Pazartesi akşamı işten izin alıp, arkadaşımla sinemaya gittik. Ben il merkezine vardığımda arkadaşım sinema biletlerini almıştı. Fatih Ürek'in filmi... "Şeytanın Papucu". "Sarışın ve Aptal kadın" konusu bir çok filmde olduğu gibi bu filmde de gözümüze sokuldu. Göğüs dekoltesi olan, yolda yürürken uzun eteğini sallaya sallaya yürüyerek göstermediği yeri kalmayan saf, masum mahalle kızı! üstüne üstlük üvey annesi tarafından ev işlerinde zorla çalıştırılmakta, babası da ona dışarı çıkmaması için büyük bir baskı uygulamaktaydı. Vah! zavallım... Zavallı mahalle kızına üzülmekten komedi filminde hiç gülemedim. Filmi beğenmedim... Filmde verilmesi gereken bir sosyal mesaj, mizah, heyecan göremedim. Sinema salonu boştu. Arkadaki bir kaç abaza belden aşağı esprilerde kahkalardan yerlere yatıp kalktı o kadar. Onlar adına sevindim, hiç değilse verdikleri paraya değdi de güldüler... Dini koz olarak kullanarak insanları sömüren insanlara bende karşıyım fakat dini sömüren insanlarla dalga geçicem diye samimi olarak dinini yaşayan insanların suistimal edilmesine ve dinle dalga geçilmesini de hoş göremiyorum. Arada hassas bir terazi olması, dengenin sağlanması gerek. Bu filmde bu dengeden eser göremedim... Arkadaşım bileti almamış olsaydı filme gitmezdim. Ama gidip izlemiş oldum bir kere... Filmi izledikten sonra kafama şöyle bir soru takıldı. Sorum şu:
Herşey kadının bacağında, göğüsünde, bacak arasında mı bitiyor? Erkekler eğer kadını cinsel obje olarak görüyorlarsa bunun nedeni sizce iletişim araçları mı yoksa erkeğin yaratılışından kaynaklanan bir durum mu?
Filmi izlediğimiz salonun yanında ki salonda ise "Issız Adam" oynuyordu. Salon tıklım tıklımdı. "Issız adam" hala büyük ilgi görüyor. Arkadaşımda "ıssız adam" filmini çok beğendiğini söyledi. Issız adam filmi hakkında arkadaşıma şu soruyu sordum.
-"Film bence güzeldi, günümüz ilişkilerini anlatıyordu. Fakat filmin başında ki -bana göre sapıklık olan- çok kişiyle yapılan cinsellik görüntülerini kimse yadırgamadı. Sapık adam, ıssız adam olarak gönüllerimize girdi. Bu kabul edilebilir bir durum olmuş da benim mi haberim yok, ben geri kafalı mı kaldım?"
Büyük şehirde doğmuş, büyümüş, bana göre daha geniş düşünen ve her konu da daha rahat davranan arkadaşım da burada benim gibi kendini yalnız ve diğerlerinden farklı hissediyor. İkimizde diğerlerinden farklı olduğumuz için aramızda bir samimiyet oluştu. Diğerlerinden farklı olan biz, birbirimizden de farklı olduğumuzu anlıyoruz. Ama şu var. Farklılıklarımızı birbirimize karşı savaş malzemesi olarak kullanmıyoruz, farklılıklarımızla birbirimizi kabul ediyoruz ve birbirimize saygı duyuyoruz. Saygı duyduğunda sevgi ardından istesenizde istemesenizde geliyor. Farklılıklarla dünyanın güzel olduğunun farkına varmalıyız.
Sinemadan sonra dışarda bir şeyler yedik arkadaşımın arkadaşları bizi arkadaşımın evine bıraktı. (Cümleye bak) Sabah kalktığımızda her yer karın altındaydı. Arabalar arka arkaya sıralanmış, yol alamıyorlardı. Kaygan zemin ilerlemelerine engel oluyordu. Bizde arkadaşımla düştük yollara. Kar lapa lapa yağıyorken, birde düşmemek için kol kola girmiş ilerlemeye çalışıyoruz. Yanımızdan geçen bir kaç üniversite öğrencisi ise kaygan zemine aldırmadan koşar adımlarla ilerliyor. "Patt" diye bir ses duyuyoruz, bakıyoruz öğrencilerden bir tanesi yere düşmüş. Kendisini toparlamaya çalışırken, arkadaşları kahkahalara boğuluyor. Aynı şey başıma gelmesin diye ben gülemiyorum (asla dediğim ne varsa oldu, neye güldüysem aynı konuda gülündüm), gülen arkadaşıma ise:
-"Gülme komşuna gelir başına." diyorum. Arkadaşım "düşen kendiside olsa gülmeden duramayacağını" söyleyip, salıveriyor kahkahalarını. Bir kaç adım attıktan sonra düşen üniversite öğrencisi tekrar düşüyor. Bu sefer yolun ortasında mahsur kalan arabanın başında bekleyen adamlar ona yardım edip kaldırıyor yerden. Çocuk ilerleyen arkadaşlarının peşinde daha da hızlanarak ilerlemeye çalışıyor. Onlara yaklaştığında "pattt" diye yere yeniden kapaklanıyor. Artık bende duramıyorum ve basıyorum kahkahayı. Çocuk düşe kalka yol aldı.
Kar bütün karalıkları ve çirkinlikleri beyazlığıyla kapladığından etraf çok güzel görünüyordu. "İşe zaten geç kaldık, bari keyfini çıkartalım" diyerek fotoğraf çekinmeye başlıyoruz. Yarım saatten fazla yol yürüdükten sonra, yanımızda duran arkası açık kamyonetin arkasına doluşuyoruz. Mesaiye ve okuluna geç kalmış yurdum insanıyla başımıza beyaz karlar yağa yağa , kaygan virajlarda dua ede ede kamyonetin arkasında ilerliyoruz. Servise bineceğimiz yere geldiğimizde bizi bırakan adama teşekkür edip, tekrar araba beklemeye başlıyoruz.
Hergün iki- üç vasıta değiştirip işine gitmek zorunda olan insanların işi çok zor.Allah yardımcıları olsun. Zor ama bir o kadar eğlenceli, maceralı salı sabahı işe gelişim Haccecan'ın tarihinde yerini aldı.
Haftasonu yayla gezisinde de telefonla konuşan Kemal amcam, yoldan çıktı ve kara saplandı. Yurdum insanı yardım etmeseydi orda daha çok beklerdik. Bu hafta baya karla uğraştık.
...
Erkek kardeşimin okulu geçen cuma tatil oldu. Evde bilgisayar başında ki yerini aldı. Haftasonu elektriklerin ardı ardına gidip gelmesi üzerine Adsl cihazı arızalandı. İnternete bağlanamayan kardeşim sıkıntıdan patladığını söylüyor. Adsl cihazını tamir ettirmek için para istedi benden. Bu ay Kurban Bayramından önce maaşları aldığımız için mali kriz içerisindeydik. Beraber evden çıktık arkadaşımın evine gittik. Ondan borç alıp erkek kardeşime verdim. Parayı aldıktan sonra mahcubiyetle karışık sevinci gözlerinden okunan kardeşim:
-"Abla.. Şimdi bu söyleyeceklerim sana palavra gibi gelecek ama!... Sen evleneceğin zaman bütün düğün masraflarını ben karşılayacağım." dedi. Bu lafıyla hafif bir şaşkınlık, büyük bir mutluluk yaşadım. Yüzüme belli belirsiz bir tebessüm oturdu. Ben ise:
-"Ben senden hiç bir şey istemiyorum. Oku ve kendi ayaklarının üstünde dur, kimseye muhtaç olma. Helal para kazanıp, vatana, millete, annene, babana hayırlı bir insan ol" dedim. Erkek kardeşim:
-"Biliyorum benden bir şey istemediğini. Ama ben yine de bütün düğün masraflarını karşılamak istiyorum." dedi. Artık mutluluğumu içime hapsedemedim başladım gülmeye. Karayel rüzgarı içime işliyor, karlar yüzüme çarpıyor, ayağımın ıslandığını farkediyorum ama üşümüyorum. Bir söz insanı bu kadar mı mutlu eder, bu kadar mı dış etkenlere karşı çelik gibi güçlü yapıp, dışarda kar yağarken yüreğine bahar yağmurları yağdırır. Mutluluğumun en üst seviyesinde birden hırslanıyorum, öfkeleniyorum. Erkek kardeşime:
-"Benim için düğün masrafları önemli değil, benim için iyi bir eş, iyi bir baba bulmak önemli. Sen alabilirsen iyi bir koca al bana. Ama o da satın alınmaz ki..."
Erkek kardeşim büyümeye başlıyor dostlar. Büyüyor... İnce düşünmeye, hassaslaşmaya, sorumluluk almaya başlıyor. Darısı diğer gençlere, diğer bedeni büyük, ruhu ve aklı küçük insanlara...
sanki sen anlatırken dostumm kar yağmadı amasyaya henüz ama o maceraları ben yaşamışş gibi oldumm..
YanıtlaSilerkek kardeşine ise çok seviniyorum senin başarınn bu... belli mi olur o kadar içten sölemişki bellii... inşlh. bunu yapar ve gururunu yaşar senin de emeklerin karşılık görünce sen mutluluktan uçarsınn sevgiler dost
ben iyi seneler dilemek için uğradım. sağlıkla, huzurla ve sevinçle...
YanıtlaSilnekadar keyifle sular seller gibi okudum haticecim yaa,maaşallah,bayılıyorum senin inceden dokundurmalı,inanı okumaktan keyif aldıran yazılarına,
YanıtlaSilsorduğun ilk sorunla ilgili tek bişey söylemek istiyorum,yaratılış olarak erkeklerin zayıf oldukları bir konu olabilir cinsellik,ama insanın gözüne gözünede sokulmazki bukadar,tv,sinema,diziler,klipler,
sokaklar,resimler,,,ama var gücüyle kendini zaaflarına rağmen koryan erkeklerde yok değil inan,
ıssız adam la ilgili görüşünde o sapıklıkları normal karşılamamış olarak farklı olduğunu hatta farklı kaldığına sevinmelisin bence,normal olan senin düşüncelerin,,
kar burda bi yağıyor bi duruyor,yerlerde tutamadı bu yüzden,ama süper bi soğuk var iliklerimize kadar işleyen:)
erkek kardeşinin teklifide,gerçekten olgunlaşmaya başladığının bir işareti olsa gerek:)
hayırlı günler cancığazım,,
ve hayırlı bir sene ümidiyle diyim,(dünyadaki savaş olan yerlerdeki insanlar içinde:(
YanıtlaSila.e.ol canım,,
cinsellik konuları gerçekten hala hassas konular ancak, bu işte çelişki her iki taraf içinde geçerli Bir taraf tüm bu konuları gözönünden tamamen silmek istiyor ve karanlıklara taşıyor. Buda eğitimsiz ve denetimsiz bir alan yaratıyor.. Diğer taraf ise cinsel özgürlük istiyorum derken işi pornografiye kadar vardırıyor ki bu da en az ilki kadar sağlıksız ve bence birazda iğrenç bir ortam yaratıyor. Oysa cinsellik çok geniş bir alanı kapsar bunu sadece cinsel birleşmeye indirgemek konuyu hafife almak demektir.
YanıtlaSil:))
bu alanın kapsama alanı: kadın erkek ilişkilerinden başlar aşka ve oradan ikili duygusal iletişim ( erotizm ) kadar dayanır.
bence cinsel birleşme cinselliğin sadece bir parçasıdır ve toplumun gözüne bu kadar sokulmamalıdır.