Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

9 Nisan 2009 Perşembe

Serseri Aşıklar...


Şiştim... Maden suyu getirin bana... Sitemli sözlerden, iğneli laflardan, laf anlamayanlardan, karşı tarafa söz hakkı vermeden sürekli konuşanlardan, eleştirenlerden, yargılayanlardan, kendini dev aynasında görenlerden, sevdiğim insanların morallerini bozup haliyle benimde moralimi bozanlardan, sevdiklerimin keyfini yerine getireyim derken benim enerjimin tükenmesinden gına geldi. Evet gına geldi. Birileri bozuyor, birileri tamir ediyor. Kaset başa sarıp sarıp duruyor. Aynı senaryoyu hergün tekrar tekrar oynuyoruz. Neden?
Daha önce bir yazıda bahsettiğim bir arkadaşım; platonik olarak birinden hoşlanıyor. Hoşlanmanında ötesinde çocuğa resmen aşık. Çocuğun bir bakışıyla havalara uçuyor. Çocuk ise öküz gibi bakmaktan başka bir şey yapmıyor. Benim arkadaşım gerçekten saygıyı, sevgiyi hak edecek bir insan, aşık olduğu çocuk için her fedakarlığı yapmaya hazır. Çocuk atağa geçmediği, bakmaktan başka bir şey yapmadığı için bir şeyde yapamıyor. Onun için üzülüyor, ağlıyor, yanıyor... Tek taraflı yan yan nereye kadar? Bende arkadaşımın bu haline dayanamadım artık. Buna gazı verdim. "İlk adımı sen at. Toplumumuzda böyle yanlış bir önyargı var. Kadın kendisine gelen talipler arasında birini seçmek zorundaymış gibi düşünülüyor. Neden? Neden kadın kendi seçtiğinin peşine düşmesin? Erkek beğenecek, kadın beğenilecek, ilk adım erkekten gelir gibi bir ayet mi var? Adaşım Hz Hatice, Peygamberimize talip olmadı mı? Tek taraflı aşklarda aşık olduğun kişiyi kafanda ulaşılamaz bir yere koyarsın. O padişahtır!, sultandır!, muhteşemdir!, ona layık olamam! diye düşünürsün. Her bakışına, her sözüne bir anlam yüklersin. Halbuki ulaşılamaz gördüğün herifi birazcık tanısan ve arada aşk olmasa hiç ortak yönünün olmadığını görürsün, sana itici gelmeye bile başlar. "Dünyada milyarca insan varken neden o, neden ona aşık oldum?" diye düşünür cevabını asla veremeyeceğin sorular sorarsın kendine. Yemek yerken, yemekten önce, yemekten sonra, çalışırken, otururken, yürürken, özellikle duygusal müzik dinlerken, tuvalette .... yaparken bile aşkını düşünürsün. Aşığın işi budur arkadaş... Aşığını düşünmek. Bu düşünce artık o hale varır ki düşünmekten yorulursun... Sırtında eşşek yükü kadar yük taşıdın gibi hissedersin. Bu yorgun yüzleri bilirim... Seninde yüzün böyle işte. Yazın öğle vakti önüne düşen gölgenin peşinde koşmak kadar anlamsızdır bu platonik aşk... Sen ne kadar koşarsan koş gölgeni yakalayıp sarılamazsın ona. Açıl ona, bir mesaj at, bir merhaba de, çok zor birşey değil. İlk adımı sen at, bak göreceksin ardından diğer adımlar gelecek. Olumsuz bir yanıt verse bile yolunu bilirsin, ömür boyu onu kafanın içinde taşırsın yoksa" dedim. Böyle konuşup konuşup vın vınnn bir gaz verdim ki sormayın... Aşık insan aptal insandır. Akıl almadan bir adım bile atamazsın. Başkalarından akıl alıpta aşk hayatına yön verdiğin için sonu hep pişmanlıktır. Arkadışımın şansına bakın ki onunda akıl aldığı akıllı! benim. İlişkiler üstüne doktora yapıp, 5 bitirme tezi yazdım ya hayrına olan aklımı da veriyorum böyle.
Arkadaşım verdiğim gazın etkisiyle de kendisine göre imkansız bir şeyi yaptı facebookta sevdiği çocuğu bulup ona mesaj atmış. Mesajda şu; "Merhaba". Halbuki günümüzde bir çok insanına göre merhaba demekten önce neler neler yapılıyor, ne sınırlar aşılıp, herşey uluorta yaşanıyor o da ayrı konu. Aşık olduğu insana bir "merhaba" demek bile yanlış, kötü bir şeymiş gibi baskı ile büyütülen kızlar var. Fakat her genç kız duygusal olarak karşı cinsten birinden hoşlanır. Bu kendi istediği bir şey değildir ama hoşlanır işte...
Sonra ne mi oldu? Ne o merhabanın cevabı geldi, ne de başka bir çıtırdı oldu. "İlk adımı sen at gerisi gelir" dedim ama yanılmışım. Adam tam bir duygusuz ve robot çıktı. Hani bir merhaba deyip, başka bir ilişkisinin, başka bir sevdiğinin veya neden olmayacağını açıklayan bir söz söylese daha kolay olacaktı arkadaşım için. Susmak aşk konusunda cevapların en kötüsüydü, en kötü cevabıda almış oldu. Daha doğrusu cevapsız sorularının hiç birisine cevap bulamadı. Susmak hiç birine cevap olamadı. Arkadaşım için tam bir yıkım. "Bitti napayım olmuyor" diye düşünürken, kafasında yarattığı!! aşkı ona; "tekrar mesaj at" demiş olsa gerek, dün bana yine ; " ona bir kere daha mesaj atsam mı?" diye sordu. Ne diyeyim ben şimdi bu kıza? İçinde hala bir umut besliyor ki bana bu soruyu soruyor. "Ömür boyu içinde kalacağına söyle, bir odun olduğunu anlaman için bir kere daha mesaj atman gerekiyorsa at. Kafanda başka biri varken, onu bitirmeden başka bir aşka yelken açman doğru değil zaten" dedim. Bakalım ne yapacak?
Bu erkekler odunun hası ya. Hepsini toptan ateşe vermeli. Anneleri bunları eğitirken aşk kurallarını, bayanlara nasıl yaklaşmalı, onlarla nasıl konuşmalı öğretmeli. Aşkın kanunu kitabı yayınlanmalı (o kitabıda ben yazacağım hayrına bastırıp herkese okutacağım) ve herkese bu kitap okutulmalı.
Kanun 1- Kadın yaratılış itibariyle duygusaldır ve sevgiye, ilgiye her zaman açtır. Sahip çıkmayacağın, sevmeyeceğin kadına yakınlık gösterme, ilgi gösterme, hatta bakma!!! Aşık olduğu öğrendiğin kadına ilgi göstermiyosan onu oyalama, kullanma, yıpratma. Usulünce hayır deyip kadını yoluna sür. Hayat zaten kısa, boşa zaman kaybettirme ne kendine ne kadına.
Kanun 2- Güçlü, kendinden emin, her işi yapabilen, becerikli kadın istemekte haklısınız fakat kadınların kendini geliştirmesi için ortam oluşturdunuz mu? Siz kendiniz ne kadar güçlü, becerikli, yeteneklisiniz? Erkeklere söylenen "haydi aslan oğlum yaparsın sen!" gazı kaç kıza söylenmiş acaba? El değmemiş, saf, bakir kız istemekte de haklısınız.. Peki siz el değmemiş, saf, bakir misiniz? Elinizin değdiği kadın sayısı arttıkça el değmemiş kadın bulma şansınız azalıyor, farkındamısınız?
Kanun 3- Ne istediğinizi açık açık söyleyin. Hayattan ne bekliyorsunuz. Herkes söylesin hayattan ne beklediğini. Hayallerini, beklentilerini, kurallarını, sınırlarını... Herkes ya olduğu gibi görünsün, ya göründüğü gibi olsun. Kimse kişiliği ve karakteri konusunda karşısında ki insana süpriz yapmasın. Süprizler doğum gününde, özel günlerde güzel oluyor fakat diğer konularda yapılan süprizler yıkımdan başka bir his uyandırmıyor. Bir kişi cimriyse, cicim aylarında bonkör olmasın mesela veya pasaklı ve pis ise temiz ve titiz numarası yapmasın... Şuda tecrübeyle sabittir ki ortamın pisliğinden en çok şikayet eden kişiler aslında kendilerini şikayet ediyorlardır, kendi pasaklılığını şikayet ederek kamufle ediyolardır.
Neyse "aşkın kanunları" adlı kitabı yazmaya başladım bu gazla. İlk üç madde bu, sonrası gelir elbet. Arkadaşıma o kadar akıl verdim ettim ama iç sesim şöyle haykırıyor.
İç ses: Sende asla bir erkeğin peşinden koşmazsın. Peşinden koşanlara bakmazsın ama peşinden koşturanların peşinden tıpış tıpış gidersin. Gurur aşktan çok daha üstün. Aşk bir gün bitecek ama gurur hep seninle kalacak. Gururu her zaman aşka tercih edersin o yüzden aşk değil gurur kazanacak. Olsun aşkım yok ama gururum var diye avut kendini... İki ucu b...klu deynek, neresinden tutarsan tut aynı yine...
Arkadaşımın durumunda olan bütün aşıklara ithaf olunur bu şiir...

Serseri Kalbim...

Işıklar saçıldı yine yüzüme
Senin bir tebessümünle
Ilık sevgi kalbimin içlerine...
Kırıklarından sızdı içeriye
Tamir etmiştim halbuki girmesin diye...
Kalın surlar örmüştüm çevreme
Yapma kanma dedim kalbime
Aldatır, kandırır seni yine
Kanmak istiyorsun değil mi yine?
Sen bilirsin dedim laftan anlamayan kalbime...
Tanıyamıyor musun hala, seni sevenle,
Peşinden koşturup haline gülen sevgiliye?

Haccecan
09.04.2009

6 yorum:

  1. Hi, it's a very great blog.
    I could tell how much efforts you've taken on it.
    Keep doing!

    YanıtlaSil
  2. duygular bukadar mı güzel dile getirilir.konu üzücü ama yazıyı tarzından dolayı keyifle okudum canım.
    arkadaşının zamana ihtiyacı var belki güzel gelişmeler olabilir bilmiyorum ama olmasada üzülmemeli çünkü nazik olmayan bir adamla beraberlik daha kötü olurdu.
    bu arada gidip teklif edilmesede kadınlarında biraz adım atmasından yanayım.bir tebessüm bile bir adımdır. sevgiyle kal

    YanıtlaSil
  3. Oyyy oyy bir alacaklı gibi yazılmış..kavgacı, hırçın ve meydan okuyan bu uslup niye.?
    Bence sevmek çok güzel birşeydir. Aşık maşukundan gelen her ezaya ve cefaya tevazzu ile sessizce katlanır. Bu acı onu pişirip olgunlaştırır. Dünya ve insanlara karşı daha candan ve içten olmasını öğrenir..
    İnsan sevmekten değil bence sevememekten korkmalıdır.
    Ayrıca; Aşkın kitabı her iki aşıkın arasında yeniden yazılır..Yani bu ilişki kendi kurallarını kendi oluşturan ve her defasında iki insan arasında yazısız sözsüz anlaşmalarla var olan bir yapıdır..Bir kitap yada kurallar manzumesi koymak asla fayda vermeyecektir..

    sevgili hatice güzel yazı ancak, bence bu işte başka sebebler var gibi..

    YanıtlaSil
  4. Olive Tree Guitar Ensemble: ne dediğini pek anlamadım ama ziyaretin ve yorumun için teşekkür ediyor, ziyaretlerinin devamını bekliyorum...
    Bu sözleri ona birisi tercüme edebilir mi?


    Sevgili Ceydanın Bahçesi:
    Ziyaret ve yorumların için teşekkür ediyorum.. Aynen senin gibi düşünüyorum.. Bize empoze edilenleri değil, doğruları yapmamız gerektiğini düşünüyorum. İçten, doğal, samimi olan herşey güzel oluyor... Maskesiz hayat çok daha güzel...


    Sevgili Hüseyin SOYKÖK...
    Aşkın kanunları kitabının ilk üç maddesi birbirini seven insanlar için değil, platonik seven insanlara ve platonik olarak aşık olunan insanlara hitaben yazıldı. Kendisini seven insanın duygularını, zamanını, kendisini harcayan insan hain değildir de nedir?
    Platonik olarak sevdiğinizde sevdiğiniz kişi sevilmeye değer bir insansa onun uğruna pişmek elbette hoş.. Peki kişiliksiz, kötü bir insansa? Bu insanı nasıl sevdim diye kendinizi suçlayıp, helak etmekten başka ne yapabilirsiniz?
    Yazılarımın altında bir sebep aramayınız.. Lafımı ben direkt söylerim.. imalara yer yoktur.. Düz yaşarım, düz düşünürüm.. çorbayı sevmem...

    YanıtlaSil
  5. Hi, it's a very great blog.
    I could tell how much efforts you've taken on it.
    Keep doing!

    der ki
    merhaba, bu çok muhteşem bir blog, böylesi bir çabayı nasıl sürdürebiliyorsunuz..
    devam edin..!

    google translater'ı kullanabilirsin hatice..

    YanıtlaSil
  6. Platonik aşklarda maşukun hiçbir önemi yoktur..zira; aşık beyninde ki idealist yansımasına aşıktır. Ve hiç bir zaman gerçek kişi bu kalıba oturamaz. Aşık bunun bilincine sezgi yolu ile varır ve asla maşukuna iltifat etmez..Onun ateşi ile yanar, pişer ve olgunlaşır..

    Yada kafayı yer mistik aşk hikayelerinde olduğu gibi.:)))

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum