Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

15 Nisan 2009 Çarşamba

Haccecan Haftası


11.04.2009 Cumartesi günü ve 12.04.2009 günü ayrı ayrı gezilere gittim. Haftasonları gezme işini abarttım sanırım ama evde oturup temizlik yapma düşüncesine tahammül edemiyorum. Erkek kardeşim ve kız kardeşimin gitme vakti yaklaştıkça evden uzak kalma süremde artıyor... İki sene öncesine gideyim biraz... Buraya yeni gelmişim. Kimseyi tanımam bilmem, kimsenin sohbeti bana hitap etmiyor, insanların içleri ve dışları farklı farklı... Kimse beni anlamıyor ya da benim kimseyi anlamadığım zamanlar. İş yerinde sabah bir odaya kapanıyorum, akşam beşe kadar koşturuyorum, yoruluyorum, stresleniyorum, dünyanın işini yapıyorum ama yaptığımı bir tek ben biliyorum. Ne bir kimse çalışmalarım için takdir ediyor, ne bir selam veriyor, ne günaydın diyor ne bir merhaba diyor. İşi düştüklerinde yüzlerine yapay bir tebessümle geliyorlar. Benim için ise samimiyet çok önemlidir. Bir insan küfürde edebilir ama samimi olsun, gerçekten kızmışsa kızsın, dağıtsın ortalığı hiç mühim değil. Rol yapan, sahte, yapay olan hiç bir şeye tahammül edemiyorum. Neyse bu bana samimi gelmeyen iş ortamında mesai bittikten sonra eve gidiyorum, abur cubur atıştırıp televizyon karşısında uyuyorum. Haftasonları ise ya cam siliyorum, ya halı siliyorum. Benden başka kimse yok ki evde zaten, kirlenmeyen, tozlanmayan yerleri tekrar siliyor, süpürüyorum. Komşular bir gün eve geldiğinde apartmanın en temizi seçmişlerdi beni. Kimin evi pis sayıp dökmüşlerdi yanımda. Komşuların arkasından atan bu komşularıma daha güvenemedim zaten "başkasının arkasından konuşan neden benim arkamdan konuşmasın ki..." İçten içe gülmüştüm. Halbuki ev işlerinden bıkalı çok olmuştu. Her gün yap, hergün aynı işler.. Sonu gelmeyen ev işleri. Yaptığınız halde takdir edilmediğiniz, yaptıklarınızın göze gelmediği işler... Ev işleri derin konular onu başka zaman yazarım... Fotoğrafla uğraşmaya başladıktan sonra hayatım değişti. O arkadaşlarımla tanıştığım için hergün şükürler ediyorum.
Konumuz geziydi sanırım. O konuya geri dönüyorum. Cumartesi günü dağ tepe gezdik, pazar günüde farklı bir dağı yürüdük. O gün harikaydı. O gün dere kenarındaki iki ağacın arasına ip bağlandı. Dereyi o ipten kayarak karşıdan karşıya geçtik. Başımda dağcıların kaskı, "aaaaaaaa" diye bağırarak derenin üstünden geçtim. Harikaydı.. Geçmeden önce herkes "korkma, şöyle yap, şurayı tut gibi nasihatta bulundu." Ben zaten korkmuyordum ki... Bu iş sanki hergün yaptığım bir işti. Adrenalini seviyorum ben. Çocukluğumuzda da salıncakta deli gibi sallanır. Salıncak en hızlı ve en yüksek seviyesindeyken salıncaktan atlar, en yükseğe kim atlıyor yarışması yapardık. Abimi geçemezdim ama fenada atlamazdım hani...
Ankaraya gidip geldikten sonra Kemal amcam ve bir çok arkadaşımı göremiyordum. Pazar günü yaptığımız gezide hepsiyle tekrar bir araya geldik. Sanki çok zaman geçmemiş, hiç bir şey olmamış gibi eski samimi ve güzel ortamı tekrar kurduk. 3 saatlik bir yürüyüşü Kemal amcamla yaptım. Kemal amcam konuştu ben dinledim. Mübarek engin bir deniz, her dalışımda içinde çeşit çeşit, renk renk bir dünyayla karşılaşıyorum. Bu sefer gençlik aşklarını anlattı bana. İçim cız etti. Gençken sevdiği kızla evlendirmemişler, ailesinin evlenmesini istediği kızıda o istememiş. Olayların dışında başka bir kızla evlendirmişler Kemal amcamı. O aşkını anlatırken hala gözleri ışıl ışıl... "Nasıl istemediğin biriyle evlenirsin? Sevdiğin kız için neden mücadele etmedin?" diye sordum ama nafile. Olayların üstünden çok sular geçmiş. Kader işte... Çok istediğiniz şeylere kavuşamamak kötü bir durum gibi görünüyor fakat işin aslı öyle değil. Sevdiğine kavuşsaydı, gözünde ve kalbinde bu kadar değerli olurmuydu acaba? Ya üçüncü kişi? Olayda hiç bir suçu olmayan eşinin ne suçu var? Başkasına ait bir kalbin sahibiyle evlenmek kadar üzücü ne olabilir?
13 Nisanda doğdum. Pazartesi günü burdaki en kral arkadaşım ve kızkardeşim bana süpriz doğum günü yaptılar. Çeyizimin en nadide parçalarından birini hediye ettiler bana. Borcam tepsi mi tabak mı pek anlamadım ama çeyizimde baş köşeyi aldı, alan kişilerin kalbimdeki güzel yerleri bu borcamın değerini artırıyor.
14 Nisan akşamı da doğum günü olan 2 arkadaşımla birlikte doğum günüm tekrar kutlandı. 10-15 arkadaş toplanıp bir araya geldik saatlerce sohbet ettik.
Bu haftayı Haccenın doğum günü haftası ilan ediyorum. Bu hafta boyunca bütün kutlamaları kabul edeceğim...
Dün doğum günüm için bir araya geleceğimiz için farklı birşeyler yapayım dedim, gittim bir kuaföre.. Saçlarıma fön çektirdim ve makyaj yaptırdım. Aynada kendimi tanıyamadım. Öyle makyajla, süsle pek alakam yoktur. Dağlar Kızı Reyhandım ben. Akşama beni görenler tanıyamadı, bakan bir daha baktı ve hayatım boyunca almadığım kadar iltifat aldım. Bu aralar çok güzelsin ve çok iyisin sözlerini çok duymaya başladım. Yaşım ilerledikçe daha güzelleşiyorum galiba. Şarap gibi yıllandıkça tatmı kazanıyorum nedir? "Çok iyisin, Allah senin gibi iyi birini karşına çıkartsın" diyende var, kimide diyor ki, "iyilerin kaderi iyi olmaz, inşallah kötü birine düşmessin" diyende var. Bu bilinmezlik canımı sıkmaya başladı, ne olacaksa, kim olacaksa bir an önce olsun. Her karşıma çıkan bekar beyi acaba kocam bu mu, bundan iyi baba olur mu, iyi eş olurmu diye düşünmeye, hayalden hayale uçmaya başladım. Böyle düşünüp düşünüp sonra kendime gülüyorum.
"Allahım beni sen yarattın, ne kadar sabırsız olduğumu bilirsin. İlla birisi hayatımda olacaksa onu karşıma çıkart, çıkmışsa dilini açda açılsın bana ne olacaksa olsun, çıkmayacaksa bunu bana bildirde beni böyle merakta koyma ne olur, olmayacağını bilipte yoluma öyle devam edeyim." Benim makyajlı bakımlı halimi gören Kemal amcam " Seni artık böyle göreceğim, böyle daha kolay koca bulursun" dediğinde gülmekten öldüm. Beni evlendirmek isteyen, sahip çıkan, koruyup kollayan, seni benden isteyecekler diyenlerin sayısı o kadar çoğaldı ki... Kemal amcamın dışındaki birisinin sahiplenmesi, evlilikle ilgili olun diğer özel konularda olsun bana laf söylemeleri acayip dokunuyor.
Çığ felaketinden kurtulan arkadaşımla samimiyetimiz gittikçe artıyor. İnsanlığına hayran olmaya başladım. Her konuda bilgisi var, birçok erkek onun yanında halt etmiş. Bilgi, cömertlik, açıksözlülük konusunda takdire şayan bir insan. Hayatında her zorluğu aşmış ve "geçmişime baktığımda alnım açık, dik durabiliyorum" diyecek kadarda doğru yaşamış. Erkek olsaydı hiç düşünmez evlenirdim onunla, birde Kemal amcam bekar olsaydı hiç düşünmezdim.
Bekar erkekleri koca adayı olarak görmeyi bırak, kızları bile erkek olsaydı evlenirdim diye düşünmeye başladığıma göre sonum iyi değil. Ne vardı Kemal amcam bekar olsaydı veya çığdan kurtulan arkadaşım erkek olsaydı.
Bir kaç gündür yazmadığım için beni merak eden ve halimi hatırımı soran Zeynep Melikeye, doğum günümü kutlayan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyor, nice senelere hep birlikte inşallah diyorum. Birazda kendimi şımartayım, İyiki doğdun Haccecan, iyiki varsın, dünya seninle daha güzel..

6 yorum:

  1. BENCE DE HAYAT SEVİNCE GÜZEL SEVİNCE TATLI GÜNLER BİR KUŞU KELEBEGİ BİR TAŞI SEVİNN YETERRRRR........ HAYATINDAKİ BELİRSİZLİKLER SENİ YOĞURUYOR. ŞU KADINLARI ERKEĞE DÖNÜŞTÜRME PROJENDE SÜPERR YANİİİİ... DOSTUUMM HEP GÜLLL NİCE MUTLU YILLARA

    YanıtlaSil
  2. Nice mutlu, huzurlu sevgi dolu yıllar diliyorum Sevgili Haccecan
    Bir dilekte evlilik konusunda:)
    Allah saklı sevgililerinden birini karşına çıkarsın inşaallah.
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Pusarık,
    Sevgili Nurcan,
    Sevgili Tutsak,

    Güzel dilekleriniz için teşekkür ediyorum.. Nice yıllara hep birlikte sağlık ve mutlulukla inşallah..
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  4. bende kutluyorum doğumgününü... ve tutsağın temennisine aynen katılıyorum..
    sevgiyle kal.

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum