İnşaatla ilgili hiçbir iş ilerlemiyor. Durdu. Evin planını kendime göre değiştirdiğimden bir proje olması gerek. Ortada proje yok..
Olayı baştan anlatayım. İç mimarlık okuyan üniversite son sınıf öğrencisi bir tanıdığın 3 haftadır aklımda ki projeyi çizmesini bekliyorum. Sözleştiğimiz hafta gidemedik o hafta domuz gribinden yatak döşek yattı. 29 Ocakta sözleştik çok önemli bir işim çıktı yine gidemedik. 30 Ocakta gidebildik daireye. Lazerli hassas ölçüm yaptı. 3 saate yakın kaldığımız inşaatta kapı pencere olmadığından hava akımın ortasında yaprak gibi titredim. Yaşlandığımı fark ettim o gün. Karlar kraliçesiydim bir zamanlar oysa!. Bu kız (Gül olsun adı) hiç üşümedim dedi. Bir yandan da yeni hastalıktan ayaklanan Gül'ün tekrar hastalanmasına sebep olacağım diye içten içe huzursuzlandım. Bu 3 saatlik sürede geleceğin gümbür gümbür geldiğini gözlemledim. İki üniversiteyi aynı anda okuyor. Yazın Amerika'ya gitmek için planları var. Yeni nesil bizim nesle hiç benzemiyor. Çocukluğunda iş yerime bazen ziyarete gelirdi Gül. “Yaz saati Uygulaması Cüneyt Ergün’ü dinletmiştin bana. O günden sonra o şarkıya takmıştım. Hatta filmini bile izledim. O şarkıyı ne zaman dinlesem aklıma sen geliyorsun Haccecan abla” dedi bana. Kimin hayatına nasıl etki ettiğimizi, aklına ne zaman düşeceğimiz yine bizim elimizdeymiş diye düşündüm. 02 Şubatta hazır olacak çizimler diye sözleşmiştik. Okulu tarafından aniden düzenlenen program yüzünden yoğun bir çizim dönemine girmiş. Başımı kaşıyacak vaktim bile yok dedi. Hala onu projeyi çizmesi için bekliyorum.
31 Ocakta öğle
arası yürüyüş yapıyorken müteahhit telefonla aradı. İş yerinde arkadaşım izinli
olduğundan mecbur öğle arası su tesisatı ustasıyla birlikte gittik inşaata. Yemek yemeden aç aç, bitap ve sefil gittim. Bunu bana acıyın diye yazdım. Benim
dairede elektrik tesisatı için 3-4 kişi daha çalışıyordu. Ben kafamda ki
istediklerimi anlatmaya başladım. Bundan sonrası çok komik.
Kafamda ki
projeye anlatana ve anlayana kadar baya uğraştım. İletişim çok çok önemli bir
şey. Hayatta hava ve sudan sonra benim
için önemli olan konu. İletişim. Anlayamazsam ve anlatamazsam ortadan ikiye
çatlarım. O kadar ki önemli.
Kafamda ki
projeyi yazıya dökebilir miyim bir deneyeyim. İnternette evle ilgili bir
senedir araştırma yapıyorum. Japonlar küçük bir coğrafyada yaşadığından evleri
küçük...Benim hayalimde ki küçük ev ile Japon evleri birebir aynı. Tuvalet ve banyoyu ortak kullanıyorlar. Onlardan gördüm bende. Zeminde
ki alafranga tuvaletin üzerini özel bir kapak ile kapatıp, hem tuvalet hem
banyo çift amaçlı kullanmayı planlıyorum bende. Su tesisatçısı küçücük alanda hem
tuvalet hem de banyo için özel alan yaratmasını! beklediğimi sandığından ilk
önce büyük bir tepki verdi. Çünkü dinlemiyordu. Kafası ön kabullerle doluydu. “O
her şeyi incelemiş ölçmüş biçmiş olması mümkün değilmiş!” Sen ölçtün de ben
ölçmedim mi acaba!!! Kadın olduğum için
planlamadan havadan konuştuğumu düşünüp dinleme zahmetine bile girmedi. Baktım
beni anlayacak kafada değil, yanımda ki elektrikçinin gözlerine baktım. O beni
anlıyordu gözlerinde o ışığı gördüm. Bu sefer ona anlatmaya başladım “tak!” hemen
anladı. Bu sefer siz beni anladınız lütfen su tesisatçısı beyefendiye de
anlatın dedim. Bu ara su tesisatçısı ve müteahhit kendilerince başka bir plan
üzerine konuşmaya başladılar yanda ki banyoda. Hayırrr. Ben sizin planlarınızı
istemiyorum ki, ben kendi planlarımı, hayallerimi istiyorum. Bu evde ben
oturacaksam ben ne istiyorsam öyle olmalıydı. O ara elektrik tesisatçısı, su
tesisatçısına anlatmaya başlayınca anlamaya başladı biraz biraz. Müteahhit de anladı bu
arada. Bu sefer iki erkek bir olup anlatınca anladı su tesisatçısı. “Olur öyle
ancak yine de bir proje olsun. Sonra gelip itiraz etmeyin” dedi Su tesisatçısı.
Tamam dedim proje çizdiriyorum diye onu bekletmeye aldım.
Bu sefer geçtik yatak odasına. Yatak odası ile yan dairenin duvarı ortak. Yan daireden ses gelsin istemediğimden ortak olan duvara boydan boya dolap düşünüyorum. Bunun içinde oda kapısının solda değil sağ tarafta olması gerek. İstediğimin olması içinde tekrar duvar ustası bulması gerektiğinden yani para! müteahaatin (bu nasıl yazılıyor ya, siz anlayın işte) yüz şekli değişti hemen. Burayı yapamayız dedi. Yapamam lafını oldum olası sevmem. Atatürk gibi bir adamın ülkesinde doğduysan yapamam lafını hiçbir Türk evladının lügatında olmamalı.
Binayı bana satarken 30-50 cm beton olan binadan ses kolay kolay geçmez diye bana daireyi satan mütaahit yan kıvırmaya başladı. Bu beton ses geçirir ne yaparsan yap ses olur demeye başladı. Şok oldum. Ancak bu konuda konuşup konuyu uzatmak istemediğimden yorum yapmadım söyledikleri üstüne. Bu sefer su tesisatçısının gözlerinde beni anladığına dair ışığı gördüm. Bende hayalimi ona anlatmaya başladım. Anladıktan sonra mütahitite anlatmaya başladı. Anlamayana laf anlatmayı bırakalı çok oldu. Anlayanın gözleri fıldır fıldır oluyor. Fıldır fıldırlara laf anlatmaya enerjimi harcıyorum. Onlar gereğini yapıyor. Yeni iletişim yöntemim bu. Önceden ne kadar çok yoruyormuşum kendimi anlaşılmak için ya!! Bu arada ortalıkta matkap sesleri birbirimizi duymuyoruz bile. Herkes bağırarak konuşuyor. Keşke bir yönetmen olsamda bu sahneyi film yapabilseydim. Recep ivedik te komikmiymiş derdiniz. Zaten komik değil di ya o filmler!!
Sonra döndük
elektrikçinin yapacaklarına. Oda bu iş çok zor deyip mütaahite döndü. Dertlerini
anladım tabi. Para. Bir ara mütahitle balkona çıkıp evi bana satarken 5000 tl
indirim yapmıştınız. (İndirim yapmasını ben istemedim kendi gönlünden kopmuştu)
5000 tl para vereyim bu evi istediğim gibi yapın deyince mütaahit herkese
komutlar vermeye başladı. Arslanım mütahit. Sende görmek istediğim azim,
kararlılık ve istek bu işte… Hayatta bedel yasası var. İsteklerin gerçekleşmesini
istiyorsanız muhakkak bir bedel ödemeniz gerekiyor. Aslında bu bedeli (5000 tl)
gönüllü olarak mütaahit bana vermişti geri iade ettim sadece. Kendimi öyle
avutuyorum!.
Su tesisatçısı bir ara evin küçüklüğünü espri malzemesi yaptı. Evde hava almaya yer kalmazmış mış!! "Japonya dakiler kabinde yaşıyorlar. Burası yeterince büyük" diye cevap verince "onlar evi otel olarak kullanıyorlar" dedi. Bizde evi öyle kullanıyoruz, çalıştığımız için sabah çıkıp akşam eve girdiğimiz cevabını verdim. Minimalist bir yaşam istediğimi, az eşya olacağını söyledim. Kararlılığımı ve her şeyi zaten planlamış olduğumu gördüğünde susmak zorunda kaldı. İşten çıkıp eve gitme vaktimiz 17:00-19:00 arasını buluyor. Yılın 6-7 ayı eve karanlıkta giriyoruz. Burada zaten bir evimiz var. Hiç kullanmadığımız bir misafir odası var. Her hafta orayı süpürürken bir ton laf ediyor eşim. Kullanmadığımız bir cm boşluk bile olmayacak bu yeni evde :)
Bu inşaat işinden
acayip deneyimler elde ediyorum. Birincisi benden acayip bir mütaahit olurmuş.
İkincisi benden acayip bir mimarda olurmuş. Üçüncüsü benden acayip bir evleri
yıkıp tekrar yapan tv programları var ya ha onlardan.. Programcı da olurmuş.
Ekibimi de buldum.. Kim diyeceğimi tahmin ettiniz demi?… Tanıdığım tek ustalar
benim evi yapanlar. Başka seçeneğim yok maalesef J Bu adamları çok sevdim ben. Onlarla
çok işler yapacağız. Yine hayallere daldım. Dur bakalım..
İnşaatla
ilgili son gelişmeler yani yerinde saymalar bu durumda.. Proje olmadığından hiçbir
şey yapamadık henüz.. Beklemekte aslında bir aşama.. En zor ama sonu en tatlı
aşama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum