(Ruhun Şad Olsun Atam)
Daha önce şurada bahsettiğim Karadeniz'in kıydığı nikah olayının yazı dizisine başlıyorum. Ya bismillah!
Likya Yolu yürüyüşü için otobüsle Fethiyeye giderken Karadeniz "evlerinde mutfakta sohbet ettiğim kızın nikahlı eşinin olduğunu" söyledi. Kimsesi olmayan ve Ankara dışında ki başka bir ilde sözleşmeli memur olan bu kızın tayininin eş durumu nedeniyle Ankara'ya çıkmasını sağlamak için ikisinin nikah kıydığını söylemişti bana. Bunu söylerken şaşkın şaşkın Karadenize bakıyordum. Ona tek bir kelime bile etmemiştim. Önüme döndüm ve iç dünyama kapandım. Bu kadar tepkisiz kalacağımı Karadeniz de beklemiyordu sanırım. Ama içimi bilseydi bunu söylediğine bin pişman olurdu! Benim yaşadıklarımı hissedebilmesi ve anlayabilmesi için bana yaşattığının aynısını ona yaşatmaya karar verdim. Bunun için uygun zamanı beklemeliydim. Sahte nikah olayı hakkında konuşup Karadeniz'in uyanmasını sağlayacak tek kelime etmiyor, hiç önemsemiyormuş gibi davranıyordum. Bayram için memlekete gidip döndükten sonra tayin isteyebilmek için bir arkadaşımla resmi nikah kıydığım yalanını bloğumda yazarak yayınlamış Karadeniz'in ne tepki vereceğini merakla beklemeye başladım. Bu yalana bloğumu okuyan arkadaşlarımıda ortak ettiğim için üzgünüm. Ulvi bir görev için söylenen ve yazılanlar yalan olarak kabul edilemez demi?!!!! Kandıranı kandırmak gerektiğini Karadeniz söylemişti zaten.
Ankara'da çadır almak için geziyorken Karadeniz yaşadığı bir olayı anlatmaya başlamıştı. Taksici olarak çalıştığı dönemde Karadeniz'in aracına sarışın, bakımlı, hoş bir bayan binmişti. Kadın kocasının kendisini aldattığını öğrenmiş, alkollü olmasının da etkisiyle ağlıyordu. "İş için şehir dışına çıkacağımdan bu gece eve gelmeyeceğim" diyen kocası o gece bir barda başka bir kadınla birlikte görülmüştü. Kocası tarafından aldatıldığını öğrenen kadın alkol alıp ne yapacağını kara kara düşünürken, Karadeniz kadına Güzin ablalık yapıp "yalanıyla eşinizi vurun, bu gece rüyamda başka bir adamla seni aldatırken gördüm diyerek tepkisini ölçün. Aldattığınızı duyduğunda size gerçekte nasıl tepki vereceğini söylüyorsa sizde öyle davranın!" demişti. Verdiği akılla Karadeniz'i sırtından vuracaktım. İnsanlara akıl vermesi kolay, bakalım sen ne yapacaksın Karadeniz!!!
Likya yolu fotoğraflarını slayt haline getirip flash belleğime yüklemiş 2009 yılı kurban bayramından önce kargo ile Karadeniz'e postaladım. Kızkardeşine, annesine ve yeğenlerine çam sakızı, çoban armağanı bayram hediyesi diye Kargo kutusunun içine bayram şekeri, buzdolabı süsü (buzdolabı süsüne büyük bir zaafım var!!), ve anahtarlıkta koymuştum.
Bayram sonrasında Karadeniz'le msn'de sohbet ediyorken bayramda ne yaptın? Görücülere göründün mü? diye sorduğunda "yok bu bayram kimseye görünmedim, nikah kıymam dışında bir gelişme yok!" dedim. Canım arkadaşım benim görücüleri nedense hep merak eder!!! "Ne nikahı?" diye sorduğunda "tekrar yazmak zorunda kalmayayım, buraya yazdım al oku!" diyerek yazdığım belgeyi ona gönderdim. O gece belgeyi açamadım diyerek ertesi gün tekrar yazdığım yazıyı istedi benden. Tekrar gönderdim! O gün gönderdiğim kargo eline ulaşmıştı. Benim nikah olayı üstüne tek kelime etmeyen Karadeniz boşandığını ve kargo ile gönderdiğim şekerleri handa dağıttığını, anahtarlık ve buzdolabı süslerini başkalarına verdiğini, flash belleğe kayıt ettiğim slayt gösterini ise bilgisayarın açmadığını söylemişti!!! Anam ben bu sözlerine bir bozuldum bir bozuldum ki. Facebook'tan kız kardeşine mesaj atıp Karadeniz'den dert yandım. Kızkardeşi telefonda arayıp Kargo'da gönderdiğim her şeyin ellerine ulaştığını söylemişti. "Abim seninle nedense çok uğraşıyor!" demişti. Hımmm demek öyle!
Ertesi gün Karadeniz'le tekrar Msn'de sohbet etmeye başladık. Konuşma metninin bir özetini çıkartamadığımdan aynen yayınlıyorum.
Karadeniz: Yeni yılda parti veriyor muşsun? Hindi kızartacak mışsın?
Haccecan: Hangi istihbarat ajanı yumurtladı bunu?
Karadeniz: Senin çılgın partiler düzenleyen bir yanın varmış. Öyle diyorlar. Sabahlara kadar dans müzik, eğlence, insanlar çoşarmış. Bu parti hepsini unuturacak falan diyor muşsun!
Haccecan: Senin yapmak isteyipte yapamadığın şey bu olmasın? Bana mal ediyorsun ki dışa vurabilesin?
Karadeniz: Bizsiz parti mi olur kız aşk olsun! Evlendin sen de değiştin ya ne diyeyim :(
Haccecan: Bak allasen. Benden daha tecrübelisin evlilik konusunda. Sen de mi değişmiştin böyle! Çılgın partiler vermiştin. Ha sen ondan böyle uslandın..
Karadeniz: Senin kadar olmasada ben de bir zamanlar verdim parti.
Haccecan: Evli adamdınya ağır takılıyordun!
Karadeniz: Evlilik bir oyun imiş, kumpas yani. O konuda hesap sorulacak bir iki insan var ama artık ben eski Karadeniz değilim. Kimseden birşey soracak halim yok
Haccecan: Birşey anlamadım!
Karadeniz: Boş ver. Şeytan kazdığı kuyuya düştü hepsi bu..
Haccecan: Bak böyle yapınca bozuluyorum. Yahu anlatsana...
Karadeniz: Anlatacak birşey yok. Asıl amaç tayin için evlilik değil miş. Bunu bil yeter.
Haccecan: Kimin amacı kızın amacı mı? Dün boşandım demiştin!?
Karadeniz: Bilmiyorum araştırmadım. Evet boşandım. Benimle oyun olur mu? Bana yüreğindeki ne ise çıkartıp söyleyeceksin. Öyle dilin ayrı yüreğin ayrı konuşmayacak.
Haccecan: Yap boz parçalarını attın önüme, Haccecan sen birleştir mi diyorsun? Ne olmuş kız seni mi seviyormuş? Delirtme beni ya konuşsana!
Karadeniz: Beğen miş diyelim... Bizimkilerde akıllarınca nikahta keramet vardır hikayesi. İnsanın sevdiklerinin insana yaptığını düşmanı yapmaz. :( Ben çıkıyorum. Kendine iyi bak. eşine selam saygı adı Ferhat mıydı?
Haccecan: Ya bi dur. Az dur. Olayın kritiğini yapalım kaçma hemen!
Karadeniz: Bye. Boş ver. Konuşmaya değmez. Sevmem öyle ikircikli işleri.
Haccecan: Az dur. Valla dünya siyasetinden daha güzel konu. En azından sana laf yetiştirebilecem.
Karadeniz: By
Haccecan: Çevrendekilere de bana yaptığını yaparsan çevrendekiler ne yapsın? Hem bütün kapıları-pencereleri kapat, sonrada kaleye usulsüz girdiler diye veryansın et.Seninle konuşmak kolay birşey de sanki.
......
Karadeniz: Evet evdeyim
Haccecan: Evet bende evdeyim.Kızın sana karşı duyguları olduğunu nerden biliyorsun? Bunu daha önce anlayamamış olman anormal!
Karadeniz: Yardıma muhtaç birine yardım amacı ile yola çıkmışsan, sadece yardım edersin. Gözünde mistik bir kahraman olmak amacı gütmezsin. İlgiyi baştan beri fark ettim. Bende o yüzden fazla ısınmaması için uzak ve mesafeli durdum. Sonuç daha fazla üzülmesin diye. Sanırım başarılı da oldu.
Haccecan: Senin oyuna gelmiş olabileceğini sanmıyorum.Nikahta keramet vardır diye bu oyuna ortak olmayacak kadar zekisin.Şimdi niye bana oyun yaptılar diye hesap sormaya kalkıyorsun?
Karadeniz: Bu bir tayin evliliği ne kerameti? Ne nikahı? Yalan başlayan herşey gerçekle biter. Buda öyle oldu. Hayat işte! İnsan. Diyecek birşey yok!
Haccecan: Bizimkiler de akıllarınca nikahta keramet vardır hikayesi dedin onu kast ediyorum. Başta bu oyuna gelmeyecek kadar zekisin diyorum, şimdi hesap sormaktan bahsediyorsun.
Karadeniz: Hesap sormak gerekir diyorum. Ama yoruldum artık. Sana da izah vermekten gına geldi, yani bilesin. Herşeyi yeniden yeniden anlatıp duruyorum. Başka bir konu bulalım. Bu konu zaten yeterince can sıkıcı.
Haccecan: Bende beni eşşeğin götüne sokmandan sıkıldım. Şamar oğlanı değilim ben!
Karadeniz: Ha şunu bileydin!
Haccecan: Kurduğun cümleleri görsen sende sorardın. Kendinin bile ne yazdığından haberin yok.
Karadeniz: Ne diye ısrar ediyorsun ki o vakit?
Haccecan: Neyi ısrar ediyorum be?!
Karadeniz: Boşver diyorum, yok diyorsun. Boşver işte sadece boşver. Hayata dön başka yöne bak. Görmek istemiyorsam ben öyle yapıyorum. Bakmıyorum artık hepsi bu.
Haccecan: Senin yarım yamalak anlattığın bir şeyi boşverip geçemem ben! Boşvermek sende var bende yok!
Karadeniz: Düzeltmeye çalışmaktan yoruldum. İzah etmekten sıkıldım. 40 yıl oldu kendimi anlatıyorum. Hala anlatıyorum. Anlatmak zorunda olmaktan sıkıldım. Olduğum gibi biriyim işte. Hepsi bu ne eksik ne fazla. Boşver hayata dön. Dünya insanlardan teşekkül değil sadece. Ağaçlar, kuşlar, böcekler, dağ, deniz, orman. Bunlara bak!
Haccecan: Valla şu an bir odada bilgisayara bakıyorum. Ne ormanı ne dağı? Senin nikah olayını otobüste söyledin Fethiyeye giderken. Bir kere konu açıldı. Üstüne daha bir şey ne sordum ne söyledin. Bu günde iki satır yarım yamalak yazdın. Sonra anlamayan salak yerine koydun. Konuşmak istemiyorsan tamam.
Karadeniz: Boşver. Haccecan boşver yeni bir yıl geliyor. Yeni yılda ne yapacaksın? Memlekete dönmek dışında bir plan var mı?
Haccecan: Memlekete gidemiyorum. Tayin hakkım yok benim. Malak gibi buraya mahkûmum.
Karadeniz: Niye şu nikah işi ile olmuyor mu yani!
Haccecan: Boşver! Dağ deniz orman... Bunlara bak sen! O konuyu konuşmak istemiyorum.
Karadeniz: Peki..
Haccecan: Seninki kumpasla da olsa Ankara'ya gelebilmiş. Benim öyle bir şansımda yok!
Karadeniz: Ne yapacaksın? Orada bir ömür devam mı edeceksin?
Haccecan: Başka çarem mi var?
Karadeniz: Bir ömür ne kadar kolay bir kelime. Bir ömür. Offf ... Olan zaten bir tane.
Haccecan: Yaraya tuz basma istersen!
Karadeniz:Yapacak birşeyler illaki vardır. Ama artık zaman az. Bıktım usandım rüzgara karşı koşmaktan, dalgaya karşı yüzmekten, sürekli yokuş tırmanmaktan. Elimdeki herşeyin kağıt bir kule gibi yıkılıp gitmesinden.
Haccecan: Bende yoruldum. Ama pes etmek yok! Senin ruh halin kötü. Git yat. Uyku iyi gelir. Her zaman iyi geldi.
Karadeniz: Kendine iyi bak arkadaşşş. Kurda kuşa yem olma! Fırsat bulursan bana da bak. Hayat benim istediğim gibi olmayacaksa, hiç olmasın daha iyi derdim bir zamanlar. Zaten hiç olmuş.
Haccecan: Hayatı kendin için sen zorlaştırıyorsun. Sana bakıyoruz da ne oluyor?! Eşşeğin götüne layık görüyorsun beni...
Karadeniz: En azında bir yerin var kıymetini bil bari. Bizim o da yok. :( Kira falan istemez.
Haccecan: Senin 15 sene önceki halinle şimdi kıyaslanamazsın bile. Yeni yeni eğilmeye bükülmeye başladın... Söyleseydin bir deve ayarlardım sana. (Devenin götünü kasdediyorum :) )
Karadeniz: Niye orası daha mı rahat?
Haccecan: Daha büyük konforlu!
Karadeniz: Biliyorsun yani. Senin girip çıkmadığın yer yok hani!
Haccecan: Yok henüz oraya kimse layık görmedi. Sen bir el atda beni de al oraya.
Karadeniz: Senin tayin hakkın yok, bildiğim kadar ile olmaz yani!
Haccecan: yokkkk yokk yokkk yok
Karadeniz: Deve işi yatar o vakit
Haccecan: Eşşekle idare et diyorsun!
Karadeniz: Öyle devlet diyor. Ben ne edeyim? Sen devlet ile sözleşmemiş, ayrıca nikahta kıymışsın. Mutluluklar!!
Haccecan: Şu iğneli lafların çok can yakıyor bilesin
Karadeniz: Espiri yaptık.
Haccecan: Kendi yaşadığın acıları bana yaşatmak zorundamısın?
Karadeniz: Buna karamizah diyorlar.
Haccecan: Karası batsın. Mizah isteyen kim?
Karadeniz: Ağlanacak haline gülüyorsun.
Haccecan:Ağlanacak halime ben gülerim. Sağol.
Karadeniz: Bende gülerim. Senin ipotekinde mi? Haha hahaaa İşte güldüm bak!
Haccecan: Rüzgara karşı durmak senin karakterinken işin zor. Rüzgarla aynı yöne gitmek senlik değil.
Karadeniz: Sen bir yelkensin. Rüzgarla gidersin diyorsun.
Haccecan: Heee
Karadeniz: Tayin olmayacaksa evlilik ne olacak?
Haccecan: Boşver!
Karadeniz: Bana denileni sana da diyeyim. Belki faydası olur.
Haccecan: Ne?
Karadeniz: Hazır koca bulmuşsun işte! Daha ne istiyorsun? Nasıl güzel mi?
Haccecan: :) Bunumu dediler sana. Anam ne ızdırap olmuştur.
Karadeniz: Eskiden olsa ümüğünü sıkardım. Ama şimdi sadece bir salağa bakar gibi bakıyorum. Umarım anlıyordur.
Haccecan: Diyen kişinin anladığını sanmıyorum. Oğlumuz evleniyor diye annenler bu nikahı desteklemiştir! ...
Karadeniz: Tezgahlamış desende olur.
Haccecan: Valla beklenir, zeki kadın. Zekiliğin ona çekmiş :) Sen beni şaşırttın, nikahın başında nasıl oldu da anlayamadın?
Karadeniz:Aslında anladım. Ama bu kadar tezgah olacağına inanmak istemedim. Zira en değer verdiğin insanlar. İnsan inanmak istemiyor. Olmaz diyorsun.
Haccecan: Anlaman daha kötü. İçi dışı farklı dediğin insanlarla aynısın. Ama bunu hep yapıyorsun kendine. İçin farklı dilin farklı diyor.
Karadeniz: Bende oyunu onların taşları ile oynadım. Madem oyun, öyle olsun dedim.
Haccecan: Bu oyun için demiyorum. Sen bunu kendine hep yapıyorsun.
Karadeniz: Neyi kendime yapıyorum? Sen gene ne kurdun de bakim hele.?
Haccecan: İçin farklı, dilin farklı konuşuyor.
Karadeniz: Hiiiç bir zaman öyle birşey demem.
Haccecan: Kurmadım. Kanıtlarım var.Tabi sen yine çamur at izi kalsınlıkla suçlayacaksın beni..
Karadeniz: Nereden çıkarttın bunu bakiyim.
Haccecan: Ben söylersem önemi kalmaz. Kendini yokla.
Karadeniz: Sen gene kazı koz anlamış olmayasın. Anlatta anlayalım.
Haccecan: Yok! Ben doğru anlıyorumda sen her halukarda laflarınla mat edeceksin beni. Konuşmanın sonunda nasıl olsa mat olacağım. O yüzden sorgulamayı bırak. Bu lafımı ciddiye al.
Karadeniz: Benim içimde, dışımda, dilimde, belimde bir. Neysem oyum arkadaş! Kendini bana yansıtıyor olmayasın.
Haccecan: Dur bu lafını bir yoklayayım doğru mu diye. Duruma göre değişiyor benimkisi. İlk önce iç baskı, dış baskı derken farklı konuşuyor olabilirim ama sonuçta hep içim-dışım bir olur. Korkularımın üstesinden gelmem için zamana ihtiyacım vardır.
Karadeniz: Eeee...
Haccecan: Ama sen konusunda hala ısrarcıyım.Kanıt olarak göstereceğim konuyu çok örnek verdiğimden dolayı bu örnekten bende sıkıldım. Elime bir malzeme verdin diye pişman olmanı istemem. O yüzden yine sorgulama beni kendini sorgula. (Burada duygularını itiraf etmeye çalışan sevdiği kıza git evlen!! demesini kast ediyorum. İçinden seviyorken dışından git diyen Karadeniz'in içide, dışıda, belide, dilide bir!!!)
Karadeniz: Bir çiftte zil vereyim. İyi gider.
Haccecan: Ne zili?
Karadeniz: Kıvırırken diyorum. Bir çift zil iyi gider.
Haccecan: Aaa... Kıvırmayı senden öğrendim biliyorsun...
Karadeniz: Benden kıvırmayı öğrenmiş gibi bir halin yok. Sanki doğuştan bir yetenek var gibi daha çok.
Haccecan: Sana neyi kabul ettirebildim ki? Muhalefetlik, karşıtlık senin karakterin.
Karadeniz: Seni seviyorum arkadaş ilaç gibi bir şeysin. Haydi kendine iyi bak! Yorgunum uzanıyorum. Umarım bir daha kalkmam. Haydi bye. İyi geceler
Haccecan: Dur şu lafı şöyle bitir. Umarım kalkmayız. Birimiz kalkmayacaksa bu ben olayım. İyi geceler.
Karadeniz: Olmaz birde orada seninle uğraşamam.
Haccecan: Neyimle uğraşacan? Burdakiler alır gömer beni.
Karadeniz: Biraz geç gel. Kafamı dinleyeyim bari
Haccecan: Ben seni ne zaman uğraştırdım? Seninle aynı yerde bulunacağımızı sanmıyorum, ben cennette sen ise azot olacaksın. Boşlukta!
Karadeniz: Ya öyle hiiiç uğraştırırmısın. Hemde hiiiççç!
Haccecan: Diyene bak!!!!!!
Karadeniz: Bakıyorum son derece beyefendi birinini görüyorum. Son Ankara beyefendisi. :D
Haccecan: Beyefendinin yanına eşşeğin götüne iyi sokan lafınıda ekle. Ukala ve gıcığı da...
Karadeniz: Senin elinde ayna mı var? Bakıp bakıp mı yazıyorsun bunları? Cık cık hiiiç iyi haller değil! Bilesin.
Haccecan: Ayna lafını ben kullanırdım. Çaldın onu.
Karadeniz: Haydi yat uyu.
Haccecan: Bu konuda ciddiyim senden yediğim fırçanın haddi hesabı yok!
Karadeniz: Sen evli barklı bir kadınsın. İşine gücene bak! Onunla bunla chat yapmak yakışıyor mu ?
Haccecan: Sende dul bir herif. Evliyken bekar bir kızla dağ tepe gezen sen mi diyor bunu?
Karadeniz: Ben gezerim arkadaş!! Ne olsa erkeğim! De bakiyim ne diyeceksen!
Haccecan: Bende chetleşirim. Yeni nesil kadın geliyor!! ...
Karadeniz: Dikkat et geliyor derken, gitmesin! Evli kadının chat yapması cinayet sebebi bu topraklarda.
Haccecan: Hala ayaktayım.
Karadeniz: Yalan! Oturuyorsun. Değil mi?
Haccecan: Ölü değilim anlamında kullandım.
Karadeniz: Bende ölebilirsin anlamında şey etmiştim. Ama neeredeee?!!! Tamam haydi. Kendine İyi bak. İyi geceler!!!
Haccecan: İyi geceler!!!
Devam Edecek....
Şu hikayenin sonu kadar son zamanlarda hiç bir şeyi merak etmedim ben.Öldürdün beni yine :))Karadeniz'le oturup bloğa bakıp gülüyormusunuz yoksa ..?
YanıtlaSil