Şurada bahsettiğim kafamda ki aşkın tanımı değiştikten sonra bende değişmeye
başladım. Karşıma çıkan herkesin bir amacı vardı ve bana aynalık yapıyordu
aslında. Aşka yüklediğim anlam o kadar büyüktü ki. Bu büyük anlamı taşıyıp taşıyamadığımı
test edildiğim olayları yaşamıştım Karadeniz’le. Kalabalık ortamlarda çevresinde bir sürü erkek
olan Haccecan özel konulara sıra geldiğinde kimsenin yüzüne bakamazdı.
Yaklaşmaya çalışandan kaçardım. Zordum
ben uğraşsın dursun!… Yüz yüze görüştüklerimin hiç birisiyle de olmuyordu. Erkeklerle bilgisayar üzerinden konuşabiliyordum sadece. Karadeniz’den önce
kırdığım bütün kalpler için de bir bedel ödenmeliydi. Ödüyordum işte. Bedel
yasasından kaçış yoktu. Yaşattığım bütün acılar üzerine hepinizden özür diliyorum.
Ancak biliyorum ki sayemde yaşadığınız acılar sizi bambaşka yerlere getirdi. Aşk
acısı berbat bir şeydi. Yaşamayan bilmez. Kafamda geçmişten gelen bana yüklenen
ne varsa hepsini analiz etmeye, düşünce dünyamı baştan oluşturmaya başladım. . Bu
bir anda ve çok kolay olmadı tabi… Bunun için hayatımın temeline aldığım o kitabın katkısı unutmamak gerek. Düşüncelerim değiştikçe bende değişiyordum, ben
değiştikçe karşılaştığım benzer olaylarda değişiyordu. Ama kendimi arayışım
devam ediyordu.
Yeni bir eve taşınmıştım. Eve internet bağlatmamıştım. O zamanlar akıllı cep telefonları da yoktu. Gündüz işten fırsat bulamadığımız için sohbet etme fırsatımız iyice azalmıştı Karadeniz’le. Ondan uzaklaşmak iyi gelmişti. Ekran karşısında iletişim kurmak artık bana hitap etmemeye başlamıştı. Sınırsız olduğumu öğrendikten sonra sınırlı iletişim artık bana yetmiyordu. Candan, kandan yaratılmıştım. Bir makinanın karşısına geçerek iletişim kurmak, insan tanımaya çalışmak o kadar saçma gelmeye başlamıştı ki… Bunu o kadar çok kişiyle ve o kadar farklı kişilik tipleriyle yapmıştım ki… Tamam tanıyorum, biliyorum peki sonra? Bu ne ya… Çıkmaz yol işte… Hepsinin bana kattığı her şey için şükranlarımı sunuyorum. Ancak artık bu yol bana hitap etmiyordu. Gerçek bir ilişki için hazır olduğumu hissediyordum. Bu düşünceler bende oluştukça kader ağlarını da örüyordu.
Erciş depremi… 2011 yılında görevli olarak gittiğim deprem. Orada deneyimlediğim çok büyük acıların etkisiyle
hayatımda her şeyi daha hızlı gözden
geçirir olmuştum. Bu acıları insanlar neden yaşıyor ki? Aslında acıyı neden
yaşadığımızı o kitaptan öğrenmiştim. Bilgi öğretmekle yetinmeyen hayat, karşıma
deneyimlemeyi de çıkarıyordu. Bu deprem hayatımda deprem etkisi yapmıştı. O
kitapta ki anlatılanları bire bir deneyimliyordum.
Yaptığım çoğu şey, o yollar, o
koşuşturmacalar, kendimden kaçmak içindi. Kendimle baş başa kaldığımda içimde
ki azapla baş başa kalıyordum çünkü. Yaptığım onca şey de kendimi bulmama adım
adım yaklaştırıyordu. Her şey o kadar iç içe ki… Bulmak için kaybolmak
gerekiyordu. Kaybettiğim beni bulmam gerekiyordu...(Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum