Ankara güzeldi.. hoştu... Bol tartışmalı, bol kahkahalı, bol hareketli ve çok yoğundu. İnternetten tanıdığım "karadeniz sever" arkadaşımla tanışma fırsatı bulduğum bir geziydi. Arkadaşlarımın "Karadeniz severi" tanımamalarından dolayı beni sahiplenmeleri hiç hoşuma gitmediğinden beraber gittiğim arkadaşlarımla karadeniz sever için bol bol tartıştım. Ben kendimden sorumluydum ve şimdiye kadar ben şimdiye kadar kendimi korumuştum, düşünmeden hareket etmemiştim. "Karadeniz sever"e güvenmiştim ve güvenmişsem bunu sorgulamazdım. Başkalarınında güvendiğim insanı sorgulamasına tahammül edemezdim. "Karadeniz sever"i tanımadıkları halde onun için söyledikleri her sözü şahsıma yapılan bir hakaret olarak algılıyordum.
Arkadaşlarımın tek derdi ise benim başıma kötü bir şeyin gelmemeseydi. Çok kötü bir zamanda yaşıyorken ben ona tanımadığım halde nasıl güveniyordum? Ya bir yalancıysa, ya insan görünümlü bir canavarsa? Yanlarında götürdükleri bir emanettim ben. Emanetlerinin başına birşey gelirse nasıl hesap verirlerdi? Uzun tartışmalardan ve kırgınlıklardan sonra onlara derdimi anlatabilmiştim. İnternet ortamında sadace kötülükler olmuyordu. İnternet sadace sapıkların dadandığı, müstehcen konuşmaların yapıldığı ortam değildi. Dünyanın hakimi sapıklarda değildi. Bunun böyle olmadığına inanıyordum. Korkmam ve kaçmam gerektiği şeklinde büyütüldüm bir çok bayan gibi. Ama içimde korku yoktu benim. Napayım korkmuyorum, benim yerime yeterince korkan varken korkmamada gerek yoktu zaten...
"Kadına sahip çıkmak, yanındaki kadını emanet gibi görmek" düşüncesi nasılda bilinç altımıza işlemiş. Kadınlar sığınmak ve korunmak ister evet ama kuş değil ki kadın. Kafesin içine hapsedilip korunulmaz ki... Ayağına ip bağlanıp "uç" denilmez ki... Kafesten uçan kuş için erkeğin emanetine bakamamış erkek!! gibi hissetmesi ne kadar acı... Kadının uçmak istemesi kendi verdiği bir karar olduğu halde, erkeğin bu kararı ihanet gibi algılaması algı hatası değildir de nedir? Kadında da beyin var erkektede. Erkek özgür iradesiyle bir karar verebiliyorsa, kadın neden veremesin?
Tartışmaların sonu ise iyi bitti. Karadeniz severi artık hepsi seviyor. Gözlerinde korunulması, sahip çıkılması gereken bir kızcağız değilim artık. Lafları çatır çatır söyleyen, hakkını sonuna kadar arayan, biraz çingene, ele avuca sığmaz bir kızım artık. Hatta benim gibi biri nasıl olurda evde kalıyormuş?(Bunu iltifat olarak söylediler, yanlış anlaşılmasın :D)
İç ses: Bu işin sonunuda evde kalmama bağladılarya helal olsun ne diyim :)))
Hayret bişey yaaa.... hakikaten Haccecan sen nasıl evde kalırsın :)) otel de kalman lazım dı:))
YanıtlaSilHoşgeldin tekrar.
Karadenizseveri biz de sevdik.Çünkü bir insanı bir cümlesi bile ele verir.Uzun uzun güvenmek için tanımaya senaryo kurmaya hiç gerek yok.Sapıklar bence blog yazmıyor.Sana güveniyoruz sevgilerimizle dilek.
YanıtlaSilKadınlarını özgürleştiremeyen toplumlar.. Esarete mahkumdur..Anneniz ne kadar özgüvene sahip ve haklarını arayan bir birey olarak yetişirse sizde onun elinde şekillenen bir hamur olarak o kadar özgüvene sahip bir insan olursunuz..
YanıtlaSilçünkü kadınlar sadece neslin devamını sağlamaz Ayrıca kültürüde taşır..
İnternet arkadaşlıkları üzerine bir iki kelam etmek gerekirse...İnternet sayesinde arkadaşlıklar artık yaş, cinsiyet, coğrafya ve hatta milliyet tanımaz hale geldi..ben israilde oturan ve konsoloslukta çalışan biri ile arkadaşlık edebiliyorum..Mısırda tanıdıklarım var..Yani demek istediğim önümüzde yeni bir çağ açılıyor bunu iyi anlamak ve algılamak lazım...Aslında internette dış dünyadan daha az tehlikeli bir yer değil...
Benim bir ilkem vardır..Dürüst insanı kimse kandıramaz..Zira; kötülük her vakit bir çıkar konusuna dayalı olarak insanın güvenini kazanır..Eğer, sizi karşı taraftan bir beklentiniz yoksa onunla ilgili herşeyi çok net algılar ve ortamın hızla farkına varırsınız..Buda size büyük bir olasılıkla kötülükten korunmak için gerekli refleksleri sağlar...
Ben haccecan'ın değer yargılarına bu bağlamda güveniyorum...Ve cesaretinin kırılmayacağınıda biliyorum..:))