-Oğlum haftaya düğünün var, bir baba olarak sana bazı konularda yol yordam göstermem gerekiyor. Kaç dil biliyorsun oğlum sen?
-İngilizce, Fransızca bir de kendi dilimi de sayarsak Türkçe'yle üç dil oluyor.
-Bugün ben sana dördüncü dili öğreteceğim. Dilin adı Bukce. Kadınlar tarafından kullanılır. Sen buna "kadın dili" de diyebilirsin.
-Kadınların ayrı bir dili mi var?
-Tabi ki. Eğer kadın dilini bilirsen bir kadınla yaşamak dünyanın en büyük zevkidir ama bu dili bilmezsen hayatın kararabilir. O yüzden bir kadınla mutlu olmak isteyen her erkek Bukceyi öğrenmeli.
-İyi de niye Bukce?
-Çünkü kadınlar konuşurken genellikle, söyleyecekleri sözü, net söylemezler. Eğip bükerler onun için dilin adını "Bukce" koydum.
-Bukce zor bir dil mi baba? diye sordu gülerek.
-Bana bak, çok önemli bir konu, eğleniyor gibisin biraz ciddiye al. Bir kadınla mutlu olmak istiyorsan bu dili bilmen çok önemli. Çünkü kadınlar sözü bükerek Bukce konuşurlar sonrada senin sözün doğrusunu anlamanı beklerler. Felsefesini anlarsan kolay, anlamazsan zor.
-Tamam baba, haklısın ciddiyetle dinliyorum. Peki, sence kadınlar neden bizimle aynı dili konuşmuyorlar, söyleyeceklerini direkt söylemiyorlar.
-Bence bir kaç sebebi var. Birincisi; duygusal oldukları için. "Hayır", cevabı alıp kırılmaktan korktuklarından dolayı, sözlerini de dolaylı söylüyorlar. İkincisi; kadınlar dünyaya annelikle donanımlı olarak gönderildikleri için onların iletişim yetenekleri çok güçlü.
-Bu konuda biz erkeklerden bir- sıfır öndeler yani.
-Ne bir - sıfırı oğlum, en az on - sıfır öndeler. Düşünsene, henüz konuşmayan, küçük bir çocuğun bile yüz ifadesinden ne demek istediğini hemen anlıyorlar. İşin kötüsü kendileri "leb demeden leblebiyi anladıkları" için biz erkekleri de kendileri gibi zannediyorlar. Onun için, "leb" deyip bekliyorlar. Hatta bazen, "leb" demek zorunda kaldıkları için bile kızarlar. "Niye, "leb" demek zorunda kalıyorum da o düşünmüyor", diye canları sıkılır.
-Biz de bazen Canan'la böyle sorunlar yaşıyoruz. "Niye düşünmedin?", diye kızıyor bana.
-Kızarlar oğlum kızarlar. Kadınlar ince düşüncelidirler, detaycıdırlar, küçük şeyler gözlerinden hiç kaçmaz. Bizim de kendileri gibi düşünceli olmamızı beklerler fakat erkekler onlar gibi değil. Biz bütüne odaklıyız, onlar detaya. Beyinlerimiz böyle çalışıyor.
-Ne olacak baba o zaman, yok mu bu işin çaresi?
-Var dedik ya oğlum, Bukce'yi öğreneceksin, bunun için buradayız. Hazır mısın?
-Hazırım baba.
-Bukce bol kelime kullanılan bir dildir. Biz erkeklerin on kelime ile anlattığı bir konu, Bukce'de en az yüz kelime ile anlatılır. Dinlerken sabırlı olacaksın. Mesela karın o gün kendine elbise aldı, diyelim. Bunu sana "bu gün bir elbise aldım." diye söylemez. Elbise almak için dışarı çıktığı andan başlar; kaç mağazaya gittiğinden, almak için kaç elbise denediğinden, indirimlerden, yolda gördüğü tanıdıklarından, alırken yaptığı pazarlıktan devam eder ve sana kocaman bir hikaye anlatır.
-Hikaye dili yani.
-Aynen öyle. Sen akıllı bir erkek olarak ona asla, "Hikaye anlatma, ana fikre gel, kısa kes." demeyeceksin. Böyle bir şey dediğinde, bittin demektir. İster öyle de, istersen "seni sevmiyorum." de. İki durumda da "seni sevmiyorum" demiş olacaksın.
-Ne alakası var, baba. Seni sevmiyorum demekle, kısa anlat demenin.
-Çok alakası var. Kadınlar dinlenmedikleri zaman sevilmediklerini düşünürler.
-Bu önemli, Bukce'de dinlemek sevmektir, diyorsun.
-Aynen öyle. Devam edelim. Bukce imâ dolu bir dildir. Kadınlar konuşurken, bir şeyler imâ etmeyi severler. Biz erkeklerde imâlı konuşuyoruz diye düşünürler ve sözlerimizle onlara ne demek istediğimizi çözmeye çalışırlar. Oysa erkeklerin imâ yeteneği pek gelişmemiştir. Bizim kastımız söylediğimiz şeydir.
-Geçen hafta Canan bana "Bir kaç kilo daha versem gelinliğin içinde daha iyi duracağım." dedi. Ben de "Böyle de iyisin." dedim. Canı sıkıldı bir kaç saat surat astı. "Neyin var." diye sordum. "Hiçbir şeyim yok" dedi. Sence nerede hata yaptım?
-Böyle de iyisin, derken o "de" ekini orda kullanmamalıydın. Canan bunu şöyle anlamıştır. Böyle de fena sayılmazsın, eh işte, idare edersin ama tabi daha da iyi, daha da güzel olabilirsin."
-Peki ne demem gerekiyordu?
-Şunu hiç unutma. Kadınlar kendileri ile ilgili, giysileri ile ilgili ya da aileleri ile ilgili bir soru soruyorlarsa, kesinlikle iltifat bekliyorlardır. Es kaza eleştirmeye kalkarsan yandın. Bunu hiç unutmazlar. O gün "Hayatım sen zaten çok güzelsin, kilo vermeye falan bence ihtiyacın yok." deseydin, o günün zehir olmazdı. Mesela bir gün kucağına oturup, ağır mıyım, derse sakın "evet, biraz" falan deme "hayır" de. Yoksa bir daha kucağına oturmaz.
-Yani diyorsun ki bir kadın her daim güzeldir, her giydigi yakışır ve her kadının annesi bir hanımefendi, babası da beyefendidir. Bana ne yaparlarsa yapsınlar.
-Aferim oğlum, çok hızlı anlıyorsun bana çekmişsin. Kadının, kendi anne babasıyla sorunu olsa, kendi eleştirir ama asla senin eleştirmeni kabul etmez. Bunu kendine hakaret olarak alır.
-Ve asla unutmazlar, değil mi?
-Aynen öyle. Yıllar önce annene, annesi için "biraz cimri" demiştim. Hala "Sen benim annemi sevmezsin." der ve annesi bize bir şey aldığında gözüme sokar, en cok göreceğim yere koyar.
-Hadi o konularda dilimi tutarım da, şu imâ işini çözmek zor geldi.
-Zor gibi ama biraz gayret edersen çözersin. En önemlisi imâları anlayacaksın ama "sen şunu mu demek istiyorsun." diye asla yüzüne vurmayacaksın. İlla Bukce anlatacak, asık bir yüzle karşılaşmamak için senin de anlaman gerekiyor. "Hayır, evde yiyeceğim ama istersen hazır bir şeyler alıp geleyim, ne dersin."dedim. "Tamam" dedi. Döneri sever biliyorsun, dün eve giderken, ekmek arası döner yaptırdım. Onun dönerini de kepekli ekmek arasına yaptırdım. Bunu düşündüğüm için ayrıca sevindi. O da diyette, düğünde daha zayıf görünme derdinde, bu sıralar.
-Bu Bukce'de kısa konuşma yok mu baba?
-Var ama yerinde olsam hiç tercih etmezdim. Kadın konuşmuyorsa ya da kısa konuşuyorsa kesin ciddi bir sorun var demektir. Mesela baktın canı sıkkın, soruyorsun, "Neyin var" diye. "Hiçbir şeyim yok." diyorsa, aman bir şeyi yokmuş, diye bırakma. Yoksa az sonra, çok ilgisiz olduğundan yakınarak, ağlamaya başlar.
-Bukce'de "Hiçbir şey yok" demek "çok şey var, benimle ilgilen" demek oluyor, o zaman.
-Evet. Biz erkekler "Bir şey yok." diyorsak ya gerçekten bir şey yoktur, sadece başımızı dinlemek istiyoruzdur ya da bir şey vardır ama; "Şu anda konuşacak bir şey yok." diyoruzdur. Her ikisinde de konuşmak istemiyoruzdur. Ama kadınlar ilgiyi sevgi olarak gördükleri için "Bana değer veriyorsan, ilgilen ki anlatayım." demek istiyordur. Çok nadirdir, gerçekten anlatmak istemiyor olabilir, o zaman da fazla üstüne varıp bunaltmayacaksın tabi.
-Bir arkadasım da kadınların "peki" demesi tehlikelidir, demişti.
-Doğru. Bir kadının ağzından çıkan "kuru bir peki, olur, tamam" her zaman tehlikelidir. Bu Bukce de "Şimdi tamam diyorum ama acısını daha sonra çıkaracağım." demektir. Sana en kısa zamanda kesin bir ceza keser. Fakat pekinin yanında "peki canım, olur hayatım" gibi bir hoşluk ekliyorsa korkmaya gerek yok.
-Zor bir dil baba.
-Yok yok gözün korkmasın. Bukce, konuşman gerekmiyor. Dili anlaman yeterli.
-Anlamak da pek kolay değil ama.
-Korkma o kadar zor değil. Devam edelim. Kadınlar istediklerini söylemek zorunda kalınca, düşünemediğimiz için biz erkeklere kızarlar, ve konuşurken suçlayarak konuşurlar fakat suçladıklarının farkında olmazlar. Sitem ediyoruz zannederler.
-Nasil yani?
-Mesela, karın sana "ne zamandır dışarı çıkmadık." derse bunu suçlama olarak üstüne alma, seninle gezmek canı istiyordur, bunu sen düşünüp teklif etmediğin için kalbi kırılmıştır. Maksadı seni suçlamak değildir. "Daha geçenlerde gezmeye gittik." gibi bir savunmaya girme. "Tamam canım haklısın, ben de istiyorum, en kısa zamanda gideriz." de, konu kapanır. Tabi ilk fırsatta da sözünü yerine getirirsen iyi olur.
-Küçük ama önemli detaylar.
-Aynen öyle. Mesela karın "üşüdüm" diyorsa, üstünü kalın giy demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur.
-Keşke okullarda öğretselerdi biz erkeklere Bukce'yi. Ne kadar erken başlasak o kadar çabuk kavrayabilirdik, belki.
-Haklısın aslında ben de sana öğretmek için geç kaldım. Neyse zararın neresinden dönülse kârdır.
-Not mu alsaydım? Epeyce detayı varmış dilin.
-Sen bilirsin oğlum, unutacaksan al. Keşke ben de not alıp gelseydim. Umarım sana eksik öğretmem. Şimdi aklıma geldi. Kadınlarin en nefret ettigi sözcük "Fark etmez"dir. Fark etmezi kadınlar "Hiç umurumda değil, ne yaparsan yap " diye anlarlar.
-En değerli sözcük nedir?
-Sen bil, bakalım.
-Seni seviyorum, demek herhalde.
-Evet, kadınlar "seni seviyorum" sözünü sık sık duymak isterler. Biz erkekler söylemiştim, zaten biliyor diye bu konuda gaflete düşmemeliyiz.
-Bukce sadece konuşma dili midir baba? Bunun bir de davranış dili var gibi geliyor bana.
-Ben de tam ona geliyordum. Kadınlar küçük şeylere önem verirler. Akşam ona sarıl, televizyon izliyorsan sarılarak izle. Gündüz onu düşündüğünü ifade etmek için kısacık da olsa bir mesaj gönder, küçük süprizler yap. O yemek hazırlarken ona yardım et, salata yap, çay demle.
-Akşam gelip sırt üstü yatmak yok yani.
-Gözünde büyütme. Sayınca çok şey gibi görünüyor ama aslında bunlar zaman alacak, zor ve masraflı şeyler değil. Sen bu küçük şeylere dikkat et, zaten karın sana paşa gibi davranır, seni yormaz. Bir erkek bu küçük şeylere dikkat etmezse zamanını karısıyla büyük kavgalar yaparak geçirir. Sevgiyle geçirmek varken niye kavgayla geçiresin ki? Kadınlar çok vericidir ama eğer sen hep alıp vermezsen, bir gün birden patlarlar. Küçük küçük alırlarsa, büyük büyük verirler.
-Tamam baba bunlara dikkat edeceğim.
Garson yemek tabaklarını kaldırırken oğlumun telefonu çalmaya başladı. Belli ki nişanlısı arıyor, konuşmak için deniz kenarına doğru adımlamaya başladı. Az sonra geldi.
-Baba çok teşekkür ederim. Bukce'yi anlamaya basladım. Canan aradı. "Salonun perdelerini ne renk olsun karar veremedim, yarın birlikte mi baksak." dedi. Tam "Fark etmez, sen seç" diyecektim ki bunu senin söylediğin gibi "Ev de perde de umurumda değil" gibi anlayacağı aklıma geldi. "Tabi canım, istersen birlikte bakabiliriz ama ben senin zevkine güveniyorum, sen seç istersen," dedim çok mutlu oldu. Kendi seçecek.
-O zaten perdeyi çoktan seçmiştir de kadınlar illa yaptıklarını onaylatmak isterler. Birlikte de gitsen o seçtiği perdeyi almak isteyecektir. Biz erkekler onların ne demek istediklerini anlarsak, işlerden kolay sıyırırız.
-Baba tekrar teşekkür ederim. Bu iyiliğini hiç unutmayacağım. Bana Bukce'yi öğretmeseydin halimi düşünmek bile istemiyorum.
-Şanslısın oğlum. Benim seninki gibi bir babam yoktu. Bunları deneye yanıla öğrenmem yıllarımı aldı. Sen yine iyisin, hazıra kondun. Güle güle kullan, isteyene de öğret, herkes de güle güle kullansın. Kullansınlar ki yüzleri gülsün.
Anonim
Anonim
(Haccecan diyor ki: Erkeklere bir dil daha öğretiyormuşuzda haberimiz yok muş... :)))
Sevgili Haccecan;
YanıtlaSil"üşüyorum diyorsa, üstünü kalın giy demeni ya da kombiyi açmanı değil, ona sarılmanı istiyordur."Ne kadar doğru tesbitler bunlar,Evlenecek tüm genç yaşlı erkeklere bu yazıdan bir nüsha dağıtmalı bence. ellerine sağlık sevgiler dilek.
BUKCE:güzel bir dil.
Sevgili Haccecan
YanıtlaSilHer satırında kahkahlarla güldüm ve sanki her satırında eşimle beni anlatıyor gibi geldi. Gerçekten baştan sona doğru tespitler ve de çok hoş Tontininin de söylediği gibi tüm erkeklerin öğrenmesi gereken bi dil BUKCE.
Dilerim bu dili bilen bir eşin olur senin de.
SEVGİLER
Yazı çok hoş, çok güzel ve eğitici. Bu arada birşeyler de ben ekleyeyim. "Fark etmez" anlamı uyandıracak bir söz öbeği var; "sen bilirsin". Bu öbek direk söylendiğinde fark etmez anlamı taşıyabiliyor ama süslenirse istenilen olumlu sonucu verebiliyor :D :D :D
YanıtlaSilher satırda güldüm kendime..
YanıtlaSilama bu bizim isteyerek yaptığımız bi şey değil; ruhumuzda var işte ..naparsın...
teşekkürler...
yerinde bir yazı. Var gerçekten böyle bir dil.
YanıtlaSilAma erkek içinde kadının bilmesi gereken bir dil var. Artık adı ne olursa...