Haftasonu temizlik açısından yoğun bir gündü... Bütün ev baştan aşağıya silindi, süpürüldü, yazlıklar dolaplarında ki yerinden kaldırılıp, kapıya dayanan karakışa karşı silahımız olan kazaklarımız, montlarımız, atkılarımız, berelerimiz gardolaptaki yerlerini aldılar... Yazlıkları üst üste koyduğumuzda neredeyse boyuma gelecekti. Ne kadar çok kıyafetimiz var yarısını da giymedik bile. Seneye giymediklerimin hepsini dağıtacağım hayrına....Bu israftan dolayı kendimden utanıyorum...
Cumartesi akşamı arkadaşım geldi. Sohbet konumuz evlilik, koca adayları, aşk, çocuk, hayat, iş olan bol bol kahkahalı ve eğlenceli bir yemek ve çay faslından sonra gece 1 gibi dünyaya gözlerimizi kapattık.
Arkadaşım Ayfer, alıştığı saatte gözlerini açmış, uyumaya çalışmış ama nafile. Kalkıp televizyon ile vakit geçirmeye çalışmış. Beni Kızkardeşim uyandırdı. "Kalk arkadaşın sıkılmıştır, acıkmıştır" diye zorla yataktan kaldırdı. Bu erken kalkma olayı bende niye alışkanlık yapmıyor anlamıyorum. Yatakla vedalaşmamı görmeniz lazım. Yüreğiniz kan ağlardı valla...
Ayfer'in hoşlandığı bir çocuk var. Evlilik hayallerini bu çocuk üstüne yapıyor. "Çocukta ne tip var ne karizma var ama aşık oldum işte" diyor. "Onu bir kaç gün görmesem kafamdan bol bol senaryo yazıp, onun için ağlıyorum, işte yüzüm asık oluyor, soranlara " yok bir şey" diyorum, gördüğüm günler ise merdivenleri koşarak çıkıyorum, herkese en güzel ses tonumla "günaydınnnnnn" diyorum " dedi. Bunları o kadar komik anlatıyor ki, anlatırken gülmekten ölüyoruz... Bu sabahta msnden konuşurken;
-Günaydın, bugün çok mutluyum
-Hep böyle mutlu ol emi.
-Amin inşallah.
-Mutluluğun sebebi nedir? Kesin yine onu gördün demi?
-Evet onu gördüm. Uzakta, arkasından gördüm ama.
-Vay be çocuğun arkası ne kadar da kuvvetliymiş. Seni mutlu etmeye bile yetti.
-Puahhhh. Sen çok yaşa emi. Aynen öyle. Onu görmek bile mutlu olmama yetiyor.
Aşkın en saf en temiz en hoş olanı bu bence. Kirli duyguların, kıskançlığın olmadığı, hiç bir beklentinin olmadığı bir aşk. Ama bunun böyle sürüp gitmemesi gerek. İki tarafta yaşını başını almış. Ayfer, çocuktan bir atılım bekliyor ama çocukta tık yok. Böyle giderse bu olaya el atmayı düşünüyorum.
Bu olaya benim açımdan bakarsam. Her sabah yolda gördüm diye mutluluktan uçtuğum kimse benim niye yok? Ben odun muyum? Duygusuz muyum? Bakanlara da sapık muamelesi yapıp yolumu değiştiriyorum. Hatta beni kimse görmesin diye en ıssız, tenha yerlerden gidip geliyorum. Benim kullandığım yolları, kimse kullanmıyor. Tenhada bir gün başıma bir şeyler gelecek diye sağımı solumu kollayıp gidip geliyorum işe....
Biraz önce arkadaşlardan biri aşı olan bebeği tutarmısın diye yardım istedi benden. Annesi tutamıyormuş. Erkek bir bebekti galiba..2-3 aylık ancadır... Bacağından tuttum hareket edip, bacağında ki enjektörü çıkarmasın diye... Bebiş nasılda kuvvetli... Zor zaptetdim. İçim cızır cızır kebap gibi yandı. Aşı olurken ağladı tabi. Difteri, tetanoz, boğmaca hastalıklarına karşı karma bir aşıymış. Annesine hak verdim, İnsan yavrusuna nasıl kıyar. Biz aşıyı yaparken, anası çocuğunu öpüp duruyordu.... Annelik...Bu nasıl bir duygudur.. Yarabbi....
sabahları erken kalkamaya alışık olma alışkanlığım benimde vardır,hatta bazı pazar sabahları namazdan sonra,süt bisküvi yerim,çizgi film seyrederim,dahada olmadıcamdan dışarıyı seyreder hayal kurarım:D
YanıtlaSilhaticecim dilerimki,içinde aşk da olan güsel bi sevda sninde yüreğinde yerini bulsun hayırlısıyla inş.:D
ve annelik konusunda senin başarılı bi anne olabileceğine inanıyorum,(bu aralar pervininde boğaz iltihabı için iğneleri var sabah akşam,nekadar zor oluyo onu ağlarken ellerini tutmaya çalışmak:(,ama mecburuz,aklıma geldi şimdi)
sevgiler arkadaşım,,
Üzüldüm, Allah şifalar versin Pervin'e. Duaların için sonsuz teşekkürler...
YanıtlaSil