Yeni başkan, beni fırçalamanın dozunu arttırdı ama... Birgün fena çatacağım ona....
"Hocam şuraya bir bakarmısınız? Böyle yazdığım zaman yazıyı, şöyle sorun oluyor, yazmazsam nasıl olacağı belli olmuyor... Napayım?" diye sorduğumda; "Benim anlamadığımı biliyorsun. Böyle anlamsız bir soruyu bana neden soruyorsun? Bana lüzumsuz soru sorma" deyip bir güzel bir kaç kişinin içinde bozdu beni. Bu ters cevabından sonra tövbe ona bir daha bir şey sormam. Bu üçüncü oluyor. Anlamıyorsan başıma niye amir oldun be adam!! İşten bende anlamıyordum, burnum sürte sürte işi öğrendim, sen neden biraz öğrenmeye çabalamıyorsun?
Evrakları kontrol etmeden imzalayor, hata olduğunu öğrendikten sonrada basıyor bana fırçayı. Adam imzalamak için evrakları maç izlediği halı sahaya "gönderin" diyor. Mesai saatleri içerisinde cep telefonuyla arayıp makamına lütfetmesini, iş olduğunu söylüyoruz. İşini o kadar ciddiye alıyor yani!! Ne yapacağımı şaşırdım. Meğersem ben devenin üstünde gidiyormuşum... Deveden inip eşeğe binmişim... Erkek personelin içinde tek bayanım. Beyefendiler keyfini bekliyorum iş yapsın diye. Önemli bir yazıyı bilgisayarda yazmaya cebelleşirken, koca binada yer yok gibi yanımda bıdı bıdı konuşup dikkatimi dağıtıyorlar. Evrağın bir yerinde eksiklik olduğunda da tekrar uğraşsın Haccecan. Bir kaç gündür yazıcının toneride yoktu. Mail adresine mail atıyorum, bir kaç oda ilerdeki yazıcıdan çıkartıyorum evrakları.
Dün başkan yanlış evrağa imza attı. "Eyvah!! yanlış yere imza attım" dediğinde "Önemli değil, hepimiz insanız, hepimiz hata yaparız" deyip imada bulundum ama anlayana!!. Adamın ya sorunlu bir evliliği ya da şiş bir egosu var. Erkek personelle benimle konuştuğu gibi konuştuğuna hiç şahit olmadım. Ya karısıyla sorunlarının intikamını benden alıyor veya egosunu benimle tatmin ediyor. Bende normal bir bayan değilim ki anacağım, alttan alamıyorum. Susmak, tırsmak, ezilmek benlik değil. Öl deseler daha iyi. En ufak bir lafı kaldıramıyorum, kafama takıyorum. Bana söylediği laflar, zihnimde tekrar edip durur, adamı kafamda düşman ilan ederim ve her söylediği bana batar. Sonundada şişerim, şişerim patlarım...
Öğlene doğruda "bakmayan kusur" aradı telefonda. Söylediklerini dört kere tekrar ettirdim, en sonunda baktı anlamıyorum, heceleyerek konuşmaya başladı. Ondan sonra anladım çocuğu. Onunla konuşurken apartmanın merdivenlerini çıktım, çizmelerimi tek elimle çıkartmaya çalıştım, nefes nefese kaldım. Bunun üstüne bana "Nasıl sporcusun sen, merdiven çıkmakla yorulurmu sporcu adam?" demezmi. Benim zayıf yönümden vurdu. Beni bir kaç merdiven çıkmakla çabuk yorulan konumuna düşürecek söz etmeyecekti. Zaten amirimden fırça yemişim, sinirim hat safhada. Haccecan;
-"Siz kaçıncı katta oturuyorsunuz" diye sordum. Bakmayan kusur;
-"Atlasam ölmeyeceğim bir katta (bu espri soğuk hava etkisi yaptı), birinci katta oturuyorum" dedi. Haccecan;
-"Hımm, peki işte kaçıncı katta çalışıyorsunuz?" diye sordum. Bakmayan kusur gülerek;
-"Zemin katta çalışıyorum" dedi. Haccecan;
-"Bana merdiven çıktında yoruldun diyecek en son kişi sizsiniz" dedim.
Adam benimle konuşmaya çalışıyor, bende tersliyorum.Haccecan:
- "Kötü bir gün geçirdiğim, sinirliyim şu an" dedim. Bakmayan kusur;
-"Sinirli olduğunuz zaman beni arayın, soğuk esprilerimle sizi rahatlatırım" dedi. Haccecan;
-"Şu an sinirliyim ve sizinle konuşuyorum ama sakinleşmedim" dedim. Yemek yiyeceğimi söyleyip telefonu kapattım. Yemekten sonra kızkardeşimi aradım. Telefonda kızın kafasını şişirdim, ne oldu bittiyse anlattım. Gözümden iki damla yaş döküldü, sonra biraz rahatlayıp telefonu kapattım. Valla kızkardeşim hayatımın çok önemli bir yerine sahip. Gidince napacam bilmiyorum.
Bir kaç saat sonra Bakmayan kusur tekrar arayıp; "Benim üzülmeme çok üzüldüğünü, Bakanlıkta tanıdıkları olduğunu, bir telefona baktığını, başkana gerekenin yapılabileceğini söyledi." Haydaaa... Adamı mı sürdürecek napacak? Ben "sorunları böyle halletmediğimi. torpili sevmediğimi ve asla göz yummayacağımı, söylediklerini doğru bulmadığımı, uyum süreci yaşadığımı, sorunların bir kaç ay sonra geçeceğini söyledim" Bu son cümleme ben bile inanmadım. Sorunlar hiç geçmeyecek, çünkü sorunlarım başkanın kişiliğiyle alakalı. Kişilik asla değişmez ki sorunlarım değişsin.
Tuhaf günler geçiriyorum. Bakmayan kusur hayatıma renk getirdi. Körler sağırlar birbirini ağırlar gibi iletişim kurmaya çalışıyoruz ama baya yol kat ettik. Onun tarafından baya ilerleme var. Ben ise hala yerimde sayıyorum.
Bu akşam ise süperdi. Arkadaşlarla bir yerde baya oturduk, sohbet, kahkaha havadaydı. Bu ortamın binde biri iş yerinde olsaydı iş benim için daha çekilir olurdu.
"Hocam şuraya bir bakarmısınız? Böyle yazdığım zaman yazıyı, şöyle sorun oluyor, yazmazsam nasıl olacağı belli olmuyor... Napayım?" diye sorduğumda; "Benim anlamadığımı biliyorsun. Böyle anlamsız bir soruyu bana neden soruyorsun? Bana lüzumsuz soru sorma" deyip bir güzel bir kaç kişinin içinde bozdu beni. Bu ters cevabından sonra tövbe ona bir daha bir şey sormam. Bu üçüncü oluyor. Anlamıyorsan başıma niye amir oldun be adam!! İşten bende anlamıyordum, burnum sürte sürte işi öğrendim, sen neden biraz öğrenmeye çabalamıyorsun?
Evrakları kontrol etmeden imzalayor, hata olduğunu öğrendikten sonrada basıyor bana fırçayı. Adam imzalamak için evrakları maç izlediği halı sahaya "gönderin" diyor. Mesai saatleri içerisinde cep telefonuyla arayıp makamına lütfetmesini, iş olduğunu söylüyoruz. İşini o kadar ciddiye alıyor yani!! Ne yapacağımı şaşırdım. Meğersem ben devenin üstünde gidiyormuşum... Deveden inip eşeğe binmişim... Erkek personelin içinde tek bayanım. Beyefendiler keyfini bekliyorum iş yapsın diye. Önemli bir yazıyı bilgisayarda yazmaya cebelleşirken, koca binada yer yok gibi yanımda bıdı bıdı konuşup dikkatimi dağıtıyorlar. Evrağın bir yerinde eksiklik olduğunda da tekrar uğraşsın Haccecan. Bir kaç gündür yazıcının toneride yoktu. Mail adresine mail atıyorum, bir kaç oda ilerdeki yazıcıdan çıkartıyorum evrakları.
Dün başkan yanlış evrağa imza attı. "Eyvah!! yanlış yere imza attım" dediğinde "Önemli değil, hepimiz insanız, hepimiz hata yaparız" deyip imada bulundum ama anlayana!!. Adamın ya sorunlu bir evliliği ya da şiş bir egosu var. Erkek personelle benimle konuştuğu gibi konuştuğuna hiç şahit olmadım. Ya karısıyla sorunlarının intikamını benden alıyor veya egosunu benimle tatmin ediyor. Bende normal bir bayan değilim ki anacağım, alttan alamıyorum. Susmak, tırsmak, ezilmek benlik değil. Öl deseler daha iyi. En ufak bir lafı kaldıramıyorum, kafama takıyorum. Bana söylediği laflar, zihnimde tekrar edip durur, adamı kafamda düşman ilan ederim ve her söylediği bana batar. Sonundada şişerim, şişerim patlarım...
Öğlene doğruda "bakmayan kusur" aradı telefonda. Söylediklerini dört kere tekrar ettirdim, en sonunda baktı anlamıyorum, heceleyerek konuşmaya başladı. Ondan sonra anladım çocuğu. Onunla konuşurken apartmanın merdivenlerini çıktım, çizmelerimi tek elimle çıkartmaya çalıştım, nefes nefese kaldım. Bunun üstüne bana "Nasıl sporcusun sen, merdiven çıkmakla yorulurmu sporcu adam?" demezmi. Benim zayıf yönümden vurdu. Beni bir kaç merdiven çıkmakla çabuk yorulan konumuna düşürecek söz etmeyecekti. Zaten amirimden fırça yemişim, sinirim hat safhada. Haccecan;
-"Siz kaçıncı katta oturuyorsunuz" diye sordum. Bakmayan kusur;
-"Atlasam ölmeyeceğim bir katta (bu espri soğuk hava etkisi yaptı), birinci katta oturuyorum" dedi. Haccecan;
-"Hımm, peki işte kaçıncı katta çalışıyorsunuz?" diye sordum. Bakmayan kusur gülerek;
-"Zemin katta çalışıyorum" dedi. Haccecan;
-"Bana merdiven çıktında yoruldun diyecek en son kişi sizsiniz" dedim.
Adam benimle konuşmaya çalışıyor, bende tersliyorum.Haccecan:
- "Kötü bir gün geçirdiğim, sinirliyim şu an" dedim. Bakmayan kusur;
-"Sinirli olduğunuz zaman beni arayın, soğuk esprilerimle sizi rahatlatırım" dedi. Haccecan;
-"Şu an sinirliyim ve sizinle konuşuyorum ama sakinleşmedim" dedim. Yemek yiyeceğimi söyleyip telefonu kapattım. Yemekten sonra kızkardeşimi aradım. Telefonda kızın kafasını şişirdim, ne oldu bittiyse anlattım. Gözümden iki damla yaş döküldü, sonra biraz rahatlayıp telefonu kapattım. Valla kızkardeşim hayatımın çok önemli bir yerine sahip. Gidince napacam bilmiyorum.
Bir kaç saat sonra Bakmayan kusur tekrar arayıp; "Benim üzülmeme çok üzüldüğünü, Bakanlıkta tanıdıkları olduğunu, bir telefona baktığını, başkana gerekenin yapılabileceğini söyledi." Haydaaa... Adamı mı sürdürecek napacak? Ben "sorunları böyle halletmediğimi. torpili sevmediğimi ve asla göz yummayacağımı, söylediklerini doğru bulmadığımı, uyum süreci yaşadığımı, sorunların bir kaç ay sonra geçeceğini söyledim" Bu son cümleme ben bile inanmadım. Sorunlar hiç geçmeyecek, çünkü sorunlarım başkanın kişiliğiyle alakalı. Kişilik asla değişmez ki sorunlarım değişsin.
Tuhaf günler geçiriyorum. Bakmayan kusur hayatıma renk getirdi. Körler sağırlar birbirini ağırlar gibi iletişim kurmaya çalışıyoruz ama baya yol kat ettik. Onun tarafından baya ilerleme var. Ben ise hala yerimde sayıyorum.
Bu akşam ise süperdi. Arkadaşlarla bir yerde baya oturduk, sohbet, kahkaha havadaydı. Bu ortamın binde biri iş yerinde olsaydı iş benim için daha çekilir olurdu.
İç ses; Bakmayan kusura Bakanlıktaki tanıdığını aramamasını söylemekle hata ettin. Hemde büyük hata. Hergün nereden fırça darbesi yiyeceğim diye bekle dur şimdi...
bakmayan kusurrrr vay başına gelenlerrrr;))))
YanıtlaSilşaka tabi canımm allah allah yaaa.. hatcecann sen alemsin yeminlee alemm.. adam napsın yukarı tükürsem bıyıkaşağı tükürsem sakall. bu arada mesleğimizin konumunu bendrehiç beğenmiyorum itelenip kakalanmaya hazır bir meslekkk..ayrıca evrak kontrolü onun işi sevgilerr.
YanıtlaSilBöyle amirler ile çalışmak insanı yıpratıyor, gece gündüz insan içinde taşıyor bunları sonra kötü patlayıp daha da sinir olunuyor. İnsanların diğerlerinin sınırlarına saygı göstermesi lazım, iş için oradasınız, sporculuk falan ne ola ki? ister nefes nefese kalırsın ister koşar da yorulmazsın kime ne?
YanıtlaSil