Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

4 Kasım 2021 Perşembe

Mürit mi? Dava Arkadaşı mı?

 

Karadeniz’le yaptığımız sohbetlerde kullandığı sözlerin hayatımda ki etkisini o an farketmemiştim.  Budha’nın  “Herşeye ve herkese karşı istisnasız bir sevgi duyulmadıkça kurtuluş mümkün değildir” sözü ve  “Tanrı ölümsüz insandır. İnsanlarsa ölümlü Tanrılardır!’ sözü.

Söylediği, yazdığı bir çok konuda haklıydı Karadeniz. Ama onun haklılığını anladığım bilgileri henüz almadığımdan,  olayları yaşamadığımdan onu anlamamıştım. Aileden, çevreden beynime empoze edilen bilgileri sorgulamayı onun sayesinde öğrendim ancak öğretme tekniği yanlış olduğundan, bana göre tutarsız davranışları ve ona karşı hislerim yüzünden kafamda sildiği bilgilerin yerine yenilerini ondan alamadım. Beynimde ve ruh dünyamda boşluk açıp bırakmıştı sadece. Koca bir boşluk.. Beni tüketen, anlamlandıramadıkça beni içine çekip yok eden bir karadelik…

Hayat boşlukları sevmez. Hayat karşına değişimi tetikleyecek kişileri çıkartıyor. Kendi değişme kabiliyetine göre sürprizlerini karşına çıkartıp boşlukları dolduruyordu.

Karadeniz’in takma adının artık Hızır olmasına karar verdim. Hayatımda her şey değişti. Onun hayatımda ki anlamı ve yeri de değiştiğine göre ismi de değişmeli. O artık benim için Hızır. Neden Hızır?

Musa peygamber ile kendimi çok özdeşleştiriyorum. Hani yardımcısıyla kendini bilmeden yeryüzünde gezinip duruyordu. Arıyordu ama ne? Hızır’a tabi olmayı istediğinde Hızır ona  Demişti ki: “Şayet bana tabi olursan, (ne olursa olsun) sana açıklama yapmadıkça bana hiçbir şey sorma!” (18/Kehf 70) Yaşadıkları olayların sonunda Hızır ile Musa yollarını ayırmıştı. Yollarını ayırdıktan sonra Musa, peygamber olduğu yola girmişti. Aklını, ruhunu başkasına teslim etmediğinde kendi özünü bulduğun yola giriyorsun. Benim kendi aklımı kullanmaya başladığım dönem Hızır sonrasıydı. (Kuranda ki Hızır ve Musa ile ilgili ayetleri hatırlamak isteyen olursa burada.   )

Müritlik  konusu. Sevdiğim yazar ve kitabını bloğumda sık sık telaffuz etmem mürit olarak adlandırılmama neden oldu. Bu konu beni rahatsız etti mi? Evet etti. Yıllar önce Hızır’ın ruhumda açtığı boşluğu doldurmak için facebookta ateistlerin tartışma gruplarında arayışlarım devam ediyordu. Gurupta doğmatik inanışlarla gelen dinidarları yerden yere vurup duruyorlardı. Doğmatik bilgilerle başkasının fikirlerini kendi fikri gibi sunan, ateistlere din dersi vermeye çalışan, saygısı olmayan dinidarları deyim yerindeyse lime lime edip gönderiyorlardı guruplarından. İçlerinde en çok korktuğum kadın bir ateistti. Onun öfkesiyle karşılaşmamak için kuyruğunu kıstırmış köpek eniği gibi yorum yazıyordum karşısında.  İçinde ki öfke o kadar büyük o kadar büyüktü ki. Yorumlarında fark ediliyordu. O öfkeyi birebir hissediyordum. Bu kadar öfkeye ne sebep oldu çok merak ediyordum ama din dışında hiç diyaloğumuz olmadığından bu konuyu hiç öğrenemedim. Ateistliğin temelinde zaten bu yoğun öfke duygusu vardı. Bazen küfürleşmeye varan koyu tartışmaların içinde buluyordum kendimi. Bana karşı hiçbiri saygıda kusur etmedi, edenin de karşılarında duruyorlardı. Sahiplenmişlerdi beni, bende onları. Keşke onları kaybetmeseydim. Şu an isimlerini bile hatırlamıyorum.  Ateistlerin hastasıyım ben ya. Karşılaştıklarımın bir çoğu tuttuğunu koparan, araştıran, soruşturan, mantık insanı... Uzun bir süre sonunda öfkeli kadın ateistten, sevdiğim yazarın bir aralar o gurupta tartışmalara katıldığını öğrendim. Hatta yıllar önce ki birkaç yorumunu da okudum. Yazarında kendini aradığı dönemler olmuştu ve aynı tartışma gurubunda benzer tartışmaları ondan yıllar sonra bende yapar hale gelmiştim. Aynı yoldan farklı zamanlardan geçiyormuşuz haberim olmadan.  Sevdiğim yazarın kitabını o gurupta da tavsiye ediyordum.  Bunu birden fazla kişiye birkaç kere  yapınca öfkeli kadın ateist benim mürit olduğumdan şüphelendiğini söylediğinde "buna çok üzüldüğümü söyleyerek" son yorumumu yaptım. Bir daha o guruba tartışmaya girmedim. Yıllar sonra tekrar aradım ancak o guruba ulaşamadım. Kaldırdılar sanırım. Sonra eklenen bilgi: Gurupta çok tartıştığım bir arkadaş ile başka bir gurup yorumunda tekrar karşılaştım. Gurup yöneticileri sürekli değişiyordu, gurup yöneticileri şifreyi unutmuş bir daha sayfaya güncel bilgi eklenmediğinden facebook o gurubu kapatmış. Görevini tamamlamış olmalı... 

Mürit kelimesi; kendi aklını bırakarak bir başkasına, her konuda kendini teslim etmek anlamına geldiğini varsaydığımda bu kelime beni kesinlikle temsil etmiyor. Kimseye mürit olamam ben. Ruh yapıma çok ters. Aklımı, ruhumu teslim etmem demek ölmem demek. 

Sevdiğim Yazar kimseyle konuşmaz, bana mürit olun demez, hiçbir seminere, toplantıya katılmaz. Sadece ortada kitapları vardır. Yazar ölü yazardı. Daha yeni yeni görüntülü video yayınlamaya başladı. Onu sevenleri de facebookta ki sayfasında ki paylaşımlarına yorum yapar sadece. Orada ki bütün insanlar benim için çok değerli onları ruhdaşım ve dava arkadaşım olarak görüyorum. Neden?

Atatürk üzerinden konuyu anlatmaya çalışacağım. Yaşadığı dönemden 100 yıl sonra Atatürk’ü anlatan bir çok kitap, film, söyleşi, konferans … yüzlerce hatta binlerce kaynaktan Atatürk’ü öğreniyoruz. Edindiğimiz bilgilerle onu seviyoruz, anlıyoruz. Peki Atatürk, Atatürk olmadan Mustafa Kemal iken yaşadığı zamanda, yanında yaşasaydınız  onun değerini bilebilir miydiniz? Önsezilerinize, bilginize, aklınıza ve yüreğinize güveniniz tam ise onun değerini yanındayken onunla cephede savaşırken hissederdiniz. Tarihe nasıl bir damga vuracağınızı o an bilmeseniz de tarihi yazdığınızı biliyorsunuzdur. Yaşadığı dönemde Atatürk yapayalnız bir adamdı. Fikirlerini, düşüncelerini, ileri görüşlülüğünü çoğu kimse anlamadı.

Ben aynı zaman aralığında yaşadığım yazarın gücüne, bilgisine, eserlerine güveniyorum ve yanındayım. 12 yıldır takip ettiğim yazarın bir tane yanlış davranışına, sözüne, çelişkisine rastlamadım. Aşama aşama kafasında dünyayı değiştirmekle ilgili planı var bunu uyguluyor bunu hissediyorum kendisi bir şey söylemiyor ama hissediyorum işte. Tıpkı Atatürk gibi.. Eserlerinde ki değiştirebilme gücünün farkındayım. Bu beni mürit mi yapar? Hayır tabi ki. Bu beni ne veya kim yapar? Beni dava arkadaşı yapar. Bu dünyanın DEĞİŞMESİ GEREK. Sonumuza doğru gidiyoruz. Görmüyor musunuz? Dünyayı nasıl değiştireceğiz ile ilgili başka planı, fikri olan varsa onu gösterin bana. Onu da inceleyeyim. Böyle bir fikri olan  başka kimseye rastlamadım ben. Herkes kendi kişisel dünyalarının günü birlik telaşı içinde. Bireyler değişmeden yönetimler değişmez. Yönetimler değişmeden dünya değişmez. Bireyleri değişime ikna edebilecek kaynak ne? En azından değiştirme gücüne sahip insanları değişim yapmaya tetikleyecek olan şey ne? 

 Dünyanın değişmesi konusunda ki rolümün ne olduğunu ise daha yeni anladım. Ben rolümün hakkını vermeye çalışıyorum sadece. Sizin ne yapıp yapmayacağınız kendinize kalmış. İster okumadan önyargıda bulunup "mürit bunlar" deyip tahtınızda oturmaya devam ederseniz, isterseniz okuyup bir çokları gibi karşısında durup değişimin gücüne güç katarsınız. İsterseniz de dünyayı hep birlikte değiştirebileceğimize inanan insanlardan olup değişimin bir parçası olursunuz. Tercih sizin.   

Kitapları sevdiğim bir çok insana hediye ettim. En güzel hediye bilgi diye düşünmüştüm. Hala okunmadan kitap raflarında duruyor. O yüzden kimseye hediye etmiyorum artık. Dileyen alır okur. Nereden alıp okurum diye soran olursa ? Buradan…

Yazıya ilham olan Hızır’a sevgi selamlarımla …

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı Bekliyorum