Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

14 Mart 2009 Cumartesi

İlk aşk....


Arada ilk aşkım aklıma gelir. İçim burkulur... Burkulur demek içimde ki acıyı tarif edemedi. İçim cayır cayır yanar... Tıpkı onun yandığı gibi...
Bizim zamanımızda ilk okula giderken siyah önlük giyer ve beyaz yakalık takar öyle okula giderdik. Kara bir kız çocuğuydum, kara bir önlük giydiğimde de dahada kararırdım. Adım "karakızdı" benim. Sesim gürdü. Bayram törenlerinde, özel günlerde şiir okurdum. Belediye anonslarının yapıldığı hopörlerden o zamanlar bayramlarda şiir okunur, ahalide bu şiiri dinlemek zorunda bırakılırdı. Okuduğu şiiri dinletilmek zorunda bırakılanlardan bir taneside bendim. Böyle bağıra bağıra şiir okuduğum zamanlardı.
Sınıfımızda birde bir çocuk vardı. Hayalimde beyaz tenli, yüzü temiz, siyah önlüklü, beyaz yakalıklı bir çocuk olarak kaldı. Hep öylede masum ve beyaz yüzüyle hatırlayacağım onu. Her çocuktan farklıydı o. Onun yüzüne bakamazdım, onunla konuşamazdım. Onun yanında ter basardı beni, onun olduğu yerden bir an önce uzaklaşmaya çalışırdım. Gür sesli benim, onun yanında sesi çıkmazdı. Farklıydı işte. Çocuk halime bakmadan sevmiştim bir kere. Bu çocuğu çocuk kalbimde farklı bir yere yerleştirmiştim. İsteyerek yerleştirmedim elbette. 8 yaşında bir kız çocuğu kalbine yaşıtı başka bir çocuğu nasıl bilerek ve isteyerek yerleştirebilir ki... Benim kontrolümün dışında kalbim kontrol ediliyordu sanki ve bu sevgi ben istemeden kalbime yerleştirilmişti. Çıkar yok, beklenti yok. Saf, masum, utangaç, ürkek, pırıl pırıl bir sevgi. Kağıt gibi, pamuk gibi, kar gibi temiz, beyaz... Onu sevdiğimi kimseler bilmedi. Kendime bile söylemedim sevdiğimi... Sevginin varlığını bilmediğimden, bilmediğimi inkâr ettiğimden olsa gerek, kendime bile söylememiştim.
Bir gün o gelmemişti. Okula gelmediği o gün kendisi değil ama acı haberi gelmişti. Evlerinde çıkan yangın sonucu ahşap evleri hızla tutuşmuş, o ve 2 kardeşi yanarak ölmüştü. Sınıftaki her çocuk ağlamıştı ama ben daha farklı ağlamıştım, daha farklı üzülüyordum çünkü daha farklı seviyordum. Daha farklı ağladığımı ve üzüldüğümüde kimseler bilemedi. Evimizdeki masanın altına saklanıyor, kendime sözler veriyordum. "Bundan sonra kimseyi sevmeyecektim. Bir kere sevmiştim o da yanarak ölmüştü. Ölmesin diye kimseyi sevmemeliydim ben. O, ben sevdim diye ölmüştü!!."
Orta okul için başka bir okula gitmeye başladığımda, yanan evlerinin önünden 3 yıl hergün geçmek zorunda kaldım. Her gün kendime verdiğim sözü hatırlıyor, kontrol edilemeyecek duyguları kontrol altına almaya çalışıyordum. "Artık kimseyi sevmeyecektim ben..." Yanmış, yıkılmış ahşap evin önünden her geçişimde "Acaba nasıl öldü, canı çok yandımı?" sorularının cevabını kendime vermeye çalışıyordum.
Aşkı, sevgiyi yaşamayı o ahşap evin yandığı günden beri beceremedim. Aklımın bir köşesinde hep "sevdiğim insan ölecek" düşüncesi durur ve sevmeye başladığım zamanlarda bu korku beni esir alır. Onun yüzüne bakamadığım gibi sevdiklerimin gözüne korkmadan bakamadım.
Onu sevdiğimi artık ilan ediyorum. Bembeyaz, pırıl pırıl bir sevgiydi bu. Duyun ey insanlar!!... 7-8 yaşlarında ki bir kız çocuğu ne kadar masum severse o kadar masum, çıkarsız, beklentisiz çok güzel bir sevgi yaşadım yıllar önce... Öldü, hiç bilmedi ama ne farkeder ki... Ben sevdim, çok sevdim... Bir daha kimse ölmesin diye kendime bir daha sevmemeye söz verecek kadar büyük sevdim...
İç ses: Belkide bu yüzdendir yüzüne bakmak zorunda kalmadığın insanları kolay sevebilmemin sebebi...

11 yorum:

  1. çok acı, çok üzüldüm:(((

    YanıtlaSil
  2. Haccecan'cım artık o da öğrendi senin onu sevdiğini.Bu engramın da geçip gitmiştir inşaallah.Söyleyememiştin belki onun ağırlığı bu güne dek seni bekletti.Sevdiğinin başına gelen de senin yüzünden gelmedi.Sen de kendi kendini artık serbest bırakmalısın değil mi?

    YanıtlaSil
  3. Böyle hüzünlü bir hikayeye nasıl yorum bırakılır, bilemiyorum ki. İçim burkuldu. En çok da sana üzüldüm. Yıllardır nasıl besledin o "sevdiğim ölüyor!" düşüncesini. Cennete gitmek üzere olan birini sevmişsin, ne güzel, ne kadar saf; ama artık korkma be haccecan.
    (demesi kolaydır biliyorum).

    YanıtlaSil
  4. Çok saf bir sevgi. Karşılıksız, beklentisiz... Aynı zamanda bir o kadar da üzücü. Belki onun vefatı olmasaydı sizdeki yeri bu kadar anlamlı ve bu kadar da fazla olmayacaktı. Üç yıl boyunca o evin önünden geçmek de ayrı bir trajik durum. Her ne kadar çocuk da olsanız sinirlerinizi epey bir zorlamıştır.

    YanıtlaSil
  5. çok tatlı zeki bi çocuktu o.çok severdim. ama onun kaderi cenneti erken tatmakmış.inanıyorumki canı hiç yanmamıştır, annenin evladına olan merhametinden daha merhametli olan rabbim onu korumuştur.sende böle düşün.(seninde artık için acımasın).ama hala 8 yaşındaki düşüncelerini taşımamalısın. insanlar bazen en sevdiklerini kaybedebilirler fakat bu bi daha sevmemeye hayata küsmeye sebep değil.tamam acını unutma ama kendinide unutma cnm benim.

    YanıtlaSil
  6. sevgili taluyka, sufi,H.Y Ergün, Özgürrüya, Adsız (nagiş)
    yaşanan olay çok üzücüydü... Ölüm nasıl bir acıysa yıllar geçsede insan hala acıyı içinde hissedebiliyor. acı çektim evet ama ölen çocukların annesi, babası kadar acı çekmemişimdir elbette...
    Çocukluğumda hissettiğim ve yaşadıklarıma ait küçük bir kesit okudunuz... Bu olayın etkisiyle hayatıma tabiki yön vermiyorum. ve çocukken kendime verdiğim sözü bozalı çok oldu.Ama o verdiğim sözün hayatıma etkileri yokda değil...
    Acıları çektikçe ve üstesinden geldikçe güçleniyorsunuz. Hayatı mario oyununa benziyorum. engelleri aştıkça, yolda ilerledikçe ve puanları topladıkça güçleniyorsunuz. O puanlardan bir taneside yaşanılan acılar karşısında sabredilmek sanırım... İçimde yaşadıklarımı yazıya döküyorum.Bunları daha önce kendime bile itiraf edemiyordum. Anlık düşünce olarak aklıma gelir, daha sonra kaybolurdu... Yazmak beni acayip rahatlatıyor. Rahatlama seansları olarak görüyorum bunları. Yazdıklarım kadar melonkoli ve takıntılı değilim...
    Beni düşündüğünüz, okuduğunuz ve bana yol gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum hepinize...

    YanıtlaSil
  7. şimdi eski aşkları hatırlatmak oldu mu kardeşim...benimde içim cız etti yahu...seneler geçmiş..dmekki o zamanki aşklar,cocukluk,gençlik aşkları başkaydı,başka...kalemine sağlık

    YanıtlaSil
  8. Yangında ölen aile için çok zor bir durum. Umarım hiç bir kimse böylesi bir acıyı yaşamak zorunda kalmaz...
    Ahşap evlerin özellikle yazın nasıl bir tehlike barındırdığı malum...
    Bu tür evlerde oturanlar lütfen dikkatli olun...:(
    Sevgili hatice
    ilk aşkını böyle yitirmen beni de üzdü..Acın acımızdır..:( Ancak, aşka yinede bir şans tanı..Her ne kadar o her seferinde okunu can evimize nişanlasada..:)

    YanıtlaSil
  9. Sevgili Abi :(

    Sevgili Dün Bugün:

    Çocuklukta yaşanılan her şey, yenilen her yemek daha farklıymış... Şimdiki çocuklarında bunları farkedilmelerini ve zamanı güzel yaşamalarını öyle çok isterim ki... Değerli yorumunla değer kattın teşekkürler...



    Sevgili Hüseyin SOYKÖK

    Ne ilk okul aşkım nede aşkım yitip yitti... Bedeni yok oldu ama duygular yok olmaz...
    Aşk şans verip vermeme bağlı yaşanan bir duygu değil ki..O gelip bulur beni. Aşka her zaman kapım açık :)))
    Bu sözleri benden ziyade siz kendinize söylemeniz daha doğru bence...:)))

    YanıtlaSil
  10. düşündükçe içinde biyerleri sızım sızım sızlatan bişey vardır,aşkını söyleyememekten öte,onu bir yangında kaybetmiş olmak:((,Rabbim sevdiklerimizde ebedi dünyada yine karşılaşmayı nasip etsin inş.
    ve seni gerçekten sevecek değerli bir eş bundan sonrası içinse dileğim:)

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum