Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

25 Kasım 2008 Salı

Atatürk ve Nine


Atatürk'ün Yaveri anlatıyor:
Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladı. Atatürkattan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu.
- "Merhaba nine." Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- "Merhaba" dedi.
- "Nereden gelip nereye gidiyorsun?" Kadın şöyle bir duraklayıp;
- "Neden sordun ki" dedi. "Buraların sahibi misin? Yoksa bekçisi mi?" Paşa gülümsedi.
-"Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçiside Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? "
Kadın başını salladı.
-"Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği, kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim."
-" Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?"
- "Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da...Benim iki oğlum gâvur harbinde şehit düştü. Memleketi gâvurdan gurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Ben de gün demeyip muhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angaraya, geceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte agşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey."
- "Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı?"
Kadının birden yüzü sertleşti.
-"Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden gurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoz. Şunun bunun gâvur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona " sağol paşam!" demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver."
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek;
- "Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu. "
Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum "anacığım" dedim, "sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan Gazi Paşa yani Atatürk işte karsında duruyor." Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki değneği yere fırlatıp Atatürk'ün ellerine sarıldı. Görülecek bir manzaraydı bu. İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. Ata da onun ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. Daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu Atatürk'e uzattı;
-"Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm." Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. "Çok beğendiğini" söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik.Oradakilere şu emri verdi;
-'Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin!Sonra köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek verin benim armağanım olsun.
Acaba oy zamanı oyunu 2 kilo şekere, 5 kilo kömüre satan, bugünkü Türk insanına mı benziyor bu NİNEM... Ya da ülkeyi babalar gibi satan siyasilere mi benziyor ATAM... Ne dersiniz?...

4 yorum:

  1. mükemmel bi paylaşım.çok saol.biz çok şanssız insanlarız.çünkü ülkenin ne atası kaldı ne de ninesi

    YanıtlaSil
  2. hikaye bildik ve sorular hep aynı, biz buraya nasıl geldik.
    Ben bu toprakların insanına güveniyor ve bu oyunlardanda imtina ile kaçınacağını ve anadolu insanına özgü ve son derece etkili bir çözüm bulacağına inanıyorum. Çünkü bu topraklar üzerinde yaşamış her kavmin bıraktığı ortak bilinç mirası bunu kaldıracak zenginliktedir.

    YanıtlaSil
  3. Atatürk'e olan sevgi ve saygının neden hala devam ettiğini anlatan çok güzel bir hikaye. Bugünlere kadar bu sevgi ve saygının gelmesinin nedeni budur.

    YanıtlaSil
  4. çok duygulanarak okudum, nerede milletimizde artık liderine o inanç, o şevk...

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum