Evliliğe adım atmadan önce ve
attıktan sonrada kafamda sürekli olarak boşanma fikri vardı. Kendimi ait
hissetmediğim, mutlu olmadığım bir evliliği asla sürdürmeyecek, büyüdüğüm evde
ki bir ortam ile karşılaşırsam orayı terk edecektim. Bu noktadan sonra şu
sorular ortaya çıkıyordu? Kendimi bir ortama ait hissedip hissetmediğimi nasıl
anlayacağım? Aitlik nedir? Mutlu olmak
nedir? Televizyonda ki dizilerde bize empoze edilen mutlu sahneler gerçek
mutluluk muydu? Her şeyin tam olmadığı, eksik olduğu yerde insan mutlu olamaz
mı? Bu sorular ve cevapları tabi ki kişiden kişiye değişiyor. Bu soruların
cevaplarını ise yaşamadan, deneyimlemeden cevap vermesi çok zor. Bir insanın
kendini tanımlaması ve tanıması ne kadar da zor. Aslında zor değil de
çocukluğumuzdan beri bize empoze edilen, meşgul edildiğimiz bilgiler ile düşünmeye
teşvik edilmek yerine uygulamaya dayalı bilgileri alıyorduk. Pratikte ne
yapılması ve nasıl yapılması üzerine enerji harcadığımızdan nedenleri üzerine
pek sorgulama fırsatı bulamıyor, sorgulamamız gerektiğinin farkına varmadan yaşayıp
gidiyorduk. Sorgulamadan yaptığımız
eylem dönemi de yaşamamız gereken bir dönem. Hep aynı kısır döngünün içinde
dönüp dolaşmadan ondan sıkılıp sıkılmadığının farkına varamıyorsun. Sıkıldığını fark ettiğinde ise bu döngüden çıkış noktası arıyorsun. Peki çıkış noktası ne?
Boşanma fikrini kafamda
netleştirmem için evliliğe adım atma nedenlerimi de sıralamam gerekiyor
sanırım. Herkesin çevresinde olduğu gibi benim çevremde de evlenip evliliğini
yıllarca sürdüren, boşanan ve hiç evlenmeyen insanlar var. Evlenmenin nedeni
çağlara göre değişiyor. Eski çağlarda evlenip bir erkeğin himayesi altına
girmek sizi tecavüzde dahil bir çok tehlikeden korunmanızı sağlayan bir
unsurken günümüzde evlilik aşk ve sevgi temeli üzerine kurulması gereken bir
birlikteliktir görüşü hakim. Ben neden evlendim? Bir kere yalnızlık duygusunu
çok seviyorum ama sürekli yalnız olduğum bir hayat kesinlikle bana göre
değil. Hele yıllar önce ki Haccecan çalkantılı ruh hali ile yalnızlığı yalnız
başına kaldıracak güçte bile değildi. Sevme ve sevilme ihtiyacı içerisindeydim.
Sevgi ihtiyacım vardı ama bunun nasıl yaşanacağını da bilmiyordum. Bir kere
bilinç altımda koyduğum kurallar yüzünden bir erkeğe bile yaklaşamıyordum.
Bunun temelinde de bastırılmış cinsel duygular vardı. Cinsellik ayıp ve
günahtı. Ancak içimde ki cinsel dürtüler de yanıp duruyordu. Bu cinsel istekler
sadece sevişerek mi giderilmeliydi yoksa cinsellik çocuk için mi yapılmalıydı? Çocuk doğurmak için mi bu cinsel isteği hissediyordum? Cinselliğin sonunda kadın cinsiyetinin anne gibi bir ünvanı alması da olasıydı. Anneliğe hazır mıydım? Doğduğum büyüdüğüm evin ablasıydım yarı annesiydim yani. Annelik ablalık gibiyse çok zor bir iş bu annelik!! Annelik için hazır mıydım? Bir cinsellikten ne kadar soru oluşuyor? Cinsellik neden bu kadar karmaşık bir konu Allahım!!! Kadınların
cinsel enerjilerini nasıl boşaltacağı konusunda o zamanlar bilgi sahibi
olsaydım cinsellik konusu benim için bir sorun olmazdı sanırım. Ancak ayıp ve
günah konusunda netleşemediğimden cinsellik konusunda netleşemiyordum.
Cinsellikte karşı cins illa olmalı mıydı? Kendi kendine yaşanan cinsellikte (mastürbasyon)
günah sayılıyor muydu? Cinselliğin ve mastürbasyonun ayıp ve günah olmadığı konusunda tam olarak
nasıl ikna oldum? BuRAK özDEMİR-Levhi Mahfuz kitabıyla. Dinin ne olup
olmadığını soru cevap şeklinde ikna olmak isteyen herkes okumalı. Toplumun ne
dediğine şu yaş aralığında çok önem vermiyorum ancak o dönemlerde toplumun ne
dediğine fazlasıyla kafaya takıyordum. Geçmiş yazılarıma bakıyorum da koca koca
diye tutturmuşum resmen. Anadolu’nun küçük bir ilçesinde bekar ve kimsesi
olmayan kadın olarak uzun yıllar yaşayan birisinin kulakların da sesler hiç eksilmiyor maalesef. Siz ne kadar
duymuyorum deseniz de çevrenizde sinek vızıltısı gibi evlen artık, neden
evlenmiyorsun, ne bekliyosun, yaşın geçiyor vs gibi sesleri sürekli duyuyordum.
Şu an ki bilinç düzeyimde aslında bu seslerden rahatsız olmamın nedenini
anlayabiliyorum. Nedeni yine bendim. Bir yanı ile istediğim bir yanı ile
kaçtığım bu birlikteliği gerçekten istiyor muydum?
İstiyorsam doğru kişi kimdi? Doğru kişi nasıl bulunur, doğru insanın
olduğunu nasıl anlarsın? Bu duymak istemediğim sesler kendimle yüzleşmemi dolayısıyla kendimle çatışmamı sağlıyordu. Bu çatışmayı yaşayanlar zaten cevaplara ulaşıyordu. Cevaplara ulaşmak için de yaşayıp deneyimlemem gerekiyordu. Deneyim korkusu da vardı. Hata yapmaktan korkuyordum. Hata yapmaktan korkmamın nedeni ise ailede yanlış yetiştirilmemden dolayıydı. Babamın despot ve tutarsız karakterinin bunda etkisi büyüktü. Hata kelimesi bile bende hiç iyi çağrışım yapmıyordu.
Hayat denen şu
filmde bu soru ve sorunlar hiç bitmeyecek sanırım. Mutlu olmayı istiyordum. İç huzurum ise hiç yoktu. Kafasında bu kadar soru olan geçmişi sorunlu olan biri mutlu olur muydu? Yazımın başına geri döndüm bu sefer.
Deneyimlemeden mutluluğun ne olup ne olmadığını bilemezdim. Hayat deneyimler manzumesiydi.
Kitaplardan, internetten, insanlardan duyduğum bilgiler o bilgileri yazanların
tecrübesiydi. Ben kendi tecrübelerimi
yaşamalıydım. Yaşamak büyük bir şanstı ve bu şansı doğrusuyla yanlışıyla
doyasıya yaşamalıydım. Yaşam dürtüm çok güçlüdür. İntihar etmeyi
düşündüğüm zamanlarda bile ölüm aklıma gelmezdi. Kendimi öldürdükten sonra bana
acı çektirenlere çektireceğim acılar ile alacağım intikam duygusunu kafamda
imgelerdim. Ve bu senaryo ile haz
alırdım. Öldüğümde onların ne yaşadığını göremeyeceğimi düşünemezdim. Ölüp
gittikten sonra geri de kalanlar ne yaparsa yapsın. Onların meselesi bu!! Lise
çağlarıydı bunlar. Şimdi bu düşüncelere
tebessüm ediyorum.
Neden evlendim sorusuna cevap verdim şimdi neden Yanımda ki ile evlendim sorusu ortaya çıktı. Yanımda ki kaba erkek kategorisine girmiyordu. Hata ve yanlışlarında ısrar etmek yerine kendini değiştirme yoluna giden bir karakteri var. Zora geldiği konularda çok söylenir ancak zor diye de kaçmaz. Yatalak babasına uzun yıllar bakan, altını bezleyebilen bir adamdan bahsediyorum. Bende yatalak olsam bokumu altımdan alıp beni bile bezler. Bu konuda ona güveniyorum. Ancak aynı duruma o düşerse yani o yatalak olsa ben ona bakabilir miyim? Bu konuda ben kendime güvenemiyorum. Evliliğimizin başında ailesine bağlılığı beni kendisine çeken konulardan bir tanesiydi. Evliliğimiz sürecinde bu konunun canımı sıkmadığı dönemler olmadı da değil. Olaylar karşısında rolünü ayarlayabiliyor Karşıda ki. Nazik olması gereken yerde nazik, küfür edilmesi gerektiği yerde okkalı okkalı küfür edebiliyor. Ben küfür edemezdim, artık bende onun sayesinde edebiliyorum. Yerine göre küfür edebilmek bile çok değerliymiş. İletişim konusunda bir sıkıntı yaşamıyorum. Ne iletişime çok kapalı, ne de kafamı şişirecek kadar fazla konuşuyor. Öfke kontrolü konusunda bazen sıkıntı yaşıyor ancak bu konuda ben de kendimi tam kontrol edemiyorum. Yıllar önce ki halime göre baya yol kat ettim ancak beğenmediğim birkaç hal ve tavrımı düzeltmem gerek. Çabalıyorum. Kendimde de olan problem onda da olduğu için dert etmiyorum öfke kontrolü sorununu. Sakinleştiği zaman burnundan getiriyorum nasılsa. Yanında iken kasılmıyorum Yanımda ki’nin. Yapmak istemediğim bir şeyi asla yapmam, beni zorlama yolunu tercih etmiyor. Zorladığında durumun daha kötüye saracağının farkında. Bu cümlede bir tehdit var haklısın okuyucu. Benim kadar derin düşünebilen bir insan değildir Yanımda ki. Allah’tan düşünmüyor! Evin içinde iki tane aşırı sorgulayıcı olsa iki tane çocuğu kim yetiştirecek. Sorgulamalardan dünya işlerine pek sıra gelmezdi. İlk tanıştığımızda Yanımda ki (yazının başında bahsettiğim) sorgulamadan yapılan eylem dönemini yaşıyordu. Şu an sıkıldığı dönemlere geçti. Sıkıldığı dönemin ardından sorgulama dönemine giriş yapacak… Yanımda ki sorgulama döneminde yanında ben olacağım için çok şanslı. Hakikati kestirme yoldan önünde bulacak. Yalan yanlış sonsuz bilgilerin içinde elemek zorunda kalmadan hazıra konacak. Şanslı adam vesselam. Evet burada kendimi övdüm. İyi yaptım. İyi ki varım ay.. Derin sorgulama yapamayan bir adam ancak sevgi konusunda bir limiti yok. En çok bu huyunu seviyorum. Benim en çok açlık çektiğim konu bilgi değil sevgi konusuydu zaten. Sevgiyi ondan öğrendim ben. Nasıl yaşanır o öğretti bana. Sevgi konusunda ki evrimleşmesi hızlı. İnsanoğlunun duyguları ve düşünceleri de dahil her konu evrimleşiyordu. Hayat yolunda duranlardan değil değişenlerden bir tanesi o.
Yanımda ki ile neden evlendim
sorusuna geçmiş ve günümüz birleştirerek yanıt vermeye çalıştım. Aslında zaman sıkıntım olmasa bu konudan bir kitap bile yazabilirim. Bu kitap basıma hiç çıkmazdı ama. Çünkü devamlı yazıyor oluyordum. Neden onunla evlendim
sorusunun cevabını bulmak bir ömür boyu sürecek sanırım. Ömrümün sonunda ise
iyi ki onunla evlenmişim mi diyeceğim yoksa veya bu evlilikten öğreneceğimiz hiçbir şey kalmadı
deyip yolları ayırmalıyız der miyiz henüz bilmiyorum. Evlilik filmi çekilmeye
devam ediyor çünkü…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum