tüm hatalı öğretilerden
Gözümü açtım
sonunda, uyandım çırılçıplak bir gerçeğe
Sessiz
çığlıkların ardından konuşabildim ama sadece hakikati..
Tanrı’m
benim aklım ve fikrim hep şiirlerde…
Bir satır
olarak yarat beni, istersen de bir dize…
Değil sonu
gelmeyen bir yol hikayesinde
Var olmak
istiyorum dilden dile dolaşan bir şiirde…
Var olmak da
pek umurumda değil …
Neden umurum
da olsun ki hiç yok edilemezken
Bu dünyada hiçbir
şey var olamaz ki, her şey zaten bir hayalden ibaretken
Yarımlıktan
haz alıyor nefis denilen şey….
İki yarım bir araya getirilerek tamamlanıyor biz denilen…
Senin olman
için ben, benim olmam için sen gerekli..
Ben hep
buradayım... ister ekranın karşısında de, ister bu dizede
Bu şiirde
bir şey eksikti, oda olsun bu son kelimede..
Sen...
Haccecan
10.04.2023
Dinlenildi... Nicolas de Angelis- Concerto DAranjuez
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum