Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

3 Şubat 2009 Salı

İyilik meleğinin kanatsız versiyonu muyum?


Çanakkale Mahşerini hala okumadım. Okumama nedenim ise; kitabı ödünç aldığım arkadaşımın bana okuma süresi olarak on gün vermesiydi. Üstüne kaç on günler geçtiği halde okumadım. Dün gece ise "Feraye" isimli 360 sayfalık bir kitabı elime aldım ve hiç ara vermeden okudum. Yatağa yattığımda ise saat sabah 04.00' tü. Hep kız kardeşimin yüzünden. "Ben bu gece bu kitabı okuyabilir miyim?" diye sorduğumda "okuyamazsın!" demeyecekti bana. Gazla çalışıyorum ben galiba. "Yapamazsın" denilen şeyi aslında yapmam için önüme hedef koyuyorlar. "Yapacaksın" dendiğinde ise önümde hedef namına bir şey göremiyorum. "Yapacaksın" bana emir gibi geliyor "yapacaksın" denilen iş ise omuzlarımda yük olarak kalıyor sadace. Şu an uykusuzluktan gözlerim yanıyor. Ama "değdi mi? " derseniz "değdi değdi". Feraye'de Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatıyordu. İçinde birde aşk olunca olan oldu. 10 saat aralıksız kitap okudum. Değişik oturuş pozisyonlarıyla saatlerce oturdum. İlerleyen saatlerde değişik yatış pozisyonlarıyla okumaya devam ettim. Kitap bittiğinde ise uyu uyuyabilirsen!!! Dön o yana, dön bu yana yok! Sabah ise her zaman ki kalktığım saatten daha erken kalktım. Güzel bir geceydi. En kısa zamanda aynısını tekrar etmeyi düşünüyorum. Çanakkale Mahşerini sanırım okumayacağım ama ödünç bir kitap, ödünç veren arkadaşım ise "okumadan verme" dedi. Bakalım ne olacak?
Bu hafta sonu yine Çığ Felaketinin yaşandığı yerdeydik. Bu sefer ölen insanları anmak için gittik. Devlet adamları, dağcı kulüpleri, gazeteciler, ölenlerin yakınları, arkadaşları, sevenleri derken bir hayli insan vardı. Benim için en duygulu anlar ise, geçen hafta çığ felaketinden kurtulan, bire bir ilgilendiğim bayanla tekrar karşılaşmaktı. Birbirimizi gördüğümüzde birbirimize doğru adımlarımızı hızlandırıp, sıkı sıkı sarıldık. Geçen hafta onu göremediğim için olay yerinden haber veremeden ayrılmıştım. Bizi çok aramış. O kargaşada tanışma fırsatımız bile olmamıştı. İnmiyim cinmiyim yoksa bir hayalmiydim onu bile bilmiyordu. Şu an bana da sorsanız yaşananların hepsi bir rüyaydı diyebilirim. Röportaj yaptıklarında kendisini bulmamız için çağrıda bile bulunmuş ama malum benim televizyon kanal özürlüyüm. Ayak üstü bir haftada yaşadıklarını konuştuk. Telefon numaramı ona verdim ve anma töreninden sonra birbirimizden yine ayrıldık. Akşam ise beni arayıp "bana ve yardım eden diğer arkadaşlara teşekkür ettiğini" söyledi. Kendimizi tanıttık. Evine davet etti beni. Tabi bende onu davet ettim.
Cenaze töreninden sonra tanıdıklarında kaldıkları akşam sinir krizi geçirmiş. Sinir krizi geçirirken bizi kasdederek "bana yardım eden insanları bulun" diye çığlıklar atmış. "Ama sinir krizi geçirdiğimi ve çığlık attığımı hiç hatırlamıyorum. Kolu, bacağı kopmuş, gözü çıkmış insanlar gördüm. Mesleğim ve kişilik gereği soğukkanlı birisiyim ama çığ olayından sonra çok etkilendiğini" söyledi. Psikiyatrik yardım almaya başlamış. Telefonda baya bir sohbetten sonra iyi dileklerimizi birbirimize iletip ve bir gün buluşmayı kararlaştırarak telefonu kapattık.
Olayın yaşandığı an hafızasından silinip gitmiş. Neden, niçin ve nasıl sorularıyla başbaşa kalmış. Cevaplarını hiç bilemeyeceğimiz, ancak ruhumuzu teslim ettikten sonra cevaplarını öğrenebileceğimiz sorulardı bunlar.
Bazen bu dünyaya iyilik yapmak için gönderildiğimi düşünüyorum. Bir bakmışım olayların içerisindeyim. İnsanların içinde nasıl hisler uyandırdığımı bilmiyorum ama benim içimde insanlara karşı kötü düşünce ve his yok.
Bu dünyaya kötülük yapmak için kimsenin gönderilmediğini ama kötülük yapan insanlarıda iyi insanlar kadar sevmemiz gerektiğini düşünüyorum. Kötüye meyilli insana beslenen nefret onu daha kötü yapacaktır. İyi insana nefret zaten yakışmaz. İyilik her zaman kötülüğün sırtını yere getirecektir. İyilik yaptığınız insanın kalbine ise mühür basıyorsunuz, oradan silinmenizin artık mümkünü yok... Bir çok insanın kalbinde iyilik mühürünüzün olması dileklerimle...

6 yorum:

  1. Ne güzel birşey, elinden geldiğinde yardım edebilme duygusu. Ne kadar yapabiliyorsan o kadar.

    YanıtlaSil
  2. canım dostum hatcee
    insan nuranın gazına gelip sabah saat dörde kadar nasıl kitap okur anlamammm. konusu güzel bile olsaaa okadar saatt..ve ertesi gün işe gideceksinn allahım yaaaa.... üle nuran tanıyorsun bu kızı uğraşma şunlaa...
    bir dost ki en zor anında ona kucak açmışsınn. o bayan seni asla unutmazzz.. ALLAH RAHMET EYLESİN.

    YanıtlaSil
  3. Haccecan'cım sen bizim meleğimizsin zaten.İyilik mühürünle gezenlerin bol olsun canım.

    YanıtlaSil
  4. Son paragraf herşeyi kısaca özetler nitelikte olmuş.

    YanıtlaSil
  5. Ne kadar güzel cümleler, ne kadar büyük ve anlamlı cümleler, son parağrafta yazılı ifadeler, peygamber efendiğimizin davranışları ve bizede hadislerle bildirdiği bir davranış biçimidir.
    Bir insan, yardım yapmak, iyilik yapmak, bir insanın sıkıntısını gidermek gibi veya kötü bir insanada iyilik ederek onuda kazanmak gibi davranışları,neden yapıyoruz. iyi bir insan olmak için mi yapıyoruz. Burası çok önemli bir konu, neden iyilik yapıyoruz.
    Günümüzde hümanist akımlarında böyle bir düşüncesi var, Allah ı inkar edip ateizme giden ve insan sevgisini ön plana çıkaran tüm davranışlarını söylemlerini bu akıma dayandırarak insan sevgisini işlemektedir.
    Sevgi, nefret, iyilik, yardım etmek, baş kaldırmak gibi davranışlar,Allah için yapılırsa onun rızasını kazanmak için yapılırsa bir değerve anlam kazanır.
    Yapılan bu güzel davranışların, mükafat olarak sana geri döneceğini bilerek yapmak gerektiğine inanıyorum. Hz.Ali bir sözünde diyorki ben hiç kimseye iyilik yapmıyorum, yaptıklarım Allah içindir, karşılığını Rabbim bana verecektir. Ondan dolayı ben yaptıklarımın kendim için yapıyorum.
    Haccecana en içten sevgilerim

    YanıtlaSil
  6. bence sen şeytansın, bana öyle geldi :Pp

    ha hayyyyyyy ;)

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum