Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

8 Ekim 2008 Çarşamba

Elin Değmiş Bu Mektuba...



ABÉLARD VE HÉLOISE
Elin. . . elin değmiş bu mektuba.
Teşekkür ederim; bana yazmamışsın ama.
Aşık olduğum elin. O aşka susamışım.
Hakkım var o elin yazdığı mektubu açmaya.
Bir zamanlar, gövdesini gövdeme kattığım birine,
Rol mü yapayım, ketum mu davranayım?
Gecenin doruklarında dört nala koşturmuştuk bedenlerimizi,
Daha da doruklara çıkmıştık doğan güneşlerle.
Bırak, sana ait herşeye, sadakatle üzüleyim.
* * *
Keşke hiç yazmasaydın.
Keşke ölüp gitseydi aşkın.
Ölüp gitseydi de zaman alıp götürseydi benimkini de birlikte.
Az kişiye nasip olmuş bir yeniden doğuş bu.
Böyle doğmak isterdim,
Çünkü aşkım ölümüm oldu benim.
Şairlik taslamıyorum.
Gerçek bu: Sen olmayan her şey için ölüyüm ben.
Her gün seni unutacağım diye yeminler ediyorum,
Sonra seni düşünürken kendime yakalanıyorum.
Zaaflarıma kızıp köpürüyorum,
Sonra iyi ki zayıfım diye şükürler ediyorum.
* * *
İnkar etme beni, kendini, ya da bizi.
Yaz bana, gizli düşüncelerini öğreneyim.
Kıskanmaya gücün varsa,
Tek rakibin, öptüğüm mektupları kıskan.
Küçücük bir kuş gibiyim.
Havam sensin es üstüme.
Küçücük bir balık gibiyim.
Suyum sensin ak üstüme.
Suskunluğun çöl olur bana.
Suskunluğunda boğulurum.
* * *
Tanrım! Nasıl da gıpta ediyorum,
Sevgisi bizim gibi olmayanların mutluluğuna.
Nasıl da uğraştım kendimce sana kara çalmaya.
Aklımdan tüm kusurlarını tekrarladım durdum.
Bu da işe yaramadı.
Hatalarında da sen vardın.
Onları hatırlarken erdemlerin geliyordu aklıma.
Filozof dediğin, lafın tek gerçeğinin yine laf olduğunu iyi bilir.
Edebiyatın en iyisi bile küçücük bir yaprak kadar hayat dolu değildir.
* * *
Bu satırları yazarak beni inciten elinden nefret ediyorum şimdi.
En tembel adam bile bir tohum ekebilir,
Marifet bakmakta ektiğin tohuma.
Başkalarının malıysak eğer tutkunun aracı oluruz da,
Asla dillendiremeyiz onu.
Köpeğe tasma takmasan da,
Sadakati bağlar onu sana.
Bilirsin ki isteyerek kalmaktadır yanında.
İşte ben bu özgürlüğü istiyordum...
Yukarıdaki satırlar Fransız tarihinin (belki de insanlık tarihinin) en dramatik aşkının kahramanları şair, filozof Abélard ile öğrencisi Héloise'ın birbirlerine yazdıkları mektuplardan alıntılanmıştır. 1079 yılında Nantes yakınlarında doğan Abélard gençliğinde felsefe ile ilgilenir. Eğitimini sürdürmek için Paris'e gider, dinbilim dersleri alır ve konuşmaları ile Paris'i adeta fetheder. 37 yaşında iken 12. Yüzyılın sıradışı kadınlarından; akıllı, eğitimli, güzel, Héloise ile tanışır. Héloise o sırada 15 yaşındadır. Felsefe eğitimi ile başlayan bu tanışıklık tutkulu bir aşka dönüşür ve Héloise 1118'de bir erkek çocuk doğurur. Gizlice evlenirler. Héloise evliliğin Abélard'ın filozof kişiliği ile bağdaşmayacağını düşünmektedir. Héloise'ın dayısı Fulbert gayrimeşru çocuk doğurduğu gerekçesi ile (kimilerine göre yeğeninde gözü de vardır) çifte karşı son derece acımasız eleştirilerde bulunur ve onları taciz eder. Abélard karısını Fulbert'ten korumak için bir manastıra gönderir. Karısını korur, ama kendisini koruyamaz... Fulbert bir iddiaya göre kendi elleri ile Abélard'ı hadım eder. Abélard'ın tüm eserleri mahkeme kararı ile yakılır. Abélard rahip, Héloise rahibe olmuştur. Bir gün Héloise'ın eline bir mektup geçer : 'Elin. elin değmiş bu mektuba ' satırı ile başlayan mektupla Abélard'a cevap yazar... Gerçekte 7 mektup vardır; ve bu mektupları Ronald Duncan oyunlaştırmıştır.

10 yorum:

  1. TANRI Cennetin kapısını

    MELEKLERE değil...ŞEYTANLARA emanet etmiştir...!!

    biliyor musunuz NİÇİN..?

    YanıtlaSil
  2. Selamlar gecerken ugradim, özellikle eklediginiz resimler cok güzel.

    YanıtlaSil
  3. zira; tüm şeytanları alt edebilen bir Ruh ancak Cennete girebilir..
    onun için
    :))

    YanıtlaSil
  4. şimdi gelelim bu sorunun alakasına...Belliki iki sevgili bir şeytanla baş edememiş olacak..zira; cennete girmeyi başaramamışlar..yani vuslata eremeden bitmiş ömür...
    :((

    YanıtlaSil
  5. sevgili hüseyin soykök kavuşsalardı gerçek aşk olmazdı...

    sevgili kelebek gibi... geçerken uğrayıp gitme, daimlerimden olsan çok mutlu olurum :)))

    YanıtlaSil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Eğer bir aşk gerçek olacak diye iki aşık kurban verilecekse

    Kimse kusuruma bakmasın ben bu oyunda yokum...

    Mutlu biten aşklarda vardır. Elbet..Yada Ömür boyu mutlu çiftler..Ancak, onlar o kadar azınlıktır ki hikayelerini kimseler dinlemek istemez..işte kıskançlık budur..karşındaki yok saymaksa intikam şekli..Büyük insanlık yaşamında aşkı bulamayınca başlar ayrılık ve hasret türkülerinde kendini aramaya..
    Yani;
    kendi hikayesinin hem okuru hem yazarı olur..Bence dram budur..

    sevgili hatice feryali okuyorum..haberin olsun..

    08.10.2008 13:15

    YanıtlaSil
  8. ya o zaman niye bize hep leyla ile mecnun- ferhat ile şirin i örnek ve büyük aşk olarak gösteriyorlar.. kavuşamamışlar işte onlar da...

    anammm. görücüye çıkmış gibi heyecanlandım şimdi :D yorumları bekliyorum ama yazar olmadığımı belirteyim tekrar :) yani yürümeye yeni başlayan bir çocuğa niye koşmadın ki demeyin.. koşamadığım için yürümekten vazgeçen asi bir yanım var da o yüzden diyorum :))
    kolay gelsin, zor iş... ben feryali nasıl bu kadar yazdım diye düşünüyorum.. 3 haftadır da yazamıyorum...

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum