Cinselliğin reddi, var olan biyolojik ihtiyacın reddedilmesi demektir. Yeme ihtiyacını görmezden gelmek ve sonuçta hastalanmak gibi... İnsanın cinsellikle ilgili psikolojik zorunluluğunu yok sayması ruh sağlığını bozar. Tabii bu genel bir kuraldır ve istisnaları vardır. Cinsel enerjiyi reddetme mekanizması gibi bir de onu yüceltme eğilimi vardır. Bir kimse cinsel arzularını kontrol altına alarak, onu sanat, müzik, resim ya da felsefe alanında harcayacağı enerjiye dönüştürebilir. Ancak bu, çok güçlü bir kişilik ve ego gerektirir. Niteliklerini etkin bir biçimde güçlendirmiş kişinin, bir insanla evlenmeden ve hasta da olmadan, bibidinal, enerjisini farklı noktalara yöneltmesi mümkündür. Ama bu, kural dışıdır ve sıradan insanların yapması ruh sağlıklarını zorlar. Bu dönüşümün ruh sağlığını bozmadan yapılabilmesi için cinsel enerjinin mutlaka disipline edilmesi gerekir. Bu enerjiyi kanalize etmezseniz kendine bir yol bulur. Çünkü tabiat, boşluklardan nefret eder. Cinsellikle ilgili alan boş bırakılırsa, başka alanlara yönelmeler ortaya çıkabilir. Şehvet, bir lokomotifin buhar kazanı gibidir. Buharı lokomotifi harekete geçirmekte kullanabileceğimiz gibi bir başka işte de kullanabilirsiniz. Bu, insanın enerjisini iyi kullanmasına bağlıdır.
Ayrıca Hıristiyanlıkta, şövalye ve rahibelere öngörülen evliliği yasaklama uygulamasının günümüzde ne derece geçerli olduğu tartışılmalıdır. Geçmişte Malta şövalyeleri ile Kudüs'e giden şövalyelerin evlenmemesi özendiriliyordu. Evet, evlenmiyorlar, ama yüksek bir ideal uğruna savaşarak kahraman oluyorlardı. Ancak bugünün yüksek idealden uzak ve zayıf kişilikli insanları evlenmemeye özendirildiğinde, eşcinsel eğilimler ortaya çıkıyor. Yurt dışında kadıldığım bir kongrede karşılaştığım hadise, bu konudaki görüşlerimi iyice destekledi. Uyuşturucu konusunun konuşulduğu kongrede, Fransız bir katılımcı, uyuşturucuyla mücadelede eroin kullanan gençlerin AIDS kapma ihtimalinin yüksek olduğu için şehirlerde arabalarla plastik enjektör ve prezervatif dağıttıklarını söyledi. Tâ ki, bu hastalığa dönüşmesin... Bunun üzerine Fransız konuşmacıya şunu sordum:
"Sizin bu yaptığınız geçici bir tedbir. Gençlerin bu problemine çözüm üretmek için din bilimcilerden, ahlâkçılardan, sosyologlardan görüş alıyor musunuz?"
Soruma çok sinirlenen katılımcı, şu cevabı verdi:
"Siz şu anda Vatikan'ın durumunu biliyor musunuz? Orada ki insanların hemen hepsi eşcinsel!"
Bu olayla bir kez daha anladım ki, evliliği yasaklamak ya da evlilikte cinsellikle ilgili zircirleri kırmak yerine, onu kabul edilebilir sınırlar içinde tutmak gerekiyor.
Prof Dr. Nevzat TARHAN Kadın Psikolojisi Sayfa 41
Bir laf vardır. Baskının fazlası davulcuya azı zurnacıya diye. Tam olarak anımsayamadım ama konunun özü anlaşıldı sanırım.
YanıtlaSilHerşey tadında olduğunda sanırım normal olabiliyoruz. :) Henüz bende normal olmayan bir anormal olaraktan normal anormalim yani ama anormal normal olmaktan iyidir diyebiliyorum. :)
Çok yararlı bir yazı ve paylaşım olmuş. Böylesi önemli bir konuyu kısa bir yazıda çok iyi özetlemiş profesör. Okunmalı ve okutulmalı.
YanıtlaSilŞehvet, bir lokomotifin buhar kazanı gibidir. Buharı lokomotifi harekete geçirmekte kullanabileceğimiz gibi bir başka işte de kullanabilirsiniz. Bu, insanın enerjisini iyi kullanmasına bağlıdır.
YanıtlaSilayrıntıdaki bu cümleyi çok beğendim,birde bişeyi reddetmek onun var olmadığını göstermez,bastırılmış şeyler yanlış yerlerden filiz verebilir,buda kaçınılmaz bi çöküş sürecinden başka bişey değildir,son bişey"helal dairesi keyfe kafidir" ;)
evliliği yasaklamak ya da evlilikte cinsellikle ilgili zircirleri kırmak yerine, onu kabul edilebilir sınırlar içinde tutmak gerekiyor.
YanıtlaSilBunu ben mi anlamadım. Yok evliliği yasaklamak derken evlilik öncesi cinsel ilişki mi demek istedi. Ayrıca evlilikte cinsellikle ilgili zincirleri kim kırıyormuş ve nasıl oluyormuş
bence yeterince açık değil..