Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

14 Şubat 2011 Pazartesi

Milattan 10 gün sonra...


Duygularımı açıkladıktan 10 gün sonra Karadeniz'le aramızda geçen bir diyalog. Bu 10 gün süresince Karadeniz tek bir kelime bile konuşmadı benimle. 

16:29 Karadeniz: Haccecan nasılsın? Mesaj yazmışsın ama ben burada değildim.
16:30 Haccecan: Merhaba. İyiyim sağolasın. Bende yazmayınca susmak istiyor herhalde diye düşünmüştüm. Sen nasılsın?
Karadeniz: Yeni ofisin tadilat işleri için diğer taraftaydım. Yorgun ve bitkinim. Hiçç birşey yapasım yok ama bedeni sürüklüyorum işte.
Haccecan: herşey üst üste geliyor demi?! Bir şey olmaz aşarsın.
16:32 Karadeniz: Ay sonu ofis işleri. Bir kaç gece sabahlayınca sanırım cereyanda da kaldık, hırpaladı biraz. Neyse alçısını çektirdik, kağıt kaplanacak. Boya ve parkeden sonra mobilyalar gelecek. Elektrik alt yapısı montajı var. Ha bir de fayans derken bitecek gibi.
Haccecan: Biter biter... İşlerin tamamını düşünmek ağırlık yapar. Günlük yapılacak işleri düşünmek gerek. Kendim için öyle yapıyorum.
16:35Karadeniz: Ben onu da yapmıyorum ama bir güne yapılacak işler zor sığıyor. Sanırım yaşlandım artık! İhtiyarlık başa bela! Meydanı gençlere bırakıp jübile mi yapsam diyorum?
Haccecan: Olduğun yaşta değil hissettiğin yaştasın demişler. Öyle hissediyorsan yaşlısındır. Hissetme konusunda senden daha yaşlı hissediyorum.
16:37Karadeniz: Yaaa kesin öyledir. Bahar havası çarptı galiba. Bahar yorgunluğu mudur nedir?! Olduğum yere yığılacağım neredeyse! :(
Haccecan: Psikilojik olarak nasılsın? Asıl önemli soru o.
16:40Karadeniz: Yaşlı. İhtiyar. Bitmiş. Tükenmiş. Nasılsa öyleyim! Sanki dünyada herşeyi milyon defa yaşamış gibiyim.
Haccecan: Geçmiş hayatlarını hatırlayan insanlara ne diyorlardı? Yoksa sende öyle misin?
16:42Karadeniz: Daha öncesini sonrasını bilmiyorum. Ama bu kadarı bile yetti.
Haccecan: Bahar mevsiminden, inşaattan sorumlu değilim ama senin ruh halinden bende sorumluyum. Kendi adıma sebep olduklarım için özür dilerim arkadaşım. Yoksa sende biliyorsun ki sen ihtiyar da değilsin, bedenen çökmüşte değilsin. Ruhende içinde fırtınalar kopuyor. Benim dışımda şeyler bunlar. Kendini yaşlı ve yorgun görmek istiyorsan elimden bir şey gelmez. Ama öyle değilsin. Kendini o ruh haline sokmak istersen bu senin kararın.
16:47Karadeniz: Bilmiyorum. Bakacağım.
Haccecan: Biliyorsun. Her şeyin cevabını verebiliyorsun. Kendinle ilgili sorunlara ve sorulara nasıl böyle kayıtsız kalıyorsun anlamıyorum!
16:48Karadeniz: Çelişki cevabın olmaması değil. Cevaplar hep var. Mesele cevapların getirdiği duygusal yükler. Gelecek ile ilgili bağlayıcı kararlar vermeyi uzun zaman önce bıraktım. Şimdi bu saatten sonra aldığım kararı değiştirmek; geçmişle tekrar tekrar yüzleşmeme neden oluyor ve kendime yakıştıramadığım bazı sıfatlar üzerime yapıştırıyor.
16:53Haccecan: Ne gibi? Likya yolunda çadırda sohbet ederken bir söz söylemiştim sana. Bir tahta oturmuşsun, o tahtan inmen gerek! İçin dışın bir değil. İçim dışım aynı diyerek kendini kandırmayı bırakmalısın ilk önce. Karar vermekten ve verdiğin kararların sonuçlarına katlanmaktan da korkuyorsun. Bilmiyorum söylediklerinin yanlış bir tarafı yok gibi ancak genele baktığımda yalnış bir şeyler var. Şahsına eleştiri yapmak istemiyorum. Ancak ben niye hep yardıma ihtiyaç duyan Karadeniz'i görüyorum. Kendini ezip geçemeyen, gururlu, hata yapmayı göze alamayan, sert kabuklu bir Karadeniz. Aslında sert de değilsin. Mesafe koymak istediklerine böyle davranıyorsun.
16:58Karadeniz: Ben insanları gerçekten seviyorum. Doğayı, hayvanları da... Ama gerçekten seviyorum; dilin ucu ile değil... İçim dışım her şeyim olduğu gibi. Herkesin yardıma ihtiyacı vardır Haccecan. Ama ben yardım dilenmiyorum. Yardıma ihtiyacım bile olsa devam etmeyi prensip edinmişim. Çünkü herkesin yardıma ihtiyacı var.
17:00Haccecan: Biliyorum. Bunlar benim hissettiklerim. Yoksa seninle dile getirdiğimiz hiç bir şey yoktu.
Karadeniz: Bu ister istemez beni farklı kılıyor. Ama ben fark yaratmak için gayret içinde olan senin dediğin gibi tahta oturmuş birisi de değilim. Aksine kendim basit sıradan ve her an ölecek biri olarak görüyorum. Onun için telaşsız sakin ve dingin bir hayatı seçiyorum.
17:02Haccecan: Tahtan kasdettiğim şey kendini ezip geçememen. Yıllar önce aldığın kararları uyguluyorsun, bunları uygulamayı bırakırsan kendine ihanet etmiş gibi göreceksin kendini. Karşı geldiğinde ihanet ettiğin ve seni cezalandıracak bir kral Karadeniz var içinde. Ondan korkuyorsun.
17:03Karadeniz: Kendime değil sadece başkasına da ihanet etmiş olacağım.
Haccecan: Sakin ve dinginlik konusunda da haklısın. Bu sakinliği ve dinginliği bırakıp bilinmez bir hayatı da istemiyorsun. Bir yanın ise istiyor aşmak istiyor. Sen iki kişi olarak tanımlanabilirsin ancak. Birinci sen gözükara ikinci sen sakin ve dingin. Kendimle mücadeleyi bırakmak için sana itirafta bulundum. Kendinle mücadele edesin diye değil. Senin oturduğun taht gibi bende bir tahta oturuyordum. O tahtan indim artık. Kendime verdiğim sözler, kendime çizdiğim çizgiler ve kendime koyduğum kuralları yıktım.
Karadeniz:!!!
17:10Haccecan: Bundan sonrası benim için daha kolay. Senin için kolay olması içinde herşeyi yaparım. Hayatının içinde olma zorunluluğum yok. Beni kendine yük edinme sakın.
17:12 Karadeniz: Sana haksızlık yapmam istemem Haccecan. Değer verdiğim insanları yitirmek gibi acı bir kaderim var...:( Onun içim kimseye olduğum gibi davranmamaya hatta uzak durmaya çalışıyorum..! Bunlar kibirli kelimeler gibi gelebilir.
Haccecan: Hangi kelimeler?
17:14 Karadeniz: Hep yaşadıklarım aynı. Okulda üniversitede mahallede...
Haccecan: Gönül ilişkileri konusunda mı? Kızlar sana teklif ediyor ama sen mi pas vermiyorsun? :)
Karadeniz: Senin dediğin gibi kendimi herkül zannediyordum. 17:15 Benim gönül işim iki defa oldu...17:16 Birinde o beni sevmiyordu. O zaman çok gençtim. Diğerinde ben tam bir salaktım. Senin dediğin gibi kendimi herkül zannediyordum. 17:18 Arkadaşlarıma sevgili gözü ile bakamıyorum. Ama kızlar sevgili olabilecekleri erkeklerle arkadaşlık yapmak istiyorlar. :( Ben iki arada bir derede kalıyorum. Bunu böyle söyleyince
Haccecan: Çok yavaş yazıyorsun. Karadeniz hala rahat değilsin. Hala çekinerek yazıyorsun.
Karadeniz: O eski candan arkadaş gidip yerine mesafeli herkes gibi biri geliyor. Bunu o kadar çok yaşadım ki...17:19 Arkadaşımdan da oluyorum.
Haccecan: Tahmin ediyorum.
Karadeniz: Sonra o arkadaş gidip kendine bir erkek arkadaş buluyor. Artık selam bile vermez oluyor. Yani kızlar arkadaşlığı yatırım aracı gibi görüyor sanırım.
Haccecan: Kaçan kovalanır. İlk önce ilgi gösterip bayanların dikkatini çekiyorsun, sonra ilgilendiklerini anladıklarında araya mesafeyi koyuyorsun. Kibirli ve ulaşılamaz göründüğün için sana ulaşamayacaklarını anladıklarında kendilerine başkalarını buluyorlar.
Karadeniz: Öyle olmuyor ama!
Haccecan: Nasıl oluyor?
Karadeniz: Olsa bile insan arkadaşını kaybetmek ister mi?
Haccecan:?
?
?
Karadeniz yedin ömrümü...
Karadeniz: Belli bir yaştan sonra bu durum gittikçe daha ağır gelmeye başlıyor. Haccecan sana haksızlık yapmak istemem. Aynı şey şimdide olacak ve ben sevdiğim bir arkadaşımı kaybedeceğim. Belli bir yaştan sonra bu durum gittikçe daha ağır gelmeye başlıyor. 17:24 Haccecan sana haksızlık yapmak istemem.17:25 Mükemmel bir insansın. Fakat benim için artık gerçekten çok geç.
Haccecan: Nasıl bir haksızlık?
Karadeniz: Keşke sana istediğin cevabı verebilseydim.
Haccecan: Bana olumlu cevap ver diye bu konuşmaları yapmıyoruz. Rahat ol. Konuştuğun için sağol. Konuşmasaydın ömür boyu içimde bir sızı olarak kalacaktın ve en azından usülünce ve kırmadan söylüyorsun.
17:30 Karadeniz: Aslında kırmamak korkusu değil bu kaybetmek korkusu.
Haccecan: Varmı başka bir diyeceğin? Ben çıkıyorum Karadeniz.
 
*Kırmızı ile yazılmış diyaloglar bana ulaşmayan yazılar.
01.04.2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı Bekliyorum