Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

30 Aralık 2010 Perşembe

Çocukluğumuza bir yolculuk...


Karadeniz'e gönderdiğim "Çocukluğumuza bir yolculuk" adlı maile karşılık aramızda yaşanan diyaloğuda olduğu gibi yayınlıyorum. Mailde çocukluğumuzda izlediğimiz çizgi film karakterlerinin,  oynadığımız oyunların, o zamanın meşhur pop şarkıcılarının fotoğrafları vardı. Yukarda ki fotoğrafta  ilk okul öğrencisi Ömer'in Zeynep'in hatıra defterine yazdıkları var. Hatıra defterinde şunlar yazıyor:  " Seni hiç sevmiyorum. Zeynep sensiz bir hayat çiçek gibidir. Sen şu dünyada olmasan çiçekler açar. Sen olduğun için çiçekler gülüp açmıyor. Sularını emmiyor. Gübresini kabul etmiyor. Mani: Aşk bir vişne, Zeynep bir kişne. Ömer de bir fişne. Ömer fişnelikten çıktı. Zeynep eşşekliğe başladı. Zeynep eşşeklikten çıktı. Herkese anket yazdırmaya başladı." Ömer.

Karadeniz:
Özellikle anı defterine bayıldım. Duygularını bu kadar net bir şekilde ifade eden Ömer'i alkışlıyorum. Ve özellikle sevecen sabrından dolayı Zeynep'i
------------------------------------------------------------------------------------------------------------ 

Haccecan:
Zeynep değer verdiği Ömer'e hatıra defterini yazması için veriyor. Ömer ise kendisine verilen bu değerin farkına bile varmayıp Zeynep'e yazmadığı hakaret kalmıyor... Zeynep büyük ihtimalle haketmediği bu muameleyi gördüğünde üzülmüş ve ağlamıştır...
Zeynep olgun yürekli bir insanmış... Kendisine yazılan bu satırları hala saklıyor ve kendisine yazılan bu satırları internette milyonlarca insanla paylaşmaktan çekinmiyor.....
Ömerde umarım Zeynep'ten biraz feyz almıştır... Ömer küçükken bir odunmuş, büyüdüğünde umarım başka bir Zeynep Ömer'e karşı sabırlı davranıp onu şekillendirmiştir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Karadeniz:
Bence tam tersi. Aslında her satırı "Seni Seviyorum" kokan bir yazı ve Zeynep bunu anlayacak kadar zeki ve akıllı bir kız.
Ayrıca hiç tanımadığın insanlara hâkaret vari kelimeler kullanmak doğru değil. Zira eski bir Yunan atasözü derki  "Kullandığımız kelimeler kaderimizi belirler." :))
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Haccecan:
Ömer ima ve iğneli iletişimi kullanan bir çocuk diyorsun!!!
Ömer ve Zeynep gerçekten birbirlerini seviyormuydu yoksa sadece Zeynep mi seviyordu bunu ancak kendileri bilebilir... Biz sadece satırların bizde uyandırdığı düşünce ve duyguları dile getiriyoruz...
Erkeklerin bir çoğunun odun olduğunu ben değil erkekler bile kabul ediyor.. Ömer'in yazdıklarından Zeynep'i sevdiğini çıkarmadım; yaramaz, muzip, kibirli bir çocuğun yazdığı satırlar gibi geldi bana...
Aşağıda ismi belli olmayan bir çocuğun Hamiyet'e yazdığı mektup var...

"Hamiyet
Dün Sarı Sadi ile yazı tura attık,seni ben kazandım. Sevgilim olacaksın.Çünkü sen bütün kızlardan daha güzelsin. Sen hızlı koşuyosun,daha iyi ip atlıyosun. Sakızınla en büyük balonu sen yapıyosun, en uzağa tükürüyosun. Kabul edersen büyüyünce seni gelin yapacağım.
Sizin evinizin önünden geçerken abin yolumu kesip misketlerimi alıyor. Köpeğiniz beni görünce havlayıp kovalıyor. Onlara tenbih et. O iyi çocuk de birdaha yapmasınlar. Biliyorsun maçlarda en çok golü ben atarım. En hızlı bisiklete ben binerim. Sapanımla 3 kuş vurdum. Hacce Teyze'nin camını kırdım. Hem benim abim senin ağabeyni döver. Benim babamın dükkanı seninkinden büyük. Bizim bahçemizde dut ağacı var sizinkinde yok.
Biliyorsun senin annenle benim annem arkadaş ve senin annen beni çok sever. Her gördüğünde başımı okşar şeker verir. Sende bana sevgilim diye mektup yazarsan gazoz kapaklarını sakladığım yere koy mektubu.
Sevgilim olursan sana hergün sakız vereceğim, her gün gazoz alacağım, kek bisküvi arasına yaptığımız sıkıştırma varya sana iki lokum koyacağım, saçını çekmeyeceğim, arkandan itmeyeceğim, çantanı ben taşıyacağım. Seni bisikletime bindireceğim. İp atlarken ipi çekip eteğini açmayacağım."
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Karadeniz:
Erkekler Avcı - Şavaşçı gen yapılarından seçilerek gelmişlerdir...Onun için duygularını saklamak onların genetik kodlarına işlenmiştir.
Duygusallık, Sevgi ve Aşk savaşçıyı zayıf gösterir onun için erkekçe işlerden sayılmaz. Bunu hem çevre, hemde sosyal hayat erkeğe bunu işler.
Çok az erkek bunlardan sıyrılabilir. Sıyrılanlarda ya şair olur ya da yazar. Yazdıklarını özel bir kadına değil genel anlamda yazarlar.
Gerek Ömer Gerekse Hamiyet mektubu ( Bana biraz çakma geldi..Zira, cümleler çok düzgün )
Bunun böyle olduğunun ispatı...
Aslında söylemek istediğim şey tabloyu iyi okursan yapılan şey incitmekten ziyade seni seviyorum sen de beni sevdir. Yöntem kabacadır. Doğru değildir..Fakat, duygu doğrudur...Gerçektir...!!
...
Özellikle kullandığımız kelimeler duygu dünyamızı şekillendirir..Zira; kelimelerin dönüştürme gücü vardır. Kullandığımız kelimeler özellikle hitap kelimeleri yada sıfatlar karşımızda kinin kim olduğundan çok, bizim kim olduğumuzu belirtir..Karşımızda ki ne kadar kaba olursa olsun biz bize yakışan kelimeler ile hitap etmeliyiz ki, gönülden gönüle giden yol kapanmasın
:(((
Biraz ders verir gibi oldu....İstemeyerek Haddimi aştıysam kusura bakma..!
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Haccecan:
Yok estafurullah.. Haddini aşacaksanda hep böyle aş!!!
Erkek kardeşime ilk okul ve ortaokulda yazılan aşk mektuplarıda Hamiyet'e yazılan mektuba benziyordu. Hamiyet'e yazan çocuk ilk okul 5. sınıf öğrencisi olduğu için cümlelerin düzgün olması gayet normal.
Bence sen Ömer'i kendine benzettiğinden aslında onun söylemek istediklerini anladığını hissettin... Ve hissettiklerinden dolayı gerçek olduğunu düşündün. Zamanında sende duygularını Ömer gibi ifade ettiğinden, Ömer'i kendine benzettin..
Günümüz savaşçı ve avcılık çağı değil iletişim çağı olduğundan erkeklerin genlerindede değişik olacak, oldu, olmasıda gerekliydi... Değişiklik olmayanlarda zamanla değişecek veya ilerleyen nesillerde değişikliğin izlerini göreceğiz...
Şu yazdığın satırları Ömer ve Ömer gibilere de yazman gerektiğini düşündüm. "Özellikle kullandığımız kelimeler duygu dünyamızı şekillendirir..Zira; kelimelerin dönüştürme gücü vardır..Kullandığımız kelimeler özellikle hitap kelimeleri yada sıfatlar karşımızda kinin kim olduğundan çok, bizim kim olduğumuzu belirtir..Karşımızda ki ne kadar kaba olursa olsun biz bize yakışan kelimeler ile hitap etmeliyiz ki, gönülden gönüle giden yol kapanmasın"
Ömer kendine yakışan kelimeler ile Zeynep'e hitap etmeli ki, gönülden gönüle giden yol kapanmasın.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------ 
Karadeniz:
Burada çocuklardan bahsediyoruz. Onların tam sosyalleşmemiş hallerinden. Onun için erkeklerin Savaşçı genleri bu çağlarda davranışlarını belirlemede daha etkindir.!! Ömer ile benim bir bağım elbette var. Bende bir zamanlar erkek bir çocuktum. Bu arada kız çocukları da senin dediğin kadar düzgün iletişim kuruyor değiller. Zaten burada tarz meselesi var. Yoksa niyet belli...
Erkek / Kız Zamanla sosyalleştikçe gerek tavır gerekse yaklaşım değişir..Çünkü, insan içinde yaşadığı toplum tarafından onay ve kabul görmek istiyorsa değişmek zorundadır...
Sen bir fotoğraf gönüllüsü olduğun için daha iyi anlarsın. Açıyı biraz değiştirmek Fotoğrafa çok farklı anlamlar yükleyebilir. Bu olaylara yada kişilere bakış açısı içinde önemlidir..:))
Gönül öyle bir derya olur ki içinde şilepler yüzer...Gönül öyle bir genişler ki içinde alemler döner..Gönül öyle bir yer olabilir ki bir ucundan bir ucuna sonsuz bir yol gider...
Seçmeyi ve değiştirmeyi bıraktığın gün gerçeği kavrarsın..!!
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
 
Haccecan:
Hamiyet'e mektup yazan çocuk ile Ömer yaşıt sayılır ancak ikisi arasında çağ farkı var..... Ömer yıllar öncesinin çocuğu, Hamiyet'e yazan çocuk ise günümüz çocuğu... İkisi arasında duyguların ifade edilmesi konusunda baya fark olduğu yazdıklarından anlaşılıyor.... Günümüzde duyguların ve düşüncelerin dile getirilmesi daha kolay... Toplum baskısı ve dış baskı daha hafif çünkü...
Ömer'i kendine benzettiğin konusunda ise ısrarlıyım... Ömer ile çağlarınız çok farklı ama davranışlarınız benziyor...Ömer'in hatıra defterinde ne anlatmak istediğini Zeynep'ten önce sen anladın çünkü; özelde seninde iletişim dilin aynı...
Zeynebin Ömer'i anlamadığı konusunda da ısrarlıyım çünkü; dediğin gibi çocuk olan Zeynebin de Ömer gibi iletişim dili henüz gelişmemiş olduğundan Ömer'i anlayamayıp hatıra defterinde yazdıklarına üzülmüş ve ağlamıştır... Zeynep o yıllarda zeki ve akıllı olduğu bir çağa henüz ulaşmadı.. Erkek ve kızlar arasında düşünce farkı ve gelişimi ergenlikten sonra belirginlik kazanıyor...
Gönül'ün derya olabilmesi içinde zaman, emek, çaba, kavrama ve anlama yeteneği ve önyargısız bir yaklaşım gerekiyor....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı Bekliyorum