Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

22 Şubat 2011 Salı

Yaşamın Yankısı


Yaşamın yankısı adlı Karadeniz'e mail attığım okuma parçası üzerine aramızda yaşanan diyaloğ...

Yaşamın Yankısı
Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış. Birden çocuk ayağı takılıp düşüyor ve cani yanıp 'AHHHHH' diye bağırıyor. İleride bir dağın tepesinden 'AHHHHH' diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor. Merak ediyor ve  - ''Sen kimsin?'' diye bağırıyor. Aldığı cevap 'Sen kimsin?' oluyor. Aldığı cevaba kızıp - ''Sen bir korkaksın!'' diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses 'Sen bir korkaksın!' diye cevap veriyor. Çocuk babasına dönüp  - ''Baba ne oluyor böyle?'' diye soruyor.  - ''Oğlum'' der babası, ''Dinle ve öğren!'' ve dağa dönüp ''Sana hayranım!'' diye bağırıyor. Gelen cevap ''Sana hayranım!'' oluyor. Baba tekrar bağırıyor, ''Sen muhteşemsin!''Gelen cevap; ''Sen muhteşemsin!'. Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor. Babası açıklamasını yapıyor:  - ''İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.'' Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Karadeniz:
Aslında bu temel bir kuraldır. Hayatta ne verirsen karşılığında da onu alırsın. Ama bu iyilik bulmak için iyilik, şefkat bulmak için şefkat şeklinde değildir. Eğer bu şekilde davranırsan sonuç beklentiden dolayı hep hayal kırıklığı olacaktır. Asıl formül yıllar önce BUDHA tarafında dile getirilmiştir...
HERŞEYE VE HERKESE KARŞI İSTİSNASIZ BİR SEVGİ DUYULMALDIKÇA KURTULUŞ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
Gerisi lafı gürzaf :)
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Haccecan:
Hayat bir tek sevgi duygusundan ibaret olsaydı Budha haklı olabilirdi. Ancak hayatın içinde olumlu, olumsuz her duygu ve davranış var. Zulüm yapanı hoşgörmek onun zulmünü artırmaktan başka bir şeye neden olmaz. Zalimi -zulüme maruz kalan insanların yaşadığı acıları ve duygu yıkımını anlamasını sağlarak, zulüm yapmasına neden olan olan faktörleri ortadan kaldırarak- zulümden vazgeçirmek gerek. İçinde sevgi ve hoşgörüden başka duygu taşımayan insanları da zulüm ve haksızlığa karşı nasıl davranılması gerektiği öğretilerek zulüme karşı korumalı...
Dünyada iyiliğin, sevginin ve hoşgörünün hakim olması için iyi, sevgi yüklü ve hoşgörülü insan sayısının artması gerektiği bilinmeli...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Karadeniz:
Ah hatice bilmediğin o kadar çok şey var ki. En azından Budha yı eleştirmeye başlamadan önce sözün üzerinde biraz düşünseydin. Bence Budha'yı hafife alıyorsun. :(
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Haccecan:
Bilmediğim çok şey olduğunu biliyorum. Bildiklerimle Budha'yı da eleştirebilirim senide. Bu beni bilgi ve öğrenmeye götürür. Cahilliğimin yüzüme vurulması ve eleştirdiğim için suçlanmak bilgiye ulaşmam önünde ki engeller. Engeller ise aşılmak için varlar.
Budha senden daha hoşgörülü.  Onu eleştirdim diye hiç sesi çıkmamıştı :))) 
 Budha'yı eleştirmek, onun düşüncesi üstüne fikrimi beyan etmek; Budha'nın söylediklerini düşündüğüm anlamına gelmiyor mu? Yazdıklarım hakkında fikrini söylememen ve bilmediğimi beyan etmen yazdıklarım üstüne düşünmediğinin kanıtı. 
Ben Budha'yı değil, sen beni hafife alıyorsun...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------ 

Karadeniz:
Yüzyılların bilgeliği karşısında hemencecik yoruma varılmaz. Öyle herşeye ve herkese karşı aklında eseni dile getirmek bilgi arayışı da değildir. Öğrenmek için önce iyi dinlemeli sonra dinlediğini harmanlamalı ve hayat ile yüzleştirmelidir. Ayrıca ben kimseye cahil demedim. Sürekli demediğim şeyler yüzünden ima ediyormuşum bir anlam çıkartarak itham edilmekte hoş olmuyor. :(((
Benim ima etmek bir huyum yoktur. Bunu en iyi sen bilirsin. Birşey diyeceksem derim. Birisinin cahil olduğunu düşünüyorsam ona cahil derim.
Ve benim lügatımda; öğrenilmesi gerekilen şeylerin çok oluşu o kişinin cahil olduğu anlamına gelmez. :((
Zira; herkesin bilgili ve bilgisiz olduğu konular vardır. Herkes her konu hakkında herşeyi bilemez zaten.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Haccecan:
Aynı dili konuşmamanın sonuçları bunlar.
Senin imâ etmek gibi bir huyun var o konuda yanılıyorsun.  Bunu en iyi ben bilirim. Genel konularda imada bulunmuyorsun, genel konularda çok okuduğun ve araştırdığın için bilgi seviyen bir çok insana göre bir hayli fazla. Genel konularda imâya gerek duymuyorsun bu yüzden. Bilgin çok olduğu için kendine olan güveninde çok fazla.  Kendine güvendiğin için bu konuları konuşmayı başlatıp bitirmek senin elinde oluyor. Genel konularda iddalısın ve gözükara tartışmaya girebilirsin. 
Özel konularında ise kendine güven ve rahatlık konusunda aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Özel konularda rahat değilsin, genelde susmayı tercih ediyorsun. Konuştuğunda ise imâ dilini kullanıyorsun. Özel konularına genel cevaplar veriyorsun.  Özelde ben, biz kelimelerini bile söyleyemiyorsun.
İşin tuhaf tarafı ne biliyor musun? Yaptığımı söylediğin her şeyi kendinde yapıyorsun. Sende söylemediklerimi söylemişim gibi imâ ediyorsun. İmâ dilini kullanıyorsun ama imâ dilinden anlamıyorsun. İma dilini kullandığın için demek istemiş olabilirsin diye demediğin şeyleri söylemişsin gibi varsayıp ona göre cevap veriyorum. Kısaca bulmaca çözmek zorunda kalıyorum. Sana göre yanlış cevap verdiğimde (bulmacayı yanlış çözdüğümde) ise (kendime göre hep doğru cevap veriyorum sen yanlış düşünüyorsun dediğinde içimde bir hayal kırıklığı yaşamama neden oluyorsun) seni yanlış şeylerle ithâm ettiğimi veya o konuda yanlış olduğumu söyleyerek sert bir tepki veriyorsun. Bu seferde sana karşı haksız ve yanlış davranmışım gibi hissetmeme neden olup suçluluk hissetmeme neden oluyorsun. Suçluluğun devamında ise içimde bir çatışma başlıyor. Kendimi cahil, bilgisiz hissediyor sana karşı aşırı tepki vermişim duyguları sarıp sarmalıyor beni. (Bana cahil demedin ama cahil dediğini ben nereden çıkarttım açıkça anlatabildim mi :)))))) Devamında ise kendimle çatışmama neden oluyorsun; kendimle sürekli savaşamayacağıma göre bu sefer Mitolojik kahraman Karadeniz'le tartışmaya başlıyorum :)))) (Bayanların alakasız şeylere sert tepki vermesinin temelinde ne yatıyor umarım bunuda açık anlatabilmişimdir, daha öncesinde bir konuya ya kırılmış yada gücenmiştir yada onu anlamadığını düşündüğünden huysuzlanmıştır Bkz BUKÇE dili.)
İletişim konusunda zorlandığım insanların başındasın. Seninle iletişim kuramamak şu an için önümde büyük bir engel. Bu engeli öyle yada böyle aşacağım, aşamazsam kendimle yine çatışacağım :))))
Tabi bu içimde yaşadıklarımın seninle hiç bir alakası yok. Sonuçta ise kendim yazıyorum, kendim çiziyorum kendim oynuyorum. Karadeniz ise haklı ben haksız oluyorum :)))))
İşin özeti bu :))))
Biliyorum benimle bir konu üzerinde sabit konuşmak, dallandırıp budaklandırmadan konuşmak çok zor. Biliyorum kafama sert bir cisim vurup seni benimle uğraşmak zorunda bırakmamam gerek. Ama henüz zamanı değil.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
06 Nisan 2010

15 Şubat 2011 Salı

Milattan 11 gün sonra


Haccecan: Günaydın. Biraz vaktin var mı?  Bir şey söylemek istiyorum.
Karadeniz: Günaydın Haccecan.
Haccecan: Mail yazıyordum sana ancak geldiğine göre burdan yazayım dedim.
Karadeniz: Ne demek senin için her zaman var. 
Haccecan: Dün 5 satır yazdıysan bana bir satırı ulaştı. Konuşma geçmişi gmailde kayıt edilmiş ne dediklerini tam olarak şimdi gördüm.
Karadeniz: Genel de gmail yapar.
Haccecan: Yazdıklarının hepsini görebilseydim cevaplarım daha farklı olurdu. Genelde atmıyor bana. Birincisi; duygularımı açığa çıkartmayı hiç düşünmüyordum. Çünkü senin farklı hiç bir yaklaşımın olmamıştı o konuda hata ettim bunun pişmanlığını yaşıyorum.
Karadeniz: Pişmanlık duyacak bir şey yapmadın.
Haccecan: Ancak duygularımın tek taraflı olduğunu hiç hissedemedim. Hissettiklerim sayesinde içimde bu kadar büyüdü sanırım. Ben belki öyle algılamışım, yanlış algılamış olabilirim. Ancak iki kişiden de benzer şeyleri duyunca "acaba?" demeden de geçemedim...
Karadeniz: Sen pişmalık duyarsan bende duyarım.
Haccecan: Karadeniz bir şey yazma ilk önce ben içimdekileri yazayım. Şu konuşma aşamasına geçebilmek  bile bence büyük başarı.
Karadeniz: Tamam
Haccecan: Konuşabiliyoruz artık. Senaryo yazmıyorum. Seni tanıyorum bu konuda iddalıyım. Dünkü konuşmamızda arkadaş olarak yaklaştığım bayanlar sevgili arıyor, sevgili olamayacağımı hissettirdiğimde araya duvar çektiğimde ise arkadaşlıklarını bitiriyorlar kendilerine erkek arkadaş arıyorlar dedin. Ancak bu konular senin için açmaz, kişiliğinde aşamadığın bir konu. Bunu kendin söylemiştin. Kardeş ve arkadaş dışında karşı cinse yaklaşamıyorum demiştin. Bu konuyu kendi içinde açıklığa kavuşturman gerek bence.  Kızlara sevgili olarak yaklaşamıyormusun yoksa karşılıklı sevgili gibi hissettiğin kızlar senden arkadaşlık dışında bir tepki gelmediği için senden hayır gelmez düşüncesiyle başka erkek arkadaş bulup sende duygusal bir yıkımamı neden oluyorlar? İlk önce bunları açıklığa kavuşturman gerek. 
Kendimle ilgili bir kaç şeyde söylemeliyim. Günü birlik ilişkiler arayan bir insan değilim hiç bir zamanda olmadım. Erkeklerle iş ortamında olsun sosyal ortamda olsun daima ilişki içerisindeyim. Şimdiye kadar erkekleri gözleme ve tanıma şansımda oldu. Erkekleri az çok tanıyorum. Kadınlara yaklaşımlarını, olaylara karşı tepkilerini, davranışlarını, davranışlarının altında yatan sebepleri anlayabiliyorum. Kimin bana arkadaş olarak yaklaşıp kimin duygusal bir şeyler hissettiğinide anlayabiliyorum.
Karadeniz: Buradayım.
Haccecan: Tamam sen oku bir kaç şey daha yazmaya çalışıyorum. Kendimi tam olarak ifade etmeye çalışıyorum. Sonra sözü sana bırakacağım. Yetiştirilmemde ki eksiklikler yönünden ilişkiler yönünden hiç başarılı değilim. Kendime çizdiğim kurallar ve yaşadıklarımın etkisiyle duygularımı hiç bir zaman açığa vuramadım. Açığa vuramadığım duygular ise beni daha kötü buhranlara sürükledi. Daha kötüye sürüklendiğim halde ise güçlü görünme çabamda hiç bir zaman değişiklik olmadı. Erkekler açısından hep ulaşılamaz ve zor kadın oldum. Senin dünkü beyanlarını göz önüne aldığımda senin arkadaşça yaklaşımlarını ben sevgili olarak algıladım ve duygularımı açmış bir konuma düştüm. Şu durumda senden yüz bulamayacağım içinde bu arkadaşlığı bitireceğim için daha çok üzüldüğünü beyan ettin. Olayı bir tek kendi bakış açımla değerlendirebilirim.  Sana karşı duygularımı ifade edebilmek benim kendi kişiliğimde aşamayacağım dağları aşmam anlamına geliyor. Hayat bundan sonra benim için daha kolay olacak. Senin açından değerlendirdiğimde ise kendi içinde çelişkiler yaşadığını söyleyebilirim. Sevgisini ilan edip yüz bulamayınca küsen bir arkadaş durumuna düşmeyeceğim. Arkadaşlığımızı bitirmeyeceğim bu konuda üzülmene gerek yok. Aksine kendi içimde bir sorunu halletmeme yardımcı olduğun için teşekkür ederim. Dinlediğin ve benimle konuştuğun için. Ama bir konuda hala ısrar ediyorum. Tek taraflı hissetmediğimi hissediyorum. Eğer bu konuda doğru düşünüyorsam, kendi içindekileri açığa çıkarmaman, içinde farklı şeyler hissedip dilinden farklı kelimeler çıkıyorsa kişiliğinde aşamadığın o dağı hiç aşamayacaksın.
Yukarda yazdıklarım benim hissettiklerim, yanılma ve hata payı var. Doğrunun ne olduğunu ancak sen biliyorsun. Bitti gözün aydın :) 
09:53 Karadeniz: Bir Dakika
10:10 Karadeniz: "Dünkü konuşmamızda arkadaş olarak yaklaştığım bayanlar sevgili arıyor, sevgili olamayacağımı hissettirdiğimde araya duvar çektiğimde ise arkadaşlıklarını bitiriyorlar kendilerine erkek arkadaş arıyorlar." İfade tam böyle değil ama böyle de denebilir. Ha ahmet kel, ha kel Ahmet... Aradaki fark ise duvarı ben değil onlar örüyor. Ben zaten hep seviyemi ve mesafemi arkadaşlık çerçevesinde koruyorum. Aslında korumuyorum da gerçekten arkadaşım. Arkadaş olarak arkadaş gibi davranmam doğal. Yani arkadaşlığı onlara ulaşmak için kullanmıyorum. Başkaları öyle yapıyor olabilir ama işte ben yapmıyorum. Hislerine gelince; hissettiklerin doğru. 10:14 Ben sevmediğim bir insanla zaten arkadaşlık etmem ki... Ve ne hissetiysen o doğru. Bu konuda yanılmıyorsun. Fakat bu hislerinin yanına benim davranışlarımı, sana yaklaşımımı da koyarsan yazdıklarımı daha iyi anlarsın. 10:17 Benim bayanlara karşı hislerimi arkadaşlık seviyesinden öteye taşımamak gibi bir sorunum olmadığı kanaatindeyim. Ama öyle görüyorsan bu konuda savunma yapmayacağım.
10:18Haccecan: Yazdıkların yine gelmiyor sanırım.
Karadeniz:  :( 10:19 Bu işi akşama ertelesek. Şu an çıkmak zorundayım.
Haccecan: En son ne yazdın?
Karadeniz: Burada bir sürü şey hem dikkatimi dağıtıyor hemde çıkmalıyım.
Haccecan: Yazdıklarını mail at. 10:20 Bir şey gelmedi ki bana hep çıkıyorum derken yazdıkların geliyor :(((
10:22 Bu gmail yakmalı, küllerini savurmalı. Bir şey yazıyormusun şu anda?
02.04.2010

*Kırmızı ile yazılmış diyaloglar bana ulaşmayan yazılar.

14 Şubat 2011 Pazartesi

Milattan 10 gün sonra...


Duygularımı açıkladıktan 10 gün sonra Karadeniz'le aramızda geçen bir diyalog. Bu 10 gün süresince Karadeniz tek bir kelime bile konuşmadı benimle. 

16:29 Karadeniz: Haccecan nasılsın? Mesaj yazmışsın ama ben burada değildim.
16:30 Haccecan: Merhaba. İyiyim sağolasın. Bende yazmayınca susmak istiyor herhalde diye düşünmüştüm. Sen nasılsın?
Karadeniz: Yeni ofisin tadilat işleri için diğer taraftaydım. Yorgun ve bitkinim. Hiçç birşey yapasım yok ama bedeni sürüklüyorum işte.
Haccecan: herşey üst üste geliyor demi?! Bir şey olmaz aşarsın.
16:32 Karadeniz: Ay sonu ofis işleri. Bir kaç gece sabahlayınca sanırım cereyanda da kaldık, hırpaladı biraz. Neyse alçısını çektirdik, kağıt kaplanacak. Boya ve parkeden sonra mobilyalar gelecek. Elektrik alt yapısı montajı var. Ha bir de fayans derken bitecek gibi.
Haccecan: Biter biter... İşlerin tamamını düşünmek ağırlık yapar. Günlük yapılacak işleri düşünmek gerek. Kendim için öyle yapıyorum.
16:35Karadeniz: Ben onu da yapmıyorum ama bir güne yapılacak işler zor sığıyor. Sanırım yaşlandım artık! İhtiyarlık başa bela! Meydanı gençlere bırakıp jübile mi yapsam diyorum?
Haccecan: Olduğun yaşta değil hissettiğin yaştasın demişler. Öyle hissediyorsan yaşlısındır. Hissetme konusunda senden daha yaşlı hissediyorum.
16:37Karadeniz: Yaaa kesin öyledir. Bahar havası çarptı galiba. Bahar yorgunluğu mudur nedir?! Olduğum yere yığılacağım neredeyse! :(
Haccecan: Psikilojik olarak nasılsın? Asıl önemli soru o.
16:40Karadeniz: Yaşlı. İhtiyar. Bitmiş. Tükenmiş. Nasılsa öyleyim! Sanki dünyada herşeyi milyon defa yaşamış gibiyim.
Haccecan: Geçmiş hayatlarını hatırlayan insanlara ne diyorlardı? Yoksa sende öyle misin?
16:42Karadeniz: Daha öncesini sonrasını bilmiyorum. Ama bu kadarı bile yetti.
Haccecan: Bahar mevsiminden, inşaattan sorumlu değilim ama senin ruh halinden bende sorumluyum. Kendi adıma sebep olduklarım için özür dilerim arkadaşım. Yoksa sende biliyorsun ki sen ihtiyar da değilsin, bedenen çökmüşte değilsin. Ruhende içinde fırtınalar kopuyor. Benim dışımda şeyler bunlar. Kendini yaşlı ve yorgun görmek istiyorsan elimden bir şey gelmez. Ama öyle değilsin. Kendini o ruh haline sokmak istersen bu senin kararın.
16:47Karadeniz: Bilmiyorum. Bakacağım.
Haccecan: Biliyorsun. Her şeyin cevabını verebiliyorsun. Kendinle ilgili sorunlara ve sorulara nasıl böyle kayıtsız kalıyorsun anlamıyorum!
16:48Karadeniz: Çelişki cevabın olmaması değil. Cevaplar hep var. Mesele cevapların getirdiği duygusal yükler. Gelecek ile ilgili bağlayıcı kararlar vermeyi uzun zaman önce bıraktım. Şimdi bu saatten sonra aldığım kararı değiştirmek; geçmişle tekrar tekrar yüzleşmeme neden oluyor ve kendime yakıştıramadığım bazı sıfatlar üzerime yapıştırıyor.
16:53Haccecan: Ne gibi? Likya yolunda çadırda sohbet ederken bir söz söylemiştim sana. Bir tahta oturmuşsun, o tahtan inmen gerek! İçin dışın bir değil. İçim dışım aynı diyerek kendini kandırmayı bırakmalısın ilk önce. Karar vermekten ve verdiğin kararların sonuçlarına katlanmaktan da korkuyorsun. Bilmiyorum söylediklerinin yanlış bir tarafı yok gibi ancak genele baktığımda yalnış bir şeyler var. Şahsına eleştiri yapmak istemiyorum. Ancak ben niye hep yardıma ihtiyaç duyan Karadeniz'i görüyorum. Kendini ezip geçemeyen, gururlu, hata yapmayı göze alamayan, sert kabuklu bir Karadeniz. Aslında sert de değilsin. Mesafe koymak istediklerine böyle davranıyorsun.
16:58Karadeniz: Ben insanları gerçekten seviyorum. Doğayı, hayvanları da... Ama gerçekten seviyorum; dilin ucu ile değil... İçim dışım her şeyim olduğu gibi. Herkesin yardıma ihtiyacı vardır Haccecan. Ama ben yardım dilenmiyorum. Yardıma ihtiyacım bile olsa devam etmeyi prensip edinmişim. Çünkü herkesin yardıma ihtiyacı var.
17:00Haccecan: Biliyorum. Bunlar benim hissettiklerim. Yoksa seninle dile getirdiğimiz hiç bir şey yoktu.
Karadeniz: Bu ister istemez beni farklı kılıyor. Ama ben fark yaratmak için gayret içinde olan senin dediğin gibi tahta oturmuş birisi de değilim. Aksine kendim basit sıradan ve her an ölecek biri olarak görüyorum. Onun için telaşsız sakin ve dingin bir hayatı seçiyorum.
17:02Haccecan: Tahtan kasdettiğim şey kendini ezip geçememen. Yıllar önce aldığın kararları uyguluyorsun, bunları uygulamayı bırakırsan kendine ihanet etmiş gibi göreceksin kendini. Karşı geldiğinde ihanet ettiğin ve seni cezalandıracak bir kral Karadeniz var içinde. Ondan korkuyorsun.
17:03Karadeniz: Kendime değil sadece başkasına da ihanet etmiş olacağım.
Haccecan: Sakin ve dinginlik konusunda da haklısın. Bu sakinliği ve dinginliği bırakıp bilinmez bir hayatı da istemiyorsun. Bir yanın ise istiyor aşmak istiyor. Sen iki kişi olarak tanımlanabilirsin ancak. Birinci sen gözükara ikinci sen sakin ve dingin. Kendimle mücadeleyi bırakmak için sana itirafta bulundum. Kendinle mücadele edesin diye değil. Senin oturduğun taht gibi bende bir tahta oturuyordum. O tahtan indim artık. Kendime verdiğim sözler, kendime çizdiğim çizgiler ve kendime koyduğum kuralları yıktım.
Karadeniz:!!!
17:10Haccecan: Bundan sonrası benim için daha kolay. Senin için kolay olması içinde herşeyi yaparım. Hayatının içinde olma zorunluluğum yok. Beni kendine yük edinme sakın.
17:12 Karadeniz: Sana haksızlık yapmam istemem Haccecan. Değer verdiğim insanları yitirmek gibi acı bir kaderim var...:( Onun içim kimseye olduğum gibi davranmamaya hatta uzak durmaya çalışıyorum..! Bunlar kibirli kelimeler gibi gelebilir.
Haccecan: Hangi kelimeler?
17:14 Karadeniz: Hep yaşadıklarım aynı. Okulda üniversitede mahallede...
Haccecan: Gönül ilişkileri konusunda mı? Kızlar sana teklif ediyor ama sen mi pas vermiyorsun? :)
Karadeniz: Senin dediğin gibi kendimi herkül zannediyordum. 17:15 Benim gönül işim iki defa oldu...17:16 Birinde o beni sevmiyordu. O zaman çok gençtim. Diğerinde ben tam bir salaktım. Senin dediğin gibi kendimi herkül zannediyordum. 17:18 Arkadaşlarıma sevgili gözü ile bakamıyorum. Ama kızlar sevgili olabilecekleri erkeklerle arkadaşlık yapmak istiyorlar. :( Ben iki arada bir derede kalıyorum. Bunu böyle söyleyince
Haccecan: Çok yavaş yazıyorsun. Karadeniz hala rahat değilsin. Hala çekinerek yazıyorsun.
Karadeniz: O eski candan arkadaş gidip yerine mesafeli herkes gibi biri geliyor. Bunu o kadar çok yaşadım ki...17:19 Arkadaşımdan da oluyorum.
Haccecan: Tahmin ediyorum.
Karadeniz: Sonra o arkadaş gidip kendine bir erkek arkadaş buluyor. Artık selam bile vermez oluyor. Yani kızlar arkadaşlığı yatırım aracı gibi görüyor sanırım.
Haccecan: Kaçan kovalanır. İlk önce ilgi gösterip bayanların dikkatini çekiyorsun, sonra ilgilendiklerini anladıklarında araya mesafeyi koyuyorsun. Kibirli ve ulaşılamaz göründüğün için sana ulaşamayacaklarını anladıklarında kendilerine başkalarını buluyorlar.
Karadeniz: Öyle olmuyor ama!
Haccecan: Nasıl oluyor?
Karadeniz: Olsa bile insan arkadaşını kaybetmek ister mi?
Haccecan:?
?
?
Karadeniz yedin ömrümü...
Karadeniz: Belli bir yaştan sonra bu durum gittikçe daha ağır gelmeye başlıyor. Haccecan sana haksızlık yapmak istemem. Aynı şey şimdide olacak ve ben sevdiğim bir arkadaşımı kaybedeceğim. Belli bir yaştan sonra bu durum gittikçe daha ağır gelmeye başlıyor. 17:24 Haccecan sana haksızlık yapmak istemem.17:25 Mükemmel bir insansın. Fakat benim için artık gerçekten çok geç.
Haccecan: Nasıl bir haksızlık?
Karadeniz: Keşke sana istediğin cevabı verebilseydim.
Haccecan: Bana olumlu cevap ver diye bu konuşmaları yapmıyoruz. Rahat ol. Konuştuğun için sağol. Konuşmasaydın ömür boyu içimde bir sızı olarak kalacaktın ve en azından usülünce ve kırmadan söylüyorsun.
17:30 Karadeniz: Aslında kırmamak korkusu değil bu kaybetmek korkusu.
Haccecan: Varmı başka bir diyeceğin? Ben çıkıyorum Karadeniz.
 
*Kırmızı ile yazılmış diyaloglar bana ulaşmayan yazılar.
01.04.2010

12 Şubat 2011 Cumartesi

Milat'tan bir gün sonra...


Günaydın Karadeniz
Dün sana açıldıktan sonra omuzlarımdan bir sürü yük kalktı. Kendi kişiliğimde aşamayacağım bir dağı aştım. Kendimi çok özgür hissediyorum. Sıra seni özgürlüğe kavuşturmamız gerek Karadeniz. Sadece duygularımın bir karşılığı var mı yok mu onu bilmek istiyorum. Şu aşamada senden hiç bir beklentim yok.Senin omuzlarında ki yükünde farkındayım.
Düşünmek için istediğin zamanda içerisinde beraber düşünsek olmaz mı? Bütün korkularını, kaygılarını, içinde ne varsa yaz bana.
Dün sana açılmadan önce bir arkadaşımla aramızda bir sohbet geçti. Bu arkadaşla yaşanan sohbetten bazı kesitleri aşağıda yazılı. Bu sohbetten sonra sana duygularımı ifade edebildim. Bana etkili olursa sanada etkili olabilir diye düşündüm...
Arkadaş: S.A. Haccecan
Haccecan: Aleyküm selam. Nasılsın Arkadaşım?
Arkadaş: Sağol canım. İyi çok şükür. Sen nasılsın?
Haccecan: İyiyim çok şükür. Bildiğin gibi.
Arkadaş: Haddim değil belki ama sana facebook da ki hissettiğim bi durumu çıtlatayım. Sakın kızma ama bana.
Haccecan: Yok kızmam. İçinde ne varsa söyleyebilirsin?
Arkadaş: Karadeniz diye bi arkadaşın varya; evli mi?
Haccecan: Hayır bekar. Neden ?
Arkadaş: Sana karşı bişeyler var gibi sanki. Ya da ben öyle hissettim.
Haccecan: Bunu söyleyen ikinci kişisin.
Arkadaş: Ciddi mi?
Haccecan: Nerden öyle hissettin?
Karadeniz: O kadar farklı geldi ki. Çok dikkat çekici.
Haccecan: Nasıl anladın?
Arkadaş: Seni facebooka eklediğimden beri farkındayım. Ama sana söylesem mi söylemesem mi ikilemde kaldım?!
Haccecan: Arkadaş benim arkadaşlıklarımda dikkat ettiğim bir şey vardır o da samimiyet. İnsanlara karşı ne hissedersem ne düşünürsem bunu yüzlerine söylerim. İnsanlarında aynı şeyi yüzüme söylemesini beklerim. Arkamdan konuşulmasındansa yüzüme söylensin isterim ne kadar kötü olursa olsun. O yüzden yüzüme söylemekle en doğru şeyi yaptın.
Arkadaş: Zaten başkasına bahsetmem. Dikkatimi çekti. O yüzden söylemek istedim.
Haccecan: Nerden anladın, nasıl hissettin?
Arkadaş: Var bişeyler derin bişeyler gibi sanki.
Haccecan: Onun bana dile getirdiği hiç bir şey yok. Ne yazıyorsa orada yazıyor.
Arkadaş: Birşeyler var hem de farklı bi mesafe var. Tecrübe diyeyim. Bazı erkekler korkuyolar. Direk söylemekten. Ya da belli etmekten. Ne kadar mesafeli olsa da yazdıkları kendini ele veriyo bence. Sen daha iyi anlarsın ama. Yüz yüze olunca daha belli olur. Korkuyor belki de sana açılmaya.
Haccecan: Bilmiyorum. Benimde mizacım serttir biraz.
Arkadaş: O senden daha sert emin ol. Başka biride benim gibi düşündüyse mutlaka bişey vardır. Koruyucu bir kabukla kaplı gibi.  
Haccecan: Yani seni Allah konuşturuyor galiba. Bu sözleri söylemenin zamanını bir bilsen! Şu anda ve şu zamanda niye dile getirdin çok merak ettim.
Arkadaş: Valla. Hayatta tesadüf yoktur. Bir şeyler beni harekete geçirdi sanırım.
Haccecan: Galiba.
Arkadaş: Diyorum ya seni facebooka eklediğimden beri çok dikkatimi çekti. Öyle böyle değil bak bir sürü insan yorum yazıyo ama o mutlaka var ve farklı. Diğer yazanlar gibi değil. Öbür arkadaşın da aynı yorumu mu yaptı? Aynı mı hissetmiş?
Haccecan:  Benzer şeyler söyledi. Seninle açık konuştuğum gibi konuşamadım. Kestirmeden aldım. "Yo arkadaşız" dedim. Bende senin gibi düşünüyorum ancak ondan farklı bir yaklaşım gelmediği için arkadaşım diyorum.
Arkadaş: Onu çözmek lazım. Ama nasıl? Farklı bi tip.
Haccecan: Çok farklı.
Arkadaş: Kızma bana sakın diyorum ya haddimi aşacağım diye korkuyorum ama aslında ikinizde de aynı hisler var gibi. Sende ona karşı daha hassas gibisin. Herkese yazıyorsun ama ikiniz de farklı bi tılsım var gibi.
Ben sadece hissettiğim şeyi yazıyorum canım. Sakın kızma.
Haccecan: Kızmıyorum Arkadaş. Gerçekten.
Arkadaş: Strese girdim. Yazarken.
Haccecan: Ya saçmalama. Ne düşünürsen açıkca yaz. Rahat ol.
Arkadaş: Tamam relax. Bende böyle bişey yaşamıştım. Eğer bişey hissediyosan kaybedince çok kötü oluyor. Erkekler içine dönük olunca çok zor.
Haccecan: Sen ne yapmıştın?
Arkadaş: O da böyle mesafeliydi. Belli belirsizdi. Aslında belliydi ama ben yok canım diyodum hep. Ama bende ona karşı çok farklı hissetmiştim. O söylemeyince normal arkadaş gibi devam etmişti. Benim olduğum ilçe daha küçük ve daha dedikoducuydu. Herkes bizi tanıyordu. O yüzden çok dikkat ettim öylesine bişey olsun ve bitsin istemedim. Onun arkadaşı beni seviyordu, benim ev arkadaşım da onu. Aşk dörtgeni.
Haccecan: Oooo....
Arkadaş: O yüzden ikimizde bastırdık bi süre. Ama belli oluyo Haccecan. Hissettiklerim doğruymuş. O yüzden sana söylemek istedim. Karşı tarafın hisleri de bana karşı aynıymış. Sonra o arkadaşı üzülecek diye uzak durdu. Bende öyle yaptım. Küçük yerlerde biri atanır hemen bekarlar sahiplenir şu benim bakmayın diye
Benim talihsizliğim o noktada başladı.
Haccecan: Hiç dile getiremediniz mi yani?
Arkadaş: Dile geldi bi zaman sonra ama öbür arkadaşlar cesaretlendirmiş onu. Yoksa söyleyemezdi eminim. Sonra ben ev arkadaşım darılmasın diye kabul etmedim. Bir süre aynı ortamda hiç bulunmadık. Sonra dayanamadık ikimizde.
Haccecan: Ev arkadaşın çok mu seviyordu onu?
Arkadaş: Ya ev arkadaşım aşırı kiloluydu ve aynı yerde görev yapıyolardı. O platonik takılıyordu. Kilodan dolayı çok kompleksliydi. O arkadaş ondan hiç hoşlanmıyordu. Terbiyesinden birşeyde diyemiyordu.  Ev arkadaşım resmen gözle, sözle taciz ediyodu. Bir bayana da yakışmıyor aslında. Aralarında birşey olacak gibi değildi. 
Haccecan: Keşke arkadaşın üzülecek diye red etmeseydin...
Arkadaş: Bir de arkadaşım biriyle başlayayım da kim olursa olsun. O kafadaydı ama onun tipini beğeniyordu.  Sonradan çok pişman oldum. Amaaaaaaan.  Nasip değilmiş.
Haccecan: Şu an hala o pişmanlığı hissediyor musun?
Arkadaş: Uzun bir süre hissettim ama eşimi çok seviyorum.
Haccecan: Böyle gönül acısı çeken o kadar çok insan var ki... Ruh eşini bulupta kaybeden, gururdan, ebeveynlerin engellerinden, yetiştirilmedeki yanlışlarımızdan kaynaklanıyor hep.
Arkadaş: Evet hakkaten ruh eşimdi. Aynı düşünüyorduk, aynı hassasiyetteydik. Haccecan eşimden razıyım çok şükür. Seviyorum. Oğlum ve eşim benim herşeyim. Diğerinden sadece acı ve kırıklıklar kaldı. Sende seviyosun değil mi? 
Haccecan: Bunu kendime ilan edeli çok oldu. Ama bu işler tek taraflı olmuyor malesef. Ondan bir adım gelmeyince bende bir adım atamıyorum. 
Arkadaş: Karadeniz'in tavırlarını en iyi sen anlarsın. Beraberken anlarsın bakışından tavrından. Ne zamandır tanıyor seni? Acaba tanımak için biraz daha mı zamana ihtiyacı var?
Haccecan: İki senedir.
Arkadaş: Bayada olmuş.
Haccecan: Çözemiyorum onu.
Arkadaş: Ben sizi yanyana görsem kesin söylerim sana. Ama sanırım Ankara' da
Haccecan: Evet
Arkadaş: Gerçi görmeden de belli yazdıklarından.
Haccecan: Yazdıklarından hangi cümlesinden anladın bunu..
Arkadaş: Kabul etmeyeceğini mi düşünüyo acaba?! Yazdığı herşeyden belli bence. Hemen hemen tüm resimlerine yorum yapıyor ve dokundurmalar var. Diğer erkek arkadaşlarının yazdığı gibi değil. Yazdıklarına alınganlıklar yapıyor. Normal bi erkek böyle davranmaz.
Haccecan: Diğer arkadaşlarına da benzer yorumlar yapıyor. Bana çok tuhaf gibi de gelmiyor. 
Arkadaş: Çok ilgili. Bence senin tepkinden korkuyor. Ortak arkadaşın yokmu? Onu çözebilecek biri. 
Haccecan: Yok valla bu Ankara'ya gidişimde çalıştığı iş yerine gittim, çalıştığı arkadaşlarıyla arkadaş bile oldum. Hepsiyle facebookdada arkadaşız, kız kardeşiyle arkadaşız. Kimsenin bir şey dediği yok bana. Hani birine çıtlatsa,  aracı olsa; oda yok!
Arkadaş: Ama hayatında biri de yok di mi?
Haccecan: Bildiğim kadarı ile yok!
Arkadaş: Sadece facebookdan mı görüşüyor? Aramıyo mu? Ne bilim msn den yazmıyor mu?
Haccecan: Hayır. Ayda bir iki kere gelir, Türkiye'nin sorunlarından vs genel konuları konuşuruz.
Arkadaş: Buraya mı geliyo?
Haccecan: Msn ye...
Arkadaş: Oy bıraksın Türkiye'yi. Konuşarak çözsek ülkemizin halini... Seni çok mu ciddi buluyo acaba?!Şakaları bile temkinli. Ama seninde onunda hisleri aynı bence. Yazışmalarınızdan belli oluyor. Sende de onda da bişeyler olduğu. Karşılıklı latifeler. Ben sana benim yaşadığımı sende sonradan üzülme diye anlattım.  Yoksa benim için çok gerilerde kaldı.
Haccecan: Anladım teşekkürler..
Arkadaş: Bir fırsat elinden kaçınca ikincisi de kaçıyor. Yakalayamıyorsun. Devreye başka şeyler giriyo sonra nasip diyorsun. Görünce utandığım, içime bi sıcaklık düşüren, görmeyince duramadığım, karşılıklı hissedince ayrılmak acı oluyor. Eğer gerçekten seviyosan sen belli et. Gurur yapma  Olmazsa zaten olmaz. Direk söyleme belli et. Acaba çok sevdide unutamadı mı ya da tekrar kaybetmekten mi korkuyor?
Haccecan: Senin burcun ne Arkadaş?
Arkadaş: Yengeç
Haccecan: Önsezilerin çok kuvvetli.
Arkadaş: Hemde süzme. Bak seni anlar da teklif etmezse zaten kaybedeceğin bişey yok. Yoluna bakarsın. Belki başka birilerini erteleyeceksin. Hayat çok kısa. Sen kendini güzel ifade edebiliyorsun.
Haccecan: Arkadaş cuma günü bir şiir yazıp gönderdim ona. Üstüne bile alınmadı. Anlamıyor!
Arkadaş: Onun baş harfleriyle yaz. Anlamıyorsa anlatmak lazım demek ki. Daha açık. Cesaretsiz galiba. Korkak bu konuda. Pasif. Çok sevip ayrılmış mı anlattı mı bişeyler?
Haccecan: Bunu da ben kabul edemiyorum. Beni hiç mi tanımadı, hiç mi anlamadı? Sandığından çok daha fazla birbirimizi tanıyoruz, biliyoruz.
Arkadaş: Senin söylemeni mi kabul edemiyorsun?
Haccecan: Ömür boyu kendimi anlatamam.  
Arkadaş: Tabi canım. 
Haccecan: Sevseydi o fırsatı çok verdim.
Arkadaş: Beklemezsin ya insan mutlaka anlar. Gayet zeki birine benziyor.
Haccecan: Anlamazlıktan geliyorsa yapabileceğim bir şey yok! Çokkk. Tahmin ettiğinden çok daha zekidir. Bu konuşmalar aramızda kalacak değil mi?
Arkadaş: Tabi canım.
Haccecan: Özelimi herkesle paylaşmayı sevmiyorum.
Arkadaş: Diyorum ya ben sana ne söyleyip başlayacağımı bilemedim. Çünkü yazdıklarınızdan seninde onunda bişeyler hissettiğinizi anladım. Ama bunu sana nasıl ifade edeceğimi bilemedim. Çünkü tepki de gösterebilirsin. En doğal hakkın. Sana söyleyemezken başkasına nasıl söyleyeyim? Ben epeydir farkındayım ama benim bişeyler söylememin edepsizlik olur diye düşündüm önce. 

11 Şubat 2011 Cuma

Milad



Haccecan: Selam Karadeniz...
Karadeniz: Slm Haccecan dalacak adam arıyorsan, bugün müsait değilim bilesin.
Haccecan: Estafurullah. Nerden çıkardın onu, ben sana ne zaman daldım?
Karadeniz: Dalmadığın gün mü var ki? Artık selam vermeye korkar olduk neredeyse...((
Haccecan: Ciddi mi diyorsun?
Karadeniz: Ben ciddiyim. Ama senin istemeden yaptığın gibi bir his var.. Acaba diyorum Haccecan'a benden mi görünüyorlar?
Haccecan: Benden mi görünüyorlar derken?
Karadeniz: Bizde öyle derler...
Haccecan: Ne anlamında derler?
Karadeniz: Birine birinden görünmek demek. Onu görünce heyheylerinin gelmesi demek. Yani kötü ruhlar gibi...
Haccecan: Cuma gününkü konuştuklarımız üstüne böyle söylüyorsun sanırım...
Karadeniz: Sadece cuma değil ama siz bayanların böyle de bir huyu var yaptıklarınız değil size karşı yapılan yada yapılmayanların hesabını tutuyorsunuz. Tek taraflı muhasebe bakiye hep artı veriyor böylece...
Haccecan: Keşke siz erkeklerle biz kadınların iletişim dili aynı olsaydı. Cuma günü azarlandığını düşünmezdin aksine benim düştüğüm duruma ağlardın
Karadeniz: İletişim mi yoksa itişim dili mi )) Offf.. Hangi durum bu Haccecan. Kendin çaldın kendin söyledin. Bir de durum mu var?
Haccecan: Boşver Karadeniz. Vur saza bas gaza...
Karadeniz: Bak yaaa işte böyle. Ben ne diyeyim şimdi. Argo falan da konuşuyoruz artık. Hangi ara kimden öğrendin?
Haccecan: Ya ciddi olamazsın! Cuma günü sana göre abest olan davranışımı söyleyebilr misin? Sence neden öyle davrandım?
Karadeniz: Bilmiyorum Haccecan. Yine birşeylere kızdın gelip hıncını benden çıkarttın. Ben de unuttum gitti.
Haccecan: Unuttuysan ben selam yazdıktan sonra niye "slm Haccecan dalacak adam arıyorsan bugün müsait değilim bilesin" diyosun?
Karadeniz: Tedbir alıyordum ama anlaşılan tedbir kar etmedi.
Haccecan: Cuma günü beni anlamadığını şimdi anladım. Hem böyle zeki ve cin fikirli olup cuma günü hiç birşey nasıl anlamıyorsun anlamıyorum? Bir yanım dalgacı Karadeniz dalga geçiyor dalga olma diyor
Karadeniz: Yine dalgacı olduk! Neyse Haccecan ne diyecektin? Haa senin ağaçları toprağa verdik nihayet. Mezarlığa diktim onları.
Haccecan: Söylüyorum, söyleyeceğin herşey çok önemli.
Karadeniz: Yatanların selamı var.
Haccecan: Aleyküm selam. Babandan parçalarla büyüyecek ağaçlar.
Karadeniz: Babama dikmedim. Dedem ebem ve babaannem. Baba ya mavi ladin alacağım. Severdi rahmetli. Bir de altın mazı.
Haccecan: Altın mazıyı duymadım.
Karadeniz: Mazının uçları sarıya çalanı altın mazı diyorlar. Güzel bir ağaç
Haccecan: Ağacın kötüsü yok ki!! Hepsi güzel.
Karadeniz: He vallaaa
Haccecan: Ben cuma günkü şiiri sana hitaben yazmıştım. Bundan önce ki şiirleri de. Sana hitaben yazdığım şiirleri koca adayına oku deyince bozuldum ve öyle tepki verdim.
Karadeniz: Sen bana şiir mi yazdın? Niye bana söyle miyorsun?
Haccecan: Seven insan anlar diye düşündüm, anlamıyorsa sevmiyordur. Zorlamak istemedim
Karadeniz: O kısmı ben halledeyim benim adıma karar vermek gibi bir aceleciliğe niye giriyorsun? Öncelikle çok teşekkür ederim. Çok onur duydum.
Haccecan: Ben rahat bir insan değilim. İçimde yaşarım her şeyi..
Karadeniz: Ama ben senin beni yeterince tanımadığın kanaatindeyim nedense. Ben kendini beğenmiş ukala, alaycı, dalgacı, herşeyi ben yarattım diyen Tanrı tanımaz, gerekirse babasını bile tanımaz biriyim. Bunlar sana ters gelen şeyler değil mi?
Haccecan: Abovvv ne dedimse kafama taş gibi geliyor. Sen kendi dediklerine bak!
Karadeniz: Bunları sen dedin bana. Her seferinde babamı andırıyorsun diyerek!
Haccecan: Biliyorum...
Karadeniz: Ayrıca yaptığın sert eleştiriyi de hatırlıyorum. Ama ben birşey demedim.
Haccecan: Niye sende içinde ki sert Karadeniz'le konuşturdun beni. Sert seninle öteki Haccecan başedebilirdi.
Karadeniz: Benim bir damarım öyle olmasa nasıl öyle davranayım?
Haccecan: Yani...
Karadeniz: Yani bir yönüm tam senin anlattığın gibidir. Sertimdir. Ukalayımdır. Falan filan...
Haccecan: El bebek gül bebek büyümedim. Bir damarım öyle olmasaydı şu an böyle olmazdım sende öyle. Seni tanıyorum. Şiire bak!!
Karadeniz: Bakayım. Bakacağım bir daha. Farklı bir gözle.
Haccecan: Yaptığım sert eleştiri ne ki?
Karadeniz: Hangi birisini anlatayım ki?
Haccecan: Yok habire laf sokup taş atıyon, söylenenlere de alınıyorsun.
Karadeniz: Kötü şeyleri rüzgara yazıyorum uzun zamandır. Ben alınmam.
Haccecan: Sen bir şey demişsindir ben altta kalmamak için demişimdir.
Karadeniz: Sadece senin hakkımdaki kanaatlerini dillendiriyorum.
Haccecan: Ben alınırım.
Karadeniz: Ben alınmam. Ben de olanı dile getiriyorsan gerçeği söylersin insan gerçeği söyleyene niye kızsın?
Yok ben olmayanı söylüyorsan o zaman yanlış değerlendiriyorsun der güler geçerim. Yok ısrar edersen sen bilirsin derim.
Haccecan: Seni tanıyorum bu satırları yazmak için zahmete girme.
Karadeniz: Hem bir insanın bir diğeri hakkında birşeyler söylemesi o insanın o na dikkat ettiğine işarettir ki bu da güzel birşey. Kim kime dikkat ediyor ki bu çağda herkes ayna da gördüğüne hayran. Şiir haaa vayy beee. Çok sevindimm.
Haccecan: Sen birde bana sor.
Karadeniz: Keşke hepsini biriktirseydim. :(
Haccecan: Ben yazdığın her satırı biriktiyorum. Hafızam kötü ama mesleğimi iyi icra ediyorum, arşivim dolu.
Karadeniz: Amanınnn çok tehlikeli. Gereksiz şeyleri niye tutuyorsun? Hergün yeni bir gün.
Haccecan: O senin doğrun benim değil. Gelecek sağlam tarih üstüne kurulur.
Karadeniz: Gelecek tarih bilinci üzerine kurulur. Tarihin sağlamı ne olaki?
Haccecan: Yeni bir gün diye yaşanmışlıkları inkar edemem ben. Dün söylediğimin hesabını yarın verebilmeliyim.
Karadeniz: Esas olan şey karakterdir...
Haccecan: Bunca zaman şiirlerin sana yazıldığını anlamaman mümkün değil!...
Karadeniz: Neyse konuyu fazla sulandırmayayım. Ben kendi adıma biraz zaman istesem ayıp etmiş olmam değil mi? Özür dileyerekbu şiir meselesine sonra cevap vermek istiyorum. Sakın bunu duygularını ve seni küçümsediğim yada alay ettiğim gibi bir anlama çekme.
Haccecan: Olumlu bir cevap ver diye üstünde baskı hissetme...
Karadeniz: Ben baskı ile birşey yapacak birisi değilim.
Haccecan: Kırarım vs gibi demek istedim. Dile getirmeseydim bu yıllarca devam edecekti. Buhrana bile girebilirdim. Yıllarca devam etseydi gocunmazdım.
Karadeniz: Keşke en baştan söyleseydin..:8
Haccecan: İki şiirlik duygular kadar basit değil ki...
Karadeniz: Biliyorum canım biliyorum. Sorun sen de değil sorun bende.
Haccecan: Bugün benim için milad....
Karadeniz: Bunu da iyi biliyorum.
Haccecan: Açıklama yapma sen her zaman gerektiği gibi davrandın.
Karadeniz: Benim biraz düşünmem lazım. Müsadenle ayrılıyorum. Kendine iyi bak..hoşçakal.!!!
Haccecan: Hoşçakal