Görev Beni Çağırıyor... Seni de...

19 Kasım 2008 Çarşamba

Ölsede kurtulsak...


Uykuya gözlerini teslim edeli çok olmamıştı, gözünü açtığında önünde duran adamın gölgesini gördüğünde irkildi. Nerede olduğunu bir kaç saniye düşündü. Kendi evinde değildi. Evleneli yirmi sene olmuş, ailesiyle birlikte bir kaç sokak ötede oturuyordu. Bu gece sıra ondaydı burda kalmak zorundaydı.
Evdeki eşyalar bir yerlere sabitlenmiş, yerdeki halılar toplanmış, kesici ve delici bütün araçlar ortadan kaldırılmıştı. Ne zaman ne yapacağı belli olmuyordu. 65 yaşındaki koca adam 1 yaşında ki haline geri dönmüştü. Tuvaleti geldiğinde altına yapıyor, evin dışına çıktığında ayakkabı giymesi gerektiğini hatırlamıyordu bile; çoraplarıyla yağmur sularına bastığının farkında olmadan ilerliyor, kendisini eve sokmak isteyen oğluna karşı koyuyordu.
Alzheimer Hastalığına yakalanan babalarının yanında bir yıldır gece nöbet tutuyorlardı. İki kardeşlerdi. Bir gece Hasan, diğer gece ise abisi nöbet tutuyordu.
Babasının kendisini tanımamasına çok üzülüyordu Hasan. Bir dağ gibi önlerinde duran koca çınar, kendini bile tanıyamaz hale gelmişti. Bir gün aynada kendisini gördüğünde tanıyamamış, eline aldığı sopayla koca aynayı kırıp yere indirmişti. "Sen nasıl eve yabancı bir erkeği alırsın" diye ihtiyar karısınıda kovalamıştı.
Vücut sağlığı yerindeydi babasının. Oğlu baş etmekte zorlanıyordu onunla. Vurduğunda can yakıyordu. "Yatalak hasta olsa bakımı daha kolay" deyip duruyordu. "Hem altını rahat temizlerdik, hem rahat yedirirdik. Böyle çok zor" diye söyleniyordu. Hasan babasını bu halde görmeye dayanamıyordu artık. Ölsede kurtulsa, hem o hem biz...

Şu an canı sıkılan, küçük şeyleri kafasına takıp üzülen insanlar için yazdığım hikayeyi beğenmeniz umuduyla...
İç ses: Bu hikayeye senin daha çok ihtiyacın olduğunu neden yazmıyorsun?

3 yorum:

  1. Gün geliyor en başa döndürülüyoruz, ve bana ne oldu bile diyemiyoruz.Allah ruhumuzu, aklımızı, zihnimizi muhafaza etsin yoksa düşünmeden "geçmişi unutmak istiyorum" diye dua edenlerin ne kadar yanlış dua ettiklerini görebiliyoruz.Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. Ben bu tür hikayeleri can sıkıntısını gidermek, ruhunu rahatlatmak ve moralini düzeltmek için okuyan insanlara sonunda kadar karşıyım. Ben buna başkalarının acılarından mutluluk devşirmek diyorum. Başka insanların dramlarına bakarak haline şükreden bu tiplerden oldum olası hiç hazzetmedim, hazzetmem ve hazzetmeyeciğim..
    Dünyada bu tür hastalıkları tedavi için laboratuvarlarında sabahlayan tüm bilim insanlarının önünde kafamla eğilirim. Keşke, onlardan birisi olasaydım.
    :((

    YanıtlaSil
  3. Bu konuda size katılmıyorum Sevgili Hüseyin SOYKÖK.
    Bu hikayeyi okuduğunuzda neden "başkalarının acılarından mutluluk devşirmek " olarak algıladınız hikayeden? Neden "böyle hayatlarda varmış, alzheimer hastalığı nasıl bir hastalık olduğunu görmüş oldum" diye algılamadınız? Bu gibi hikayeleri okuyanlar sadece "mutluluk devşirmezler". Okayanları bilemem de yazarken amacım o değildi en azından :)) Herkes kendi Yaratılış kapasitesi kadar algılar, düşünür, kendine pay biçer. "Mutluluk devşirenleri"de anlamak ve hoşgörmek gerekir.
    İyi veya kötü olsun hikayeler olmasa o hayatlardan hiç haberimiz olmayacaktı. Kimin ne anladığı ise kendisinin bileceği iş
    bence tabi
    saygılar:))

    YanıtlaSil

Yorumlarınızı Bekliyorum