
28 Kasım 2008 Cuma
Kürküm yesin ben tokum

26 Kasım 2008 Çarşamba
Eskisi Gibi...

Sobelendim

- Kızkardeşim çeyizine aldığım yatak örtüsünü beğenecekmi?
- Ay sonunu ben bu maaşla zor getiriyorum, geliri olmayan insanlar nasıl geçiniyor?
- Kitap yardımı diye facebookta grup oluşturdum, hiç ilgi görmedi. "Facebookta ebemi bile bulacağım" grubunun yüzlerce üyesi var. Ne kadar doğru ve güzel konularla ilgileniyoruz böyle!!!İnsanların duyarsız ve ilgisiz olduğunu bir kez daha gördüm.
- Küresel ısınma sonucu dünya yaşanmaz hale geldiğinde insan oğlu napacak? Allah'a yalvarıp "biz dünyayı yaşanmaz hale getirdik bize yaşanabilcek yeni bir gezegen yarat" mı diyeceğiz?
- İnsanlar şikayetten ve tüketimten hoşlanıyor, üretim, yapıcılık ve çözüm bulmak çok az insana mahsus.
- Hüseyin Soykök kaç gündür ortalıkta görünmüyor, başına kötü bir şey mi geldi?
- Bu 60 saniye sobelemesini kim ortaya çıkarttı? Ortaya çıksın. Neden 60 saniye diye soracağım ona.. 60 saniye yazmaklamı uğraşayım, düşünmeklemi?
- Enfeksiyon kapmışım, canım çok yanıyor, doktorumuz iki ilaç verdi.
- Laborantlar idrar tahlili yapmak için idrarı eline aldığında ne düşünür?
- Çanakkale Mahşeri'ni hala okumadım. Odama gelip gidenler bile kafama taş atıyor. Hala bu kitabı bitirmedin mi diye...
- Bilgisayar başında çok vakit harcıyorum, sadece blogları dolaşmak bile bir sürü zaman gerektiriyor. Yinede zamanımı boş geçirdiğimi düşünmüyorum. Mesai saatleri içinde işin yoksa dedikodu yaparsın. "Dedikodumu, blogmu?" diye sorsalar kesinlikle blog derdim.
- Sevgili Uci beni sobelemiş. Sobe konumuz "60 saniyede neler düşünüyorum" Düşüncelerimin çoğu soru olarak ortaya çıkmış. Meraklı ve sorgulayan bir yapım var galiba. Bende Taluyka, Birsen ve Hüseyin Soykök' ü sobeliyorum. Kolay gelsin...
25 Kasım 2008 Salı
Atatürk ve Nine

- "Merhaba nine." Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- "Merhaba" dedi.
- "Nereden gelip nereye gidiyorsun?" Kadın şöyle bir duraklayıp;
- "Neden sordun ki" dedi. "Buraların sahibi misin? Yoksa bekçisi mi?" Paşa gülümsedi.
-"Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk milletinin malıdır. Buranın bekçiside Türk milletinin kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? "
Kadın başını salladı.
-"Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetişdiği, kavruk köylerinden birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum Angara'ya geldim."
-" Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?"
- "Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım da...Benim iki oğlum gâvur harbinde şehit düştü. Memleketi gâvurdan gurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi Gazi Paşa. Ben de gün demeyip muhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı Angaraya, geceleyin geldimdi. Yolu neyi de bilemediğimden işte agşamdan belli böyle kendimi ordan oraya vurup duruyom bey."
- "Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı?"
Kadının birden yüzü sertleşti.
-"Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki... O bizim vatanımızı gurtardı. Bizi düşmanın elinden gurtardı. Şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoz. Şunun bunun gâvur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? Buralara bir defa yüzünü görmek, ona " sağol paşam!" demek için düştüm. Onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. Sen efendi bir adama benziyon, bana bir yardım ediver de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver."
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. Bana dönerek;
- "Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır... Benim köylüm, benim vefalı Türk anamdır bu. "
-"Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp getiririm." Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. "Çok beğendiğini" söyledi. Sonra birlikte köşke kadar gittik.Oradakilere şu emri verdi;
Acaba oy zamanı oyunu 2 kilo şekere, 5 kilo kömüre satan, bugünkü Türk insanına mı benziyor bu NİNEM... Ya da ülkeyi babalar gibi satan siyasilere mi benziyor ATAM... Ne dersiniz?...
İnsanlığın sonu...


İki yıldır "5 Haziran Dünya Çevre Günü" ile ilgili yaptığımız faalitleri rapor halinde düzenleyip bir üst kademeye gönderiyorum. Faaliyet olarak yaptıklarımız ise iki senedir aynı. Hiçbirşey... Bir şeyler yapıyoruz aslında ama yaptıklarımız bana göre hiçliği ifade ediyor. 5 Haziran gününde yaşadığımız çevre aklımıza birazcık geliyor; o gün ilkokul öğrencilerimiz yollara dökülüp büyüklerinin yere attığı çöpleri, sigara izmaritlerin, kağıtları, poşetleri, plastik şişeleri, metal kutuları topluyorlar. O küçükler büyüdüğünde ise attıkları çöpleri ondan daha küçükler toplayacak...
Günümüzde çevre, çevre kirliliği bambaşka bir boyut kazandı. Çöpleri toplamakla kurtulamayacağımız kadar büyük bir konu. Küresel ısınmayı duymayan yok gibi. Duyduk ne değişti peki... Hiç birşey. Belki bir şeyler değişmiştir ama bana göre yine hiçliği ifade ediyor.
Sevgili Beenmaya'nın bloğunda rastladığım videoyu paylaşmak istedim. Kendi elimizle sonumuzu hazırılıyoruz. İzleyin
22 Kasım 2008 Cumartesi
Kitap içinde hikaye

Bulaşıkları yıkamış, evi süpürmüş, öğle yemeğini ocağa koymuştu. Baştansavmada olsa bitirmişti işlerini. Kitabı eline aldı, teypten sevdiği bir müziği açtı, başının altına bir yastık koydu ve kanapeye uzandı. Ruhunu kitabın sayfaları arasında dolaştırmak için can atıyordu. Kaldığı sayfayı bulmak için sayfaları kurcaladı, kaldığı yerden okumaya devam etti.
Dün gibi ve hamsi kokusu

21 Kasım 2008 Cuma
Cinselliğin Reddi

20 Kasım 2008 Perşembe
Haydin yardıma

Merhabalar;Sizin blogunuzu 1-2 aydır takip ediyorum. Tüm yazılarınıza yorum yazmasamda neredeyse hergün blog sayfanıza girip yazılarını okuyorum. Yazılarınızın bazıları uzun oluyor ama sıkılarak okumuyorum. Büyük bir keyif ile okuyorum. Kimi zaman Türkiye gerçeklerini güzel bir şekilde anlatıyorsunuz. Kimi zaman ise olaylara güzel yönden bakıyorsunuz. Herşeyiyle güzel bir blog yayını yapıyorsunuz. Elinize sağlık.
Bir fotoğraf bin söze bedeldir
Uymayanları uyaralım...

19 Kasım 2008 Çarşamba
Ölsede kurtulsak...

Cinsellik

16 Kasım 2008 Pazar
Haftasonu analizi

http://www.fotono1.com/foto.php?id=56988
Cumartesi günü dağa tırmandım. Tırmandığım en fazla 3 metre yüksekliktir. Ama olsun, herkese dağa tırmandım deyip hava atacağım. Kollarım vücudumu taşıyacak kadar kuvvetli değilmiş. Kayalara tutunmakta çok zorlandım. Kol kaslarım bir ara kopacak sandım. Bayadır spor yapmadığımı anlamış oldum.
Hayatımda hiç bir erkeğe bu kadar yakın hissetmemiştim kendimi, bol bol sarılıp, koluna girdim. Onu gördüğümde içime mutluluk doluyor, ona habire laf sokup, konuşturmak geliyor içimden. Sağolsun oda söylediğim hiç bir lafın altında kalmadı ve akşama kadar -elinde sazı karşılıklı atışan âşıklar gibi- atışıp durduk. Birlikte koştuk bile.Tabi onun yaşının vermiş olduğu rahatlıkla sarılıyorum, koluna giriyorum. (He he, aşık oldum sandınız demi. Kandırdım kandırdım, keşke gerçek olmuş olsaydı.)Diğer kızlarda onu baba gibi görüyor. Babama bile sarılmayan ben onun yanaklarını sıkmadan duramıyorum. Kemal amcam çok güldürüyor herkesi ve beni; çevresine pozitif enerji yayıyor.
14 Kasım 2008 Cuma
Şiddet ve Özgüven İlişkisi

http://www.fotono1.com/foto.php?id=56348
12 Kasım 2008 Çarşamba
Çocuk ki ne çocuk!

http://www.fotono1.com/foto.php?id=55947
Beni, çöze çöze bilgisayar çözdü

http://www.fotono1.com/foto.php?id=55507
Başkaları sizi dikkatle başedilmesi gereken biri gibi görüyorlar, dışarıdan ben merkezci, kibirli ve baskın karakterli olarak algılanıyorsunuz. Onlar, size özenip sizin gibi olmak isteyebilirler ama asla size güvenmezler ve sizinle ilişkiye girmekten kaçınırlar. Ama özgüveniniz o kadar yüksektir ki başkalarının dediklerine pek kulak asmassınız.
11 Kasım 2008 Salı
Gece yankıları...

http://www.fotono1.com/foto.php?id=55737
Gülümsediğinde alem güneş doğdu sanır.
Ağladığında ise yağmur yağar şimşek çakar.
Ne gülmeyi bırak ne de ağlamayı..
Alem Sana muhtaç....
Kalbin kırıldığında deprem olur cihanda.
Sustuğunda bütün sesler anlamsızlaşır.
Ne kalbin kırılsın, ne de diline kenet vurulsun.
Sensiz olan ömrüm durulsun, hayat dursun.
Alem beni bilir bense seni...
Haccecan
Sevgili Sufi; şiiri Atatürk için yazdığımı düşünmüş. Düşüncesi boşa çıkmasın. Şiirim daha anlamlı ve güzel olsun istedim. Şiirimi Atatürk'e ithaf ediyorum...
İmlâ Hatalarım ve Kesip Kopyaladıklarım

http://www.fotono1.com/foto.php?id=55733
10 Kasım 2008 Pazartesi
Bir an önce uyanmamız gerek!!!

Kendimi Tanımlıyorum

(Bugün başka fotoğraf yüklemek içimden gelmedi.)
10 Kasım

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

9 Kasım 2008 Pazar
Büyüdüm ben...

http://www.fotono1.com/foto.php?id=54425
Kırgınlığım kadar hasretim sana...
Kalbim kadar sevgim...
Büyük...
Güçlü...
Çaresiz...
Ürkek....
Yetmezmi uykusuz sabahlara uyandığım...
Bilmezlermi kudurmuştur arsız düşüncelerim...
Anladığın zaman bitecek olan sevgimi
Hiç anlama....
Sürüp gitsin böyle!!..
Acı çektiğim kadar büyüdüm ben...
Ruhum o kadar büyük ki...
Sığmıyor bedenime
Çıkmak istiyor göklere
İzin yok bedenimden,
Devam ediyor acı çekişlere
Çektikçe büyüyor yine....
Haccecan...
8 Kasım 2008 Cumartesi
Son Gelişmeler....

http://www.fotono1.com/foto.php?id=54672
2 saniyede 100'e çıkıyor...

Paranın Gücü

7 Kasım 2008 Cuma
Genlere Saygı....
6 Kasım 2008 Perşembe
Kışın Kadim Dostumuz Soba...

Günaydın... Ben Geldim...

5 Kasım 2008 Çarşamba
Bir fotoğraf bin söze bedel....






Dünyanın hakimi sapıklar

Bizler korkularımıza yenik düşüp, güvenli kalelerimize!! saklanmaya devam ettikçe, onlar gecelere ve ıssız sokak aralarına hakim olacaklar. Yinede sapıkları takdir etmemek elde değil. Bunun gibi adamlar kemerlerini çözüp, fermuarlarını açmakla, bizleri güvenli kalelerimizden! çıkmamamızı sağlıyorlar. Suç onlarda değil.. Gecenin bir vakti o ıssız yoldan geçmek zorunda kalan biz kadınlarda. Ne işimiz var bizim sokaklarda? Belamızı arıyoruz... Tek başına sokağa çıkmaktan korkan hemcinslerim!. Haklısınız korkmakta, haklısınız evlerinizden çıkmamakta ne diyim...
Bu olayı unuttuğumu sanıyordum. Geçen gün arkadaş korkuttuğu zaman aynı tuhaf çığlık sesi benden yine çıktı. Bu kadar korkmamın sebebini hiç birisi bilmiyor tabi. Beni korkutup büyük zafer kazanan arkadaş baya güldü, sonra ise bana su içirdiler.