Önceki ben ile yeni benin ahlak anlayışı birbirinden çok
farklı.
Bu yazıyı o fark üzerinden yazmaya çalışacağım.
Eski ben. Anadolu gülü Haccecan. Akşam ezanıyla muhakkak
perdenin kapanması gereken bir evdi bizimkisi. Ahlakın ve namusun kadın
üzerinden değerlendirildiği bir ortamda yetiştiğimden erkekleri yoldan çıkarmak
için yaratılıp dünyaya salınmış bir günah keçisi olarak görüyordu bir yanım kendini. Adem’de Havva’nın aklına uyduğu için cennetten kovulmuştu zaten! Adem’i
bile yoldan çıkartan bir türün devamıydım ben. Geçmişten gelen travmalarım da
vardı. Bunlardan bir tanesi de 4-5 yaşlarında yaşadığım bir olaydı. Etkisini daha yeni üzerinden atabildiğim bir
olay. Bir yandan da kadın ile erkeğin
yaşadığı ilişkiler gün boyu pompalanıyordu televizyonda, internette… İçten
gelen dürtüler de var tabi.. Tam bir karmaşanın içindeydim. Kimdim, ne idim, bu
bedenin benim için anlamı ne? Dünyada ki insan türünün devamı için kadın olarak
yaratılmayı seçtiğim bu dünyada yüklenen bilgilerin hepsi hatalı olduğundan işletim
sistemim error veriyordu. Kadınlığımı hep baskılıyordum. Erkekler “kadın” yanıma
yaklaştığında kaçardım onlardan. Konuşamazdım bile. Mutsuzluk bir parçamdı ve
ondan ayrılmayı da hiç düşünmüyordum. İlişki
nedir? Nasıl yaşanılır? Bu konuları bende dahil toplum olarak bir çoğumuzun
hala neyin ne olduğunu anladığımızı sandığımızdan da emin değilim. Esra Erol
tarzı programlar bunun bir ispatı. İlişkiler nasıl yaşanmalı, ilişki nasıl
başlamalı ve bitmeli, iki cins arasında ne yaşanırsa adı ilişki olur, aşk
nedir, saplantı nedir bir çoğumuz bunların net cevabını veremiyoruz. Çünkü
herkesin algısı, bilgisi, anlayışı farklı farklı… Şu an evli bir kadın olarak
bu konular üstüne düşünmeliyim? Evet tabi ki… Düşünmek için yaratılmış bu beyni
kullanmayı seviyorum. Düşünmek beni mutlu ediyor ve geliştiğimi de
hissediyorum. Ayrıca iki çocuk annesi olmaya çalışan biri olarak bu konuları
kafamda netleştirmem, çocuklarımın benim çektiğim acıları, belirsizlikleri ve
çelişkileri yaşamamasını sağlayacağını düşünüyorum.
Şimdi ki benin ahlak anlayışı;
İnsanın ahlak anlayışı ile
Tanrı’nın ahlak anlayışın birbirine benzemediğini doğum masasında keşfettim.
Her şeyden herkesten sakındığım, birilerinin gördüğünü düşündüğümde bile yerin
dibine girdiğim o şeyden bağırta bağırta bir canın çıkmasını deneyimlemek bütün
düşünceleri değiştirdi bende. O
saklanılası, utanılası şeyin insanlar nezdinde yeri tam oturabildi mi? Hayır.
İlerleme var mı? Evet. En azından kendi adıma baya bir yol kat ettiğimi
söyleyebilirim.
Bir arkadaş ortamında ki sohbette kadın – erkek ilişkilerinde
ki belirsizliği daha iyi kavramıştım. Çocukların sosyalleşmesi gerektiğini savunan
bir abla, kız çocukları ile erkek çocukları arasında sıkı yönetim ilan
edilmeden arkadaş olarak sosyal ortamlarda bulunmaları gerektiğini savunuyordu.
Bu konuda bende hemfikirim. Kadın ile erkeğin arasında ne çok içli dışlı bir
mesafe olmalı ne de birbirini gördüklerinde yollarını değiştirecek kadar mesafesizlik
olmalı. Peki cinsellik açısından erişkin çağa geldiklerinde ne düşünüyorsun?
İçinde ki cinsel dürtüler harekete geçecek, cinsel istek duymaya başlayan
çocuğa bu konuda ne söylemeyi düşünüyorsun diye sorduklarımdan bir yanıt
alamadım. Bu konuda açık açık kimse konuşmuyor, düşünmüyor bile. Ben hariç J Vücut olarak ergenlikten
sonra cinsel istek duymaya başlıyordu insanoğlu. Kimi bu cinsel dürtüleri
bastırabiliyorken kimisi de bastıramıyordu. En azından konuştuklarımın bu
konuda bir cevabı yoktu. Genele vurduğumuzda çoğumuzun da haberinin olduğunu
sanmıyorum.
Üreme isteği, neslin devamının sağlanması için kadın ile
erkeğin birbirine yaklaşmasını sağlayan içimizde bulunan bir dürtü. Tıpkı
yemek, su, barınma gibi bir ihtiyaç. Yemek konusunda kendini frenleyemeyenler
olduğu gibi cinsellik konusunda da kendini kontrol edemeyenler var. Gerçi bu
internet çağında bu bilgiler çok mu lazım yoo. Cinsellik yaz.. Milyon sayfa
var. Herkes bilgiye doyuyor. Uygulama aşamasındayız şu an. Kendi yazma dürtüm
beni bu yazıya itiyor sadece J
İnstigram’da gizemonayluna hesabının sahibi bu konuda en etkili insanlardan biri bence. Bir çok kadına ve erkeğe bedenlerini keşfetme, cinselliğin ve ilişkilerin nasıl yaşanması konusunda eğitim veriyor ve her bireyin farklı olduğunu ve haliyle ihtiyaçlarının da farklı olduğunu vurguluyor.
Her bireyin kendi ahlak anlayışına benzer yapıda ki
kişilerle ilişki yaşaması gerektiği düşüncesindeyim. Cinsel özgürlükçü bir
yaşam tarzına sahip insanın kendi ahlak anlayışına benzer insanlarla nasıl bir
hayat yaşarsa yaşasınlar tek bir şartla kendi ahlak anlayışını başkalarına
dikte etmemek şartıyla. Herkes farklı,
bu farklılıklardan kimse birbirine dayatma yapmadan, benzer anlayışlara sahip
insanların birbirini bulup herkesin mutlu olduğu bir dünya diliyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınızı Bekliyorum