Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

26 Kasım 2010 Cuma

Bir Ateistle Sohbetler...



Adamın biri evine gelir ve posta kutusunda telefon faturasını görür. Bakar ki 3 milyar küsür lira fatura. Beyninden vurulmusa döner. Hemen ayrıntılı fatura ister. Fatura gelir. Aranan bütün numaralar adamın arkadaşlarına ve dostlarına aittir. Adam 'Bu nasıl olur? Ödeyeceğiz mecburen' der. O sırada gözü papağanına takılır. Bir an tereddüt eder. Gece papağanı gözlemeye karar verir. Papağan kafesinden çıkar ve telefonun başına gidip rehberi açar, adamın arkadaşlarını tek tek arayıp saatlerce konuşmaya başlar. Adam sinirden çıldırmış bir şekilde papağanı yakalar ve kanatlarından duvara çiviler. Papağan çarmıha gerilmiş bir vaziyette duvarda asılı kalmıştır. Adam sinirle papağanı azarlar; -Bir hafta burada asılı kal da aklın başına gelsin. Çek bakalım cezanı.  Adam gider. Papağan bir bakar karşı duvarda çarmıha gerilmiş İsa heykeli durmakta. Hemen muhabbete koyulur;  -Birader sen ne kadardır buradasın? -2000 yildir buradayim, der heykel.  Papağan hayretler içinde kalır; -Ohaaaa! Nereyi aradın lan öyle?
 
Haccecan:
Yarası olan insan (kim olabilir acaba?!!!) bu  fıkraya acı bir tebessümle gülüyor. Neden acaba?!! :))))))  (Erkek kardeşimin oyun sitesine bir sürü mesaj atması sonucu 2000 Tl telefon faturasını gelmesini kast ediyorum)
 
Karadeniz:
Eee Tanrı'yı ararsan olacağı bu! 
 
Haccecan:
Tanrı'yı aradım demedi ki İsa heykeli. 

Karadeniz:
Demesine gerek yok ki. Hal ve vaziyet ortada. :)) 

Haccecan:
Gözümle gördüğüm, kulağımla duyduğum olaylara bile "acaba!!" diyorum ben. Gerçi bu bir fıkra. Gülünüp geçilmesi gerek değil mi?

Karadeniz:
Hani ben olsam neyse de senin gibi inançlı birisine hiç yakışmıyor! Neredeyse İsa'nın peygamberliğinden şüphe  duyuyorsun diyeceğim yoksa sen bu aralar septik düşünceye fazlaca mı takılıyorsun? 

Haccecan:
Benim tartışmayacağım tek konu içimde yana yana varlığını  hissettiğim Allah'ın varlığıdır. Allah öyle muhteşem ki onun var olmasına bile gerek yok.
İsa'nın telefonla Allah'la konuştuğunu siz söylediniz. Fıkrada böyle bir şeyin yeri yoktu. Yoksa papağanın telefonun tuşlarını çevirip konuşmasıda mantık dışı, papağanın İsa heykeliyle konuşması da mantık dışı. Fıkrada ki İsa ile Allah'ın elçisi İsa arasında fark var. Bunun inançla ne alakası var? İsa'nın peygamberliğinden  şüphelenmemle nasıl bir ilgi kurdunuz. Bana yakışmayan neymiş onuda anlamadım?!  
 
Karadeniz:
Fıkrada herşey mantık dışı ama Allah mantık içi ve sen bunu tartışmıyorsun bile. Bu durumda diyecek bir şey yok. :((( Sözün bittiği yerdeyiz yani.

Haccecan:
İçimde yana yana varlığını hissettiğim Allah nasıl olmaz?  Ben kadınım, hissederim. Hissedersem vardır, hissetmezsem yoktur. Mantık aramam. Şunu size bir türlü anlatamadım. Sence yok, bence var. Buna kimse karışamaz. Şu sorularıma cevap vermediniz. Siz benden daha çok kaçmaya başladınız, cevaplamadığınız bir çok soru var. İsa'nın peygamberliğinden şüphelenmemle nasıl bir ilgi kurdunuz. Bana yakışmayan neymiş onu da anlamadım?

Karadeniz: 
Gözümle gördüğüm, kulağımla duyduğum olaylara bile "acaba!" diyorum ben" Bunlara dahi acaba diyen bir insan görmediği duymadığı birşeylere ne de sence inançlı birinin sarf edeceği tür bir cümledir.
 
Haccecan:
Hissettiğim şeylere de "acaba!" diyorum dediğimi hatırlamıyorum.  

Karadeniz:
Sözcükler ve cümlelerin yazılı metinler ya da antlaşmalar gibi kesinlikle ağızdan çıkması gerekmez sende bilirsin. Bir insan fiziksel deneyimlerinden dahi kuşku duyar olması hiç bir fizik tecrübesi olmayan başka bir şeye ise koşku duymadan yaklaşması normal dünyada anormaldir. En azından benim için tutarsızlıktır.  

Haccecan:
Görmediği, duymadığı, tutamadığı ama içten içe yanan, hisseden aşk adamı!! Bunca yıl görmediniz, duymadınız ama hissettiniz. Aşkı da inkâr ediyorsunuz,  dikkat edin!! 

Karadeniz:
Ben aşkı gördüm, duydum ve hissettim. Hiçbir şey kurguya dayalı hikaye değil. Aşk bir akıl oyunu değil. Olmadı benim için. Bundan sonra da olmayacaktır.  

Haccecan:
Aşkın bir resmini çizin bana ve gördüklerinizi anlatın ve de benimde görmemi sağlayın o zaman. İnanayım.  

Karadeniz:
Resmini çizmek mi? Kendisi bizzat hayatta. Resmini çizmekte ne demek? Ayrıca aşk inanmak diye bir şey olmaz. Bilesin. Aşık olunur. Haccecan sadece aşık olunur. Aşka inanılmaz.  

Haccecan:
Aşka inanmıyorum demedim. Siz "Bir insan fiziksel deneyimlerinden dahi kuşku duyar olması hiç bir fizik tecrübesi olmayan başka bir şeye ise kuşku duymadan yaklaşması normal dünyada anormaldir. En azından benim için tutarsızlıktır." sözünüze karşılık ben; "Görmediği, duymadığı, tutamadığı ama içten içe yanan, hisseden aşk adamı!! Bunca yıl görmediniz, duymadınız ama hissettiniz. Aşkı da inkâr ediyorsunuz, dikkat edin!!" dedim. Siz ise bir iddea da bulundunuz. " Ben aşkı gördüm, duydum ve hissettim. Hiçbir şey kurguya dayalı hikaye değil. Aşk bir akıl oyunu değil. Olmadı benim için. Bundan sonra da olmayacaktır." dediniz. Aşkı hissettiğinizden eminim ama gördüğünüz, duyduğunuz aşkı benimde görmemi ve duymamı sağlamanızı istedim sizden ve dedim ki; "Aşkın bir resmini çizin bana ve gördüklerinizi anlatın ve de benimde görmemi sağlayın o zaman. İnanayım." dedim. Aşka inanmadığımı asla söylemedim. Aşkı hissederek yaşarsın. Siz aşkı daha önce yaşadığınız için aşkın varolduğuna inanmışsınız. Hiç aşık olmayan insanlar aşkı inkâr eder ve aşk diye bir şey olmadığını söyleyen insanlarda olduğuna göre, hissedersen aşk vardır, hissedemezsen aşk yoktur.
Aşkı da hissediyorum, Allah'ıda hissediyorum. Bence ikisi de var.
Bu arada gördüğünüz, duyduğunuz aşkı benim de duymamı ve görmemi sağlamadınız. Yine kaçıyorsunuz!!!

Karadeniz;
İnsan da aşk kurguya dayalı değil derken anlatmak istediklerim pek anlaşılamamış gibi. Benim yaşadığım aşk benim tecrüberime dayalıdır. Yaşadıklarımın zihnimde bıraktığı hatıraları ve bu hatıralar verdiğim değerleri sana öylece aktarmam da söz konusu olmadığına göre, istediğin şey pek mümkün görünmüyor. Bu arada varolan ve yaşanılan şeylerin insanda duygu yüklenimleri oluşturduğu doğrudur ancak "hissedilen her şey vardır demek" metafizik bir yaklaşımdır. Yani ben şimdi ayda bir guguklu kuş var ben ona inanıyorum ve hissediyorum dediğim zaman ayda bir guguklu kuş olmuyor. Off ki off Haccecan.   

Haccecan:
Aşk'a kattığınız değerleri bana öylece aktarmanız mümkün olmadığına göre Allah'ın içimde ki değerini size gösterebilmemi beklemezsiniz artık.  
Siz Allah'a inanmadığınızı O'nu bildiğinizi fakat bildiğinize inanamadığınızı söylemiştiniz. Bu söylediğinize göre benim "Allah'a inanıyorum demem, size mantıklı gelmeyecek tabi. "Benim düşüncemi bırakıp sizin iddeanızdan yola çıkalım. Aşkı da görüyor, duyuyor, hissediyor biliyorsunuz. Allah'ı da. Allah'ı biliyorum ama inanamıyorum demekle neyi kast ediyorsunuz?   

Karadeniz:
Herşey bir yana benim Tanrı inancı ile ilgili hislerinizi bana anlatın gibi bir talebim olmadı. Zira, ben oradan geliyorum. O hayal şehrinin Avrodizyak etkisini çok iyi bilirim. Tanrı hakkında söyleyeceğim hiç bir şeyin sizi yolunuzdan şimdilik alıkoyamayacağını da biliyorum. Ancak yine de şu söz üzerine düşünmeni ama tarafsızca yani saha ya da tribünden değil objektif olarak sağlık veririm. "Tanrı ölümsüz insandır. İnsanlarsa ölümlü Tanrılardır!"

Haccecan:
Önyargılı olmak yerine bildiklerinizi benimle paylaşsanız, ben de bildiklerinizi bilsem? Yolumu kendim seçerim, beni yolumdan alıkoymak gibi bir göreviniz ne şimdi ne sonra yok. Sizin bildiklerinizi anlayamayacak bir düzeyde ne şimdi değilim ne de sonra olacağım. Acaba ve neden sorularını çok sorarım ve böyle olduğumu da biliyorsunuz. Sizi her zaman önyargısız ve tarafsız dinledim. Bildiklerinizi dinlemeye ve anlamaya çalışmaya her zaman açığım. Ancak kendinize gizem ve farklılık katmaya, konuyu karmaşık ve anlaşılamaz hale (dini anlaşılamaz hale getirmekle suçladığınız din adamları gibi!) getirdiğinizde ve ya benim şimdi anlayamayacağımı söylediğinizde bunun altında başka şeyler ararım!.
"Tanrı ölümsüz insandır. İnsanlarsa ölümlü Tanrılardır!"  Firevun'un sözleri mi bunlar?

Karadeniz: 
Demek istediğimi çok güzel özetlemişsin. Demek Firavu'nun sözü.  Peki hiç Firavunları kendi tarihlerinden okudun mu? Onlara karşı biraz ön yargılı değilmisin? 10 000 küsur sene mısır ve halkını döneminin çok üzerinde  gönenç içinde yaşatmış bu hükümdarları umarım incelemiş ve okumuş biri olarak bunları söylüyorsundur..
Benim kimsenin inançı ile meselem olmaz Ancak, gerçeği arayan er yada  geç ona ulaşır. Öyle görünüyor ki sende bu yolda yürümektesin. Çünkü, sana öğretilenlerin gerçek hayata uymadığının sancılarını çekiyorsun.  Öğretilenler ile yaşadılarının çelişkisini açıklamaya çalıştıkça birgün  bu arayıştan vazgeçmez ya da çifte standarlar geliştirmezsen. Zaten kendiliğin oraya geleceksin. Şimdilik derken kastım bu idi. 
Aşk konusuna gelince bu konuda yazılacak çok şey var. Ancak, benim şahsi tecrübelerimin sonucunu sorarsan, bence aşk bir insana yada başka birşeye sevgiyle yaklaşmak, saygıyla davranmak ve onun yanında yer almak için tutkuyla dolu olmaktır. Unutmamalısın ki bazı şeyleri kendin keşifedersen değeri vardır. Ben sadece nezaret edebilirim. Yolculuk senin yolculuğun ben nereye gideceğini ya da bu yolculuğun nerede son bulacağını kestiremem. Sadece sana yolculuğunda yoldaşlık edebilirim. Rehber ben değil kendinsin.. :-[ 

3 yorum:

  1. Seni okuyunca aklıma hep Burak Özdemir'in kitabı "Tanrının Doğumgünü " geliyor :)
    Birde yorumlara cevap yazsan çok sevineceğim :)
    Böyle evde birinin olduğunu bilerek kapıyı çalıp kapıda kalan biri gibi hissediyorum...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Asortik Krep...
    Yorumlarınızı cevapsız bırakmak istemedim. Daha önce mail adresinize özel cevap yazmak için e-posta adresinizi bloğunuzda aradım ancak bulamadım. Hatta bayramda bloğumu davetli okuyuculara açık hale getirdiğimde size özel davetiye göndermekte istedim ama bende malesef mail adresiniz yok. Burada yorumlara cevap vermek istemediğimde arkadaşların mail adreslerine cevap yazıyorum.
    Tanrının doğum günü kitabı benim içinde devrim bir kitap niteliğinde. Likya yolu sonunda tesadüfen aldığım bir kitaptır.
    Yazım konusunda yazıları nasıl buluyorsunuz? Karadeniz ve Haccecan karakterlerini nasıl buluyorsunuz? Benimde kafamda okuyanların neler düşündüğüne dair bir sürü cevapsız soru var. Biraz daha fazla iletişime geçsek ikimiz açısından çok iyi olacak aslında :)))

    haccecancan@gmail.com adresine e-posta adresinizden bir mail atarsanız sevinirim.
    okunmaya değer bulup, okuduğunuz için teşekkürler ve sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. bana da sofi'nin dünyasını anımsattı..felsefik açıdan:P felsefeyi severim,belli etmem o başka:P

    ilk satırları okurken bende gülümsedim(kardeşin aklıma geldi)

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum