Acele ederek işlerini bitirmeye uğraşıyordu. Bitirip bir an önce eline alacak, soluk almadan okuyacaktı kitabı.
...
Bulaşıkları yıkamış, evi süpürmüş, öğle yemeğini ocağa koymuştu. Baştansavmada olsa bitirmişti işlerini. Kitabı eline aldı, teypten sevdiği bir müziği açtı, başının altına bir yastık koydu ve kanapeye uzandı. Ruhunu kitabın sayfaları arasında dolaştırmak için can atıyordu. Kaldığı sayfayı bulmak için sayfaları kurcaladı, kaldığı yerden okumaya devam etti.
Bulaşıkları yıkamış, evi süpürmüş, öğle yemeğini ocağa koymuştu. Baştansavmada olsa bitirmişti işlerini. Kitabı eline aldı, teypten sevdiği bir müziği açtı, başının altına bir yastık koydu ve kanapeye uzandı. Ruhunu kitabın sayfaları arasında dolaştırmak için can atıyordu. Kaldığı sayfayı bulmak için sayfaları kurcaladı, kaldığı yerden okumaya devam etti.
"Roxy, Yusuf'la aralarında kimyasal bir bağ olduğuna inanıyordu. Çünkü şimdiye kadar hiçbir erkeğin tenini bu kadar çok sevmemiş, bu kadar benimsememişti. Bu yüzden o vücuda her gece vantuz gibi yapışmak geliyordu içinden. Yusuf'un, tıraş losyonu kullanmasına karşı çıkıyordu; çünkü onun bedeninin kokusunu seviyordu Roxy. İçini rahatlatan, onu sakinleştiren ve giderek vazgeçilmez olan bir kokuydu bu. Bir Alman dergisinde nörolojik bellekle ilgili bir yazı okumuştu. Mesela el, okşadığı teni yıllar sonra bile hatırlama özelliğine sahipti. Beden de bir eli hatırlıyordu. Onun bedeni de artık Yusuf'a alışmış, ona çıplak sarılmayı, rahatlatıcı bir terapi gibi algılar olmuştu. Ayrıca cinsel uyumlarında çok önemli bir yan daha vardı. O da Yusuf'un sevişme boyunca Roxy'ye ve onun bedenine gösterdiği saygıydı. Böyle bir şey ilk kez oluyordu. Bir erkeğin kadın bedenine saygı gösterdiğini ilk kez görüyordu. Bundan önce yatmış olduğu Alman ve Türk genç erkekler, onu hırpalıyor, seyrediyor, neredeyse ona şişme kadın muamelesi yapıyorlardı. Çünkü artık genç erkekler sevişmeyi geleneksel yollardan ve deneyimli kadınlardan değil, her yerde bulunabilen porno filmlerinden öğreniyorlardı. Roxy Düsseldorf'taki dükkanda da aynı şeyi gözlemişti, okul arkadaşlarının izlediği porno filmlerde de."
"Zırrr zırrrr" diye çalan zil ile daldığı kitaptan gerçek dünyaya çıkmıştı. Bazen karıştırıyordu. Gerçek dünya; hayal kurduğu zaman mı gerçekti yoksa istemediği hayatı yaşamak zorunda kaldığı zaman ki dünyamı gerçekti? Kapıya doğru yürüdü. "Kim o?" diye sormuş, bir cevap alamamıştı. Kapıyı yarım açtığında, kimseyi görememişti. Apartmanın dış kapısının oradan; aşağıdan zile basmışlardı. "Öff, apartmana girebilmek için rast gele zile basmayı bırakın artık" diye söylendi. Aşağıda ki kapıyı otomatiğe basarak açtı. Kitabı eline tekrar aldı, kanapeye uzandı ve okumaya devam etti:
Porno, kadın erkek ilişkilerinin çarpıtıldığı, son derece zalim bir alandı. Erkeklere hitap eden bu filmler kadın bedenini değersizleştiriyor; kadını zulmedilmesi, aşağılanması, kirletilmesi gereken ve erkeğin hizmetinde bir et parçası konumuna düşürüyordu. Korkunç bir şiddetti bu. Oysa genç erkekler bunu normal sanıyor, porno filmlerde gördükleri dünyayı kendi yataklarına da taşıyorlardı. Roxy, şiddete ve aşağılanmaya boyun eğecek biri değildi. Bu yüzden yatakta huysuzlanıyor, erkeklerin istediklerini yapmıyor, onlara bağırıp, çağırıyor ve özsaygısını yitirmemeye çalışıyordu. Onun bedeni bir deneme tahtası ve atış levhası değildi ki. Bir insan vücuduydu."
Gözlerini kitaptan ayırdı ve düşünmeye başladı. "Evlilik dışında bir kız nasıl yabancı erkeklerle ilişki yaşayabilir ki... Erkekler onu tabi kullanmıştır. Bir erkeği sevmeden ve onunla evlenmeden yatağa girerse olacağı bu tabi, oh olsun sana." Sonra düşündüklerinin saçmalığının farkına vardı ve güldü. Ne de olsa Roxy bir roman karakteriydi. Porno'nun nasıl bir şey olduğunu bilmediğinden üstünde pek fazla düşünemedi. Yazar "zalimce ve kadını aşağılayıcı" dediğine göre kötü bir şeydi. Cinselliği yaşamayan ama üstüne hayal kurabilen her genç gibi bu konuları merak ediyor, merağını gidermek için kitaplara sarılıyordu. Annesi veya babasıyla bu konuyu konuşması mümkün değildi, arkadaşları ise o kadar mantıksız şeyler anlatıyordu ki, bunların gerçek olmasına olanak yoktu. Cinselliği yaşamak ve öğrenmek bu kadar zor iken, üstünde bu kadar baskı varken birde artık porno ile de mücadele etmesi gerekiyordu. Omuzlarında ağır bir yük hissetti, yükten kurtulmak için tekrar hayal dünyasına dalmaya karar verdi ve kitabı okumaya başladı:
"Oysa Yusuf, daha ilk geceden itibaren ona büyük bir saygıyla yaklaşmıştı. Eski usul denebilecek bir mahremiyet duygusu, aşk fısıltıları, yumuşak okşamalar ve en önemlisi saygı, saygı, saygı. Bir kadın olarak sevişmenin hem öncesinde hem sonrasında hissettiği bir yücelmişlik duygusu.
Bütün bunlar onu Yusuf'a derin bir sevgiyle bağlıyor ona bir çeşit hayranlık duymasını sağlıyordu. Çünkü bugüne kadar tanıdığı bütün çocuklardan değişikti. Önce onun rol yaptığını sanmış, "Hadi yaa, hiç kimse bu kadar iyi olamaz!" diye düşünmüştü. Ama sonradan şaşırarak görmüştü ki bu çocuk sahiden iyi, gerçek olamayacak kadar iyi bir insan."
Kitaptan tekrar gözlerini ayırdı ve düşündü. "Bende Roxy gibi saygı ve sevgi istiyorum. Roxy'in çektiği acıları çekmemek için düşünmeden hareket etmemem gerek.Allah'ım ne olur Yusuf gibi birilerini çıkar karşıma. Amann bu konuları neden bu kadar erken düşünüyorum ki sanki. Doğru yerde ve zamanda, doğru insanla karşılaştığım zaman herşey olur zaten" diye aklıdan geçirip kıkır kıkır güldü.
....
Kitabın son sayfalarına yaklaştığında kitabı elinden bıraktı, işlerini yapmaya devam etti. Bu sefer daha yavaş ve daha özenli yapıyordu. İşi bittikten sonra kendisine yapacağı başka işler çıkartıyordu. Okuduğu kitap bitmesin diyeydi bütün çabası. Daha fazla dayanamadı ve "kitap bittikten sonra baştan tekrar okurum" diye düşünerek kitabı eline aldı.
Zülfü LİVANELİ'nin Leyla'nın Evi adlı romanından alıntı yaparak yazdım bu hikayeyi. Umarım beğenirsiniz. Kitabı şiddetle tavsiye ediyorum.
Sevgili Hatice,
YanıtlaSilO kadar hızlı gidiyorsunki okumaya yetişemiyorum.
Leyla'nın Evi'ni çok merak ediyor okumak istiyordum.
Olmadı, senin yazdıklarından sonra ise okumasamda olur dedim kendi kendime. Paylaşımın için teşekkürler.
Sevgiler...
Sevgili nur ablacığım, bu yorumdan yazdığım hikayenin olmadığı yorumunu çıkarttım.Beğenilen bir romanı okumamanız düşüncesi oluşturduysa, olmamış demektir. Romandan aldığım bölüm romanın özeti değildi. romanın baş karakteri leylayı okumamanız büyük kayıp olur...
YanıtlaSilhızlı mı gidiyorum, bilmiyorum ama bu konu için elimden birşey gelmiyor :))) aklımda ne varsa yazıya dökmeye çalışıyorum...belki zamanla durulurum...
Her kitap ayrı bir serüven. Bizler o serüveni yaşarken etrafımızda olan bitenler, aklımızdan o sırada geçenler de kitapların bir kenarına takılı kalıveriyorlar. Eskiden okuduğum o kitaplara baktığım zaman okurken yaşananlar ya da aklımda geçenler hatıralarımda canlanmaya başlıyorlar. Bu kitabı okumamıştım, merak ettim şimdi.
YanıtlaSilçok güzel bir paylaşım olsun.düşüncene sağlık.
YanıtlaSilbazen okuduğumux kitaplar öylesine içine çekerki bizi,hele birde duygusal bir ruh halindeysek,kitabın duygusallığına bırakırız kendimizi,bazı şeyleri merak ediyor insan hayatında elbet,ama seninde dediğin gibi doğru yer,doğru zaman doğru insan,fazla düşünmemek gerek sanırım bencede;D
YanıtlaSil