Hafta sonu bir arkadaşın daveti ile bütün iş yerinde ki
kadın personel onun evinde toplandık. Benim için harika bir gündü. Bol bol
fotoğraf çekip, fotoğraf çekindiğim bol kahkahalı bir gündü. Çocukları eşime
bıraktım. İlk önce çocukları bırakacağım için mızmızlandı ama gideceğim
dediğimde başka şansının olmadığını bildiğinden itiraz edemedi. Benim
kararlılığım ile onun anlayışlı hali çok şükür ortak noktada buluşuyor J Yoksa halim duman. Bu
hafta da o gider bir yere telefi ederiz artık.
Deniz kenarında 3 katlı bir villaya ilk defa misafir olmuş
bir garip memurun hikayesidir bu. Evi anlatmakla uğraşmayacağım. Ev hakikaten
her şeyiyle güzeldi. Ancak ev sahibi arkadaşım ve onun kardeşinin ahlakı benim
için daha önemli. Evlerine gelmiş misafirleri ağırlamak için çok uğraştılar. Hakları
ödenmez. Ellerine sağlık.
Kişisel bloğum olduğu
için ben kendimden bir şeyler yazmak istiyorum. Bu lüks ve zengin eve sahip
olmak istedim mi? Ben niye sahip değilim diye üzüldüm mü? İmrendim mi onlara?
Kesinlikle Hayır. O evi gördüğümde ilk aklıma gelen "bu evi nasıl temizliyor" oldu. Gerçi o kadar lüks evi olan temizlik için yardımcı birini evine alıyordur.
Ama olsun ben yine de istemem. Büyük yerler bana göre değil. Çocuklar alt katta
oyun oynarken, orta katta mutfakta ben uğraşırken üst katta eşimin televizyon
seyrettiği bir aile ortamı benlik değil. Şu an 3 katlı bir aile apartmanında
kalıyoruz. Alt katta kayınvalidem, orta katta eltim, kaynım, 5 çocuğu ile yaşıyor, üst
katta ben, eşim ve iki çocuğumuz kalıyoruz. Arkadaşımın 5 kişi yaşadığı 3 katlı evde biz üç aile
sığıyoruz. Bazen kalabalık canıma tak etse de pandemi döneminde bu yaşadığım
eve daha çok bağlandım. Herkesin evine kapandığı dönem biz bahçeye çıkabildik.
İşteyken veya bir yere gittiğimde çocuklardan yana aklım hiç evde kalmıyor. Sahip çıkacak bir sürü
insanın olduğunu bilmek rahatlık ve güven veriyor. Çocuğunun mutlu olduğu yerde
sende mutlu oluyorsun.
Evlenirken hiç yeni eşya almadık eşimle. Kaf dağının tepesinde var
olan eşya yeter diye düşündük. Yeni taşındığım evde vestiyer dolabı ve banyo
dolabı yoktu. Onları borçla yaptırdık sadece. Vestiyer dolabını da gardırop olarak
kullandık ilk zamanlar. Düğün borcu altına hiç girmedik. Borcunu ödeyemediğin
eşyaların sahibi değil, sıkıntısının sahibi olursun. Evlendikten sonra her şeyi
yavaş yavaş aldık. O zamanlar eşimin asgari ücret maaşı 300 TL civarıydı. Maddi açıdan güveneceğimiz hiç kimsemiz yoktu. Düğünde
toplanan paranın yarısıyla o zamanlar 7200 TL civarında olan 93 model Brodwey marka
araç aldık. Diğer yarısıyla düğün borçlarını ve aldığımız bazı eşyaların
paralarını verdik. Arabayı aldıktan sonra Kaf dağının tepesine çıkabilmek için
her gün eşimi bir saat kadar arabanın içinde beklerdim. Zor ama güzel günlerdi
vesselam. Anlatacak o kadar çok şey var ki. Yazıları çok uzatmak istemiyorum.
Aklıma geldikçe yazarım…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum