Öfkenin tadı hala damağımda
Keşke öfkeyi anlatabilseydim sana da…
Vaktini onunla çok harcama ama yaşa doya doya da
Birini çıkarmak istediğim zaman, kaldığı basamakta
Öfke atomuna sarılıyorum sıkı sıkıya
Öfke, bilmişlik ile çarpışıyor bir süre
Çarpıyor şamar gibi fikirlerim hücresinin duvarlarına
Yol alması ışık hızıyla bir ancak kat edeceği yol, bir hayli
fazla
Bir tek lezzetini keşfedenler, bağımlısı oluyor gerçeğin
Kalıcı değil öfkem sonra durulurum usulca
Nasıl kalıcı olsun ki, bir zamanlar benim cahilbilen halim durur karşımda
Bir an için kızıyorum kimine, bazen de öfkeleniyorum Tanrı’ya
Ne zaman girmeye ikna etti bilmiyorum ki dünya denen bu
çukura…
Git gel’ler arasında gidip gelmekten sızlanırken yine
Gidip gelmiyorum artık ne doğruya ne de yanlışa
Hakikat dediğimiz zaten doğru ve yanlışların toplamında
Anlardan oluşan sonsuzluğa herkes kendince yol almakta
Mini minicik bir ömrün algılandığından fazlasıyız aslında
Mini mini bir ömrün yansımaydı sadece algıladıklarını
sandıklarında
Tutunuyorum bazen öfkeye, bazen sana, bazen umuda, bazen de
yokluğa…
40’ına varabilmiş bütün canlar gibi anlıyorum nihayet, yoklukta birmiş varlıkta
Ama huzuru buluyorum, sonsuzluğun sonsuz dallarına asılmakta….
Beni en çok öfke sevdi, benim onu sevdiğimden daha fazla değil ama
Ben ise kendimi buldum şu içimde ki yoklukta…
Haccecan
10-15 Mayıs 2023
Loreena McKennitt - The Gates of Istanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum