Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

2 Kasım 2021 Salı

Teslimiyet

 

Tanrı sırtına kolaylıkla taşıyabileceğin, ortalama yükler bindirirse, sen bir hamal olursun küçüğüm. Bu dünyaya hayatın eşyalarını oradan oraya taşımak için gelmedin. Sen tekamül etmek, çıtanı her geçen gün yükseltmek için buradasın. Rab, kaldırabileceğinden daha ağır yükü bindirir sırtına. Sonra sen kıvranmaya başlarsın tıpkı şu an olduğu gibi. Rab, yükü hafifleten değil seni kuvvetlendirendir.  Kaldıramayacağın yükü vermez’in anlamı budur. Yüklerin en ağırını verir. Bunun yanında ruhun kaldırma kuvvetini de… Acının döktürdüğü gözyaşlarını sildiğinde, sen eskisinden daha güçlü birisindir. İnsan, saniyeler içinde gelişir. Lev-hi Mahfuz – buRAK özDEMİR

 

İlk büyük kavgamızdan sonra beni evime bırakıp ayrılmıştı Karşıda ki… Tartışma sonrası evde duygu fırtınalarına teslim olmuş “ben ne yapıyorum, bu ilişki de ne şimdi, bu olayda neydi şimdi,  neler oluyor diye düşünürken ilerleyen saatlerde Karşıda ki telefonla arayıp bağırdığı için özür dilemişti benden. Hayatımda en şaşırdığım anlardan birisiydi bu telefon görüşmesi. Bir erkek hatası için özür dilemişti ki ona göre hata olmayan bir konu yüzünden hem de. Ya olamaz ben ilişkiyi bitirmek için sebep ararken beni içine daha da hapsedecek bir bahane daha vermişti bana. Kurtulmaya çalıştığım bataklığın içine daha da gömülüyordum sanki… Böyle bir şey mümkün değil. Bir erkeğin kendi gururunu hiçe sayıp özür dilediğine ilk defa şahit olmuştum. Çok büyük bir erdemdi bu sahip olduğu. Kendisi bu erdeme sahip olduğunun farkında da değildi üstelik. Ama ben farkındaydım.  Beni birisine bağlayabilecek tek şey sevgi ve saygıydı. Karşıda ki’nde bu ikisi varken üstüne birde “gerektiğinde özür dileyen, gururunu ayaklar alabilmesi huyu” yanında ikramiye olarak verilmişti… Teslim olmam için bir gerekçe daha… Ben bu kişiyi hak edecek ne yaptım!!!   

Hayaller…

Artık ilişkimizin üzerinden 6 ayı geride bırakmıştık. Ona iyice alışmıştım. Varlığını benimsemiştim. Seviyordum artık. Aşk gibi tutkulu değildi… Ama aşkı zaten istemiyordum. Aşk benim zihnime acı olarak kazınmıştı. Bunca yıl acıyı yeterince deneyimlemiş biri olarak artık onu istemiyordum. Aşk benim için saplantılı, güven duyulmayan bir fırtınaydı. İçinde debelenip durduğum, boğulup kurtulamadığım bir fırtına.  Sevginin ılık dalgalı suları beni ne boğuyor ne de batırıyordu. Üzerinde hafifçe sürüklendiğim göl gibiydi sevgi. Ben ise kayık. Bu kayık batmadan yolun sonuna varmak istiyorsa sakin suların üzerinde yol alması gerektiğini artık öğrenmişti.

Mesajlaşmalar, gece yarılarına kadar telefonda konuşmalar. Telefon başında uyuya kalmalar.  İlk önce telefonu sen kapat muhabbetleri. Her şey yerinde ve usulünce idi.

Evlensek nerede otururuz, hangi eşyaları alırız, nasıl öderiz sohbetlerine başlamıştık. İki kanapem, bir televizyonum, mutfak eşyalarım, kitaplık rafım, BİM’den aldığım çalışma masam, halılarım, yatağım ve yatağın altına demir somyam, tek kişilik bir gardırobum vardı. Bekar evine göre bir çok eşyam vardı. Onun hiçbir eşyası yoktu. Olmasın.. Umurumda da değildi.. Ben Karşıda ki’ne “senden sadece huzur, saygı ve sevgi istiyorum. Benim senden başka hiçbir beklentim yok diyordum her seferinde.    

 Kaf dağının tepesinde ki evime gelip yerleşsin yeter. Hiçbir şey istemem.. Bir erkek için bunlar gurur meselesi olur muydu? Olur du… Kadının evine iç güveysi gibi gelip yerleşmek her erkeğin kaldırabileceği bir durum değildi. O beni benim onu sevdiğimden daha çok sevdiği için buna da eyvallah dedi. Dere’nin kenarında beni sırtına alıp taşıma cesaretini göstermiş Karşıda ki beni her şeyimle taşımaya razı gelmişti.  Kendimi taşıtacak bir karakter değilsem de beni taşıyacak birinin karşımda olduğunu görmek egomu acayip tatmin ediyordu. Hayatımda görmediğim ilgi, sevgi, alaka, hırpalanmış gururuma nasılda iyi geliyordu.  Birisinin karşısında diz çökmem için onun karşımda başını eğmesi gerekiyordu. Karşıda ki'nden başını eğmesini beklerken o diz çökmüştü karşımda. Ben bu adama köle olmayayım da ne yapayım şimdi.. Ondan  kaçmam mümkün değildi… Kaçamadım da…

Devam edecek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınızı Bekliyorum