Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

5 Aralık 2008 Cuma

Sobelendim

Sevgili Nurcan yine beni sobeledi. Halbuki çok iyi saklanıyorum. Ne yapıp edip beni bulup sobeliyor bu hatun. :)) Teşekkür ederim beni sobelediğin için Nurcan. Sobe konusu; Buzdolabımızın içinde neler var?
Evimizi otel gibi kullandığımız için günü birlik alışveriş yapıyoruz. Apartmanın alt katındaki marketten ihtiyaçlarımızı alıp eve öyle gidiyorum. Çalışma hayatına başlamadan önce mutfak konusunda daha kabiliyetliydim. Ama üç sene tek başına bir evde kaldığım için mutfak konusunda köreldim. Tek başına insan ne yemek yiyebiliyor, ne de insanın yemek yapma isteği oluyor. Öğle araları yemek yemek için evime gidiyorum. Bazen "Duvara gülen bir insanın fotoğrafını yapıştırayımda ona baka baka yemek yiyeyim belki yemek yemek daha keyifli olur" diye düşünüyorum. Öğle yemeklerine inat akşam yemekleri daha keyiflidir. Eve genelde ilk önce ben varıyorum. Sobayı yakıyorum ve mutfağa giriyorum. En kolay ne hazırlanırsa onu hazırlıyorum ve kızkardeşimi bekliyorum. Kızkardeşimin hakkınıda yememek gerek, mutfak konusunda benden daha yetenekli ve daha istekli.
Buzluğu Nurcan kadar dolduramam, doldursamda yiyen olmaz. Arada nohut haşladığımızda, fazla haşlayıp, kullanmadığımız nohutu buzluğa atıyoruz. Buzluğumuzda milföy hamuru eksik olmaz. Milföy hamurunu -tamir edecek kimseyi bulamadığımızdan bozuk duran fırınımızı kullanamıyoruz- tavada kızartıyoruz. Dondurucumuzda yazın dondurma da eksik olmaz. Dondurucu da bulunanlar bu kadar :))) Taze fasulye ve dolma bende atmıştım ama yemediğimizden atmak zorunda kalmıştık. Biz öyle midesine düşkün insanlar olmadığımız için ve çocuğumuz olmadığından dolu olmasına gerek yok zaten :))))
Buzdolabında ise peynir, zeytin, Emine teyzemin gönderdiği harika incir reçeli, bal, kaşar peyniri, ton balığı, yumurta, çilek reçeli, ahu dudu reçeli, kuşburnu, krem peynir, yoğurt, marul, maydonoz, mevsimlik sebze ve meyveler olur. Çok nemli bir memleket olduğu açıkta pek bir şey bırakamıyoruz. Poşeti açılmış bütün kuru baklagilleri de buzdolabında saklıyoruz.
İnsanın midesine gereğinden fazla önem vermemesi gerektiğini düşünüyorum. Midemiz kadar ruhlarımıza da önem vermeliyiz. İsraftanda kaçınmaya çalışıyorum ama ne kadar sakınsamda dolapta bozulan gıdaları çöpe atıyorum. Çöpe attığım tüm gıdalar için üzgünüm :(
Bende Taluyka'yı ve Arzu Pınar ' ı sobeliyorum. Kolay gelsin arkadaşlar..

5 yorum:

  1. tamam hatce biz midesine düşkün insanlarızzz...

    YanıtlaSil
  2. :))) aaa niye üstüne alındın ki şimdi :D

    içsesimi konuşturmadım, nasıl gıbta ediyorum sizlere varya. her daim ortaya yemek çıkartabilirsiniz. dolanızda hazır gıdalar değil, el yapımı gıdalar var. bir sofra başında hep birlikte yiyorsunuz, hem mideniz, hem ruhunuz doyuyor, insan daha ne ister ki?
    bu yazıda kendimi avuttum ben...

    YanıtlaSil
  3. alınmadım hatce yav ne alınması.... şişkoyum gururluyum .
    tencerem var tavam var şişkoyum havam varr ;)))

    YanıtlaSil
  4. ikinizede maaşallah :D
    muhabbetiniz taa buralardan güldürdü beni yaw,
    söylediklerinde haklısın haticecim evde yalnızken insan tencerelerle yemek felan yapmayı istemiyo öyle geçiştiri gibi bişeyler atıştırıveriyo,benim kiloların müsebbibide kalabalık sofralar:P
    neyse,güseldi sağolasın,,

    YanıtlaSil
  5. konu yemek tam bana göree:))

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum