Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

19 Aralık 2008 Cuma

Evlen artık!...

Bayram için gittiğim memleketimden döndüğüm gün, mesai arkadaşlarımla görüşeyim diye odalarına gittim. Arkadaş dediğime bakma, hepsi annem yaşında hatta annemden büyükler. Oturduğum da sohbetlerine beş dadika dayanamadım kaçtım yanlarından.
-Bak kız kardeşin evlendi, sen hala koca bulamadın.
-Ne olur yine başlamayın x abla.
-E yalan mı bak hala sen bekarsın.
-Lütfen ama.. Her yerde aynı şeyleri dinlemekten yoruldum. Memlekette komşular bile bana koca bulmaya çalıştı.
-Evlen artık sende.
-"Ben gidiyorum." dedim kalktım ayağa. Kolumdan tuttu. Zor kurtardım kolumu. Sonra çıktım odadan.
Daha odalarına tövbe gitmem. Allahtan artık odam onların oturduğu katta değil. Bana ulaşmaları kolay oluyordu. Kapıdan laflarını sokup sokup gidiyolardı. Hanfendiler bir kat çıkmaya üşendiklerinden lafda sokamıyorlar. Telefonumda arızalı. Kaç gündür kafa dinliyorum. Oh beee. Bir kaç gün sonra yine başlarlar. "Sen hiç gelmiyorsun, bizimle hiç çay içmiyorsun." diye.
Geçen sene yanımda staj yapan öğrencilerime "kuzularım" derdim. Ben çay içmediğimden kızları çay almaya gönderirdim hanfendilerin odasına. Geç bir vakitte çay almaya gönderirdim ki, onlar çaylarını içmiş olsunlar da, kuzularımın aldığı çaylar gözlerine batmasın diye. Bir kaç gün "Gidip çay alın" dediysem de oralı olup gidip çay almadılar. Meğersem kuzularım çayını alırken hanfendilerden bir tanesi:
-"Çay ve şeker çabuk bitiyor. Bu ay fazla para toplayalım" diye laf söylemiş. Kuzularımda bu lafın üstüne gurur yapmışlar, "Haccecan abla biz bir daha çay içmeyeceğiz"diye tepkilerini koydular. Neden gidip çay almadıklarını öğrendiğim zaman öfkemi siz tahmin edemeyebilirsiniz ama ben iyi bilirim. Hemen gidip kızların çay parasını verdim. Ama bunu usulünce yaptım. Hiç bir laf sokmadan çay içmediğim halde, kendi içtiğim çay parası diye para verdim onlara. Kızlar artık çay almadı, bende ısrar etmedim. Öğrencinin içtiği iki bardak çayı maddi zarar sanan hanfendilerle arama aşılmaz uçurumlar girdi. Bunun gibi o kadar olay yaşadım ki onlarla.. Onları kınamıyorum, küçükde görmüyorum ama onlarla aynı boyutlarda değilim. Ne onlar beni, ne ben onları anlayabiliyorum. Benden 7-8 yaş küçük insanlarla daha iyi anlaşıyorum valla.
Dün annemi muayene ettirmek için doktora getirdim. Annemi gören herkes; "kim bu" der gibi yüzüme baktı. "Annem" dediğimde ise "aaa annen ne kadar genç" diye şaşkınlıklarını dile getirdiler. "Sende 14 yaşında nişanlan, 15 yaşında evlenip 17 yaşında doğur sende genç görünürsün" dedim. Tabi içimden dedim. Eczaneye gittiğimde ordaki kızında tepkisi aynı oldu. "Annen mi?" diye sorup "Aaa ne kadar genç" diye düşüncelerini dile getirdi. Annem sevindi tabi "kızımla aynı yaşta görünüyorum" diye. O kadar acı ve zorluk görmesine rağmen her şeye inat hala dimdik ayakta ve genç. Haklı bir sevinç yaşadı. Çok kansızmış annem. Ona iyi bakmam gerekiyor.
Bu olaydan sonra şunu anladım. Burada ki insanlar için gizemli bir havam var. Beni merak ediyorlar. Ser verip sır vermiyorum kendimle ilgili onlara ya onlara göre ben çok farklı geliyorum.
...
Arkadaş ile aramda geçen sohbeti yorumsuz olarak yazıyorum.
Arkadaş:
-"Sana bi şey söyleyeceğim vaktin var mı?" Haccecan:
-"Söle canım." Arkadaş:
-"Teyzemin komşusunun bişeyiyle beni tanıştırmak istediler. Israr ettiler mecbur numaramı verdim. İstanbulda özel hastanede çalışıyormuş. Neyse çocuk beni hemen aradı. Ben "Hasan bey" diyorum o bana "sen" diyor. Sanki kaç yıldır sevgiliymişiz gibi konuştu deli oldum. İlk konuşmada hemen bi şey söylemedim. Sonraki gün arkadaşlık düşünmediğimi söyledim. Telefon kapandı. Ardından msj attı bana." Haccecan:
-"Eeee" (Karşılıklı diyalogda ne kadar aktifim görüyorsun değil mi?) Arkadaş:
-"Oraya gelince görüşelim seninde düşüncen bu" deyince sinir oldum . Hemen mesaj attım; "Görüşmek istemiyorum" diye. O da msj attı "Bende zaten seni aramayı düşünmüyorum"" diye. Haccecan:
-"Tam gerizekalıymış. Allah kurtarmış." Arkadaşım:
-"Bizi evlendirmeye o kadar meraklılar ki... Hiç bir şeye bakmayacaklar neredeyse. Konuşmasını bi duysan. Güya beni tanımak için bana bir sürü soru sordu. Konuşmalarından tanışmaya değmeyecek biri olduğu o kadar açık belli oldu ki... Kızkardeşim anneme kızdı. Kızkardeşim anneme; "Eğitim durumunu göz önünde bulundurun önemli bişey" dedi. Ben söyleyince pek önemli olmuyor." Haccecan:
-Kızkardeşine evlen diye karışıyorlar mı? Arkadaşım:
-Evet ama o uzakta ya pek başarılı olamıyorlar. Oraya da buradan gidenler kızkardeşime gitmeyi ihmal etmedi yani. " Haccecan:
-Annenlere de kızamıyorum. Bekarlığın sonuda iyi değil. Kendilerine göre doğru olanı yapıyorlar. Şimdiye kadar "kimseye bakmayın" diyenler şimdi "koca bulun" diye ağlıyolar. Gelde işin içinden çık. Arkadaşım :
-"Doğru haklısın. Karşıdaki insana öyle hop diye atlamamak gerek. Sanki tanıştığım insanı hemen kabul etmek zorundaymışım gibi davranıyolar. "Hayır" deyincede "Bir daha senin işine karışmıyacağım" diyorlar. Ne yapacağımı bilmiyorum. Rabbime havale ediyorum O bilir ne yapacağını."
Yorumsuz yayınlıyorum dedim ama söylemeden duramayacağım. Nedir bu birbirimize uyguladığımız baskı. Ömrüm, üstüme uygulanan baskılara karşı direnmekle geçti. Hala öyle. Baskıyla evlenip mutsuz olan çiftlerin, mutsuz yuvalarda büyüyen çocukların vebalini kim ödeyecek? Sevmediği kadınlarla birlikte evli olmak zorunda kalan erkekler ya yuvasını terk ediyor, ya da şiddete başvuruyor. Maddi güvencesi olmayan evli kadınlar ise mutsuz olarak evliliklerini devam ettiriyorlar. Mutsuz olan kadın istemeyerek yapar ev işlerini, çocuğuna gereken sevgiyi ve ilgiyi veremez. İstemeden yaptığı için çocuğunu sevsede hissettiremez bunu. Baskı, bayan olsun erkek olsun bütün insanlara uygulanıyor. Bende dahil bir çok tanıdığım baskı altında. Bencilliktir belki ama bu konuda yalnız olmamak o kadar güzel ki... Baskıya karşı birlik ve beraberliğe davet ediyorum bütün baskıdan bunalan insanları.
Baskı demişken, Yunanistan'da ki şiddet gösterileri hakkında içten içe seviniyorum. Orada ki gençliğin otoriteye, yöneticilere, işsizliğe, ekonomik krize karşı tepkileri içten içe beni gıdıklıyor. Tepkilerini şiddet olarak değilde daha demokratik olarak göstermelerini isterdim fakat tepkilerinden işin son hadde vardığı da belli oluyor. Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan'ın ekonomik çöküntüde olduğunu birlikten aldığı paralarla gizliyormuş. Ama olayları şuradan daha detaylı ve farklı açıdan okuyabilirsiniz.
Dış etkenlere karşı etkilenmemek için kendimi bir kafesin içine hapsetmek isterdim. Kimsenin söylediğini takmayayım, kimseyi duymayayım, kimse için üzelmeyeyim isterdim. Fakat bu mümkün değil. Kulağınız varsa ve sağır değilseniz duyarsınız, gözünüz varsa ve kör değilseniz görürsünüz, duygularınız varsa duygusuz değilseniz hissedersiniz. Üstümüze uygulanan bütün baskıları duyuyorum, görüyorum, hissediyorum... İç dünyama yönelsem dış dünyadan daha karmaşık ve savaş halinde. Yunanistan da ki bütün gençlik gelmiş de harp ediyorlar kafamın içinde. Hangisiyle baş edeyim ben?
Sonra mı? Sonra zaten bir kafesin içinde olduğumu hatırlıyorum ve acayip rahatlıyorum...

9 yorum:

  1. canım haticecim,hayattaki bu baskılara direnme durumu her an oluyo inan,yani bekarken evlendirmeye uğraşırlar,evlenirsin çocuk yokmu diye sorarlar,bir çocuğun olur,ikinciyi sorarlar,en basitinden beğenir bi beyaz koltuk alırsın çabuk kirlenir niye bunu aldın diye bile baskı yaparlar,örnekler çoğaltılabilir elbet,ama diyeceğim oki bitmiyor,bizim toplumumuzda herkes birilerine müdahele ediyor sözleriyle,helede bu daha bizden eski jenerasyon kendini sanki bu işle vazifeli zannederek laflarının ayarını bile kaçırabiliyorlar,bu noktalarda mesafeli durmak en güzeli sanırım,insan biyere kadar elbet bazen can sıkıyorsun,ama akışına bırak düşüncelerini bazen,mola ver mesela kendinle savaşmaya(bunu nekadar kendime uygulayabildiğim tartışılır elbet)Rabbim herkesin karşısına onu anlayabilen insanlar çıkarsın inş.annenede geçmiş olsun diyorum canım,sevgiler,,

    YanıtlaSil
  2. Hatice Annene büyük geçmiş olsun. Kansızlık önemli bir rahatsızlık zira; devam ederse ilerde daha büyük sorunlara yol açabiliyor.

    Evlilik konusunda mahalle baskısına gelince; küçük düşünen insanlar insanlarla uğraşır. Orta seviye düşünen insanlarsa olaylarla uğraşır. Büyük seviyede düşünen insanlar ise sistemlerle uğraşır.
    Burada sizlerin bayan olarak yapmanız gereken bence önce kendinizi yetiştirmek ve sonra şunu düşünmek bu küçük düşünen insanların yönlendirmesine ihtiyacım var mı.?
    bu yönlendirme ne kadar iyi sonuç verir.
    Sonra arkadaşının bir tesbiti çok doğru özellik bayanlar daha ilk gençlik ve çocukluk dönemlerinde gördükleri baskılarla karşı cinsi tanıma şansları ellerinden alınıyor. Bu kapalı toplumlarda insanları yönlendirmek için kullanılan klasik bir tarz. Fakat bizim gibi yarı modern ortada kalmış toplumlarda bu durum malesef rahatsızlık yaratıyor.
    Bence birgün gerçekten evliliğer hazır hisederse bir kadın kendisini, Zaten, eşinide bulacaktır.
    :))

    YanıtlaSil
  3. "Evlen" baskısı oluyor elbet. Her insan arkadaşının, evladının vs.nin evlendiğini görmek ister ama bu iş artık istekten öte gitmişse ve herkesin de diline düşmüşse tam bir psikolojik baskı ve bıktırıcı bir hal alıyor. İnsanların davranşlarını belirleyen çevre olduğu için onlar da çevrede hakim olan duruma göre davranıyor. Şöyle izah edeyim. Farz edelim ki toplumda bekar olmak daha yaygın ve daha tercih edilen birşey. Hal böyle olunca insanlar siz evlilik düşündüğünüz zaman sizi caydırmaya çalışacaktır. En azından ben böyle düşünyorum. Sevgilerle...

    YanıtlaSil
  4. Haccecan'cım
    Kıyamam ben sana. Ömür bu yol göstermek ve önerilerinle senin hayatını yönlendirmek isteyenlerle geçip gidiyor.Evlensen, kocana şöyle yap böyle yap "iki bardağı varsa birini kır" gibi basit öğütlerle en yakın komşu iş arkadaşı hatta mahallenin bakkalı çakkalı yakın gözlemci ve dost maskesi takınarak az gelişmiş önerilerini sana empoze etmeye çalışıyorlar. Çocukların olur çocuk büyütme uzmanı kesilir herkes.Herşey sende bitiyor canım ağırlığını koyup kendi deneyimlerini kendin edinmek istediğini sen kendine kabul ettir kocanı da sen seçersin, evini çocuğunu da içgörünle en güzel şekilde mutlu edebilirsin.Kendine güven canım dilerim evren sana en güzel geleceği hazırlıyordur. sevgilerimle dilek.

    YanıtlaSil
  5. Sanırım bu bir tek bizim toplumumuzda olan bir durum. Sanki bekar olmak kötü bir şeymiş gibi bir yaştan sonra ebeveynler ve çevre baskıya başlıyor. Hadi evlen,torun sevelim. Ölmeden torunumu kucağıma alayım diye çeşitli ajitasyonlarla o biricik evlatlarına psikolojik baskı yapıyorlar.
    Çocukken henüz 8-9yaşındayken tam olarak kim vardı da böyle lüzumsuz bir sohbeti başlattı hatırlamıyorum ama peder bey soyadımızı devam ettireceksin gibisinden bir laf söyleyince o gün çocuğuz ya çekinmiyoruz,cevabım öyle iyi oldu ki o yaştan bu yaşa fikrimi değiştirmedi. "Soyadınızı devam ettirmek istiyorsanız bir çocuk daha yapın"
    Birey olduğumun,kendi hayatımı kendimin idare edeceğine taa o zamanlar farkına varmışım ki böyle güzel bir cevap vermişim. O günden bu güne kadar hiç bir şekilde böyle bir şey söylenmedi. Çıktığım kızlar içinse ciddi misin dendiğinde hele durun bir yanıtını aldılar. Bunun haricinde elbette baskılar oldu olmadı değil. Lüzumsuz akrabaların ve komşuların artık bitir şu okulu askerlik var evlilik var daha yuva kuracaksın elin iş tutsun gibisine beni düşünüyormuş gibi görünüp aslında hayvan gibi herif oldu halen evlenmedi dediklerini gözlerinden okudum. Bunlar için çareyi de vurdumduymazlıkta buldum. Benim yanımda saatlerce konuşsunlar evlen diye,ortamdan çıkar çıkmaz ne dediler deseler bilmiyorum derim çünkü dinlemem. O sırada bedenen orada olsam da zihnen bir sahil kıyısında dalga ve martı sesleri eşliğinde kumsala yattığımı düşünür ve bu olaydan yırtarım. Acaip etkilidir. Ancak kötü yanı çok dalıp soruları kaçırmaktır. Onlara da otonom,evet haklısınız doğru tarzında tek cümlelik cevaplarla çare buldum. Tavsiyemdir parayla satılmaz...

    Hayat benim hayatım nasıl yaşayacağıma ben karar veririm..

    YanıtlaSil
  6. e.e.cummings der ki ;

    Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada,KENDİN OLARAK KALABİLMEK,dünyanın en zor savaşını vermek demektir.
    Doğan Cüceloğlunun Savaşçı isimli kitabı bu sözle başlar ve Carlos Castenada nın Don Juan'ın Öğretileri
    isimli kitabında ki öğretileri kendi bakış açısıyla anlatır okumanı tavsiye ederim.
    KENDİN OLARAK KALMAN dileği ile

    YanıtlaSil
  7. (sanırım) daha 25 yaşındasın neden bu kadar baskı yapılıyor anlamıyorum.bilmeleri gerekiyor ki, doğru kişi karşına çıktığında sen bunu onlardan daha çok isteyeceksin

    YanıtlaSil
  8. Bizde evlen artik, cocuk yap artik, kardes dogur artik, sokakta ihtiyar gorurler, aman teyzecigim sen bu halde (havada, kalabalikta, sabah, aksam) ne ciktin sokaga? Yani ol artik. :o)

    Herkesin arkasindan atli kovaliyor sanki.

    www.elifsavas.com/blog

    YanıtlaSil
  9. Oyy oyy.. Bilmez ki kimse ne istediğini ne hissettiğini veya hissetmediğini. Herkesin derdi bir. Tabi kendilerince haklılar ama biraz empatik düşünmek gerek. Çok iyi bir insanda olsa kim istemediği bir zaman istemediği biriyle evlenmek ister ki..

    He birde bir erkek olarak garipsediğim durum; Erkek evlenmeyince kimseyi" beğendiremiyoruz" kız evlenmeyince "evde kaldı bizim kız" derler. İlginç..

    Tabi söylediğin gibi o zamana kadar "kimseye bakma" "sakın görmiym kırarım bacaklarını" gibi telkin ve tehditlerden sonra bir anda hadi evlen baskısı da çok saçma.

    Aman diyim bu baskıya yılıpda karşına çıkan ilk kişiyle ciddi birşey yaşamaya kalkma. Biliyorsun erkek milletine güven olmaz :) Bencede olmaz yani :)

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum