Öfke, kin, nefret, aşk, sevgi, özlem, arzu… İçimde yaşadığım
bütün duyguları yoğun olarak tabiri caizse dibine kadar hissederek yaşar(ım)dım. Off … O duyguların oluşturduğu fırtınalarla
dolu bir denizde boğuşuyordum. Azgın duygu sularının içinde ne boğuluyordum ne
de sağ kalıyordum. Bu benim lanetimdi… Her hissi doruklarda hissetmek, dünyanın
bir ucunda ki acı çeken insanlar için de dahil her şahit olduğum olay, durum
karşısında acı hissetmek!! Ey hat… Yeter
bu kadar acı.. Herkesin aşk acısını, hüznünü paylaşmak, hissetmek… Nedeni
bilmediğim acılar için öfke, nefret… Herkesten ve her şeyden sorumluydum. Bu
sorumluluğu ne zaman yük edindim onu da bilmiyordum. Bu dünyaya duygu hamallığı
yapmaya mı geldim ben ya!!! Bunun omuzlarıma ne kadar ağır bir yük olduğunun
farkında da değildim. Bu duygular ben de her zaman vardı. Bu dünya da hiç huzur
görmemiş birisi huzurun tanımını bilemez. Mutsuzluğu olması gereken durum
olarak sanır. O kadar alışıldık, bildik duygu ki. Başka türlüsünün
olabileceğini dahi düşünemezsiniz. Varlığını bildiğin tek şeyi iç
çatışmalarını, yalnızlığı bir yanım hiç bırakmak istemiyordu. Tek bildiğim oydu
çünkü. Duygusuz olmayı istediğim
anlar çok olmuştur. Artık duygularıma olan bakış açımda değişti. Ben varsam
onlar da olmalıydı. Onlar olduğu için bu hayatı hissediyorum. Onlar artık benim
lanetim değil en candan yol arkadaşımdı…
Karşıda ki yanımda
iken öfkeli Haccecan’ın sesi çıkmıyordu ama yanım da yokken öfke denizinde ki
dalgalar da boğuşuyordum. Ben ne yapıyorum ya, bu kim? Hayatım da ne işi var?
Ben her şeyi aşabilecek güçlü birisiydim. Ne gerek var ki şimdi böyle bir
ilişkiye. Telefonda onu hep tersliyordum. Her şeyi kızma sebebi olarak görüyordum. Benim her terslememe, her duygu fırtınalarıma sakinlikle cevap
veriyor, alttan alıyor. Allah’ım çıldıracağım. Hayır öyle değil, senin de
bağırman gerek. Kavga çıkart ne olur. Bana bir bahane ver. Seni boğazlayayım, dalayım sana… Senin de kızman gerek
bana. Yok arkadaş, kızmıyor, alttan alıyor sürekli… Bu adam bu kadar nasıl
sakin kalıyor ben bu kadar öfke doluyken!!! Eşitlik ilkem yüzünden sınırı da
aşamıyordum. Beni kızdırmayan birini sebepsiz yere kızdırmak kendimi suçlu
hissettiriyordu. Aramız da ki mesajlaşmaları yazdığım deftere baktım geçen gün.
Onu bir yandan fırçalarken bir yandan da desteklemişim J Bak böyle böyle yapıyorum ama
sende kendini şöyle şöyle hazırla demişim. Onunla internet üzerinden yaptığım
uzun sohbetler olmadığından konuşulanları yayınlayamıyorum. Onun
yerine de konuşmak, her şeyi yazıya dökmek bana düşüyor şimdi. Bloğumda Karşıda ki'nin yerini de alması
gerekiyor. Haccecan’ın tarihinde ki hak ettiği yeri almalı…
Filmlerde olur ya .. Kovboyların peşinde olduğu hiç ehlileştiremedikleri
vahşi bir at vardır. Bu at ben oluyorum bu arada… Uçsuz bucaksız kırlarda koşup
duruyordur. Sürekli koşuyordur. Nereye neden koştuğunu bilmeyen bu atı
yakalamak için peşinden bir sürü insan kovalıyordur. Kimisi kement atıyor,
kimisi tuzak kuruyor, kimisi kırbaçlıyor… At hepsine arka ayaklarıyla çifte
atıp kaçmayı başarmıştır. Bir kaçının kafasını da parçalamıştır bu arada. Bir
gün güçlü kuvvetli bir sürü kovboyların arasından sönük, cılız, tiz, zavallı
kimsenin dikkatini çekmeyen bir kovboy, atın yanına sessiz sedasız gelip
okşamaya başlamıştır onu. At şaşırmıştır.
Bu ne be!! Bu ne yapıyor? Hım ilginçmiş bu. Daha önce kimse yanıma böyle
yaklaşmamıştı. Korkulacak biri gibi durmuyor. Dur şunu biraz inceleyeyim!!
Sevgi insana her şeyi yaptırıyordu. Bana olan sabrının tek
sebebi sevgisiydi. Bu hiç tanık olmadığım davranış bana çok ilginç gelmişti.
Onu çok zorlarsam kaçıp gidecek diye de korkuyorum bir yandan. Sevgi… Sevgi… Ne
kadar sıcak gelmişti oysa. Sevginin sıcaklığı beni çekiyordu ama bunun bende
bir karşılığı yoktu. Nasıl yaşanır bilmiyordum. Karşında daha önce hiç
görmediğin bir varlığı görsen anlam veremediğin o şeyi anlamlandırana kadar
uzun uzun bakarsın ya. Bende bakıyordum öylece. Eve arabayla bıraktığı bir
akşam onun gözlerinde sevgi dolu bakışları ile benim elimi tuttuğunda ne
hissetmiştim? Hiç bir şey…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum